Lemi Bilgin, yapay öneride bulunacağına, doğal dergi ve kitap yayınlamakla birlikte, çok yüksek değerde repertuvar oluştursun
Hilmi Bulunmaz
3 Nisan 2013
Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'in Anadolu Ajansı çıkışlı ilginç röportajını Star Gazetesi'nde okudum. "Devlet Tiyatroları'nda 'süreli sözleşme' dönemi mi başlıyor?" başlığıyla yayınlanan röportajı okuyunca, bu röportaj hakkında bir değerlendirme yapmak istedim. Aradan yaklaşık bir hafta geçmesine karşın, bu değerlendirmeyi ancak yapabiliyorum.
Röportajı, olduğu gibi alıp, kendi sitemizde yayınlamış olmamızın biricik nedeni, okurlarımızın, bu röportaj hakkında bir bilgi sahibi olmalarını istememizdir. Şimdi, bu röportajı harf harf, hece hece, sözcük sözcük, tümce tümce, paragraf paragraf değerlendirelim...
***
Star - Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürü Lemi Bilgin, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na, tiyatrocuların süreli sözleşmeli çalışabileceği, ikramiye ve teşvik konularının performansa göre belirleneceği, sanatçının çalıştığı zaman emeğinin karşılığını alabileceği sistem önerdiklerini belirterek, "Kabul edilirse, hem daha verimli olacak, hem de dışarıdaki genç sanatçılara kurum içinde çalışma imkanı sağlanacak ve de rekabet ortamı oluşacak." dedi.
Bulunmaz - Müdür Lemi Bilgin'in bu görüşleri, bize hiç yabancı gelmiyor. Başta Shakespeare Çocuğu Nihat Haluk Bilginer olmak üzere, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için her kim ki tiyatro sanatına musallat olmuşsa, bunun benzeri sözleri ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyor. Devlet Tiyatroları emekçilerini, iyice emekçilik ruhundan uzaklaştırmak, onları köleleştirmek, taşeron mantığını Devlet Tiyatroları bünyesine şırınga etmek, altta kalanın canı çıksın mantığını kabul ettirmek, emekçilerin arasında küçük rekabet adacıkları oluşturarak, emeğin yüceliğini değil, kıskanma dürtüsünün hafifliğini gündeme taşımak isteyen K. Lemi Bilgin, sanırım, reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı, ulûfe) dağıttığı çapsız tiyatro dergilerinin yöneticileri sayesinde, kendini son derecede padişah ruhlu biri gibi hissetmeye başlamış olmalı ki, AKP'lilerden daha AKP'li davranışı geliştirip, emrinde çalıştığı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na daha gerici bir tiyatro anlayışını paketleyip sunuyor...
Star - Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürü Lemi Bilgin, "27 Mart Dünya Tiyatro Günü" dolayısıyla yaptığı açıklamada, DT'nin, Türkiye'nin farklı bölgelerinde çok sayıda eseri sahnelemeye devam ettiğini söyledi. Türkiye'de son yıllarda tiyatroda ciddi bir yükseliş olduğunu, yurt dışından gelenlerin buna hem gıpta, hem de hayretle baktığını ve "Ne oldu da, sizde tiyatroya ilgi bu kadar arttı?" diye sorduklarını belirten Bilgin, seyircinin ilgisinin ve DT'nin Türkiye'nin her tarafına tiyatro götürme çabasının bu
yükselmeyi sağladığını ifade etti. Bilgin, geçen yıl gündemi meşgul eden DT'nin özelleştirilmesi tartışmalarıyla ilgili kendilerinin de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bir öneri sunduklarına işâret etti. Bilgin, şunları söyledi:
"Bunu ne kadar söylersek söyleyelim; sanatçılar, devlet memuruymuş gibi algılanıyor. Biz, 'memur sanatçı' değiliz. Biz,'sözleşmeli sanatçı' kavramının içinde, sadece memur haklarından yararlanıyoruz; ama memur değiliz. Şimdi bunu daha iyi anlatabileceğimiz, 'süreli sözleşmeli' çalışabileceğimiz, ikramiye ve teşvik konularının performansa göre, temsil başına, ki bütün dünyada bu böyledir, sanatçının çalıştığı zaman emeğinin karşılığını alabileceği bir sistem önerimiz oldu. İnşallah o meclisten çıkar. Bizim önerimiz kabul edilirse, o zaman, hem daha verimli olacak, hem de dışarıdaki genç sanatçılara çok daha rahatlıkla kurum içinde çalışma imkanı sağlanacak ve de rekabet ortamı oluşacak. Bu üzerimize sinmiş 'memur sanatçı'
kavramından da kurtulmuş olacağız."
Bulunmaz - Müdür Lemi Bilgin, tam da "Dünya Tiyatro Günü" zamanını seçerek yaptığı bu röportajda, âdeta şunları söylüyor:
"Dostlar, yurttaşlar, Türkiyeliler; ben, tiyatroyu övmeye değil, tiyatroyu iyice gömmeye geldim!"
Her fırsatta, her koşulda, her zamanda, aşağı yukarı aynı sözleri, bayat bir sakız gibi söylemeye özen gösteren Lemi Bilgin, her gün aynı tiyatro dergilerini kıraat etmeye alışkın olduğundan, tiyatro kamuoyunun, bu bayat sözleri yutacağını sanarak, çok büyük bir yanılgı fırtınasına tutuluyor. Yakın zamana dek, farklılıkları pek fark etmeyen Lemi Bilgin, emrinde çalıştığı Kültür Bakanlığı'nın bağlı olduğu AKP'nin, hızla, hem de şimşek hızıyla AKPKK'leştiği bir süreçte, kendi özgün görüşlerini dile getirmek yerine, sözlerini otomatiğe bağlayarak, "fark, farklı, farklılık" sözcüklerini, içinden gelmese bile, çok yapay bir bağlam içerisinde, tiyatro kamuoyuna sunma ihtiyacı hissediyor... Bunu yaparken, hiçbir belge, hiçbir bilgi, hiçbir bulgu, hiçbir delil, hiçbir kanıt sunmadan, hamaset edebiyatına devam eden Lemi Bilgin, çok farklı bölgelerde farklı oyunlar sunduklarını, dünyanın yaptıkları tiyatroya gıpta ettiğini söylemekle yetiniyor... Oysa, ciddi bir tiyatro yöneticisi, söylediği her sözün altını belgeyle, bilgiyle, bulguyla, delille, kanıtla iyice doldurur... Slogan atar yada marş söyler gibi üfürmeye kalkışmaz.
Lemi Bilgin öyle bir üfürüyor ki, sanki Atatürk Kültür Merkezi hiç kapanmamış, Taksim Sahnesi'nin ışıkları asla kararmamış, Akün ve Şinasi sahnelerinin elden gitmek üzere olduğu hiç söz konusu olmamış gibi konuşuyor... Sürekli niceliği ağzımıza, burnumuza, gözümüze, kafamıza dayayan Lemi Bilgin, tiyatro mekânlarının tiyatroya uygunsuzluğunu unutturarak, bir taşra politikacısı gibi üfürmekten çok hoşlanıyor. Devlet Tiyatroları'nın iyi kötü devam etmekte olan etkin hâlini bile mezarcılara teslim etmek üzere olan Lemi Bilgin, âdeta "İKİNCİ KAZMACIBAŞI" sıfatını hak etmek için büyük çaba harcıyor. Nasıl ki, "BİRİNCİ KAZMACIBAŞI" Orhan Alkaya, Kadir Topbaş'la omuz omuza Şehir Tiyatroları'nın köküne kibrit suyu döktüyse, Müdür K. Lemi Bilgin de, Devlet Tiyatroları'nın özelleştirilmesine yardım ve yataklık ederek, bu kurumun köküne kibrit suyu dökmek istiyor... "Memur sanatçı" kavramını, lego oyuncaklarıyla düş dünyası kuran çocuklar gibi kullanan Lemi Bilgin, Devlet Tiyatroları'nın köküne kibrit suyu dökmeye susamış kem kişilerin diliyle demeç verme hastalığına tutulmuş. Örnekse Shakespeare Çocuğu Nihat Haluk Bilginer de aynı bağlamda üfürmeler yapıyor. Bilgin'le Bilginer'in hiçbir farkı yok muymuş? Biz, az çok renk farkı olsun var sanıyorduk! Yanılmışız!... Demek ki, Bilginer sözcüğünün içerisinde Bilgin sözcüğü de varmış. Bunu iyice öğrendik! Bunu defalarca öğrendik!
Star - "En büyük şikâyet, bilet bulamamaktan geliyor."
Bulunmaz - Ben ne zaman bir Devlet Tiyatroları oyunu izlemeye gitsem, salonda mutlaka boş koltuklar oluyor... Tabiî, çok azınlıkta olmakla birlikte, bazı oyunlar da hıncahınç dolu oynanıyor. Ancak, istisnalar kaideyi bozmaz. Lemi, yine de slogan sözler söyleyebilir!
Star - Yıllardır bazı yasal değişiklikler yapılması gerektiğini ifade ettiklerini anlatan Bilgin, "Günümüzün şartlarına uyan, daha hareketliliği sağlayacak, daha her kesimden insanın yararlanabileceği ve bugünün şartlarına uyan bir yasal düzenleme yapılmasının zorunlu olduğunu çok uzun yıllardır söylüyoruz. Umarım bu dönem, o da yapılır ve haksız tartışmalar, az bilerek çok konuşmalar ortadan kalkar. DT'nin dünyadaki benzerlerinden en büyük farkı, halkla daha çok buluşması." diye konuştu. Halkın tiyatroya ilgisinin yüksekliğine dikkat çeken Bilgin, "Yoksa oyunlardaki doluluk oranımız yüzde 100'lere yakın. En büyük şikâyet, bilet bulamamaktan geliyor. Her zaman öyleydi. Yalnız DT için de değil, bütün tiyatrolara son yıllarda yoğun bir ilgi var." ifadesini kullandı. Bilgin, herkesin kabullenebileceği, herkesin ortak noktada buluşabileceği bir düzenlemenin yapılmasını umut ettiklerini belirterek, "'Ben yaptım oldu' ile çıkan yasalar zâten bir sonuç vermez. Sanatçı ne kadar şöhretli olursa olsun, ne kadar filmlerde oynarsa oynasın, tiyatrodan kopamaz. Çünkü asıl var olduğu, tatmin olduğu alan tiyatrodur. Farklı bir sistem uygulanırsa, yine de tiyatro yaparız. Ama bu çatı altında olmaz da, başka çatı altında olur." dedi.
Bulunmaz - "Bazı yasal değişiklikler..." sözü öyle çok yuvarlak ki, çemberden bile yuvarlak... Somut sözler söylenmeli... Somut vaatlerde bulunulmalı... İktidar şakşakçılığı yapılmamalı. Sürekli olarak naylon tiyatro dergilerine güvendiği için, kendisi de naylon demeçler vermeye başlayan Müdür Lemi Bilgin, o denli yuvarlak konuşuyor ki, sanırsınız dünya hep yuvarlak cisimlerden, yuvarlak isimlerden oluşuyor. Oysa, hayatın kılıçtan keskin yanları da var. Hayatın gerçekçi katmanları da var. Hiçbir somut söz söylemeyip, lâfı dere tepe dolaştıran Lemi Bilgin, tiyatro sanatının gelişmesi için gerekli olan kılgısal, kuramsal sözler etmek yerine, palyatif çözüm önerileriyle, tiyatro sanatının köküne kibrit suyu dökmeye devam ediyor... Somut olarak hiçbir ciddi öneride bulunamayan Lemi Bilgin, Devlet Tiyatroları konusunda somut görüşleri olan kişi ve kuruluşların tavırlarını da küçümsemeye çalışıyor. Neymiş? "Az bilerek çok konuşmak..." İnanılır gibi değil! Elzem konularda bile susmayı yeğleyen Lemi Bilgin, bizim de, bizim gibi düşünen tiyatro sanatçılarının da susmasını arzu ediyor. Kendisine ortak dergi ve kitap yayınlama önerisinde bulunmamıza karşın, bizim sunduğumuz bu somut öneriyi görmek istemeyen Lemi Bilgin, her nedense, hiçbir zaman için tam zamanında, her ayın tam tamına birinde asla yayınlanmayan, hattâ bâzen haftalar sonra zar zor yayınlanabilen naylon tiyatro dergilerine reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, sadaka, sus payı, ulûfe) vermeyi, anasının ak sütü gibi helâl sanıyor. Oysa, naylon tiyatro dergilerine verdiği paraların kaynağı, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergiler. Naylon tiyatro dergilerine para yetiştirmek için, İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerini, işlevinin çok dışında, çok ötesinde, ticarî kuruluşlara teslim eden Müdür Lemi Bilgin, hangi hakla, tiyatro emekçilerini taşeronların inisiyatifine teslim edebilecek bir öneride bulunabiliyor acaba?!...
"Akil adamlar" enflasyonunun hüküm sürdüğü günümüzde Lemi Bilgin'in, birdenbire çok garip önerilerde bulunması ülkenin hızla, hem de şimşek hızıyla AKPKK'leştiğinin ipuçlarını veriyor. Sözüm ona bir demokrasicilik oyunu önerisinde bulunan K. Lemi Bilgin, tartışmanın yaygınlaştırılması karartmasıyla, bizde, tiyatroda bile "akil adamlar" çağrışımı yaptırmak istiyor kanısı uyandırabiliyor...
Star - "Sanat farklılıkları kabullenmektir."
Bulunmaz - Ak akçe kara gün içindir... Dağ kurdun yol fordun... Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı... Nazar etme ne olur çalış senin de olur... Sakla samanı gelir zamanı... Daha bir sürü yapay, bağlamsız, asla hiçbir işlevi bulunmayan söz söylenebilir!
Star - Çözüm sürecini de değerlendiren DT Genel Müdürü Lemi Bilgin, sanatın her zaman barıştan yana olduğunu dile getirerek, sanatın özünde ayrışmanın ortadan kalkması, farklılıkları kabullenmek ve empati bulunduğunu söyledi. Bilgin, "Onun için her perde açtığımızda, bu barış çağrısı vardır, birbirini anlama, tanıma, farklılıklar içinde birlikte yaşama çağrısı vardır. Tiyatro, her zaman bunu yapıyor. Ama şimdi, daha çok dikkat çekiyor olabilir." diye konuştu. DT çatısı altında Kürt yazarların eserlerinin, Kürtçe müziklerin kullanıldığına işâret eden Bilgin, Diyarbakır ve Van'da Kürtçe sahnelenen her iki oyuna da halkın yoğun ilgi gösterdiğini vurguladı. Bilgin, "Bizim toprağımıza ait olan hangi zenginlik varsa, sahnemiz için kazançtır. Ne reddedebiliriz, ne inkar edebiliriz, ne yokmuş gibi davranabiliriz. Bunlar bizim zenginliklerimiz." dedi.
Bulunmaz - "Çokyazar" Cuma Boynukara'nın "Mem ile Zîn" adlı
oyununu asparagas bir hâle getirip, korsan bir biçimde sahneleten Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü K. Lemi Bilgin, AKPKK'nin dayattığı sentetik çözüm önerilerini, hiçbir düşünce süzgecinden geçirmeksizin, kendi özgün görüşleriyle zerre kadar olsun hiç zenginleştirmeden, sadece tepeden dayatılan bir biçimde yinelemenin bir milim ötesine gidemiyor. Yazarların erkek - kadın, Türk - Kürt diye ayrımlara tabî tutulmasının sakıncasını kesinlikle göremeyecek kadar gözleri iyice kararmış olan Lemi Bilgin, "Kürt yazarlar"ın adlarını bile veremiyor... Oysa bu "Kürt yazarlar"dan birinin Cuma Boynukara olmasına karşın, bu yazarın bir oyununu korsan bir biçimde, hiçbir sözleşme yapmadan oynatmaya devam eden Müdür Lemi Bilgin, bu oyunla ilgili olarak, Cuma Boynukara tarafından tabiî mahkemeye dava edilmiş durumda. Bu arada ben, Cuma Boynukara'nın, kendisini, hiçbir zaman için, "Kürt yazar" olarak tanımladığına asla ve kesinlikle zerre kadar tanık olmadım.
Star - Turneler ve festivaller
Bulunmaz - Neymiş bu turneler, bu festivallerin özelliği var mı?
Star - Bilgin, sezonun kapanışından hemen sonra, 20 Mayıs'ta, yaklaşık bir ay sürecek kapsamlı bir yaz turnesi planladıkları bilgisini verdi. Turnenin tüm illeri kapsadığını vurgulayan Bilgin, turnede seyircinin beğenisini kazanan büyük oyunlara ve yerli eserlere ağırlık verileceğini kaydetti. Bilgin, Dünya Tiyatro Günü ile DT'de festival döneminin de başlayacağını hatırlatarak, sırasıyla Adana, Konya, Ankara, Trabzon ve Antalya'daki uluslararası festivallerle Türkiye'de 44 ülkeden yaklaşık 2 bin sanatçının sahne alacağını belirtti.
Bulunmaz - Hemen hemen her yaz yapılan ve kesinlikle büyük bir özgünlüğü bulunmayan turneyi ikide bir yineleyerek, hem de içerik hakkında doyurucu bir bilgi vermeksizin dile getirmek, bir gazetenin sayfalarını doldurabilir de, bizim karnımızı doyurmaz... Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için Sabancı Vakfı gibi büyük holdinglerle işbirliği yapan Lemi Bilgin, bundan böyle DİSK'le, KESK'le işbirliğine girmeli. Yakasını hiç bırakmayız.