Oyun'un notu: LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Mimesis Dergisi'nin ağababası LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın kendi sitesinden alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız yazıdaki bazı yerleri "maymungötürengi" ile belirgin hâle biz getirdik!
***
Bu işler böyledir; emekçi halkın iktidar özlemini taze tutmak için değil, kendi kişisel çıkarları ve kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için tiyatro yapanlar, mutlaka, ama mutlaka, emekçi halkın iktidar özlemini taze tutmak için tiyatro yapanları tutsak etmek adına LİNÇ KAMPANYASI düzenlerler. Tam tamına 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişinin bir araya gelip düzenledikleri LİNÇ KAMPANYASI ile sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek istedikleri "Theope" yazarı Coşkun Büktel'le Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, bu 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişiye karşı müthiş derecede demokrat, devrimci, sosyalist, tüyü bitmemiş yetimden yana bir mücadele verince, bu LİNÇÇİ alçaklar, çaresizlik içine girip, birbirlerini yemeye başladılar!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ertuğrul Timur’un Belediye Tiyatrolarına İlgisi Devam Ediyor, Yoksa "Eyvah!" mı Demek Lazım?
Ömer Faruk Kurhan
28 Mart 2010
TİYATROM’da Afyonkarahisar Belediye Şehir Tiyatrosu’nun yaşadığı sorunlar karşısında FACEBOOK liderliğine soyunan, tiyatro yayıncılığı adına ise adeta saçmalama rekoru kıran Ertuğrul Timur, bu defa da Kemer Belediye Tiyatrosu’na ilişkin bir "haber" yaptı.
"Pes artık! Bu kadarına Pes! 27 Mart’ı gölgeleyen bir uygulama daha" başlığıyla verdiği "haberde" Kemer Belediye Tiyatrosu çalışanlarının belediye tarafından zabıta yapıldığı ve Kemer sokaklarını denetledikleri bilgisi veriliyor.
Söz konusu TİYATROM olduğunda haber kelimesini tırnak içine almamın nedeni, uzun zamandır Ertuğrul Timur'un haberci değil de bi-haberci (başka bir deyişle dezenformatör) kimliği edinmiş olması. Bu nedenle, Ertuğrul Timur'un "haber" diye verdiklerinin doğruluğunu teyit etmek için ayrı bir haber birimi kurulması gerekiyor. Umarım TİYATROM'a emek veren genç arkadaşlarımız bu eksikliği gidermek için de harekete geçerler.
Benim merak ettiğim şu: Bu yeni vakada Ertuğrul Timur dezenformatör kimliği edinmekten kurtulup bir yayıncı olarak tiyatromuza faydalı bir iş yapmayı başarabilecek mi?
Ben her ihtimale karşı KBT (Kemer Belediye Tiyatrosu) hakkında bilgi edinmek için Kemer Belediyesi’nin internet sitesine girerek orada tiyatronun nasıl ve hangi amaçla yapılandırıldığını öğrenmeye çalıştım. Konuyla ilgilenenlere de tavsiyem budur. Ertuğrul Timur’un Afyonkarahisar Belediye Şehir Tiyatrosu’nun tüzüğünde amatör olarak tanımlanan bir tiyatroyu profesyonelmiş gibi yutturmaya çalışması, bununla da kalmayıp güya profesyonel tiyatro adına oradaki amatör tiyatrocuları aşağılama ve teşhir girişimleri hatırlanmalıdır. Dolayısıyla yoğurdu mümkün olduğunca şiddetli üfleyerek yemekten başka çare yok.
KBT ile ilgili "haberin" bir başka özelliği de Ertuğrul Timur’un Türkiye tiyatrosu hakkında fetva verme tavrını sürdürmesi. Tiyatromuz hemen örgütlü hale gelmeli, meslekten tiyatrocular örgütlerini kurmalı ve ödenekli tiyatrolarda özerklik talebi yükseltilmeliymiş. Ne kadar da doğru sözler. Nihayet Türkye Tiyatrolar Birliği'nin derdini anlamaya başlamış (mı?) Anlamaya başladığını varsayalım; fakat söyleyen Ertuğrul Timur olunca inandırıcı olamıyor. Bu sezon yaşanan bazı olayları hatırlatmaya çalışayım:
- Ertuğrul Timur İstanbul’daki üç beş yayıncıının zorlukla biraraya gelerek inşa etmeye çalıştığı Tiyatro Yayıncıları Birliği’ni daha doğum aşamasında kepaze etmiş ve yayıncılar birliğini kurma konusunda kendisinin de vermiş olduğu sözün ciddiyetten yoksun olduğunu göstermiştir. Bu vakada onun örgütten anladığı "kendine göre" dir. Bir örgüt ancak Ertuğrul Timur’un keyfi için varolduğunda örgüttür.
- Geçen yıl sezon sonuna doğru gerçekleştirilen Temiz Tiyatro / Temiz Yayıncılık kampanyasına imza veren örgütlerin ve aktivistlerin iradesini hiçe sayarak, üstelik sona erdirilmiş bir kampanya adına "Temiz Tiyatro Platformu" adında varolmayan sanal örgütler icat etme absürtlüğünün esas çocuklarından birisi olmuştur. Bu konuda Türkiye Tiyatrolar Birliği’nin yaptığı uyarı karşısında ise, sizi tanımayız (yani sansürleriz mi?) anlamına gelen şahsi ültimatomlarla absürtlüğün de absürtlüğü olabileceği gösterilmiştir.
- Hızını alamamış, Türkiye Tiyatrolar Birliği’nin çeşitli bildirilerini sansürleme düzeyinde sanal eylemlere imza atarak, dezenformasyon yayıncılığına sansürcülüğü de eklemiştir. Dahası, Türkiye Tiyatrolar Birliği tarafından başlatılan "Tiyatroma Dokunma!" kampanyasını etkisizleştirmek üzere, aniden bu kampanyaya verdiği linki ortadan kaldıracağı tutmuş, sonra da muhtemelen çok zekice bulduğu bir manevrayla FACEBOOK'ta açtığı "Laz Marks" davasını konu alan göstermelik kampanyayı "Tiyatroma Dokunma!" kampanyasının alternatifi haline getirmeye çalışmıştır.
Sonuç:
Ertuğrul Timur örgüt dersi verme konusunda değil, ama sanal likidatörlük, manipülasyon, dezenformasyon, sansür ve envai çeşit teşhircilik konularında öğretici olma iddiasını sürdürebilir. Habercilik alanında titreyip gerçeklere dönüp dönmeyeceği ise hâlâ bir meçhulün konusudur.
Umuyorum ki, en azından KBT vakasında gerçekten ciddi bir yayıncı davranışı gösterir ve aklıbaşında bir haberci gibi davranır. Bekleyip göreceğiz. Tahminime göre, durum çok geçmeden aydınlığa kavuşacaktır. "Eyvah!" demek için henüz erkendir ve önyargılı bir tavır olur. Çok zor olsa da, iyi niyetimizi korumalıyız.
NOT: Dün İstanbul'da Ertuğrul Timur'un 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Yürüyüşü'ne katıldığını öğrendim. Sanal alemden yeryüzüne inip realiteye karışma adına kritik bir jest yaptığının farkındayım. Benim asıl merak ettiğim konu ise, "Laz Marks"a açılan dava sırasında verdiği bir sözü yerine getirip getirmediği. Hatırlanacak olursa, "Laz Marks"ta geçen ve davaya konu olan fıkrayı 27 Mart'ta her yerde anlatalım, suç işleyelim, mahkum olalım demişti. Bu eylemi 27 Mart yürüyüşü sırasında gerçekleştirmediği söylendi. Fakat önyargılı değilim. Bu eylemi pekala başka bir yerde gerçekleştirmiş olabilir. Dolayısıyla, en azından şu aşamada, "Laz Marks"la dayanışma adına verdiği sözü tutup tutmadığı, sözünde samimi olup olmadığı hakkında kesin bir iddiada bulunmam mümkün değil.
(Kaynak: Ömer Faruk Kurhan)
***
Bu işler böyledir; emekçi halkın iktidar özlemini taze tutmak için değil, kendi kişisel çıkarları ve kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için tiyatro yapanlar, mutlaka, ama mutlaka, emekçi halkın iktidar özlemini taze tutmak için tiyatro yapanları tutsak etmek adına LİNÇ KAMPANYASI düzenlerler. Tam tamına 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişinin bir araya gelip düzenledikleri LİNÇ KAMPANYASI ile sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek istedikleri "Theope" yazarı Coşkun Büktel'le Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, bu 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişiye karşı müthiş derecede demokrat, devrimci, sosyalist, tüyü bitmemiş yetimden yana bir mücadele verince, bu LİNÇÇİ alçaklar, çaresizlik içine girip, birbirlerini yemeye başladılar!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ertuğrul Timur’un Belediye Tiyatrolarına İlgisi Devam Ediyor, Yoksa "Eyvah!" mı Demek Lazım?
Ömer Faruk Kurhan
28 Mart 2010
TİYATROM’da Afyonkarahisar Belediye Şehir Tiyatrosu’nun yaşadığı sorunlar karşısında FACEBOOK liderliğine soyunan, tiyatro yayıncılığı adına ise adeta saçmalama rekoru kıran Ertuğrul Timur, bu defa da Kemer Belediye Tiyatrosu’na ilişkin bir "haber" yaptı.
"Pes artık! Bu kadarına Pes! 27 Mart’ı gölgeleyen bir uygulama daha" başlığıyla verdiği "haberde" Kemer Belediye Tiyatrosu çalışanlarının belediye tarafından zabıta yapıldığı ve Kemer sokaklarını denetledikleri bilgisi veriliyor.
Söz konusu TİYATROM olduğunda haber kelimesini tırnak içine almamın nedeni, uzun zamandır Ertuğrul Timur'un haberci değil de bi-haberci (başka bir deyişle dezenformatör) kimliği edinmiş olması. Bu nedenle, Ertuğrul Timur'un "haber" diye verdiklerinin doğruluğunu teyit etmek için ayrı bir haber birimi kurulması gerekiyor. Umarım TİYATROM'a emek veren genç arkadaşlarımız bu eksikliği gidermek için de harekete geçerler.
Benim merak ettiğim şu: Bu yeni vakada Ertuğrul Timur dezenformatör kimliği edinmekten kurtulup bir yayıncı olarak tiyatromuza faydalı bir iş yapmayı başarabilecek mi?
Ben her ihtimale karşı KBT (Kemer Belediye Tiyatrosu) hakkında bilgi edinmek için Kemer Belediyesi’nin internet sitesine girerek orada tiyatronun nasıl ve hangi amaçla yapılandırıldığını öğrenmeye çalıştım. Konuyla ilgilenenlere de tavsiyem budur. Ertuğrul Timur’un Afyonkarahisar Belediye Şehir Tiyatrosu’nun tüzüğünde amatör olarak tanımlanan bir tiyatroyu profesyonelmiş gibi yutturmaya çalışması, bununla da kalmayıp güya profesyonel tiyatro adına oradaki amatör tiyatrocuları aşağılama ve teşhir girişimleri hatırlanmalıdır. Dolayısıyla yoğurdu mümkün olduğunca şiddetli üfleyerek yemekten başka çare yok.
KBT ile ilgili "haberin" bir başka özelliği de Ertuğrul Timur’un Türkiye tiyatrosu hakkında fetva verme tavrını sürdürmesi. Tiyatromuz hemen örgütlü hale gelmeli, meslekten tiyatrocular örgütlerini kurmalı ve ödenekli tiyatrolarda özerklik talebi yükseltilmeliymiş. Ne kadar da doğru sözler. Nihayet Türkye Tiyatrolar Birliği'nin derdini anlamaya başlamış (mı?) Anlamaya başladığını varsayalım; fakat söyleyen Ertuğrul Timur olunca inandırıcı olamıyor. Bu sezon yaşanan bazı olayları hatırlatmaya çalışayım:
- Ertuğrul Timur İstanbul’daki üç beş yayıncıının zorlukla biraraya gelerek inşa etmeye çalıştığı Tiyatro Yayıncıları Birliği’ni daha doğum aşamasında kepaze etmiş ve yayıncılar birliğini kurma konusunda kendisinin de vermiş olduğu sözün ciddiyetten yoksun olduğunu göstermiştir. Bu vakada onun örgütten anladığı "kendine göre" dir. Bir örgüt ancak Ertuğrul Timur’un keyfi için varolduğunda örgüttür.
- Geçen yıl sezon sonuna doğru gerçekleştirilen Temiz Tiyatro / Temiz Yayıncılık kampanyasına imza veren örgütlerin ve aktivistlerin iradesini hiçe sayarak, üstelik sona erdirilmiş bir kampanya adına "Temiz Tiyatro Platformu" adında varolmayan sanal örgütler icat etme absürtlüğünün esas çocuklarından birisi olmuştur. Bu konuda Türkiye Tiyatrolar Birliği’nin yaptığı uyarı karşısında ise, sizi tanımayız (yani sansürleriz mi?) anlamına gelen şahsi ültimatomlarla absürtlüğün de absürtlüğü olabileceği gösterilmiştir.
- Hızını alamamış, Türkiye Tiyatrolar Birliği’nin çeşitli bildirilerini sansürleme düzeyinde sanal eylemlere imza atarak, dezenformasyon yayıncılığına sansürcülüğü de eklemiştir. Dahası, Türkiye Tiyatrolar Birliği tarafından başlatılan "Tiyatroma Dokunma!" kampanyasını etkisizleştirmek üzere, aniden bu kampanyaya verdiği linki ortadan kaldıracağı tutmuş, sonra da muhtemelen çok zekice bulduğu bir manevrayla FACEBOOK'ta açtığı "Laz Marks" davasını konu alan göstermelik kampanyayı "Tiyatroma Dokunma!" kampanyasının alternatifi haline getirmeye çalışmıştır.
Sonuç:
Ertuğrul Timur örgüt dersi verme konusunda değil, ama sanal likidatörlük, manipülasyon, dezenformasyon, sansür ve envai çeşit teşhircilik konularında öğretici olma iddiasını sürdürebilir. Habercilik alanında titreyip gerçeklere dönüp dönmeyeceği ise hâlâ bir meçhulün konusudur.
Umuyorum ki, en azından KBT vakasında gerçekten ciddi bir yayıncı davranışı gösterir ve aklıbaşında bir haberci gibi davranır. Bekleyip göreceğiz. Tahminime göre, durum çok geçmeden aydınlığa kavuşacaktır. "Eyvah!" demek için henüz erkendir ve önyargılı bir tavır olur. Çok zor olsa da, iyi niyetimizi korumalıyız.
NOT: Dün İstanbul'da Ertuğrul Timur'un 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Yürüyüşü'ne katıldığını öğrendim. Sanal alemden yeryüzüne inip realiteye karışma adına kritik bir jest yaptığının farkındayım. Benim asıl merak ettiğim konu ise, "Laz Marks"a açılan dava sırasında verdiği bir sözü yerine getirip getirmediği. Hatırlanacak olursa, "Laz Marks"ta geçen ve davaya konu olan fıkrayı 27 Mart'ta her yerde anlatalım, suç işleyelim, mahkum olalım demişti. Bu eylemi 27 Mart yürüyüşü sırasında gerçekleştirmediği söylendi. Fakat önyargılı değilim. Bu eylemi pekala başka bir yerde gerçekleştirmiş olabilir. Dolayısıyla, en azından şu aşamada, "Laz Marks"la dayanışma adına verdiği sözü tutup tutmadığı, sözünde samimi olup olmadığı hakkında kesin bir iddiada bulunmam mümkün değil.
(Kaynak: Ömer Faruk Kurhan)