Bu ifadeyi okuyun! Başka söze gerek yok…
Mücella Yapıcı: Ben 62 yaşında, sağlık sorunları olan ama çalışmak zorunda olan sıfır mülkiyeti olan bir kadınım. İsteseydim çok farklı konumda olurdum ama hayatımı ben böyle seçtim. Hayatımda tek çizgiyi tek bir kuruşu dahi usulsüz arsız hayasız şerefsiz kazanmadım. Burada bir fezleke var Taksim olaylarını anlatan, bu külliyen hatalı, daha yargıladığı şeyin ismini bilmiyor. Olabilir. Burada verilen hiçbir belge suç unsuru içermemekle birlikte Taksim Dayanışması’na ait değil. Başbakan Gezi Parkı’yla AKM’yle birlikte anılan bu yer, 98′den beri koruma altına alınmış cumhuriyetin ilk kamusal planlamasıdır bu nedenle bölünmezdir. Maalesef hiçbir karar alınırken sayın başbakanımız bir çılgın proje hazırladı, Taksim’i yayalaştırma projesi ilan etti. Orada üç kez yıkılan mimarlık açısından Türkiye tarihinde de güçlendirilmesi, koruma kurullarına aykırı olarak bir kışla ihya edeceğini söyledi.
Biz Mimarlar Odası olarak bir plan yokken ortada bekledik bir plan çıksın diye. Sonuçta bir plan yapıldı. Taksim kamusal alan ve ciddi simgesel önemi var, o kadar tuhaf kararlar var ki onun için basına ve tüm örgütlere haber verdik. Bu benim görevim. Parkın park olmaktan daha kritik olanı deprem anında çadır kurulabilecek başka alan yoktur.
Bu kentin ölümü demektir. O toplantıda kurumlar olarak Taksim Dayanışması adını almaya karar verdik. Sonra biz dava açtık. Dava beklenmeden kazılara girildi ve ne yazık ki dava iptalle sonuçlandı ve biz o kararı 3 Temmuz’da tebliğ aldık.
Ben dedim ya size görevimi, yönetim kurulu toplantısından dönüyordum 27 Mayıs, bir telefon geldi hepimize mahalledeki arkadaşlara, bir buldozer girdi Divan otelin oraya girdi yıkım yapıyor diye. Divan otel tarafındaki inşaat kısmı son derece hukuksuz projeye dayanmayan bir kazıdır. Biz gece yarısı operasyon, gece yarısı kanunlara, gece yarısı ruhsatlara alıştık şantiye şefiniz burada mı diye sormak zorundayım. Nasıl gecenin 11′inde siz bunu yapıyorsunuz? Hangi izniniz var? Yok dediler. O zaman bunu yapamazsınız dedik. Peki dediler. Biz o gün 3,5′a kadar 30 arkadaş durduk. 28 Mayıs’ta bu duyuldu saat 11′e doğru makineler geldi ve girmeye başladılar. Makineler geldikten sonra bir takım 30-40 sivil geldi, kaçak inşaat yapılan yere sırtlarını döndüler. Kaçak inşaatı korumak üzere geldiler. Açıkça gaz sıkmaya başladılar ve kırmızılı kadın resmi vardı hatırlarsınız. O insanlara zabıta gömleği giydirildi. Şantiyeye gittim tekrar şantiye şeflerini sordum bana kepçeci cevap verdi.
Anıtlar Kurulu’ndan biz hiçbir iznin olmadığını öğrendik, suç duyurularını öğrendik. Parkın borularını ve enerji hattını patlattılar. Enerji hattıyla su bir araya geldi. O anda inanın ağaç bile umrumda değildi. Kepçe oraya kepçesini atsaydı kepçeci ölecekti. O arada milletvekillerimizi çağırdık. Hissiyati olarak gidip orada çitlembik ağacına sarıldım tek başına. Sonra birkaç arkadaş geldi polis beni çembere aldı. Benim yüzüme bir tüp gaz sıktı. Bunların tüm kayıtları El Cezire televizyonunda, Hürriyet’te kayıtlı istenirse bunu verir. Sonunda ben hastanelik oldum. Ertesi gün milletvekilleriyle buluştuk, çevik kuvvet geldi ve Mete caddesinde kavuniçi gaz atıldı ve ben orada öleceğimi sandım.
O güne kadar ne olduysa 6 Haziran’da böyle bir dosyayla teslim ettik bize teşekkür ettiler o belgeler üzerine soruşturmalar başladı. Şimdi park açıldı dendi, Taksim Dayanışması’nın tüm bildirileri açıktır, burada twitlerden bahsediyor, 62 yaşında kadın olarak ne Twitter anlarım ne Facebook. 40 yıldır mimarım benim evimde ne notlar var, bir kağıt bulunmuş velev ki benim bir takım sendika.org’tan notlar var. Ankara mimarlar odasında konuşarak aldığım notlar bunlar.
Ben oraya gittim polis müdürü mü amiri mi bilmem ben ilk kez gözaltına aldım. Bu ayıp mı ayıp. Kızımla beraber parkın açıldığını duyunca odadaki arkadaşlarımla parka gidelim dedik, peyzajını merak ediyordum. Biz gittik birden tomayla karşılaştık. Nereye gidiyorsunuz dediler. Niye? Kanunsuz. Parka gitmenin neresi usulsüz? Bizi itmeye başladılar. Arkadaşlarım benim sağlığımı düşündükleri için beni korudular. Sırf benim yüzümden gözaltına alındılar. Direndiysem arka tarafında direnmişimdir. Bizi çeke çeke ite ite bir çembere alarak bir yere sıkıştırarak kızımı saçlarından tutup almaya götürdüler. Ben çocuğumu vermem. Vermedim. Ben de onlarla gözaltına alındım. Bu yaşta gözaltına alındım, çamaşırım çıkartılarak yere çömelerek öksürtüldüm, ilaçlarım zamanında verilmedi, kapalı bir odaya kondum iki gün daha buradasın dendi. 220′ye açıp baktığınızda işlenen suçlara, yasalara aykırı yapılan her işe karşı çıkmak için buradayım. Salıverilmeyi de istemiyorum. Bu mahkeme görülsün.
(Kaynak: VAGUS)
***
Oyun'dan önemli not: "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI"
Mücella Yapıcı: Ben 62 yaşında, sağlık sorunları olan ama çalışmak zorunda olan sıfır mülkiyeti olan bir kadınım. İsteseydim çok farklı konumda olurdum ama hayatımı ben böyle seçtim. Hayatımda tek çizgiyi tek bir kuruşu dahi usulsüz arsız hayasız şerefsiz kazanmadım. Burada bir fezleke var Taksim olaylarını anlatan, bu külliyen hatalı, daha yargıladığı şeyin ismini bilmiyor. Olabilir. Burada verilen hiçbir belge suç unsuru içermemekle birlikte Taksim Dayanışması’na ait değil. Başbakan Gezi Parkı’yla AKM’yle birlikte anılan bu yer, 98′den beri koruma altına alınmış cumhuriyetin ilk kamusal planlamasıdır bu nedenle bölünmezdir. Maalesef hiçbir karar alınırken sayın başbakanımız bir çılgın proje hazırladı, Taksim’i yayalaştırma projesi ilan etti. Orada üç kez yıkılan mimarlık açısından Türkiye tarihinde de güçlendirilmesi, koruma kurullarına aykırı olarak bir kışla ihya edeceğini söyledi.
Biz Mimarlar Odası olarak bir plan yokken ortada bekledik bir plan çıksın diye. Sonuçta bir plan yapıldı. Taksim kamusal alan ve ciddi simgesel önemi var, o kadar tuhaf kararlar var ki onun için basına ve tüm örgütlere haber verdik. Bu benim görevim. Parkın park olmaktan daha kritik olanı deprem anında çadır kurulabilecek başka alan yoktur.
Bu kentin ölümü demektir. O toplantıda kurumlar olarak Taksim Dayanışması adını almaya karar verdik. Sonra biz dava açtık. Dava beklenmeden kazılara girildi ve ne yazık ki dava iptalle sonuçlandı ve biz o kararı 3 Temmuz’da tebliğ aldık.
Ben dedim ya size görevimi, yönetim kurulu toplantısından dönüyordum 27 Mayıs, bir telefon geldi hepimize mahalledeki arkadaşlara, bir buldozer girdi Divan otelin oraya girdi yıkım yapıyor diye. Divan otel tarafındaki inşaat kısmı son derece hukuksuz projeye dayanmayan bir kazıdır. Biz gece yarısı operasyon, gece yarısı kanunlara, gece yarısı ruhsatlara alıştık şantiye şefiniz burada mı diye sormak zorundayım. Nasıl gecenin 11′inde siz bunu yapıyorsunuz? Hangi izniniz var? Yok dediler. O zaman bunu yapamazsınız dedik. Peki dediler. Biz o gün 3,5′a kadar 30 arkadaş durduk. 28 Mayıs’ta bu duyuldu saat 11′e doğru makineler geldi ve girmeye başladılar. Makineler geldikten sonra bir takım 30-40 sivil geldi, kaçak inşaat yapılan yere sırtlarını döndüler. Kaçak inşaatı korumak üzere geldiler. Açıkça gaz sıkmaya başladılar ve kırmızılı kadın resmi vardı hatırlarsınız. O insanlara zabıta gömleği giydirildi. Şantiyeye gittim tekrar şantiye şeflerini sordum bana kepçeci cevap verdi.
Anıtlar Kurulu’ndan biz hiçbir iznin olmadığını öğrendik, suç duyurularını öğrendik. Parkın borularını ve enerji hattını patlattılar. Enerji hattıyla su bir araya geldi. O anda inanın ağaç bile umrumda değildi. Kepçe oraya kepçesini atsaydı kepçeci ölecekti. O arada milletvekillerimizi çağırdık. Hissiyati olarak gidip orada çitlembik ağacına sarıldım tek başına. Sonra birkaç arkadaş geldi polis beni çembere aldı. Benim yüzüme bir tüp gaz sıktı. Bunların tüm kayıtları El Cezire televizyonunda, Hürriyet’te kayıtlı istenirse bunu verir. Sonunda ben hastanelik oldum. Ertesi gün milletvekilleriyle buluştuk, çevik kuvvet geldi ve Mete caddesinde kavuniçi gaz atıldı ve ben orada öleceğimi sandım.
O güne kadar ne olduysa 6 Haziran’da böyle bir dosyayla teslim ettik bize teşekkür ettiler o belgeler üzerine soruşturmalar başladı. Şimdi park açıldı dendi, Taksim Dayanışması’nın tüm bildirileri açıktır, burada twitlerden bahsediyor, 62 yaşında kadın olarak ne Twitter anlarım ne Facebook. 40 yıldır mimarım benim evimde ne notlar var, bir kağıt bulunmuş velev ki benim bir takım sendika.org’tan notlar var. Ankara mimarlar odasında konuşarak aldığım notlar bunlar.
Ben oraya gittim polis müdürü mü amiri mi bilmem ben ilk kez gözaltına aldım. Bu ayıp mı ayıp. Kızımla beraber parkın açıldığını duyunca odadaki arkadaşlarımla parka gidelim dedik, peyzajını merak ediyordum. Biz gittik birden tomayla karşılaştık. Nereye gidiyorsunuz dediler. Niye? Kanunsuz. Parka gitmenin neresi usulsüz? Bizi itmeye başladılar. Arkadaşlarım benim sağlığımı düşündükleri için beni korudular. Sırf benim yüzümden gözaltına alındılar. Direndiysem arka tarafında direnmişimdir. Bizi çeke çeke ite ite bir çembere alarak bir yere sıkıştırarak kızımı saçlarından tutup almaya götürdüler. Ben çocuğumu vermem. Vermedim. Ben de onlarla gözaltına alındım. Bu yaşta gözaltına alındım, çamaşırım çıkartılarak yere çömelerek öksürtüldüm, ilaçlarım zamanında verilmedi, kapalı bir odaya kondum iki gün daha buradasın dendi. 220′ye açıp baktığınızda işlenen suçlara, yasalara aykırı yapılan her işe karşı çıkmak için buradayım. Salıverilmeyi de istemiyorum. Bu mahkeme görülsün.
(Kaynak: VAGUS)
***
Oyun'dan önemli not: "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI"
ve "HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" nedeniyle, yakıcı siyasal ve toplumsal olaylara müdahil olmakta olağanüstü boyutta zorlanıyoruz...