24 Haziran 2012 Pazar

1974 yılında Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun, yıllarca tiyatro sanatıyla oyuncu, yazar ve yönetmen olarak çok yakından ilgilenmiş, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları Kurucusu, Ahlâklı Becerikli Çelebi Dürüst Efendi Görgülü Kibar Namuslu Onurlu Şerefli Yiğit Terbiyeli Tiyatro Yazarı Melih Anık, "1992 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Tiyatro Kulübünde Tiyatro Yönetmenliği yapmış" Shakespeare Çocuğu Terbiyesiz Tiyatro Yazarı LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın hiçbir tat alma duyusuna asla sahip olmayan ağzına Şanlıurfa / Siverek biberi sürer sürmez, "1992 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Tiyatro Kulübünde Tiyatro Yönetmenliği yapmış" Shakespeare Çocuğu Terbiyesiz Tiyatro Yazarı LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan, içindeki yenilgi pisliğini ânında, birdenbire, derhal, hemen, ivedilikle kusarak, her zamanki Mimesis diliyle konuştuğu için kapalı bir dille demiş ki: "Beni Hilmi Bulunmaz ile aynı terazinin iki kefesine koyma. Senin duruşunu Hilmi Bulunmaz’a daha yakın buluyorum. Kişilere yönelik eleştiriler değil doğru tavır, duruşları eleştirmek doğrudur. Bu nedenle üslubunu sorunlu buluyorum ama içinde bana doğru gelen bir şey varsa 'görüyorum'. Haluk Bilginer’i yaptığı bir hata nedeniyle aile boyu teşhir eden ve aşağılayan Hilmi Bulunmaz’ın davranışı ahlâk dışıdır. Sen Haluk Bilginer’in davranışını görüyorsun ama Hilmi Bulunmaz’ınkini görmüyorsun. Bu nedenle adil ve güvenilir değilsin. Haluk Bilginer’in şahsına saldırıyorsun. Oysa Oyun Atölyesi’nin yaptığını eleştir. Ve bunu TEB üyesi kimliğini kazanarak yap." (Mimesisçeden Türkçeye çeviren: Melih Anık)

Oyun'un notu: Bazı sözleri kırmızı ile belirgin hâle biz getirdik!


***


Ömer F. Kurhan'ın Yorumuna Cevap


Melih Anık
24 Haziran 2012


"Ömer F. Kurhan ve Hilmi Bulunmaz'ın Yazdıkları Üzerine" başlıklı yazıma yorum yapmışsın. Ben de yorumla cevap versem kaybolup gidecek o nedenle bu yazıyı yazıyorum.


Yorumunun "kapalı dili"nden anladığımı açıklayayım ki cevabım yerine otursun. Diyorsun ki :


"Beni, Hilmi Bulunmaz ile aynı terazinin iki kefesine koyma. Senin duruşunu, Hilmi Bulunmaz'a daha yakın buluyorum.


Kişilere yönelik  eleştiriler değil doğru tavır, duruşları eleştirmek doğrudur. Bu nedenle, üslubunu sorunlu buluyorum ama içinde bana doğru gelen bir şey varsa 'görüyorum'.


Haluk Bilginer'i, yaptığı bir hata nedeniyle aile boyu teşhir eden ve aşağılayan Hilmi Bulunmaz'ın davranışı ahlâk dışıdır. Sen, Haluk Bilginer'in davranışını görüyorsun ama Hilmi Bulunmaz'ınkini görmüyorsun. Bu nedenle, adil ve güvenilir değilsin. Haluk Bilginer'in şahsına  saldırıyorsun. Oysa, Oyun Atölyesi'nin yaptığını eleştir. Ve bunu, TEB üyesi kimliğini kazanarak yap.


Bireysel olarak duramazsın. Toplumsal aidiyetin çerçevesinde hareket etmek zorundasın. Zira bu, sonunda Narsizm'i hayatımızda egemen kılar."


Yukarıda "tercüme" ettiğim görüşlerinin bir kısmına cevap vermiştim. Tekrar etmek istemem.


Senin, Haluk Bilginer'e ve Üstün Akmen'e daha yakın olduğunu anladım. Aslında, bunu ifade ederek kurumsal olmasa da "örgütlü bir çerçeve" tanımına uygun davrandığın kanısını edindim. Ama, Ü. Akmen, H.  Bilginer'e yakın mı? Ondan emin değilim.


"Eleştirmenin merkezden kaydırılması", ne demek? Anlamadım. Kastettiğin, eleştirmenin kendini olayın odak noktası haline getirmemesi ise, Üstün Akmen, tam da bunun tersini yapıyor (şimdi). Üstün Akmen'i esin verici bulmadığımı söylemem gerek.


Beni yeterince okumuyorsun! Yazılarımın içinde, Hilmi Bulunmaz'ın eleştiri tarzına katılmadığım var ama senin beklediğin şekilde de "karşı çıkmak", benim üslubum değil. Mesajların içinde de bazı imalar yaptın. Sanırım yorum yaptığın yukarıdaki  yazı içinde onlara yönelik bir paragraf da var, anlamışsındır.

Galiba temelde ayrı olduğumuz husus benim bireyin gücüne inanmam, senin ise örgüte inanmandan kaynaklanıyor. İnandığın kadar yapabiliyor musun? Bireyin öne çıkması hemen narsist bir damga yememelidir (bence). Zira, narsist, aynaya bakamaz; oysa, tiyatro "ayna" ile yakından ilgili. Tiyatro dünyasındaki sorunun temelinde "bir arada gözükünce" güçlü olduklarını düşünme  var. Oysa, o halde de güçlü değiller. Zira "bir arada"lar ama BİR değiller! Senin de içinde bulunduğun hareketlerdeki hep örgütten bahsedip bir türlü eyleme geçememe hali de başka bir örnek. Girişim, platform, dernek, birlik vs. vs... Sonuç ne?

Ama şunu sormadan da edemeyeceğim: Hilmi Bulunmaz'a karşı açılan davalar neden "bir"lenmiyor? Dava dava üstüne binsin bunaltsın diye mi düşünülüyor? Bir tek davada Hilmi Bulunmaz'ın mahkûm ettirilmesi yetmiyor mu size? Yanılmıyorsam bir tek sen maddi tazminat talebinde bulunuyorsun. Yani "küfürsüz tiyatro" sloganı "bana hakaret edildi"ye dönüşerek KİŞİSELLEŞMİŞ. Örgütsel olunamıyor mu? Yoksa "bana hakaret edildi" diyenler mi o kampanyayı "tetiklemiş"?

Şunu da açıkça itiraf etmeliyim ki, nispeten son zamanlarda gördüğüm bazı videolara ben de kayıtsız kalamazdım ama benim tepkim farklı olurdu. Aynen, 3 yıl önce Testosteron yazım nedeniyle beni "silmek isteyen" Oyun Atölyesi camiasına karşı inatla yazılarımı kendi bildiğimce devam ettirmek gibi. Yeri geldi sana sorayım: Sen o zamanlar tiyatro ile ilgilenmiyor muydun yoksa Türkiye'de değil miydin? Haluk Bilginer'e "Melih Anık'ın kişiliğine saldırı yapmayın" demedin mi? Oyun Atölyesi; "Muhatabım seyircidir" diye genel bir bildiri yayınlamış olmasına rağmen, Haluk Bilginer durumdan habersiz miydi? Kemal Aydoğan, Temiz Tiyatro Kampanyası'na imza atarken, "Herkes eleştiri yazmasın" diyerek beni ima ettiğinde, sen karşı çıkmış mıydın? O kampanyayı "kişiselleştirmiş" olmuyor mu idi? Beni "aile boyu teşhir eden ve aşağılayan" yorumlara tepki verdin mi? Yazı ve yorumlar orada duruyor şimdi verecek misin? ("Oyun Atölyesi - Testosteron: Soytarılar Panayırı  ve Testosteron Üzerine Zorunlu Bir Açıklama") Ben, sizin gibi dava açmayı gereksiz gördüm. Zira düşündüm ki, TEMİZ tiyatro camiası zaman içinde vereceği tepkilerle duruşunu gösterir. Halâ bekliyorum. Ama bana edilen küfrün, bana küfredenin kişisel "defosu" olduğunu düşünüyorum.  Ben kendimden eminim; küfredeni  ciddiye almıyorum. Hatta bu beni eğlendiriyor bile, tiyatro dünyası içinde olup da, bu kadar niteliksiz küfür edenleri gördükçe. Shakespeare'in oyunlarında ne küfürler var! Shakespeare'i de bilmiyor bu küfür edenler!

Sormak istiyorum; tiyatronun temiz olmasını isteyenler, bu yorumlarla ilgili ne yaptı ne yapacak? Yoksa işi "KİŞİSELLEŞTİRMEYELİM" mi denecek!

Ben, bir tarafa ait olmamaya çalışıyorum. Senin gibi arkadaşlarım, yazı yazmamı öneren dergi sahipleri, beni hep o "çerçeve" içine çekmeye çalışıyor. Geçmişte dergisinde bana en prestijli yeri vadeden dergi sahibi, bir süre sonra kendi "çerçevesini" değiştirdi. Oysa beni kendi dergisi ile "çerçevelemek" istiyordu. Mimesis ile ilgili davranışımın temelinde de hissettiğim bu kaygı var.

Yorumunda anlamadığım ifade "bazılarına dönük toleransa, hoşgörüye sahip olma fırsatı sonuna kadar tanındı ama kabul edemedim."  "Toleransa, hoşgörüye sahip olma fırsatı" nasıl tanınır birine?

Şimdi gene işi KİŞİSELLEŞTİRMİŞ mi oldum? Ben tek başınayım, başkası nasıl olsun?


(Kaynak: Dokunuş)