14 Nisan 2012 Cumartesi

Nedim Saban, Tuncay Özinel'e de "IRKÇI AŞAĞILIK KÖPEK" demişti!

nedim saban 
Profili göster 
Diğer seçenekler 12 Kasım, 22:12 
Kimden: "nedim saban" ...@superonline.com>
Tarih: Fri, 13 Nov 2009 05:12:14 +0200
Yerel: Perş 12 Kasım 2009 22:12
Konu: Re: denetimsiz google groupları ve faşist köpekler
Yanıtla Yazarı yanıtla Yönlendir Yazdır İleti dizisini görüntüleAslını göster Bu iletiyi bildir Bu yazarın iletilerini bul


Sevgili Tiyatro Dünyası Okuyucuları, 


Sözümona Tuncay Özinel'in Ömer Faruk Kurhan'a yanıt yazıyormuş gibi tüm bir grupa yazdığı ve anladığım kadarıyla herhangi bir grup yöneticisi tarafından okunmadan dolaşıma sokulan şantajcı köpek Tuncay Özinel'in sözümona Caddebostan Kültür Merkezi ile ilgili olan ama sıkıştığı anda her Irkçı aşağılık köpek gibi hemen din ya da etnik köken karşıtı bir söyleme dönen mailini kınamak için tüm ırkçıları kınamak ve aynı zamanda google grupların denetimsizliğini kınamak için Tuncay Özinel'e tam yedi kez şantajcı köpek şantajcı şantajcı şantajcı şantajcı şantajcı şantajcı şantajcı köpek diyorum. (Sekizinci şantajcı köpek de Tatlıcı Tombak'tan bonustur) 


Bir halk sanatçısı olduğunu iddia eden (zavallı gerçek halk sanatçıları Muammer Karaca'lar, Ulvi Uraz'lar, ) şantajcı Tuncay Özinel şimdi Yüzleşme adlı oyunu ile ilgili sözümona bir gerçek varmış gibi (!) tartışmayı başka bir yere çekmeye çalışıyor. Şu hassas dönemde toplumun dengeleriyle oynayarak, çok tehlikeli birşey yapıyor. Beni korkutacağını, sindireceğini, susturacağını sanıyor. Oysa ben ne yazık ki, özellikle son dönemde düşmanlarımla düşmanlarımın dilinde savaşmayı, dostlarımla dostlarımın dilinde sevişöeyi çok iyi öğrendim. (Bunu bana kazandıran Barbaros Şansal'a teşekkürler) Yüzleşme'nin oynandığı dönemde bir ödül jürisindeydim ve oyunda oynayan genç oyuncuların ödül alması için ne kadar çaba harcadığımı o dönem jüride olan arkadaşlarım bilir. Tuncay Özinel, benden provda oyunu izlememi istemişti. Sadece yapıcı eleştirilerimi dile getirdim.Savaş karşıtı bir canlı bomba sahnesinin prova aşamasında yeniden düşünülmesini ve barış öneren bir oyuna yaraşmadığını önerdim ve politik duruşum nedeniyle bu oyununun yanında olamayacağımı bildirdim. Bunun da kökenimle hiçbir ilgisi yok, politik duruşum ve sözgelimi daha geçen hafta imzaladığım Barış İçin Sanatçı Girişimi ile yakından ilgisi var. Bir canlı bombanın Filistinli, İsrailli, Türk, Kürt, Lübnanlı, İranlı, Iraklı, Amerikan, Rus, Bosnalı, kimseyi öldürmesini kabul edemem. Şimdi sanki benim hayattaki vazifem toplu satış yapmakmış gibi, hem de o dönem ödül almış, ya da ödüle aday olmuş oyuncuları şahit göstererek, şantaj yapması kendisini solcudan sanan bu Kadıköylüye yakışmıyor. 18 kasım eyleminin Kadıköy'e yaraşmayan bu kişilerin suratına tükürme eylemine dönüşmesi gerekip gerekmediğini düşünüyorum açıkçası. Kusura bakmasın ama kendisi meslektaşım olamaz ama bana karşı şahit gösterdiği yetenekli kişiler, meslektaşlarımdır. Birkaç mail öncesinde kendisinde Çehov parıltısı gören genç yazar, Özinel, AYRICA BÜTÜN BUNLARIN CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ PROTESTOSUYLA NE ALAKASI VAR?


***


Tuncay Özinel ne yazık ki 24 saat içinde 24 yalan söylemektedir. Bu maili görenler benim nasıl böyle bir söylem içine girdiğimi görüp, beni kınayabilirler, ancak topluma açık bir grubu denetimsizce istismar ederek, insanların kökenleri, dinleri, dillerine küfür edenlere, açık açık şantaj yapanlara, sanki bir bildikleri varmış da, kamuoyundan saklıyorlarmış gibi ortalığı bulandıranlara ben ŞANTAJCI KÖPEK demenin az bile olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki, köpek, çok sevdiğim bir hayvan. Ama tek kusuru iradesi dışında insanların üzerine saldırtılabilir olmasıdır. Tuncay Özinel, utanmadan AKM yandığında ağladığını söylüyor! Kadıköy'deki minik Süreyya operasına çok sevinmiş. Yani, toplumun bilinçaltına, AKM'den vazgeç, Süreyya ile idare et'i yerleştirebiliyor. Bir de utanmadan, Kadıköy'deki 6 tane tiyatro salonunu halkevlerine benzetiyorlar. Oradan genç sanatçı yetişiyormuş. Lütfen halkevlerine saygısızlık etmeyiniz. Barış Manço'da, genç sanatçıların önünü nasıl tıkadığınız herkesin malumudur. Süreyya Operası ve Kadıköy'deki 6 salon tabi ki çok önemlidir ama halkevlerinin ve AKM'nin yeri apayrıdır.


Tuncay Özinel, bu yazılanlardan, Ömer Faruk Kurhan'a googlegroups üzerinde yazdığı mailinde CKM olayından yeni haberi olduğunu söylüyor. Oysa 9 Kasım Pazartesi, beni telefonla aramıştır. Kendisini bir büyüğüm gibi görerek CKM sorununu anlattım. Beni aradığında, zaten başkanla görüşmüştü. Bana CKM için açık açık söylediklerini yazarsam, bu kez devlet yardımı almak için kağıt üzerinde göstermelik 25 oyun sergilediği Barış Manço'ya sığınamama tehlikesi doğacaktır. Hadi bari bu kez ben söylemeyerek, şantajcı köpek olma riskini üzerime! Farkındaysanız yalanlarla dolu mailinde hiçbirşey bilmediğini iddia eden Özinel, " Leyla'nın Evi" projesi'nin tüm detaylarından haberdar olduğu gibi, protestoda CKM'nin maketinin yakılacağını bile biliyor. Tek bilmediği şey ise, Selami Öztürk ile Caddebostan Kültür Merkezi konusunun defalarca konuşulduğu. Ayrıca CKM'de ayrımcılığa uğrayan tek grup Tiyatrokare değildir, başkanın bilgisinde olan en az on grup var. Kaldı ki konu, sadece Caddebostan değil.


Konu, belediyelerin şeffaf bir politika gütmemesidir. CKM yönetimi, sezon başında sadece yeni oyunları ağırlayacağını söylediğinde, bunu saygıyla karşıladık. Ancak on gün sonra karşımıza bambaşka bir uygulama çıktı. CKM yönetimi, 5 yıl için, merkezin Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu'na tahsis edildiğini söylerse , bunu da saygıyla karşılarız. Yap işlet devret modeli diye bir model var. Örneğin Büyükçekmece'de gayet şeffaf bir biçimde uygulanıyor. , CKM, Aysa'ya kiralanır, Aysa da burayı dilediği gibi işletebilir. Bu da bir yoldur. Ya da Küçükçekmece, Zeytinburnu modeli vardır. Bu durumda bir kurul oyunları izler, dilediği oyunu seçer, dilemediğini seçmez. Hiç kimse bu kurula neden benim oyunumu almadın diyemez çünkü sözkonusu kurul oyunları sübvanse ederek, halka düşük bilet fiystıyla sunar. Kaldı ki CKM yönetimi, işi Zülfü livaneli'nin metnini okuma koşulu koymaya yani sansür uygulamaya götürecek kadar ilerletmiştir. İşin acı tarafı, demokratik bir protesto eylemini kışkırtarak, başka bir yöne çeken, hedef şaşırtan ve bütün bunları tiyatro uğruna yaptığını söyleyen kişilerin varlığıyla tiyatromuz yerinde saymaktadır. On yılda Kadıköy'e altı tiyatro binası armağan eden Selami Öztürk, bir protestodan gerekli mesajı alabilecek erişkinliğe sahip bir kişidir. Kültür müdürü, basın danışmanını görevlendirerek sorunları çözebliir ya da görmezden gelmeye devam edebilir. Kendisinin Tuncay Özinel'in sözcülüğüne ihtiyacı olduğunu hiç sanmıyorum.


Original Message
From: tuncay özinel
To: tiyatrodunyasi@googlegroups.com
Sent: Friday, November 13, 2009 2:39 AM
Subject: {Tiyatro Dünyası} Re: kadıköy belediye başkanı ve gazanfer özcan


SAYIN KURHAN,


Nedim Saban'ın bu düzeysiz çıkışını sanırım desteklemiyorsunuz. Kendisine ben de aynı düzeye inmeden cevap vermeye çalıştım. Anlaşılmayan şu: Ben tüm CHPli belediyeler iyidir,eleştirmeyelim filan demiyorum. Tam aksine Geçtiğimiz yıl Türk tiyatrosuna destek vermedikleri için Beşiktaş ve Avcılar belediye beşkanları ile tartışıp kötü kişi oldum. Özellikle Beşiktaş belediye başkanına...@gmail.com To: tiyatrodunyasi@googlegroups.com


Sayın Özinel,


Kamuoyunu ilgilendiren Nedim Saban'ın tiyatro alanı dışındaki mesleki faaliyetleri değil. Tüketicisi olmadığım için TOMBAK'ın ürünleri ne kadar memnun edici onu da bilmiyorum. "Aysa prodüksiyonu savunacak değilim ama en az onun kadar Türk tiyatrosunu çıkar amaçlı kullanan Nedim Saban’ı da savunamayız" diyorsunuz. Tiyatro Kare'nin piyasa üzerinde tekel kurmak ve yerel yönetimlerle ilişkilerini bu şekilde kullanmak gibi icraatları mı olmuş?


İnsaflı olalım ve Kadıköy Belediyesi'ni eleştirirken kantarın topuzunu kaçırmayalım diyorsanız, zaten bu yönde verileri sunmaya çalışıyorsunuz. Sadete gelecek olursak, İstanbul'da salon sayısının giderek arttığı (sadece CHP'li belediyelerin çalışmaları ile değil) bir vakadır. Fakat bunların amacı ve nasıl kullanıldığı oldukça tartışmalıdır. CKM tartışmaları da buna bir örnektir. Aysa prodüksiyonu savunamıyorsanız, bu vakada Kadıköy Belediyesi'ni de savunmak kolay değildir.


Bildiğim kadarıyla CKM tartışmalarının asıl konusu Nedim Saban'ın bir prodüksiyonu için Beşiktaş ya da Kadıköy belediyelerinden destek isteyip istememesi değil, belediyenin denetiminde olması gereken bir salonun tekelci bir icraata sahne olması. Biz de bu harekete destek verirken tekelci bir uygulamaya itiraz ediyoruz. Harekete destek verenlerin asgari müştereğinin Tiyatro Kare'ye yardım meselesi olduğunu hiç sanmıyorum.


Anladığım kadarıyla siz de Belediye-Aysa ilişkisinde bir sorun olduğunu kabul ediyorsunuz. Fakat yazdıklarınızdan CKM tartışmalarının yerine Tiyatro Kare ya da Nedim Saban tartışmasını geçirmeye çalıştığınız anlaşılıyor. Yani diyorsunuz ki, tiyatrocu tiyatrocunun kurdu olmalıdır.


Biz bu anlayışa itiraz ediyoruz Sayın Özinel. Eğer CKM'ye dönük tepkilerde haksızlık değil ama bir aşırılık, saptırma vs. görüyorsanız, hareketin içinden ve yapıcılığı esas alarak müdahale etmeniz gerekirdi. İthamlarınıza dönük olarak Nedim Saban mecburen size ağır bir karşılık verdi. Bu şekilde CKM'deki Aysa-Belediye tekelciliği aradan sıyrılır mı bilmemem, ama tiyatrocuyu tiyatrocuya kırdırma senaryosunun devreye girdiğine hiç kuşku yok


Bu uğursuz senaryonun başarısızlığa uğraması dileğiyle...
12 Kasım 2009 06:27 tarihinde tuncay özinel ...@hotmail.com> yazdı:


NEDİM SABAN YALANI BIRAKIP İNSAFA GEL


Burada Aysa prodüksiyonu savunacak değilim ama en az onun kadar Türk tiyatrosunu çıkar amaçlı kullanan Nedim Saban’ı da savunamayız. Nedenine gelince: Bizzat kendisinden de öğrendiğim gibi Nedim Saban Kadıköy ve Beşiktaş belediyelerinden Zülfü Livaneli’nin oyunu için 180 milyar istemiştir. Bu parayı alamayan Saban CKM’yi bahane ederek protesto gösterilerine başlamıştır.


Ben tiyatrocuyum. Hiç unutmuyorum AKM yandığı gün Taksim’de ağlamıştım. Oysa benim hele o tarihlerde AKM’de oynayabilme hayalim bile yoktu. Aynı biçimde Kadıköy belediyesi Süreyya operasını restore edip açtığı gün de ağladım. Ben Süreyya’da oynayacak değilim. Ama çocukluğum Kadıköy’de geçti. Süreyya sinemasına her girişimde içim acır ve orasını tiyatro salonu olarak düşünürdüm.
Kadıköy Belediyesini neden mi savunuyorum. İncelendiğinde sanata ve özellikle de tiyatro sanatına verdiği önem ve destek için. Açıkçası Selami Öztürk geldiğinde Kadıköy’de Halk eğitim ve Şehir tiyatroları dışında tek bir salon yoktu. Sanırım doksanaltı yılı idi Selami Öztürk yeni başkan olmuştu. Halk Eğitim’de oynadığımız bir oyunun galasına geldi. Finalde alkışı durdurup kendisine sesendim. “Bak başkan gördüğün şu kadro _  Halit Akçatepe, Ayşen Gruda, Ercan Yazgan başta olmak üzere- bizler Türk tiyatrosunun önemli çalışanlarıyız. Kadıköy’de salon yok. Bu kadro evde çalışarak oyun çıkarttık. Senden Kadıköy’e tiyatro salonları istiyoruz. Bize söz ver.” Ve Selami Öztürk bize o gün söz verdi. Ve sözünü de tuttu. BARIŞ MANÇO KÜLTÜR MERKEZİ, HALİS KURTÇA KÜLTÜR MERKEZİ VE CKM arkasından da SÜREYYA OPERASI. Şimdi de Kozyatağı’nda yapılan yeni salon. Hangi belediye bu sanata bu kadar kucak açtı dersiniz. Üstelik bu salonlardan amatör ve profesyonel bir çok tiyatro hiçbir ücret ödemeden yararlanıyor.


Her yıl yapılan “KADIKÖY TİYATRO FESTİVALİ ni halk değerlendiriyor merak etmeyin. Festivalde halk öğlen saatlerinden itibaren kuyruk oluşturuyor. Böylece özel tiyatrolar olarak ne yazık giriş ücretlerimiz yüksek olduğu için halka tiyatromuz ulaşmış oluyor. Ayrıca Kadıköy halkı da değerlendiriyor.
Sevgili tatlıcı TOMBAK’ı şimdi de sol ticaretine başladığı için kutlamak gerek. Tebrikler. Bu konuda da söyleyecek sözümüz ve bilgilerimiz var. Ama şimdilik susuyoruz.


Hotmail: Trusted email with Microsoft's powerful SPAM protection. Sign up now.


 Ömer F. Kurhan


(Kaynak: Google grupları / Tiyatro Dünyası)