29 Eylül 2013 Pazar

Bulunmaz, yarınki mesaisine de İstanbul Adalet Sarayı'nda başlayacak!

Ben, hayatını uzmanlığa yatıranları asla sevmiyorum! Uzmanlık, insanı insan olmaktan hızla uzaklaştıran olağanüstü kötü bir uğraş. Sadece bir konuda uzman olan kişi, bedenin bir tek organı gibi olur. Düşünebiliyor musunuz, yetmiş kiloluk bir ağız yada bir burun, belki de bir dil, ortalık yerde dolaşıp duruyor? Çok can sıkıcı bir durum söz konusu olur. Oysa, entelektüel insan, yalnızca bir konuda uzmanlaşma tuzağına düşmediği için entelektüel olabilmiştir. Entelektüel biri, her alana nüfuz edebildiği için, haksızlıkları görür görmez hemen müdahale eder... İnce ince çıkar hesapları yapmak için koşarak, hesap makinesini eline alıp sayıklamaz! 

Örnekse, Coşkun Büktel'in yazdığı "Theope" adlı oyuna "İFTİRA" atılır atılmaz, hiçbir koşul öne sürmeden "Theope" oyununun hesabını sorar ve/ya Cuma Boynukara'nın "Mem û Zîn" adlı oyununa bir kalleşlik, bir korsanlık yapıldığında, bu eylemi yapan kişi ve/ya kurumun ağzına acı biber sürer. Entelektüel insanın entelektüel olarak kalmaması, onun da uzmanlaşması için, ruhunu faşizme, kapitalizme satan akademisyenler, yazarlar, sürekli olarak, telkinde bulunurlar... Onların görevi telkindir...


Ruhunu faşizme, kapitalizme satan akademisyenler, yazarlar; "Sen de herkes gibi eleştiri yazıları yaz!" yada "Yirmi yıldır oyun yönetmeyi bir yana bırakıp, 'Kültür Bakanlığı Çanağı' yalamayarak ne yapmaya çalışıyorsun? Bırak bu ayakları!" söylemleri geliştirirler!... Oysa sırada, hukuk maçları vardır ve sahadan kaçmak ihanettir. Bekçiden, polisten, savcıdan ve yargıçtan korkmak ihanettir. Entelektüel, kendine, devlete, halkına, emekçiye, işçiye ve tüyü bitmemiş yetime asla ihanet edemez! 


Entelektüel olabilmek, entelektüel kalabilmek için, büyük çoğunluğun secde ettiği uzmanlığı kırıp atmak gerekir. Entelektüel uzmanlığı kırar! 

Yarın yine İstanbul Adalet Sarayı'ndayım. Yarın yine uzman avukatlara pabucunu ters giydireceğim. Ben sadece İstanbul Adalet Sarayı'na değil, İstanbul Anadolu Adalet Sarayı'na ve İzmir Karşıyaka Adalet Sarayı'na, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü, Üsküdar İlçe Emniyet Müdürlüğü ve daha birçok resmî kuruma girip çıkıyorum! 

Çok az kaldı!... Yakında!... Manisa Soma Adalet Sarayı, Trabzon Adalet Sarayı ve daha birçok adalet sarayına girip çıkacağım. Yakında, "dâvâlı, sanık, şüpheli" olarak değil de, "dâvâcı, müşteki, şikâyetçi" olarak daha nerelere kadar gireceğim. Ağır ağır, ufak ufak, yavaş yavaş anlatacağım!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz