Yazının içeriğini okuyabilmek için, sadece ve yalnızca bir başlık yazısından ibaret olan aşağıdaki yazıların üzerine mutlaka, ama mutlaka, ısrarla ve inatla tıklayınız:
Kapitalizmin zorunlu yansıması LİNÇ ve YALAN kültürüne karşı, neredeyse gün yirmi dört saat mücadele eden Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, yepyeni bir estetik, tamamıyla tarihsel bir nitelik ve doğrudan doğruya toplumsal bir ameliyata daha başlayarak, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'yı, bütün tiyatro kamuoyunun huzurunda kısık ateşte yargıladı... Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ı, "Orospu çocuğu Burak Caney"in (içinde Ahmet Ertuğrul Timur'un, Berk Samur'un, Bilge Emin'in, Çiğdem Erken'in, Deniz Atam'ın, Genco Demirer'in, Gül Fulya Akyol'un, Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun, Sabiha Topallar'ın, Tuncer Cücenoğlu'nun, Yıldırım Fikret Urağ'ın, Zafer Algöz'ün de bulunduğu) yüzlerce kişiyle birlikte düzenlediği BİRİNCİ LİNÇ KAMPANYASI ile, LİNÇÇİ
Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın tam tamına 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişiyle birlikte düzenlediği İKİNCİ LİNÇ KAMPANYASI ile, başta LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan olmak üzere onlarca kişinin düzenlediği ÜÇÜNCÜ (HUKUKSAL) LİNÇ KAMPANYASI ile susturamayınca, bu kez, karanlık kalemlerden dökülen kapkaranlık mürekkeplerle zifirî karanlık yazılar yazmaya başladılar ve tabii ki biz, er yada geç, bize yapılan bu LİNÇ KAMPANYASI saldırılarına hak ettiği biçimde, hak ettiği boyutta, hak ettiği şiddette yanıt verdik, yanıt veriyoruz ve yanıt vermeye devam edeceğiz: "Bana, yani Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'a, değil soru sorabilecek en son kişi hakkına sahip olmak, hiçbir zaman için bir tek küçücük soru bile soramayacak kadar LİNÇ ve YALAN kültürüne batmış durumdaki LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya birdenbire yanıt verme yerine, ağır ağır, yavaş yavaş yanıt verme gereksinimi duyduğum için, tabii ki ağır ağır ve tabii ki yavaş yavaş yanıt verdim!"
Kapitalizmin zorunlu yansıması LİNÇ ve YALAN kültürüne karşı, neredeyse gün yirmi dört saat mücadele eden Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, yepyeni bir estetik, tamamıyla tarihsel bir nitelik ve doğrudan doğruya toplumsal bir ameliyata daha başlayarak, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'yı, bütün tiyatro kamuoyunun huzurunda kısık ateşte yargıladı... Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ı, "Orospu çocuğu Burak Caney"in (içinde Ahmet Ertuğrul Timur'un, Berk Samur'un, Bilge Emin'in, Çiğdem Erken'in, Deniz Atam'ın, Genco Demirer'in, Gül Fulya Akyol'un, Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun, Sabiha Topallar'ın, Tuncer Cücenoğlu'nun, Yıldırım Fikret Urağ'ın, Zafer Algöz'ün de bulunduğu) yüzlerce kişiyle birlikte düzenlediği BİRİNCİ LİNÇ KAMPANYASI ile, LİNÇÇİ
Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın tam tamına 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişiyle birlikte düzenlediği İKİNCİ LİNÇ KAMPANYASI ile, başta LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan olmak üzere onlarca kişinin düzenlediği ÜÇÜNCÜ (HUKUKSAL) LİNÇ KAMPANYASI ile susturamayınca, bu kez, karanlık kalemlerden dökülen kapkaranlık mürekkeplerle zifirî karanlık yazılar yazmaya başladılar ve tabii ki biz, er yada geç, bize yapılan bu LİNÇ KAMPANYASI saldırılarına hak ettiği biçimde, hak ettiği boyutta, hak ettiği şiddette yanıt verdik, yanıt veriyoruz ve yanıt vermeye devam edeceğiz: "Bana, yani Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'a, değil soru sorabilecek en son kişi hakkına sahip olmak, hiçbir zaman için bir tek küçücük soru bile soramayacak kadar LİNÇ ve YALAN kültürüne batmış durumdaki LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya birdenbire yanıt verme yerine, ağır ağır, yavaş yavaş yanıt verme gereksinimi duyduğum için, tabii ki ağır ağır ve tabii ki yavaş yavaş yanıt verdim!"