26 Kasım 2012 Pazartesi

LİNÇ KAMPANYASI imzacısı Yrd. Doç. Dr. Adnan Tönel eliyle Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ ettirtmek için özel bir İFTİRA yazısı kaleme aldırtıp, Büktel'le Bulunmaz'ın adlarını gizleyerek, tam anlamıyla SİNSİ SANSÜRCÜ (SS) olduğunu kanıtlayan BİRGün Gazetesi, bakalım Başbakan karşısında dimdik mi duracak yoksa yerlere kadar eğilip SKANDAL tükürüğünü şimşek hızıyla yalayacak mı?

Birgün’ün ilanı basın tarihi skandalı oldu

Birgün’ün bugün Erdoğan’ın gözlerine bant çekilmiş  ve üzerinde Ahmet Şık, Ertuğrul Mavioğlu, Nuray Mert, Banu Güven, Ece Temelkuran, Yıldırım Türker’in soyadlarının yazdığı reklam daha yazarların başlamadan ayrılmasını gündeme getiren basın skandalına dönüştü.

Banu Güven, Twitterdan; "Birgün'ün ilanından yeni haberdar oldum. Bizim işimiz gözleri açmak. Gazeteci olarak derdimiz, sadece başbakana muhalefet değildir. Olmadı… Birgün'de adımın geçtiği ilandan bugün haberdar olmam da kabul edilemez.” açıklamasını yaptı.

Ece Temelkuran da tepkisiz kalmayarak; "Birgün’ü şimdi gördüm, hiç hoş bulmadım. Yazmak kimsenin gözüne bant çekmek değildir. Benim yazılarım da Başbakan'la sınırlı olmadı, olamaz!"

Nuray Mert de, Medyatava’ya yaptığı açıklamayla Birgün’ün ilanına tepki gösterdi: "Bana danışılmadan yapılmış bir iştir. Lanse ediliş şeklini tasvip etmiyorum. Ortada netleşmemiş bir durum varken emrivaki diye nitelendiriyorum bu durumu. Çok yadırgadım. Bu anlayışta olan gazete ve ekiple devam etmek istemiyorum." dedi.

Ertuğrul Mavioğlu: "Banu ve Ece doğru yazmışlar, gazetecinin işi sadece Erdoğan'a muhalefet değil, gerçekleri eğip bükmeden yazmak. Bant çekmek değil, göz açmak. Reklamcı, gazeteci gibi bakamıyor. Ama reklamdaki asıl amaç da çok sayıda gazeteciyi işsiz bırakan sansürün kaynağına vurguydu. Sadece bu! Yani demem o ki, maksat biraz zorlanmış oldu, herkes başka bir anlam çıkardı. Sansüre, gazeteciler üzerindeki zorbalığa karşı durmaya devam!"

Ahmet Şık: "Maksadını aşan, kötü bir çalışma!"

Ahmet Şık, T24′e, BirGün reklamının maksadını aşan, kötü bir çalışma olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:

"Birgün'deki reklamın meramını anlıyorum; susturulanların yeri olarak gazete, susturan kişi olarak da sistemi temsil eden Başbakan Erdoğan gösteriliyor. Ancak Başbakan bir figür, sistemin kendisi değil ve eleştirinin de tek kişiye indirgenmesi doğru değil. Ayrıca, eğer temsilden gidilecekse gazetecileri susturan medya patronlarının da, gazete yöneticilerinin de, bu susturulmayı sessiz kalarak onaylayan gazetecilerin de fotoğrafları o karede yer almalıydı. Birgün'ün reklamı anlatmak istediğini anlatamayan, maksadını aşan, kötü bir çalışma. Böyle bir reklam kullanılıyorsa, muhataplarının fikrini almamak da saygı sınırını aşan bir durum!"

Yıldırım Türker: "O Türker ile ilişkim yoktur!" 

Yıldırım Türker de, Medyatava'ya yaptığı açıklamada; "Bugün, Birgün Gazetesi'nde dev Erdoğan fotoğrafının gözlerini örten kara bandın üstündeki isimlerden Türker ile bir ilişkim yoktur. Hayatım boyunca kendimi kimsenin gözüne kara bant olma işleviyle tanımlamadım. Tanımlanmasına da izin verecek değilim. Pek dahiyane bulunduğu anlaşılan bu tanıtım faaliyeti için ne demeli? 'Deve cilvesi' mi yoksa 'Reklamcıdan al haberi' mi? Her halükarda bu erken uyarı için belki de müteşekkir olmalıyım” dedi.

(Kaynak: MEDYA TUTKUNU)

***

Ayrıca bakınız:


Yeni Akit Gazetesi'nin İnternet yayını www.habervaktim.com sitesi, BİRGün Gazetesi'ni SOSYALİST sanıyor! Oysa BİRGün Gazetesi, Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın en temel hakkı olan "YANIT HAKKI" metnini bile ipine takmayacak kadar ilkel bir SANSÜRCÜ!

Avazı çıktığı kadar sosyalizm adını kirleten BİRGün Gazetesi, Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'a karşı yiğitçe(!) SANSÜR uygularken, bakalım altına imza attığı SKANDAL tanıtımla Başbakan'ın gözlerine çektiği "siyah utanç bantı" için özür mü dileyecek yoksa avazı çıktığı kadar sosyalizm adını kirletmekten vazgeçip delikanlıca, mertçe, yiğitçe, insan gibi direnecek mi?