28 Şubat 2012 Salı

Arda Aydın'a "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Korsan Tiyatroları" güzel görünüyor yada gayet efendi bir kimliğe sahip Arda Aydın, hızla korsanların etkisinde kalarak, şimşek hızıyla çakallaşıyor!

Oyun'un notu: LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro Dünyası sitesinden alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Korsan Tiyatroları" oyuncusu Arda Aydın'a ait yazıdaki önemli bulduğumuz bazı yerleri, daha net anlaşılması ve üzerinde derin derin düşünülüp, ibret alınması için,  "maymungötürengi" ile belirgin hâle biz getirdik!


***


Alain Decaux'un 1968 yılında yazdığı "Rosenbergler Ölmemeli" oyunuyla ilgili olarak ortada gayet net ve çok somut bir durum var:


Yazmış olduğu pırlanta değerindeki "Rosenbergler Ölmemeli" oyununun etki gücüyle evrensel ünü iyice pekişmiş oyun yazarı Alain Decaux, 1996 yılından bu yana, "Rosenbergler Ölmemeli" oyununun oynanmasını "yasaklamış" ve bütün dünya, yazarın bu görüşüne derin bir saygı gösterirken, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Korsan Tiyatroları" (İBBKT), Alkaya&Şamlıoğlu (AŞ) ikilisiyle, bu görüşü ipine bile takmadan, "Rosenbergler Ölmemeli" oyununun üzerinde tepine tepine dans ederek, ilkel güdülerini tatmin etmek istercesine korsanlık sıfatını hak etmiştir.


En katılaşmış insanlık vicdanına bile sığmayacak bir korsanlıkla "Rosenbergler Ölmemeli" oyununun telif haklarını sikkesine dahi takmayan, yani nasıl olsa yazarı tarafından "yasaklanmış" olmasının verdiği rahatlıkla beş kuruş olsun ödeme niyeti taşımayan tiyatroya, bu tiyatro resmî bir tiyatro da olsa, biz, ister istemez, korsan tiyatro adını anasının ak sütü gibi helal ederiz.


Başta "Theope" adlı oyunun yazarı Coşkun Büktel, Zaman Gazetesi muhabiri ve Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz olmak üzere, çok küçük bir grup yazar, İBBKT'nin zorla ve hileyle sahneye koyduğu "Rosenbergler Ölmemeli" oyunu için korsan bir uygulama sıfatını telaffuz etme cesareti gösterebildi. 


İBBKT eski Genel Sanat Yönetmeni "Kazmacıbaşı" Orhan Alkaya ile İBBKT yeni Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu'nun, büyük bir düşünce ürünü olan ve Alkaya&Şamlıoğlu (AŞ) gibi düzeysiz tiyatro esnafı tarafından hiçbir zaman için yazılamayacak ciddiyetteki "Rosenbergler Ölmemeli" oyunu, bizzat bu oyunun yazarı Alain Decaux tarafından "yasaklanmış" olduğuna göre, bu oyun, hiçbir koşulda asla ve kesinlikle oynanmamalıydı!


"Hayır, biz oynarız!" diye diretirseniz, biz de, size, korsan deriz. Hattâ, Arda Aydın'ın katkısıyla kunduz ve/ya çakal deriz!


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Rosenbergler Ölmemeli Tamam da Ya Çakallar?


Arda Aydın
28 Şubat 2012

Günlerdir Rosenbergler Ölmemeli adlı İBŞT 2011-2012 sezonu oyunuyla ilgili haberler, karalama kampanyaları vs. ile karşı karşıyayız. Bu meselenin Zaman Gazetesi merkezli deşilmesiyle başlayan sürece, Hadi Uluengin ve Engin Ardıç adlı yazarların da katılması, sonrasında Şehir Tiyatroları yönetiminin meseleye eğilmesiyle ortaya çıkan durum, yorucu ve bir o kadar da kırıcı hale geldi nihayet. Bir linç kampanyası diyerek meseleyi abartmaktan yana değilim fakat, ortada bir suç varmış gibi gösterilmeye çalışılması ve suçlunun da oyunu sahneleyen kurum gibi gösterilmesi artık ayıp olmaya başladı.

ONK ajansın tam göbeğinde olduğu meselenin, Şehir Tiyatroları’nda at koşturmak isteyenlerin çekiştirmesiyle tamamen kuruma mal edilmesi ne denli doğrudur, bir durup düşünelim.

Şimdi ortada bir oyun var ve yabancı bir yazar tarafından yazılmış. Bu yabancı yazar kendi ülkesinde bir ajans (menajer; adı herneyse)‘la çalışmakta ve oyunun oynanması halinde maddi (kimi zaman manevi) haklarını korumak konusunda bu ajansla anlaşma yapmaktadır. Yazar diğer ülkelerde oyunları oynandığı zaman da bu ajansı, o ülkelerdeki telif haklarını korumakla görevlendirmiştir. O ajans da diğer ülkelerdeki ajanslarla iletişime geçerek, kendi yazarının telif haklarını koruma altına alır ve böylece “ajans komisyonu” denen şey devreye girmiş olur.

Az önce belirttiğim manevi kısımlar da sözleşme kapsamındadır. Yani ajans, yazarının manevi değerlerini de korumakla yükümlüdür. İşte Alain Decaux adı burada önemlidir. Yazarın 1996’da ortaya çıkan belgelerle birlikte, yazdığı oyunun artık geçerliliğini yitirdiğini söylediğinden ve bu oyunun oynanmamasını istediğinden önce kendi ajansının, sonra da eser odaklı olduğu için, çalışılan diğer ajansların haberi olur. Buradan kimseyi töhmet altında bırakmak istemem, ancak ONK ajans neredeyse bir yıldır Şehir Tiyatroları’nda sahneleneceği kesin olan bir oyunun “manevi” durumunu kuruma bildirmek konusunda geç kalmıştır. SACD adlı Alain Decaux’nun ajansı da bu oyunun durumuyla ilgili bir yazıyı, ONK ajansa 1 seneye yakın bir zamandır yollamadıysa, yazarın oturup düşünmesi gereken bir durum var demektir. Eğer ortada sadece Hadi Uluengin ve Engin Ardıç’ın bildiği bir gerçek varsa da, bu ONK ajansın işini ne denli “iyi” yaptığına dair bir işaret olabilir. Yani artık bundan böyle isteyen istediği yabancı yazarın oyununu oynamak için ONK ajansı değil, yabancı yazarın varsa asıl ajansıyla temasa geçebilir.

Bir tiyatro oyunu telif gerektiriyorsa sistem üç aşağı beş yukarı bu şekilde işler. Yani açık açık söylemek gerekirse, "KİMSE, YAZARIN OYUNLA İLGİLİ VERDİĞİ BİR KARAR VAR MI DİYE ARAŞTIRMAK ZORUNDA DEĞİLDİR". Ancak yazar, kaleme aldıklarıyla ilgili neler düşünüyor diye araştırma yapılır ve bulunabilen tüm belgeler oyunun selahiyeti ve doğru okunup aktarılabilmesi açısından dikkatle ele alınır. Gelgelelim meselenin bu kısmı da Şehir Tiyatroları tarafından araştırıldı. Yazar Fransız olduğu için bu araştırma internet üzerinden derinlemesine ve fransızca yapıldı. Bu meseleyle ilgili Şehir Tiyatroları’nın kendine bir savunma mekanizması oluşturma zorunluluğu da olmaz, olamaz. Sanatçı sorumluluğunu sonuna kadar yerine getiren bir ekip bu işi pür dikkat yaptı zaten.

Kaldı ki üç aydır sahnelenen, prömiyeri ayrı, basın galası ayrı yapılan, yönetmenin popülerliği yüzünden basında çokça yazılıp çizilen “sorunlu” oyun, ajansın gözünden kaçıyorsa bu büyük bir sorundur. Ayrıca ONK ajansın, yazarın ajansından cevap gelmeden başlandığını söylediği oyuna üç aydır hiçbir müdahalede bulunmaması ve bu sebeple basını ayağa kaldırmaması da bir hayli “DUYGUSAL” geldi bana...


Yazımı yazmaya karar verirken çıkış noktamı oluşturan meseleye gelirsek! "Şehir Tiyatroları korsan oyun oynuyor" cümlesini kuran tüm basın mensuplarını yaratıcılıklarından dolayı tebrik ediyorum ve bu yaratıcılığı ateşleyen derin hatanın asıl sahipleriyle ilgili de bir lakap düşünüp düşünmediklerini sormak istiyorum. Örneğin bu meselenin bir yerinde durup, korsan dedikleri kurumu bu sorunla karşı karşıya bırakan kişi ya da şirketler için "kunduz" ya da "çakal" yaratıcı lakaplarını bulabilecekler mi?

Sevgiler.

Arda Aydın

(Kaynak: Tiyatro Dünyası)


***


Ayrıca bakınız: