11 Mart 2013 Pazartesi

O metinde hukuk kurallarını ihlâl etmek isteyen o kadar çok yanlış var ki!

Oyun'un notu: Aşağıda yayınladığımız "hukuk metni" içeriğine hiç dokunmamakla birlikte, metindeki ifade zorluklarını ve yazım yanlışlığına neden olacak noktalama işâretlerini hâliyle düzelttik. Hukuka aykırı olan bu metnin özgün hâlini okumak isteyenler, İstanbul Adalet Sarayı'ndaki İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi Yargıçlığı Kalemi'ne gidip, hem hukuka aykırı ve hem de yazım kurallarına aykırı bu metni, orada kana kana hemen okuyabilirler!

***

İHTİYATİ TEDBİR VE ARA KARARDAN RÜCU TALEPLİDİR

İSTANBUL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NE


Dosya No: 2010 / 278

Davacı: Ömer Faruk KURHAN
Vekili: Av. Uğur Demirci - Av. Eyyüp Fırat KUYURTAR
Davalı: H. Hilmi BULUNMAZ
Konu: İhtiyati tedbir kararı verilmesi ve ceza dosyasının beklenmemesi talebimizdir

AÇIKLAMALAR


1 - İHTİYATİ TEDBİR TALEBİMİZ


Davalı, dava konusu hakaret yayınını, kendisine ait İnternet sayfasında en üstte tutarak, müvekkilimi aşağılamak için, elinden geleni ardına koymamaktadır. 2009 yılına ait bir videoyu, ısrarla gündemde tutmaktadır. Bu, davalının hakaret kastının bir diğer ispatıdır. Müvekkilimin şeref ve haysiyetine pervasızca saldıran bu şahsın eylemlerine, hukuk düzeninin bir "dur" demesi gereklidir. Davalı, müvekkilimin şahsı, saygınlığı, resmi, ismi üzerinde sürekli olarak saldırı hâlindedir.


Medeni kanunun 24. Maddesi'ne göre: "Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir."


Medeni kanunun 25. Maddesi'ne göre: "Davacı, hâkimden, saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile, etkileri devam eden saldırının, hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı, bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın, üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir."


6100 Sayılı HMK Madde 390/2'ye göre: "Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de, tedbire karar verebilir."


Açıklanan gerekçeyle, davalının hâli hazırda, dava konusu yayını devam ettirdiğinin tespitiyle dava konusu yayının engellenmesi hakkında, ihtiyati tedbir kararı verilmesini arz ve talep ediyoruz.


2 - SULH CEZA MAHKEMESİ DOSYASININ KESİNLEŞMESİ BEKLENEMEZ, ARA KARARDAN RÜCU TALEP EDİYORUZ


Sayın Mahkeme, İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi 2010/8 Esas Sayılı dosyanın kesinleşmesinin beklenmesine karar vermiştir. Son bir yıldır bu konuda bekleme yoluna giden Sayın Mahkeme'nin bu ara kararından rücu edilmelidir. Zîra, maddi olay hakkında bir tartışma yoktur. Hukuk Mahkemesi de, Ceza Mahkemesi'nin maddi olgulara ilişkin tespitiyle bağlıdır. Bu noktadan sonra, Sayın Mahkeme'nin beklemesini gerektiren hukukî bir gerekçe bulunmamaktadır. Şöyle ki:


Hukuk sisteminde her haksız fiil SUÇ OLMAYABİLİR. Bunun karşısında bir fiil suç ise, aynı zamanda haksız fiildir. Bâzen ceza verilmese de, fiil haksızlığını korumaktadır. 


"Aynı zamanda suç teşkil eden haksız fiilden doğan zararın tazmini için suç bakımından ceza mahkemesinin karar vermesi beklenmeden, hukuk mahkemesinde tazminat davası açılmışsa, hukuk hâkimi tazminet konusunda karar vermek için ceza mahkemesinin kararını beklemek zorunda değildir." (OĞUZMAN/ÖZ. Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2006, sf. 551) (EK/1)


"Kişinin ahlâksal değerini indirecek davranışların, her hâlde, Ceza Yasası'nın suç saydığı nelikte (mahiyette) olması gerekli değildir." (KARAHASAN, Tazminat Hukuku, Beta Yayınları, 2001, sf. 116) (EK/2)


Benzer davada, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu şu şekilde karar vermiştir:


"Dava, kişilik haklarına yayın yoluyla saldırıdan kaynaklanmakta ve saldırı içerdiği iddia edilen köşe yazısının, davalı yazarca kaleme alındığından kuşku olmadığı gibi, bu husus, davalının açık kabulünde bulunmaktadır... Bir eylemin hukuka aykırılığının tespiti, her zaman bir suçun unsurlarını da taşıdığı anlamına gelmemektedir. Diğer taraftan, suçun unsurlarının varlığının tespiti hâlinde ise, durum farklı olup, bu hâlde her zaman hukuka ayrılığın varlığı kabul edilir. 


Nitekin, 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. Maddesi'nde 'Hâkim, kusur olup olmadığını, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için, ceza hukukunun mesuliyete dair ahkâmıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi, hukuk hâkimini takyit etmez.' Hükmü yer almakta ve kural olarak bağımsızlık ilkesi benimsenmektedir.


Hukuk hâkiminin kural olarak, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı, ancak, aynı olay nedeniyle, ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla bağlı olduğu yargısal uygulamada yerleşik biçimde kabul edilmiştir.


Buna göre, bir eylemin davalı tarafından gerçekleştirildiği tespit edilmişse, bunun suç teşkil edip etmemesi, hukuk hâkimini bağlamayacakken, davalı tarafından gerçekleştirilmediğinin tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı ise maddi vakıa açısından hukuk hâkimin bağlayacaktır.


Davalının eyleminin, hukuk hâkimini ilgilendiren yanı, davanın dayanağı olan yasal düzenlemeler olup, bu eylemin, ceza yargılaması açısından, suçun unsurlarını taşımaması, hukuk hâkimini bağlayıcı bir özellik değildir. Bu nedenle de, hukuk hâkimi ceza mahkemesince verilecek beraat kararıyla bağlı değildir.


Durum bu olunca, somut olay yönünden, eylemin davalı tarafından gerçekleştirildiğinde, kuşku bulunmadığına göre, ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesinin beklenmesi, hukuk hâkimi yönünden zorunlu kabul edilemez. Mahkemece yapılacak iş; dosyadaki delilleri değerlendirerek, davalının eyleminin hukuka aykırı olup olmadığını ve böylece davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulup bulunulmadığının takdiri ile sonuca varmak olmalıdır ve yerel mahkemece de, bu olgu üzerinde durularak, ceza davası sonucu beklenmeden, yargılama yapılıp, sonuca varılmış; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.


Açıklanan gerekçelerle, ceza davasında verilen kararın kesinleşmesinin beklenmesine gerek olmadığı gerekçesine dayanan direnme kararı, bu yönüyle, usûl ve yasaya uygundur."


T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2007/4-831 T.7.11.2007 (EK/3)


Davalının, dava konusu ifadeleri kullandığı ceza mahkemesi tarafından tespit edilmiştir. Davalı da, bu konuda bir itirazda bulunmamış, sözlerinin suç oluşturmadığı konusunda cevaplar vermiştir. BU İFADELERİN HAKSIZ EYLEM OLUŞTURUP OLUŞTURMADIĞI SAYIN MAHKEMENİZİN TAKDİRİNDEDİR.


Kaldı ki, dava dosyası, 27.01.2012 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na ulaşmıştır. Henüz, Savcılık'tan dahi dosya numarası olmayan dosyamızın, haricen yapılan araştırmayla en erken, 3 yıl gibi bir süre sonunda Yargıtay İlgili Ceza Dairesi denetiminden geçebileceği öğrenilmiştir. (Yargıtay Sorgu Ekranı Çıktısı) (EK/4)


Açıklanan gerekçelerle, Sayın Mahkeme'nin ara kararından rücu etmesini talep ediyoruz.


3 -Ara karardan rücu kararıyla birlikte, GEREKLİ GÖRÜLMESİ HÂLİNDE dosyanın kusur incelemesi için, bilirkişiye tevdi edilmesini talep ediyoruz.


İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi 2010/8 Esas Sayılı dosyasında verilen kararla maddi olgular net bir şekilde tespit edilmiştir. Buna göre, davalının söylediği sözlere, YANİ MADDİ OLAYA İLİŞKİN bir tartışma bulunmamaktadır.


Ceza Mahkemesi kararına esas alınan ve eksik incelemeyle oluşturulan bilirkişi raporuna göre, davalının söylediği sözlerin incitici nitelikte olduğu tespit edildikten sonra bu sözlerin eleştiri sınırları içerisinde olduğu kabulüyle eksik incelemeye dayalı bir kanaat oluşturmuştur. Örneğin, davalının önceki yazı ve yayınları, davalının dava konusu sözleriyle destek verdiği Coşkun Büktel isimli şahsın yayınlarının genel hatlarıyla tetkiki, ceza davasının sübutu için zorunlu olmasına karşın, bilirkişi, raporunda, bu konulara girmeyi gerekli bulmamıştır. Oysa ki davalı, dava konusu video kaydında, dava dışı, Coşkun Büktel'in yazdıkları ve yaptıklarını beğendiği için, müvekkilime dava konusu nitelendirmeyi yapmıştır.


Açıklanan gerekçeyle, Sayın Mahkeme dosyasından,  bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesini talep ediyoruz.


4 - Sayın Mahkeme'ce, bilirkişi incelemesine karar verilmesi hâlinde, davalının müvekkilimi küçültme amaçlı yayın yapma kastının değerlendirmeye alınmasını talep ediyoruz.


Davalı, Sayın Mahkeme'ye sunduğu 20.10.2010 tarihli "...genel bilgiler" başlıklı cevap dilekçesinde, dava konusu eylemle hakaret kastını açıkça ikrar etmiştir:


"Ben, yukarıdaki ifademde, Kurhan'ın değil, maymunun götünden bahsediyorum. Kurhan'ın her yerinin kırmızı olduğunu belirtiyorum. Neden? Çünkü, bana göre, maymunun götü, hastalıklı bir görüntü çizdiği için ve göze hoş gelmeyen bir renkte olduğu için, maymunun götü rengiyle, Kurhan'ın rengini özdeşleştiriyorum. Neden? Çünkü, Kurhan, Türkiye tiyatrosunda o denli hastalıklı suçlara imza atmıştır ki, boğazına dek hastalıklı bir kırmızı renge bürünmüştür."


Aslında son derece münasebetsiz olan, iade edilmesi ve yeniden düzenlenmesi konusunda davalıya süre verilmesi gereken bu ve diğer dilekçeler, davanın bir ân evvel sona erdirilmesi için gerekli ikrarı da içeriğinde taşımaktadır.


İfade edildiği üzere, müvekkilim ve birçok saygın tiyatrocunun destek verdiği küfür yayıncılığına son verilmesini talep eden kampanya sonrası gerek davalı, gerekse dava dışı Coşkun Büktel adlı şahsın müvekkilim ve diğer tiyatroculara söylediklerinin, yaptıkları yayınların da incelenmesi gerekmektedir. Bu kampanyaya katılan tiyatroculara, davalı ve Coşkun Büktel tarafından "LİNÇÇİ ALÇAKLAR" nitelemesi yapılmıştır.


5 - DAVALI İLE BİRLİKTE HAREKET ETTİĞİ ŞAHISLAR TARAFINDAN MÜVEKKİLİME VE DİĞER BİRÇOK KİŞİYE HAKARET EDİLMEYE DEVAM EDİLMEKTEDİR. AŞAĞIDA BU HAKARETLERİN ÇARPICI BİRKAÇ ÖRNEĞİNİ SUNUYORUZ.


* Davalı Hilmi Bulunmaz da, "LİNÇÇİ" ifadesiyle kimden bahsettiğini kendisi açıklamıştır: (23 Nisan 2012 tarihli yayın) (EK/5)


"...Ta tamına 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişinin bir araya gelip düzenledikleri LİNÇ KAMPANYASI ile sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek istedikleri 'Theope' yazarı Coşkun Büktel'le Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, bu 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişiye karşı müthiş derecede demokrat, devrimci, sosyalist, tüyü bitmemiş yetimden yana bir mücadele verince, bu LİNÇÇİ alçaklar, çaresizlik içine girip, birbirlerini yemeye başladılar!"


* Coşkun Büktel: (5 Kasım 2010 tarihli yayın) (EK/6)


"Türkçe'de 'göte göt' dendiği gibi; karşı tarafın görüşlerini okurlardan saklayarak, tek yanlı yayın yapıp, sansür ettikleri insanları, 'suç belgesinin kaynağına link vermeksizin' suçlayan sansürcü, iftiracı ve LİNÇÇİ alçaklara da, kısaca ve tek kelimeyle (tek kavramla) 'orospu çocuğu' denir."


* Coşkun Büktel: (http://coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm adresinde yayındadır) (EK/7)


"LİNÇ İMZACISI ALÇAKLAR, BUNLARI YAPANLARI ASLA KINAMADILAR. FAKAT, BİZE BUNLARI (VE DAHA FAZLASINI) YAPANLARA 'OROSPU ÇOCUĞU' DİYORUZ. ŞİMDİ KALKMIŞ 'BİZİ' KÜFÜRBAZ İLÂN EDİP, 'BİZİ' KINIYORLAR!"


* Davalı Hilmi Bulunmaz, Coşkun Büktel ile birlikte, Sulh Ceza Mahkemesi'nin verdiği "BERAAT" kararını değerlendirdiği röportajı, davalının İnternet sayfasında yayınlamıştır. İfadeler şöyledir: (15 Şubat 2012 tarihli yayın) (EK/8)


"Coşkun Büktel - Hilmi ne dedi? 'Yazıyı düzeltiyorum. Düzelttiğim kısımları belli olsun diye 'maymungötürengi'ne büründü' dedi. 'Maymunun götü kırmızı, Kurhan'ın her yeri kırmızı' demişti. Ben, Hilmi'ye, 'Bak, bu davayı kaybedersin' demiştim. Bu tür hakaretlerin cezasın kalmayacağını düşünüyordum. Ama, hâkimler şöyle yaptılar: Davanın bütününe baktılar. Hilmi'nin, diğer LİNÇÇİLERİN yaptıklarına karşı, 1100 kişinin örgütlenip, bizi hedef gösterip, bizi bu kadar kışkırtmaları karşısında, bu sözleri söylememizin incir çekirdeğini doldurmadığını söylüyorum.  Hâkim de bunu gördü. Yoksa, Hilmi'nin söylediği mormal terbiyeli insana söylenmiş olsa, tek celsede cezayı yerdi. Karşısındakiler, çok kirli insanlar, teknikleri kirli, uygulamaları kirli, yöntemleri kirli, kendileri kirli, ahlâk anlayışları kirli. Teknik olarak, Hilmi'yi mahkûm ettirmek istediler, ama karşısındakiler o kadar kirli ki... Biz, size, 'haklısınız' mı diyeceğiz?  Adalet böyle olmaz. Bunu, bu kararı adaletin tecellisi yönünde yorumlamalı."


Bu ve buna benzer hakaretler, Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'a ait İnternet sayfalarında hâlen yayın hâlindedir. Coşkun Büktel'in küfürlerine karşı çıkan tiyatro yayıncılarına bu ve benzeri ifadeleri söylemesini, o kişileri "maymungötürengi" gibi kızartmak olarak niteleyen davalı, müvekkilime hakaret kastıyla hareket etmiştir. Bir insana LİNÇÇİ, alçak demek, "maymungötürengi" gibi kızarmış, "karides gibi olmuş" demek, eleştiri sınırları içinde değildir, hakarettir. Müvekkilime "yalancı" denmesi hakarettir, eleştiri değildir.


Davalı ve diğer saldırgan tutum takınan bu şahıslar, kelimeler üzerinde oyunlar oynayarak, Mahkemeler'i aldatmayı amaçlamaktadırlar. Örneğin, davalı, müvekkilime "maymungötü" demeyip, "maymungötürengi gibi kırmızı" demektedir. "Karides gibi olmuş" demektedir. "Yalancı" demektedir. Bu ifadelerin eleştiri sınırı içinde kabul edilmesi, Yargıtay tarafından kabul edilmemektedir. Davalı, müvekkilime doğrudan, "O... Çocuğu" demeyip, "Shakespeare Çocuğu LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan" demektedir. Amaç, hakaret etmektir.


28 Şubat 2012 tarihinde İnternet sayfasında "KENDİNİ FEDA EDEN ÇÖP ADAM ÖMER KURHAN" diyerek hakaret edebilmektedir.


Tamamı işbu dilekçenin yazıldığı tarihte öğrenilen yukarıdaki haksız eylem niteliğindeki ifadeler için, her türlü yasal hakkımız kullanılacak, savcılığa suç duyurusunda bulunulacaktır.


6 - Yüksek Mahkeme eleştirinin sınırını net bir şekilde çizmiştir. Davalının yayınlarında, yazılarında eleştirme değil, hakaret etme amacı söz konusudur.


"eleştiri ve sitem, kişilerin şereflerini, onurlarını, namuslarını, toplum içindeki itibarlarını incitmeye ve diğer fertler nezdindeki saygınlıklarını zedelemeye yönelik olarak hakaret içeren sözcükler kullanılma suretiyle yapılamaz."


T.C. YARGITAY CEZA GENEL KURULU 2009/4-196 K. 2009/248 T. 27.10.2009 (EK/9)


"...yayında, özle biçim arasındaki denge aşılmıştır. Amacı aşan, konuyla anlatım arasında düşünsel bağ bulunmayan davaya konu yayının hukuka uygun sayılmasına olanak bulunmadığından; mahkemece davacılar yararına manevi tazminata hükmedilmesi usûl ve yasaya uygun olup, direnme kararı yerindedir."


T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2003/4-370 K. 2003/438 T. 25.6.2003 (EK/10)


"...eleştirinin, durumla anlatım biçimi arasında düşünsel bağ bulunmaması ve küçültücü değer yargısı içermesi hâlinde, eylem hukuka uygun olmaktan çıkar."


T.C. YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ E. 2009/10444 K. 2009/10167 T. 26.5.2009 (EK/11)


Davalı, hukuk düzenini atlatmak için, kendi bulduğu yolda ilerlemekte ve hakaret yayıncılığına devam etmektedir. Yüksek Mahkeme'nin eleştiri sınırı hakkındaki kararları nettir. Davalının amacı, eleştirmek değil, hakaret etmektir. Bu ifadeler, aynı zamanda, ceza hukuku anlamında da suçtur. 


Yazının ana düşüncesi yönünden, başvurulması gerekmeyen küçültücü değer yargıları, haber verme ve eleştirme hakkı sınırlarını aşar ve sövme suçunu oluşturur.


"Sanığın, gazetedeki ('Sayın Dönmez Bu Yanlıştan Dönmeli') başlıklı yazısında, vali yardımcısı olan yakınan hakkında 'Ramazan ayında sigara içmesi çirkinliktir. Olayın geçtiği yer, bu çirkinliği berbat hâle getiriyor. Uzlaşmacılıktan uzak... Kavgacı... Nemalazımcı...' sözlerine yer verip, imalar yaparak ve yazının ana düşüncesi yönünden başvurulması gerekmeyen küçültücü değer yargılarında bulunarak haber verme ve eleştiri sınırını aştığı ve oluşturduğu hâlde çelişkili gerekçeyle beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır."


Y.4.CD. 6.11.1997 T. 8757-9560 (EK/12)


"Yazıda katılandan söz edilirken, kullanılan 'rüküş', 'Gürcü fahişeler bile bu kadar kötü giyinemez' sözleri küçültücü değer yargılarıdır."


Y.4.CD. 13.6.1996 T. 4547-5521 (EK/13)


İçtihatlarla yerleşik bu husus İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından dikkate alınmamış ve hukuka aykırı olarak sanık lehine "BERAAT" kararı verilmiştir.


7 - Yazıların bütününe de bakılsa, dar kapsamlı olarak da bakılsa, davalının eylemleri, açıkça hakarettir. Bu ifadeler nedeniyle, müvekkilimin uğradığı manevi zararın bir nebze olsun giderimi ve davalının eylemlerine son vermesi için, davamızın kabulüne karar verilmelidir.


8 - Davalının kastı, hem müvekkilime, hem de küfür yayıncılığına karşı çıkan diğer ilgili şahıslara hakaret etmek, küçük düşürmek, saygınlıklarına leke sürmektir. Yaptığı yayınlar nedeniyle, davalı aleyhine açılan dava ve soruşturmaların bir kısmına ilişkin bilgiler aşağıda sunulmuş olup, ekte ilgili evraklar Sayın Mahkeme dikkatine sunulmuştur. (EK/14)


   

 Şikâyetçi                                Merci                            Dosya No          Suç

Mustafa Şükrü
Demirkanlı            İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi    3011/3131        hakaret

Gülhan Avşar        İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi      2010/8930      hakaret

Levent Çağlayan   Trabzon 3. Sulh Ceza Mahkemesi      2012/256         hakaret

Mehmet Bozkır     Soma Sulh Ceza Mahkemis                2011/578         hakaret

Seval Deniz
Karahaliloğlu         Karşıyaka 3. Sulh Ceza Mahkemesi   2012/289         hakaret

Haluk Bilginer        İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi       2011/217       hakaret

Haluk Bilginer
Oyun Atölyesi
Kemal Aydoğan     İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi     2011/3218      hakaret

Süleyman Anıl        Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı             2012/30074    hakaret

Burhan Gün
Nurhan Tekerek     İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi    2010/337        hakaret


Sonuç ve Talep: Yukarıda arz ve izah olunan gerekçelerle;


* Ceza mahkemesi kararının kesinleşmesi ara kararından rücu edilmesine,


* Dava konusu yayının engellenmesi hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesine,


* Dosyanın gerekli görülmesi hâlinde bilirkişiye tevdiine,


* Rapor alınması sonrası veya gerekli görülmediği hâlde dosya üzerinden yapılacak incelemeyle davamızın KABULÜNE,


* Yargılama giderleriyle vekâlet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini arz ve talep ederiz. Saygılarımazla


Davacı

Ömer Faruk Kurhan

Vekili

Av. Eyyüp Fırat Kuyurtar

***


Ayrıca bakınız:


LİNÇ KAMPANYASI imzacısı Ömer Faruk Kurhan, hukuktan aldığı ders yetmemiş olmalı ki, daha önce tuttuğu avukatı İnan Yılmaz'a yeni bir hukuksal görev vermeyip, artık "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK" firmasında avukatlık işleri yapan Eyyüp Fırat Kuyurtar'la Uğur Demirci Tosun hanıma güvenmek zorunda kaldı!


2001 yılında İstanbul’da Av. Abdurrahim Dede tarafından kurulan "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK" şirketinde avukatlık işleri yapma mücadelesi veren Uğur Demirci Tosun Hanımefendi ile Eyyüp Fırat Kuyurtar ihtiyati tedbir için olağanüstü acele ederek Sosyalist OYUN Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Bulunmaz Tiyatro - İstanbul Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın "BERAAT" ettiği dosyanın Yargıtay'dan dönmesini bile bekleme sabrı gösteremedi; daha önce Ömer Faruk Kurhan'ın şikâyeti üzerine bir başka davada yargılanıp "BERAAT" etmiş olan Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın yargılandığı davanın yargıcı, tabiî adalete, hakka, hukuka, içtihata, kanuna, mevzuata, yasaya, Yargıtay temayüllerine tamamıyla uygun davranarak, "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK" şirketinde avukatlık işleri yapma mücadelesi veren Eyyüp Fırat Kuyurtar'la Uğur Demirci Tosun Hanımefendi'nin bu hukuka aykırı talebini elinin tersiyle itti!


Ömer Kurhan, Bulunmaz'ı yasa dışı biçimde sansür ettirmek istedi


Bulunmaz'a yasa dışı sansür isteyen Kurhan Kürtlerle barışı yazdı