Kostroma Garı'ndaki yaşlı adamla ben de sohbet ettim!...
Mesut Alptekin
20 Şubat 2013
Bundan iki gün önce, hiç gitmediğim bir ülkenin, hiç gitmediğim bir şehrinde bulunan, adını bile ilk kez duyduğum ilginç bir tren garında yalnız ve yaşlı bir adam gördüm... Yalnızca üç dakikada okuduğum birkaç paragraflık bir yazıdaydı bu adam. Yazının daha ilk tümcesinde adamı gördüm, ikinci tümcede tanıştım ve üçüncü tümcede de karşısına oturup kendisiyle uzun uzun sohbet ettim...
Okuduğum bu yazı, öyle bir yazıydı ki, seri çekim moduna alınmış bir fotoğraf makinesinin kadrajındaki pozun, deklanşöre bir tek dokunuşta her saniyenin ölümsüzleştirilmesi gibi capcanlıydı... Gözlerim kelimeleri birbirine hızla bağlarken, kulaklarım yazıdaki adamın nefes alış verişlerini rahat bir biçimde duymaya başlamıştı.
Okumuş olduğunuz bu kısacık yazıyı yazmaya "sanat ve tiyatro"
kelimeleriyle başlamak istiyordum. Böyle başlamış olsaydım, dar bir pencereden bakar, içinde yaşlı adam yaşayan yazıya haksızlık ederdim. Hayatın sanal yansıması www.tiyatroyun.blogspot.com sitesine, içinde yaşlı adamın yaşadığı yazının da yer aldığı İnternet sitesine, insan sıcaklığının netliğini gördüğüm yere dönüyorum...
Çok yakından takip ettiğim Hilmi Bulunmaz ustanın hayata ve sanata olan bağlılığı, sanatsal ve yaşamsal duyarlılığıyla kelimelere döktüğü bu imgesel sinemanın sadece üç dakikalık bir sahnesiydi benim için... Yaptığı iş ve sanatsal duyarlılığı gereği yüzlerce kez yurt dışı gezilerinde bulunan Hilmi Bulunmaz'ın, yurt dışında edindiği kişisel deneyim ve gözlemleri sonucu kaleme alınmış daha birçok yazısı var. Ancak bu sefer, çok daha değişik bir yazı yazmış. Bulunmaz, bu yazısında bir adamdan bahsediyor. İlk kez gördüğü ve belki de bir daha hiç göremeyeceği yaşlı bir adamdan.
***
2012 yılının ilkbaharında, tam tamına otuz altı günümü geçirdiğim Hindistan'da, çok farklı bir hayata tanık olmuştum. Çok değişik bir deneyimdi benim için bu... Ancak, Hindistan'da bulunduğum bu süre içerisinde, aklımı meşgul eden garip bir düşünceye sahiptim. Bulunmaz'ın görevlendirmesiyle gittiğim Hindistan'da iletişime geçtiğim, çok değerli anılarımı paylaştığım, ağız dolusu gülüp konuştuğumuz, birlikte yemek yediğimiz, çay içtiğimiz o insanları, ömrümün sonuna kadar belki bir daha hiç göremeyecektim. Kim bilir, onların birçoğu evlenip, çoluk çocuk sahibi olacaklar, evli olanların çocukları, torunları olacak, bulundukları koşullardan çok değişik bambaşka bir hayata sahip olmak isteyecekler ve tabii ki, ölüp gidecekler... Benimse, bütün bu olanlardan belki haberim dahi olmayacak. Keza aynı şeyler benim için de geçerli ve onların da belki benden hiçbir haberleri olmayacak. Oysa yenen yemekler, içilen çaylar, yapılan espriler, insan sıcaklığı, samimiyet, ne kadar da önemli semboller taşıyor. Bunlar, birer sembol gibi görünse de, yaşayan bir insan için güzel bir anı olmasının yanında çok yakıcı...
***
Ustam Hilmi Bulunmaz'ın bu yalnız yaşlı adamla ilgili anlatımının, Hindistan'da yaşadıklarımdan sebep, beni diğer okurlardan daha ziyade, bir nebze de olsa fazla etkilemiş olduğunu sanıyorum... O anlarda neler yaşandığını bilerek, bu yazı üzerinden sanki astral seyahat ettim. Birden, Kostroma Garı'nda buldum kendimi. Âdeta yaşlı adamı görüp, onunla tanıştım ve kendisiyle saatlerce sohbet ettim. Yaşlı adam, varlığından haberi bile olmadığı genç bir insana farkına varmadan bin selam yolladı uzaklardan. Hoşça kal yalnız ve yaşlı adam... Seni tanımak çok güzeldi... Seni unutmayacağım...
***
Ayrıca bakınız:
İçinde dünyalar barındıran yalnız yaşlı adamın rüyalı gözyaşları...
Mesut Alptekin
20 Şubat 2013
Bundan iki gün önce, hiç gitmediğim bir ülkenin, hiç gitmediğim bir şehrinde bulunan, adını bile ilk kez duyduğum ilginç bir tren garında yalnız ve yaşlı bir adam gördüm... Yalnızca üç dakikada okuduğum birkaç paragraflık bir yazıdaydı bu adam. Yazının daha ilk tümcesinde adamı gördüm, ikinci tümcede tanıştım ve üçüncü tümcede de karşısına oturup kendisiyle uzun uzun sohbet ettim...
Okuduğum bu yazı, öyle bir yazıydı ki, seri çekim moduna alınmış bir fotoğraf makinesinin kadrajındaki pozun, deklanşöre bir tek dokunuşta her saniyenin ölümsüzleştirilmesi gibi capcanlıydı... Gözlerim kelimeleri birbirine hızla bağlarken, kulaklarım yazıdaki adamın nefes alış verişlerini rahat bir biçimde duymaya başlamıştı.
Okumuş olduğunuz bu kısacık yazıyı yazmaya "sanat ve tiyatro"
kelimeleriyle başlamak istiyordum. Böyle başlamış olsaydım, dar bir pencereden bakar, içinde yaşlı adam yaşayan yazıya haksızlık ederdim. Hayatın sanal yansıması www.tiyatroyun.blogspot.com sitesine, içinde yaşlı adamın yaşadığı yazının da yer aldığı İnternet sitesine, insan sıcaklığının netliğini gördüğüm yere dönüyorum...
Çok yakından takip ettiğim Hilmi Bulunmaz ustanın hayata ve sanata olan bağlılığı, sanatsal ve yaşamsal duyarlılığıyla kelimelere döktüğü bu imgesel sinemanın sadece üç dakikalık bir sahnesiydi benim için... Yaptığı iş ve sanatsal duyarlılığı gereği yüzlerce kez yurt dışı gezilerinde bulunan Hilmi Bulunmaz'ın, yurt dışında edindiği kişisel deneyim ve gözlemleri sonucu kaleme alınmış daha birçok yazısı var. Ancak bu sefer, çok daha değişik bir yazı yazmış. Bulunmaz, bu yazısında bir adamdan bahsediyor. İlk kez gördüğü ve belki de bir daha hiç göremeyeceği yaşlı bir adamdan.
***
2012 yılının ilkbaharında, tam tamına otuz altı günümü geçirdiğim Hindistan'da, çok farklı bir hayata tanık olmuştum. Çok değişik bir deneyimdi benim için bu... Ancak, Hindistan'da bulunduğum bu süre içerisinde, aklımı meşgul eden garip bir düşünceye sahiptim. Bulunmaz'ın görevlendirmesiyle gittiğim Hindistan'da iletişime geçtiğim, çok değerli anılarımı paylaştığım, ağız dolusu gülüp konuştuğumuz, birlikte yemek yediğimiz, çay içtiğimiz o insanları, ömrümün sonuna kadar belki bir daha hiç göremeyecektim. Kim bilir, onların birçoğu evlenip, çoluk çocuk sahibi olacaklar, evli olanların çocukları, torunları olacak, bulundukları koşullardan çok değişik bambaşka bir hayata sahip olmak isteyecekler ve tabii ki, ölüp gidecekler... Benimse, bütün bu olanlardan belki haberim dahi olmayacak. Keza aynı şeyler benim için de geçerli ve onların da belki benden hiçbir haberleri olmayacak. Oysa yenen yemekler, içilen çaylar, yapılan espriler, insan sıcaklığı, samimiyet, ne kadar da önemli semboller taşıyor. Bunlar, birer sembol gibi görünse de, yaşayan bir insan için güzel bir anı olmasının yanında çok yakıcı...
***
Ustam Hilmi Bulunmaz'ın bu yalnız yaşlı adamla ilgili anlatımının, Hindistan'da yaşadıklarımdan sebep, beni diğer okurlardan daha ziyade, bir nebze de olsa fazla etkilemiş olduğunu sanıyorum... O anlarda neler yaşandığını bilerek, bu yazı üzerinden sanki astral seyahat ettim. Birden, Kostroma Garı'nda buldum kendimi. Âdeta yaşlı adamı görüp, onunla tanıştım ve kendisiyle saatlerce sohbet ettim. Yaşlı adam, varlığından haberi bile olmadığı genç bir insana farkına varmadan bin selam yolladı uzaklardan. Hoşça kal yalnız ve yaşlı adam... Seni tanımak çok güzeldi... Seni unutmayacağım...
***
Ayrıca bakınız:
İçinde dünyalar barındıran yalnız yaşlı adamın rüyalı gözyaşları...