11 Mayıs 2012 Cuma

Yazar Melih Anık, tiyatroda dönen dolapları anlamaya çalışıyor!

AKP çizgisindeki tiyatroyu benimseyenler içerisinde üç eğilim var:


1 - Var olan kurumları yeşilleştirmek isteyenler.
2 - Bu kurumların dışında daha yeşillik isteyenler.
3 - Her iki yeşillenmeyi bir arada götürmek isteyenler.


Örnekse...


İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın (İBBŞT) yeşilleştirilerek, yeşil sermaye temsilcisi hâline gelmesi için mücadele veren bir grup varken, bir de, İBBŞT'nin yanı sıra, Gösteri Sanatları Merkezi (GSM) kuran başka bir grup var. Tabii ki, her zaman ve her yerde olduğu gibi, bir de orta yolcu, her iki görüşe yakın durmaya çalışan üçüncü bir grup var.


İBBŞT, 1914 yılında kuruldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.'ye bağlı olan GSM ise 1993/94 sezonunda kuruldu.


Her siyasal yapıda olduğu gibi, yeşil sermayenin en büyük temsilcisi AKP içerisinde de çeşitli eğilimlerin bulunması son derecede doğal bir durum. Nasıl ki, İslam örgütlenmesi içerisinde "camicilerle particiler" çelişkisi varsa, tiyatroda da "İBBŞT'cilerle GSM'ciler" çelişkisi var.


Pembe sermaye temsilcileri, kendilerini Balıkçı Kazmacıbaşı Korsan Orhan Alkaya gibi bir adamın önderliğinde ifade ettikçe, yeşil sermaye temsilcisi AKP, daha çoook büyük kazanımlar elde edecektir.


Bizce...


Yeşil sermaye temsilcisi tiyatro esnafının sığ mantığına karşı olduğumuz gibi, pembe sermaye temsilcisi tiyatro esnafının elitist mantığına da karşı olmak zorundayız.


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Hazır Oyuna İhale Yapmak: 
Hasan Ağa’nın Karısı (İBB Kültür A.Ş.)


Melih Anık

http://www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=2589 adresinde 1 Aralık 2010 tarihli aşağıdaki haber önüme çıktı:

"İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.’ye bağlı olarak tiyatro alanında eğitim çalışmaları yürüten Gösteri Sanatları Merkezi (GSM), 2011 yılı içerisinde sahnelemeyi planladığı Lyubomir Simoviç’in yazdığı, Bilge Emin’in dilimize çevirdiği Hasan Ağa’nın Karısı adlı oyunun çalışmalarına başladı. Dünyaca ünlü yönetmen Rahim Burhan’ın kast çalışmaları ile başlayan hazırlıklar tüm hızıyla devam ediyor. Bu kapsamda 1 Aralık Çarşamba günü oyunun yönetmeni Rahim Burhan’ın katılımıyla oyuncu seçmesi gerçekleştirilecek. Ümraniye Atakent Kültür Merkezi’nde üniversite ya da konservatuarların tiyatro bölümünden mezun 25-40 yaş arası kadın ya da erkek oyuncular arasından oyuncular seçilecek. İlgilenenler Gösteri Sanatları Merkezi’nden (0212.521 55 67-4 ya da 0533 496 33 99) bilgi alabilir. (Haber Giriş Tarihi: 01 Aralık 2010)"

Aynı duyuruyu dramaturg Doğan Korkmaz facebook’daki sayfasında 29 Kasım 2010’da yayımlamış:

"İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş’nin yapımcılığını üstleneceği, Rahim Burhan’ın sahneye koyacağı Hasan Ağa’nın Karısı isimli oyun için üniversitelerin ve/veya konservatuarların tiyatro bölümünden mezun 25-40 yaş arası kadın ve erkek oyuncular aranmaktadır. İlgilenenlerin aşağıdaki telefon numarasından irtibat kurup randevu aldıktan sonra 1 Aralık 2010 Çarşamba günü saat: 11:00 - 18:00 arası Ümraniye Atakent Kültür Merkezi’nde hazır olmaları gerekmektedir. İrtibat Tel: 0533 496 33 99"

Bu haberlerdeki birkaç noktaya dikkat çekmek isterim.

1. "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.’ye bağlı olarak tiyatro alanında eğitim çalışmaları yürüten Gösteri Sanatları Merkezi (GSM)” deniyor.

Telefon numarasına bakarak bu haberde adı geçen GSM’nin Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi olduğu anlaşılıyor. Demek ki devlet eliyle tiyatro kursları açılıyor ve oyuncu yetiştiriliyor. Sanıyorum pek çok belediye kendi kültür merkezinde bu tür hizmetleri veriyor. Madem aynı amaçla kurulmuş devlet üniversiteleri ve özel okullar var devletin ayrıca bu işi yapmasına ne gerek var diye sorasım geliyor.(Ben karşı değilim ama)

2. Doğan Korkmaz’ın haberine göre İBB Kültür A.Ş., Hasan Ağa’nın Karısı oyununun YAPIMCILIĞINI üstlenecekmiş. İBBŞT var ama İBB’nin bir başka kurumu, tiyatro “yapımcı”sı  olmaya kalkmış.

3.  "2011 yılı içerisinde sahnelemeyi planladığı Lyubomir Simoviç’in yazdığı, Bilge Emin’in dilimize çevirdiği Hasan Ağa’nın Karısı adlı oyunun çalışmalarına başladı."

Haberin giriş tarihi 1 Aralık 2010. O tarihte 2011 yılı için sahnelenmek üzere Hasan Ağa’nın Karısı isimli oyunla ilgili çalışmalar başlamış. Doğan Korkmaz da bu haberi doğruluyor. Oyun 2012 yılında “100 Oyun” kapsamında sahneleniyor. Yani oyun 2010’da planlanmış, oyuncu seçimleri yapılmış; 2012 Ocak ayında ihaleye çıkmış. Bu görünüşe göre oyunun provası 2 yıl sürmüş; oyun hazırmış da ihalesi sonradan yapılmış. (http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Lists/Ihaleler/DispForm.aspx?ID=10217)

 4.  Süreç içinde tiyatro eğitiminin bir parçası olan oyun, profesyonel bir iş haline geliyor. Dışardan oyuncu aranıyor. “Dünyaca ünlü yönetmen” kast çalışması yapıyorsa bu, oyun ile “eğitim”den daha fazlasının amaçlandığını düşündürtmez mi?

5. Sanıyorum o tarihlerde Harput'ta Bir Amerikalı ve Bir Adam yaratmak gündemde değil. Sonradan 3 oyun 100 seans(100 Oyun?) projesi oluşturuluyor. Bu kervanın yolda düzülmesini hatırlatıyor.

6.  İBB'nin bu işleri yaparken İBBŞT'dan yardım alması, iş birliği yapması bana çok rasyonel bir davranış olurdu gibi geliyor da böyle bir ortak çalışmanın yapılmamış olduğu görünüyor. Belki de bazı İBBŞT(DT) oyuncuları kişisel olarak seçildi ve onlardan hizmet alındı. Oysa İstanbul'daki belediyelere bağlı tüm kültür merkezleri'ndeki tiyatro çalışmalarının organizesinin ve yönetilmesinin İBBŞT tarafından yapılması doğru ve akılcı olmaz mı(idi)?

7. İBB Kültür A.Ş.'nin yaptığı bu organizasyon devletin kültür merkezleri yoluyla tiyatro yapmasına bir model olarak alınmış olabilir mi acaba? Bana bu yapılan bir "prova" gibi gözüktü.(Ama kötü bir prova! Zira 3 oyun organizasyonu, görülmesi gerekenleri göstermez.) Bu şekilde İBBŞT'na ayrılan bütçe kültür merkezleri eliyle kullandırılacaktır. Ama unutulmasın ki faaliyeti sürekli ayakta ve hayatta tutabilmenin ve de tiyatronun toplumsal işlevine uygun olarak yapabilmenin yolu yeni bir İBBŞT kurmaktır. İhtiyaçlar bunu zorlayacaktır, ismi konmasa da o yapı yeniden var edilecektir. O nedenle ilerde başa dönmeden bugünkü durumu yeniden gözden geçirmek ve aksıyan yönleri düzeltmeye çalışmak en akıllı yol olacaktır. 98 yıllık bir kurumu yıkmanın vebali yaşanmamış olacaktır.

8. Tiyatronun özelleştirilmesi için ön hazırlıkların daha önceden başlamış olduğunu şimdi anlıyorum. Tiyatrocularımız tüm bu gelişmelerden habersiz miydi acaba? Haberleri yoksa da varsa da tiyatrocularımızın gelişmeleri ön görememiş ya da yönlendirememiş olmalarını hayretle karşıladığımı belirtmek isterim.

"Tiyatroda özelleştirme" konuşulurken mevcut durumun bilinmesi ve konunun tüm ayrıntıları ile geniş bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekiyor.

(Kaynak: Dokunuş)