13 Mayıs 2012 Pazar

Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'la "Theope" oyunu yazarı ve "Ölüleri Gömün" çevirmeni Coşkun Büktel'in sanatsal olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek için tam tamına 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişiden imza toplayarak, "Türkiye Tiyatro Tarihi"ne koskoca bir kara leke bırakan LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, zerre kadar olsun tiyatroyu sevmeyen insanlar tarafından yönetilmesine karşın, elini taşın altına koymuş!

AKP'nin yönettiği Türkiye Cumhuriyeti garip bir ülke...


Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, kendisine kılavuzluk yapması için bula bula LİNÇ KAMPANYASI düzenleyecek kadar alçalmış Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni bulduysa, vay bu garip memleketin hâline.


AKP'nin yönettiği Türkiye Cumhuriyeti garip bir ülke...


LİNÇ KAMPANYASI düzenleyerek, Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'la "Theope" oyunu yazarı ve "Ölüleri Gömün" adlı oyunun çevirmeni Coşkun Büktel'in sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek için, tam tamına 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişiyi ikna edip, onlardan imza alabilmeyi başarmış LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, tiyatro sanatını zerre kadar olsun sevmeyen insanlar tarafından yönetilmesine karşın, AKP'li Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ı kafaya alarak, onun kafasını ütüleyerek, Ertuğrul Günay'la nasıl bir gizli konuşma yapmışsa, içeriğini asla bilmediğimiz, ayrıntısını kesinlikle öğrenemeyeceğimiz konuşmanın arasında AKP'li Ertuğrul Günay'ın, LİNÇ KAMPANYASI organizatörü Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni ve yandaşlarını düşünerek şu sözleri söylemiş:


"...kapımızı ilk siz çaldınız çalışmalarınızı bekliyoruz, hep birlikte rasyonel bir model bulacağımıza inanıyorum."


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Tiyatro… Tiyatro… Dergisi Elini Taşın Altına Koydu…

Tiyatro, tarihinin en karmaşık dönemini yaşıyor. Bu süreç tiyatroyu ya karanlıkların dibine atacak ya da yeni bir sıçramaya dönüşecek.

Bu karmaşık sürece müdahil olmak, tiyatro cenahı ile siyasi iktidar arasında kopma noktasına gelen ilişkiye kontak noktası oluşturmak ve model tartışmalarına katkı yapmak için, Tiyatro… Tiyatro… Dergisi, İBB Başkan Danışmanı Muharrem Ergül, Kenan Işık ve Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Bölümü adına Serhan Ada ile birlikte hareket etmeye karar verdik ve Bakan Ertuğrul Günay'dan randevu talep ettik.

Bakan Günay, çok sıkışık programı arasında -Perşembe gece yarısı Belçika'dan döndü ve hemen ardından Rusya'ya gidecekti-, buna rağmen Cuma gününe randevu verdi. Kenan Işık program yoğunluğu, Serhan Ada ise yurtdışında olduğundan dolayı toplantıya katılamadı. Sayın Muharrem Ergül'le birlikte Bakan Günay'ın randevusuna gittik. Toplantı detaylarını aşağıda aktaracağım ama öncesinde…

Son yaşanan olayların arka planını göz ardı ederek bakarsak yanlış yapabiliriz.

O zaman tarihselliğe bakarak gelinen noktayı algılamak gerekir.

Sondan başlayarak bu güne gelen tarihsel bir serüvene tanıklık etmenizi istiyorum.

Ecevit Hükümeti döneminde, IMF'in talebi doğrultusunda Devlet bütçesinin tek merkezde toplanması talebiyle katma bütçeli kuruluşların yapılarının değiştirilmesi istenmiş ve bu konuda hazırlanan yasa Genel Kurul'a inmişti, Ecevit Hükümeti istifa etti, AKP hükümet oldu ve Genel Kurul'daki yasa 1 Ocak 2006'da geçerli olmak üzere yasalaştı.  1 Ocak 2006'ya kadar kimse bu konuyla ilgilenmedi, bilgisi de olmadı, bu noktada özeleştiri yapması gereken yapılardan biri de Tiyatro… Tiyatro…'dur, bu kadar önemli bir konuyu atlamıştır, oysa bilgisi olmalı ve ikaz görevini yapmalıydı.

İBB Şehir Tiyatroları katma bütçeden çıkarıldıktan sonra yeni bir yönetmelik gerekiyordu, çalışmalar yapıldı ama takip edilmedi. Bildiğim kadarıyla bu konuda 3 adet yönetmelik çalışması yapıldı: İŞTİSAN'ın çalışması, Şükrü Türen'in Genel Sanat Yönetmeni olduğu dönemde yaptığı çalışma ve Nurullah Tuncer'in Genel Sanat Yönetmeni olduğu dönemdeki çalışması. Nurullah Tuncer'in ifade ettiğine göre bu üç çalışma kendisi tarafından Kültür İşleri Daire Başkanı'na bir zarf içinde teslim edilmiş.

Sonrasında müfettiş denetiminde, mevcut yönetmeliğin değiştirilmesi gerektiği rapor altına alınmıştı… buna rağmen Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya'nın bir girişimine tanık olmadık, sonraki Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu'nun da bu konudaki bir çalışmasından bilgi sahibi değiliz, Ayşenil Şamlıoğlu Kurum dışından geldiği için bu konularda bilgi eksikliği olabilir, peki İŞTİSAN ne yapıyor? İŞTİSAN'ın tek işi bildiri yayımlamak mı?

Durumdan vazife çıkaran birkaç bürokrat kimseye haber vermeden, muhtemelen Sayın Topbaş'ı da yanıltarak bir yönetmelik oluşturdu ve Belediye Meclisi'nden çıkarttı… Başkan Danışmanları Kenan Işık, Ayşenur Özturanlı, Muharrem Ergül'ü by-pass ederek.

Sonrasında tepkiler ve Başbakan'ın müdahalesi… "Devlet Tiyatroları özelleştirilecek"

Özelleştirilme tanımı hiç kullanılmamış olsa da var olan modelin değiştirileceği yıllardır kapalı kapılar ardında yapılmaktaydı, bu çalışmaları ilk kez yaklaşık 6 yıl önce SkyTürk televizyonunda açıklamıştım, telefonda da zamanın Kültür Bakanlığı Müsteşarı Mustafa İsen vardı, açıklamalarıma itiraz etti, yalanladı… ama çalışmalar hız kesmeden devam etti. Atilla Koç'un Bakanlığı döneminde 2 müfettiş İngiltere'ye National Theater'ı incelemek üzere gönderildi, bunlar da yalanlandı.

Temmuz 2009'da Bakan Ertuğrul Günay'la yapmış olduğum söyleşide Bakan Günay tüm açılığıyla bu çalışmaların yapıldığını açıkladı, o tarihli Tiyatro… Tiyatro… Dergisi'nin kapağından şu spotla verdik haberi: "Devlet-Tiyatro İlişkisi Yeniden Yapılanıyor"

İlk kez bir Bakan bu konuyu açık açık ifade ediyordu, bu büyük bir şanstı ancak konunun muhatabı tiyatro insanları bu açıklamayı önemsemedi, yok sayarak gerçekleşmeyeceğini düşündü, oysa bu çalışmalar devam ediyordu…

Başbakan'ın müdahil olmasıyla aniden karmaşık bir hal alan, içinden nasıl çıkılacağı bilinmeyen bir süreçte, Bakan Günay'la buluştuk. Toplantıda Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin, Hukuk Müşaviri, Müsteşar Yardımcısı da vardı.

Çok şey konuştuk, gazeteci olarak söyleşi yapmaya gitmediğim için, neleri yazabileceğimi sordum, Bakan Günay'ın yazmamamı istediklerini kendime saklayarak, genel hatlarını aktaracağım.

Gözlemime dayanarak şunu söyleyebilirim, Bakan Günay da çok sıkıntılı, ifade ettiği gibi bu konuda zaten bir çalışma yürütüyorlardı ancak İBB Şehir Tiyatroları yönetmeliği ve sonrasındaki tepkiler bir anlamada çalışmaları sıkıştırmış, hazırlıksız yakalanmalarına neden olmuştu.

Devlet Tiyatroları'nın bu yapısının devam etmemesini düşünüyor ve çalışmalarına devam ediyorlardı ancak erkene çekilmiş bir süreci yaşıyorlardı. Bakan Günay bu konudaki görüşlerini şöyle özetledi: "Biz zaten bu konuda çalışıyorduk, bir model arayışımız sürüyordu, dünyadaki bütün sistemleri inceledik, inceliyoruz. Bir model oluşturma konusunda her türlü katkıyı bekliyoruz. Mevcut kaynakları azaltmadan, daha verimli kullanarak, yaygınlaştıracak bir model arıyoruz, kapımızı ilk siz çaldınız çalışmalarınızı bekliyoruz, hep birlikte rasyonel bir model bulacağımıza inanıyorum." dedi.

Sonrasında, "İstanbul'da bu konuda çalışmalar var mı?" diye sordu, olumlu yanıt veremedim.

İBB Şehir Tiyatroları'nın özelleştirilmesini sordum, bizim yetki alanımızda değil, o konuda bir çalışmamız yok yanıtını verdi.

Şu öneriyi yaptım, "Hangi model uygulamaya geçecek olursa olsun mutlaka 3 yıllık bir sürece yayılmalı, bir anda yapılacak model değişimi çok büyük zararlar verebilir." Biraz düşündü, sonrasında hak verdi.

Zamanın sıkışıklığı Sayın Bakan dahil hepimizin handikabı, gün 24 saat çalışarak krizi verimli bir yapıya dönüştürebiliriz. Sorun ortada, çözümleri de mevcut, inanalım, çalışalım, mutlaka çözülecek bir sorunla karşı karşıyayız, bu noktada yıllar önce Birgün Gazetesi'nde yazdığım yazının başlığını tekrarlayacağım: "Meslektaş Örgütü Olmaktan Vazgeçin Meslek Örgütü Olun".

Şu an mesleğin, yani tiyatronun geleceğini konuşuyoruz. Zamanımız dar, sorumluluğumuz ise çok büyük…

Haber Giriş Tarihi: 14 Mayis 2012

(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)