Türkiye Cumhuriyeti'ndeki köşe yazarlarının hemen hemen bütünü, hepsi, tamamı, tümü, demokratik bilinçten, derinlikli düşünmekten, estetik bilinci içselleştirmekten, kültürel donanımdan, sanatsal duyarlılıktan, tarihsel yönlendiricilikten, toplumsal işlevden uzak olduğu için, köşe yazarlarının sığ sularda yüzen yazılarını okumamaya çok büyük bir özen gösteriyorum.
Ancak...
İnternet'e girip Google'da tiyatro sözcüğüyle ilgili bir arama yapınca, tabii ki, zaman zaman karşıma köşe yazarları çıkıyor.
Yada...
Görüşlerini merak ettiğim tiyatrocuların yazılarını içeren twitter'larına şöyle bir baktığımda, köşeyi dönmek için bir yazar kasa olmaktan öte hiçbir işlevi bulunmayan köşe yazarlarının saçmalıklarını okumak zorunda kalıyorum.
Aşağıda yazısını sunduğum pembe sermayenin temsilcisi Milliyet Gazetesi yazarı Mehmet Tezkan'ın köşe yazısına, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Korsan Tiyatroları" emekçisi Hülya Karakaş'ın twitter'ında rastladım.
Mehmet Tezkan'ın yazısını okuyan okur, estetik konusunda zerre kadar olsun bir bilinç edinemez. Bunun biricik nedeni, Mehmet Tezkan'ın esetik bilinçten, sanatsal anlayıştan yoksun olmasıdır.
Pembe sermayenin temsilcisi Mehmet Özkan, yeşil sermayenin temsilcilerini yargılarken, şöyle sorular soruyor:
"Muhafazakâr sanat olur mu, olmaz mı?
Muhafazakâr estetik nedir?"
Yanıtını biz verelim:
Evet, muhafazakâr sanat olur.
Muhafazakâr estetik, sanayi burjuvazisinin değil, ticaret burjuvazisinin iktidarı için gerekli olan bir estetiktir.
Nasıl ki...
İşçi sınıfının iktidarını savunan sanatçıların Marksist estetiği dayatması gibi, ticaret burjuvazisini savunan sanatçıların da muhafazakâr estetiği dayatmaları son derecede mantıklı bir durumdur.
Zâten...
Demokrasi oyuncağı da böyle bir şeydir:
Gücü yeten yetene yada altta kalanın canı çıksın!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
MUHAFAZAKÂR SANAT İCRA HAZIRLIĞINDA
Mehmet Tezkan
Aslında NE OLDU?
mtezkan@milliyet.com.tr
Meğer İskender Pala’nın yazısı işaret fişeğiymiş.. Meğer kamuoyunu hazırlamak için atılan ilk adımmış..
Meğer eleştiri yazısının ötesinde başka bir misyonu varmış..
Meseleyi anlatalım..
*
İki ay kadar oluyor, İskender Pala İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sergilenen oyunları yerden yere vurdu.. Günlük Müstehcen Sırlar oyununu ‘sanat diye bize bayağılık yutturuyorlar’ sözleriyle eleştirmesi tiyatro camiasını ayağa kaldırdı..
Pala’ya göre; oyunun yüzde 80’i cinsel sululuk ve müstehcendi..
Karşılıklı atışmalar sürdü..
‘Oyunu izlerken edep duygunuz mu incindi, şehvet duygunuz mu kabardı İskender Bey..’
Sorusu soruldu..
Neyse konumuz bu oyun değil..
Bu oyunla başlatılan patırtının sonucu..
*
Aradan çok geçmedi.. Bu kez Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’in bir konferansta sarf ettiği sözler medyaya yansıdı..
Edebiyat profesörü olan İsen şöyle demiş;
“Nasıl muhafazakâr kesimin bir demokrasi anlayışı varsa, ‘muhafazakâr estetik’ ve ‘muhafazakâr sanatın’ da normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz..”
Alın size yeni bir tartışma daha..
Muhafazakâr sanat olur mu, olmaz mı?
Muhafazakâr estetik nedir?
*
Muhafazakâr sanata geçmeden önce parantez açalım, önce demokrasi bölümünü konuşalım..
İsen’in sözlerinden yola çıkarsak demek ki muhafazakâr kesimin ayrı bir demokrasi anlayışı var..
Bizimkinden farklı..
Sizinkinden ayrı..
Batı normlarıyla uyuşmayan.. Evrensel kalıplara girmeyen..
Muhafazakâr kesime özgü..
Tarifini, farkını sormayacağım.. Galiba içinde yaşıyoruz.. ‘İleri demokrasi’ diye sunulan ‘demokrasi anlayışı’ sözü edilen olsa gerek..
Demokrasi bölümü tamam, sıra sanat kısmında dediklerine göre..
*
Uygulamadan gördüğüm manzara şu..
Seçmenin görevi kendini yönetecek kişileri, partiyi seçmektir.. Gerisine karışamaz, karışamamalı!..
O parti istediği yasayı çıkartır, insanların hayatını istediği gibi düzenler.. Eğitimde, adalette, sağlıkta, çalışma hayatında, istediği sistemi getirir..
Eleştiremezsin, karşı çıkamazsın, protesto edemezsin..
İtaat etmen gerekir..
*
Buna, Sünni anlayışın modern demokrasiye uyarlanmış şekli de denilebilir..
Özü şu..
Devlete karşı gelinmez itaat edilir..
Devleti yöneten kişi (günümüzde başbakandır) ne derse o olur, olmalı.. Emirlerine karşı durulmaz..
Kısaca muhafazakâr kesimin demokrasi anlayışının temelinde itaat var.. Çocuğun babaya itaat etmesi gibi..
Seçmenin de seçtiği başbakana itaat etmesi istenmekte..
*
Muhafazakâr kesimin hal ve davranışlarına baktığımızda.. Yazdıklarını çizdiklerini okuduğumuzda..
Konuşmalarını dinlediğimizde bu hali bütün çıplaklığıyla görüyoruz..
Beğenmeseler de..
Yapılmaması gerektiğini düşünseler de..
Zararlı bulsalar da karşı çıkmamaları bu sebepten.. Özel konuşmalarda burun kıvırıyorlar, yapılmaması gerektiğini söylüyorlar, karşı olduklarını ifade ediyorlar..
Lakin, iş kamuoyu önünde konuşmaya geldi mi; susuyorlar..
Çoğu zaman düşündüklerinin tam tersini yaparak destek bile veriyorlar..
Muhafazakâr kesimin demokrasi anlayışı dedikleri bu..
*
Şimdi buna uygun olarak estetik ve sanat anlayışının inşa edilmesi gerekiyormuş..
Ülkeyi yönetenlerin böyle bir yükümlülüğü varmış..
*
Peki bunu kim yapacak?
Muhafazakâr sanat anlayışını kim hâkim kılacak?
Her ne kadar; ‘devlet patron olarak değil sponsor olarak katkı sağlamalıdır’ deseler de, eldeki imkânların ‘muhafazakâr sanat diye bir şey olamaz’ diyenler tarafından kullanılmasına da gönülleri razı olmuyor..
İskender Pala’nın şehir tiyatrolarına saldırıya geçmesinin nedeni budur.. Oradaki yapının değişmesi için ortam sağlamak..
Değiştirilmesinin gerekçesini oluşturmak..
Maksat hasıl oldu..
*
İki ay önce 14 Şubat günü İskender Pala’nın yazısıyla başlatılan kampanya önceki gün sonuçlandı..
Yönetmelik değişikliğiyle şehir tiyatroları bürokratlara emanet edildi..
Yeni sezonla birlikte muhafazakâr tiyatronun, muhafazakâr sanatın ilk örneklerini görmeye başlarız..
İskender Pala’nın önsözüyle..
İyi pazarlar!..
(Kaynak: Milliyet)
Ancak...
İnternet'e girip Google'da tiyatro sözcüğüyle ilgili bir arama yapınca, tabii ki, zaman zaman karşıma köşe yazarları çıkıyor.
Yada...
Görüşlerini merak ettiğim tiyatrocuların yazılarını içeren twitter'larına şöyle bir baktığımda, köşeyi dönmek için bir yazar kasa olmaktan öte hiçbir işlevi bulunmayan köşe yazarlarının saçmalıklarını okumak zorunda kalıyorum.
Aşağıda yazısını sunduğum pembe sermayenin temsilcisi Milliyet Gazetesi yazarı Mehmet Tezkan'ın köşe yazısına, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Korsan Tiyatroları" emekçisi Hülya Karakaş'ın twitter'ında rastladım.
Mehmet Tezkan'ın yazısını okuyan okur, estetik konusunda zerre kadar olsun bir bilinç edinemez. Bunun biricik nedeni, Mehmet Tezkan'ın esetik bilinçten, sanatsal anlayıştan yoksun olmasıdır.
Pembe sermayenin temsilcisi Mehmet Özkan, yeşil sermayenin temsilcilerini yargılarken, şöyle sorular soruyor:
"Muhafazakâr sanat olur mu, olmaz mı?
Muhafazakâr estetik nedir?"
Yanıtını biz verelim:
Evet, muhafazakâr sanat olur.
Muhafazakâr estetik, sanayi burjuvazisinin değil, ticaret burjuvazisinin iktidarı için gerekli olan bir estetiktir.
Nasıl ki...
İşçi sınıfının iktidarını savunan sanatçıların Marksist estetiği dayatması gibi, ticaret burjuvazisini savunan sanatçıların da muhafazakâr estetiği dayatmaları son derecede mantıklı bir durumdur.
Zâten...
Demokrasi oyuncağı da böyle bir şeydir:
Gücü yeten yetene yada altta kalanın canı çıksın!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
MUHAFAZAKÂR SANAT İCRA HAZIRLIĞINDA
Mehmet Tezkan
Aslında NE OLDU?
mtezkan@milliyet.com.tr
Meğer İskender Pala’nın yazısı işaret fişeğiymiş.. Meğer kamuoyunu hazırlamak için atılan ilk adımmış..
Meğer eleştiri yazısının ötesinde başka bir misyonu varmış..
Meseleyi anlatalım..
*
İki ay kadar oluyor, İskender Pala İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sergilenen oyunları yerden yere vurdu.. Günlük Müstehcen Sırlar oyununu ‘sanat diye bize bayağılık yutturuyorlar’ sözleriyle eleştirmesi tiyatro camiasını ayağa kaldırdı..
Pala’ya göre; oyunun yüzde 80’i cinsel sululuk ve müstehcendi..
Karşılıklı atışmalar sürdü..
‘Oyunu izlerken edep duygunuz mu incindi, şehvet duygunuz mu kabardı İskender Bey..’
Sorusu soruldu..
Neyse konumuz bu oyun değil..
Bu oyunla başlatılan patırtının sonucu..
*
Aradan çok geçmedi.. Bu kez Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’in bir konferansta sarf ettiği sözler medyaya yansıdı..
Edebiyat profesörü olan İsen şöyle demiş;
“Nasıl muhafazakâr kesimin bir demokrasi anlayışı varsa, ‘muhafazakâr estetik’ ve ‘muhafazakâr sanatın’ da normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz..”
Alın size yeni bir tartışma daha..
Muhafazakâr sanat olur mu, olmaz mı?
Muhafazakâr estetik nedir?
*
Muhafazakâr sanata geçmeden önce parantez açalım, önce demokrasi bölümünü konuşalım..
İsen’in sözlerinden yola çıkarsak demek ki muhafazakâr kesimin ayrı bir demokrasi anlayışı var..
Bizimkinden farklı..
Sizinkinden ayrı..
Batı normlarıyla uyuşmayan.. Evrensel kalıplara girmeyen..
Muhafazakâr kesime özgü..
Tarifini, farkını sormayacağım.. Galiba içinde yaşıyoruz.. ‘İleri demokrasi’ diye sunulan ‘demokrasi anlayışı’ sözü edilen olsa gerek..
Demokrasi bölümü tamam, sıra sanat kısmında dediklerine göre..
*
Uygulamadan gördüğüm manzara şu..
Seçmenin görevi kendini yönetecek kişileri, partiyi seçmektir.. Gerisine karışamaz, karışamamalı!..
O parti istediği yasayı çıkartır, insanların hayatını istediği gibi düzenler.. Eğitimde, adalette, sağlıkta, çalışma hayatında, istediği sistemi getirir..
Eleştiremezsin, karşı çıkamazsın, protesto edemezsin..
İtaat etmen gerekir..
*
Buna, Sünni anlayışın modern demokrasiye uyarlanmış şekli de denilebilir..
Özü şu..
Devlete karşı gelinmez itaat edilir..
Devleti yöneten kişi (günümüzde başbakandır) ne derse o olur, olmalı.. Emirlerine karşı durulmaz..
Kısaca muhafazakâr kesimin demokrasi anlayışının temelinde itaat var.. Çocuğun babaya itaat etmesi gibi..
Seçmenin de seçtiği başbakana itaat etmesi istenmekte..
*
Muhafazakâr kesimin hal ve davranışlarına baktığımızda.. Yazdıklarını çizdiklerini okuduğumuzda..
Konuşmalarını dinlediğimizde bu hali bütün çıplaklığıyla görüyoruz..
Beğenmeseler de..
Yapılmaması gerektiğini düşünseler de..
Zararlı bulsalar da karşı çıkmamaları bu sebepten.. Özel konuşmalarda burun kıvırıyorlar, yapılmaması gerektiğini söylüyorlar, karşı olduklarını ifade ediyorlar..
Lakin, iş kamuoyu önünde konuşmaya geldi mi; susuyorlar..
Çoğu zaman düşündüklerinin tam tersini yaparak destek bile veriyorlar..
Muhafazakâr kesimin demokrasi anlayışı dedikleri bu..
*
Şimdi buna uygun olarak estetik ve sanat anlayışının inşa edilmesi gerekiyormuş..
Ülkeyi yönetenlerin böyle bir yükümlülüğü varmış..
*
Peki bunu kim yapacak?
Muhafazakâr sanat anlayışını kim hâkim kılacak?
Her ne kadar; ‘devlet patron olarak değil sponsor olarak katkı sağlamalıdır’ deseler de, eldeki imkânların ‘muhafazakâr sanat diye bir şey olamaz’ diyenler tarafından kullanılmasına da gönülleri razı olmuyor..
İskender Pala’nın şehir tiyatrolarına saldırıya geçmesinin nedeni budur.. Oradaki yapının değişmesi için ortam sağlamak..
Değiştirilmesinin gerekçesini oluşturmak..
Maksat hasıl oldu..
*
İki ay önce 14 Şubat günü İskender Pala’nın yazısıyla başlatılan kampanya önceki gün sonuçlandı..
Yönetmelik değişikliğiyle şehir tiyatroları bürokratlara emanet edildi..
Yeni sezonla birlikte muhafazakâr tiyatronun, muhafazakâr sanatın ilk örneklerini görmeye başlarız..
İskender Pala’nın önsözüyle..
İyi pazarlar!..
(Kaynak: Milliyet)