Her alanda olduğu gibi, tiyatro alanında da, en büyük zararlı tutum, muhalefet yapıyormuş ayaklarına yatıp, aslında hiçbir şey yapmayarak, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesine yardım ve yataklık yapmaktır. Ahmet Hakan da, tıpkı diğer pembe sermaye temsilcileri gibi, emekçi halkın iktidar özlemini taze tutmak için yoğun bir çaba harcayarak elde edilen doğal bir muhalefet yapmak yerine, tarihsel ve toplumsal zorunluluğu nedeniyle, yapay muhalefet makinesi olarak çalışıyor.
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sanal kuyruğu LİNÇÇİ www.tiyatrodergisi.com.tr sitesi de, zerre kadar olsun su katılmamış bir yapay muhalefet odağı olduğu için, tabii ki, mal bulmuş mağribi gibi, yapay muhalefet adamı Ahmet Hakan'ın yazısının önünde diz çökerek, okurlarını, yapay muhalefet sürecine şimşek hızıyla hazırlıyor.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ahmet Hakan: "Muhafazakârlar için tüyo Tiyatro nasıl ele geçirilir?"
"TİYATRODA biz yokuz” diyorlar. Ve bu nedenle tiyatrocuları suçluyorlar.
Şöyle düşünüyorlar:
- Medyayı dize getirdik.
- Ekonomiyi biz yönlendiriyoruz.
- Dünyaya nizam veriyoruz.
- Polis tamam, yargı tamam, asker tamam...
- Üniversitelere egemeniz...
- Çankaya bizde, hükümet bizde, Meclis bizde...
- Gündemi biz belirliyoruz.
- Tarihi yeniden biz yazıyoruz.
Ve fakat...
Sıra tiyatroya gelince...
İşte orada yokuz.
Ne iş?
Oysa böyle düşünmelerini gerektirecek bir birikim koyamıyorlar ortaya...
Mesela kendilerine soruluyor:
“Hangi oyun metinleriniz var da onlar sahneye konmadı?”
Sağdan sayıyorlar Necip Fazıl, soldan sayıyorlar Necip Fazıl...
İkinci bir isim?
Yok...
Çıkmıyor bir türlü...
Mesela kendilerine soruluyor:
“Var mı tiyatro oyuncularınız, var mı tiyatro yönetmenleriniz? Yaptınız mı bu alanlara herhangi bir yatırım?”
Öylece kalıyorlar.
Susuyorlar.
Güç ele geçirildiğinde bir anda elde edilecek alanlar vardır:
“Ekonomi” gibi... “Medya” gibi... “Devlet” gibi... “Tarih” gibi... “Üniversite” gibi...
Ama gölgelerin tüm gücü ele geçirilse bile...
İçine bir anda nüfuz edilemeyecek alanlar da vardır:
“Tiyatro” gibi... “Sinema” gibi... “Kültür” gibi... “Sanat” gibi...
Her türlü hegemonyayı bir anda yer ile yeksan edebilirsiniz.
Ama “kültürel hegemonya”, öyle hemencecik yıkılmaz, kendini kolayca ele vermez, işin daha da kötüsü “höt zöt” ile zapt edilmez.
Bunun için biraz çaba sarf edilmesi gerekir.
Yılların açığı birkaç öfkeli çıkış, birkaç liberal tez, birkaç parmak sallama hareketi, birkaç “yetti gari” efelenmesiyle kapatılabilir mi?
Ey tiyatroyu ele geçirmek isteyen muhafazakâr arkadaşlar!
Yıllardır hem siz bu alana yanaşmadınız, hem de birileri sizi haksız biçimde bu alanlara yanaştırmadı.
“Veri” budur.
Bu alandaki eksikliğinizi, bir anda kapatamazsınız.
Teknik olarak mümkün değildir bu...
Bir anda ihale alıp zengin olabilirsiniz, bir anda daire başkanı olarak atanabilirsiniz, bir anda medyada bir konum elde edebilirsiniz.
Ama bir anda “tiyatrocu” olamazsınız.
Bu yüzden bütün öfkenizi, bütün hırçınlığınızı, bütün nefretinizi Türkiye’de sayıları bini bile aşmayan gariban tiyatrocuların üzerine boca etmekten vazgeçin.
Bunun yerine açığı kapatmak için bir an önce harekete geçin.
Mesela ilk önce kendi kendinize sorun:
“Ben oğlumun ya da kızımın hayatını tiyatro denilen sanata adamasına var mıyım?” diye sorun.
Ama öyle hemen bir anda para kazanmak yok ha!
Ayrıca çok büyük çile de var...
Eğer cevabınız “evet” ise...
En az 20 yıl sonra tiyatrolar sizindir.
Kaynak: Hürriyet
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20478926.asp
(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sanal kuyruğu LİNÇÇİ www.tiyatrodergisi.com.tr sitesi de, zerre kadar olsun su katılmamış bir yapay muhalefet odağı olduğu için, tabii ki, mal bulmuş mağribi gibi, yapay muhalefet adamı Ahmet Hakan'ın yazısının önünde diz çökerek, okurlarını, yapay muhalefet sürecine şimşek hızıyla hazırlıyor.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ahmet Hakan: "Muhafazakârlar için tüyo Tiyatro nasıl ele geçirilir?"
"TİYATRODA biz yokuz” diyorlar. Ve bu nedenle tiyatrocuları suçluyorlar.
Şöyle düşünüyorlar:
- Medyayı dize getirdik.
- Ekonomiyi biz yönlendiriyoruz.
- Dünyaya nizam veriyoruz.
- Polis tamam, yargı tamam, asker tamam...
- Üniversitelere egemeniz...
- Çankaya bizde, hükümet bizde, Meclis bizde...
- Gündemi biz belirliyoruz.
- Tarihi yeniden biz yazıyoruz.
Ve fakat...
Sıra tiyatroya gelince...
İşte orada yokuz.
Ne iş?
Oysa böyle düşünmelerini gerektirecek bir birikim koyamıyorlar ortaya...
Mesela kendilerine soruluyor:
“Hangi oyun metinleriniz var da onlar sahneye konmadı?”
Sağdan sayıyorlar Necip Fazıl, soldan sayıyorlar Necip Fazıl...
İkinci bir isim?
Yok...
Çıkmıyor bir türlü...
Mesela kendilerine soruluyor:
“Var mı tiyatro oyuncularınız, var mı tiyatro yönetmenleriniz? Yaptınız mı bu alanlara herhangi bir yatırım?”
Öylece kalıyorlar.
Susuyorlar.
Güç ele geçirildiğinde bir anda elde edilecek alanlar vardır:
“Ekonomi” gibi... “Medya” gibi... “Devlet” gibi... “Tarih” gibi... “Üniversite” gibi...
Ama gölgelerin tüm gücü ele geçirilse bile...
İçine bir anda nüfuz edilemeyecek alanlar da vardır:
“Tiyatro” gibi... “Sinema” gibi... “Kültür” gibi... “Sanat” gibi...
Her türlü hegemonyayı bir anda yer ile yeksan edebilirsiniz.
Ama “kültürel hegemonya”, öyle hemencecik yıkılmaz, kendini kolayca ele vermez, işin daha da kötüsü “höt zöt” ile zapt edilmez.
Bunun için biraz çaba sarf edilmesi gerekir.
Yılların açığı birkaç öfkeli çıkış, birkaç liberal tez, birkaç parmak sallama hareketi, birkaç “yetti gari” efelenmesiyle kapatılabilir mi?
Ey tiyatroyu ele geçirmek isteyen muhafazakâr arkadaşlar!
Yıllardır hem siz bu alana yanaşmadınız, hem de birileri sizi haksız biçimde bu alanlara yanaştırmadı.
“Veri” budur.
Bu alandaki eksikliğinizi, bir anda kapatamazsınız.
Teknik olarak mümkün değildir bu...
Bir anda ihale alıp zengin olabilirsiniz, bir anda daire başkanı olarak atanabilirsiniz, bir anda medyada bir konum elde edebilirsiniz.
Ama bir anda “tiyatrocu” olamazsınız.
Bu yüzden bütün öfkenizi, bütün hırçınlığınızı, bütün nefretinizi Türkiye’de sayıları bini bile aşmayan gariban tiyatrocuların üzerine boca etmekten vazgeçin.
Bunun yerine açığı kapatmak için bir an önce harekete geçin.
Mesela ilk önce kendi kendinize sorun:
“Ben oğlumun ya da kızımın hayatını tiyatro denilen sanata adamasına var mıyım?” diye sorun.
Ama öyle hemen bir anda para kazanmak yok ha!
Ayrıca çok büyük çile de var...
Eğer cevabınız “evet” ise...
En az 20 yıl sonra tiyatrolar sizindir.
Kaynak: Hürriyet
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20478926.asp
Haber Giriş Tarihi: 04 Mayis 2012
(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)