11 Ağustos 2013 Pazar günü saat tam 12.00'de Erdek sahilinde eşimle birlikte yürüyorken, yanımızdan bir ışık demeti akıyordu... Henüz ışık demetine doğru gözlerimi dikmeden, ışık demetinin birden bire durup bize doğru yöneldiğini sezinledim. İşte bu ışık demeti, "Erdek Gülü" idi. Selamlaşmanın hemen ardından deniz tadında koyu sohbete başladık:
- "Erdek Gülü" adı, lâkabı, özelliği, sanı, sıfatı, unvanı nereden geliyor?
- Uzun yıllar boyunca çarşıdaki herkese, çekiç, keser, matkap, testere... ne lâzımsa verip yardımcı olurum. Yardımcı olduğum kişiler de, sürekli olarak bana "Gül gibi adamsın!" derler. "Mâdem ki, gül gibi adamım ve Erdek'te yaşıyorum. Öyleyse, kendime 'Erdek Gülü' demeliyim!" kararı aldım. O gün bugündür, "Erdek Gülü" sıfatımı herkese kabûl ettirdim!...
- Bu lâkaba yakışmak için mi sürekli olarak güllerle birlikte yaşıyorsun?
- Öyle bir gayem yok. Ancak, ben, kendime "Erdek Gülü" dedikten ve bu sözü herkes benimsedikten sonra, insanlar, bana gül vermek için yarışa giriyorlar. Sürekli olarak, evimi, işyerimi, bisikletimi gülle süslüyorlar...
- Kaç yaşındasın?
- Yetmiş altı...
- Bisiklet kullanırken, çalışırken, yorulmuyor musun?
- Hayır yorulmuyorum...
- Ama... Yetmiş altı... Yaşındasın...
- Sen sordun ve ben cevabını verdim. Şimdi yaşımı unuttum...
- Yine de...
- Ben, sabah ezanından önce kalkarak, hayata katılırım. Ben, dünyaya dinlenmeye değil, çalışmaya geldim. Şu denizde gördüğün her kayıkta, her sandalda, her yatta benim emeğim vardır... Ben, deniz vasıtalarıyla uğraşırken yorulduğumu hissettiğimde, balık tutarak dinlenirim. Gayet ucuza sattığım balıklardan elde ettiğim paralarla, garibanlara yardımcı oluyorum. İçki parası olmayanlara şarap ısmarlıyorum. Sıkıntı içindeki insanlara dua edip, onların dualarını kazanır ve bunun karşılığında asla para almam. Nefesim güçlüdür. Temiz kalpli olduğum için, Allah benim dualarımı hemen kabul edip, sıkıntılı insanların sıkıntılarını giderebilir. Bütün bunlardan yorulur gibi olduğumda da, bisikletime atlar saatlerce dolaşır ve daha fazla yorulduğumda, balık ağı örmeye başlarım... Akşam eve varınca yemek sonrası gevşememek için Kur'an-ı Kerim okuyorum. Kendimi az daha yorgun hissettiğim ân geldiğinde hemen Yasin-i Şerif okumaya başlarım. Ben dünyaya dinlenmeye değil, çalışmaya geldim!...
- Ne zamana kadar?
- Ölene kadar...
- Bisikletinde bulunan bu bayraklar ne?
- Onlar mı? Onlar da birer gül... Bana uygun fevkâlede, muhteşem bir gül bulamayanlar, bana kırmızı gül yerine, bu bayrakları hediye ettiler.
- Resmi binalardaki resmî bayrakların pek temiz olmadığını görüyoruz.
- Ben, kendi bayrağımdan, kendi gülümden, kendi işimden mesûlum...
Ayak üstü yaptığımız bu sohbetten birkaç saat sonra, "Erdek Aile Çay Bahçesi"nde buluşup konuştuğumuz "Erdek Gülü" ile aramızda gelişen gayet hoş konularımızı olanak bulduğumda sizlere mutlaka sunacağım.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Oyun'dan önemli not: "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" nedeniyle, gayet yakıcı siyasal, tarihsel ve toplumsal olaylara müdahil olmakta olağanüstü boyutta zorlanıyoruz. Aşacağız!...
- "Erdek Gülü" adı, lâkabı, özelliği, sanı, sıfatı, unvanı nereden geliyor?
- Uzun yıllar boyunca çarşıdaki herkese, çekiç, keser, matkap, testere... ne lâzımsa verip yardımcı olurum. Yardımcı olduğum kişiler de, sürekli olarak bana "Gül gibi adamsın!" derler. "Mâdem ki, gül gibi adamım ve Erdek'te yaşıyorum. Öyleyse, kendime 'Erdek Gülü' demeliyim!" kararı aldım. O gün bugündür, "Erdek Gülü" sıfatımı herkese kabûl ettirdim!...
- Bu lâkaba yakışmak için mi sürekli olarak güllerle birlikte yaşıyorsun?
- Öyle bir gayem yok. Ancak, ben, kendime "Erdek Gülü" dedikten ve bu sözü herkes benimsedikten sonra, insanlar, bana gül vermek için yarışa giriyorlar. Sürekli olarak, evimi, işyerimi, bisikletimi gülle süslüyorlar...
- Kaç yaşındasın?
- Yetmiş altı...
- Bisiklet kullanırken, çalışırken, yorulmuyor musun?
- Hayır yorulmuyorum...
- Ama... Yetmiş altı... Yaşındasın...
- Sen sordun ve ben cevabını verdim. Şimdi yaşımı unuttum...
- Yine de...
- Ben, sabah ezanından önce kalkarak, hayata katılırım. Ben, dünyaya dinlenmeye değil, çalışmaya geldim. Şu denizde gördüğün her kayıkta, her sandalda, her yatta benim emeğim vardır... Ben, deniz vasıtalarıyla uğraşırken yorulduğumu hissettiğimde, balık tutarak dinlenirim. Gayet ucuza sattığım balıklardan elde ettiğim paralarla, garibanlara yardımcı oluyorum. İçki parası olmayanlara şarap ısmarlıyorum. Sıkıntı içindeki insanlara dua edip, onların dualarını kazanır ve bunun karşılığında asla para almam. Nefesim güçlüdür. Temiz kalpli olduğum için, Allah benim dualarımı hemen kabul edip, sıkıntılı insanların sıkıntılarını giderebilir. Bütün bunlardan yorulur gibi olduğumda da, bisikletime atlar saatlerce dolaşır ve daha fazla yorulduğumda, balık ağı örmeye başlarım... Akşam eve varınca yemek sonrası gevşememek için Kur'an-ı Kerim okuyorum. Kendimi az daha yorgun hissettiğim ân geldiğinde hemen Yasin-i Şerif okumaya başlarım. Ben dünyaya dinlenmeye değil, çalışmaya geldim!...
- Ne zamana kadar?
- Ölene kadar...
- Bisikletinde bulunan bu bayraklar ne?
- Onlar mı? Onlar da birer gül... Bana uygun fevkâlede, muhteşem bir gül bulamayanlar, bana kırmızı gül yerine, bu bayrakları hediye ettiler.
- Resmi binalardaki resmî bayrakların pek temiz olmadığını görüyoruz.
- Ben, kendi bayrağımdan, kendi gülümden, kendi işimden mesûlum...
Ayak üstü yaptığımız bu sohbetten birkaç saat sonra, "Erdek Aile Çay Bahçesi"nde buluşup konuştuğumuz "Erdek Gülü" ile aramızda gelişen gayet hoş konularımızı olanak bulduğumda sizlere mutlaka sunacağım.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Oyun'dan önemli not: "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" nedeniyle, gayet yakıcı siyasal, tarihsel ve toplumsal olaylara müdahil olmakta olağanüstü boyutta zorlanıyoruz. Aşacağız!...