26 Ocak 2012 Perşembe

2012 Ocak ayı içerisinde Atatürk Kültür Merkezi'ni (Atatürk Cultural Center) işgâl edeceğine söz vermesine ve Ocak ayının sonuna gelmemize karşın, hiçbir işgâl işâreti vermeyen LİNÇÇİ Üstün Akmen'e, birkaç maceracının dışında, bir de kendine tiyatro piyasasında yer edinmek isteyen zavallı Kemal Oruç inanıyor!

Oyun'un notu: LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından LİNÇÇİ Mimesis sitesinden alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız Kemal Oruç'a ait (LİNÇÇİ Üstün Akmen'in verdiği sözün arkasında durabileceğini sanmamızı isteyen) yazıdaki bazı yerleri "maymungötürengi" ile belirgin hâle biz getirdik!


***


Kapatılan Sahneler… Açılan Tiyatrolar… Üstün Akmen…


Kemal Oruç
26 Ocak 2012

Tiyatro sahneleri bir bir kapatıldı. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun ve Şehir Tiyatroları’nın repertuvarı daraltıldı, var olan sahnelere göre oyunlar seçildi. Çoğu oyun kaşla göz arasında gösterimden kaldırıldı. Özellikle AKM, Muhsin Ertuğrul Sahnesi ve Taksim Sahnesi gibi şehir merkezinde olan sahneler kapatıldı; tiyatro şehir dışındaki sahnelere taşındı.

Tiyatrosu şehir dışında, dev alışveriş merkezleri şehrin göbeğinde olan başka ülke var mı bilmem, ama bütün bunlara alışveriş merkezlerini doldurup tiyatro salonlarındaki koltukları boş bırakarak biz sebep olduk!

Hükümetin amacı insanları tiyatrodan soğutmaktı elbet! Devlet ve Şehir Tiyatroları’nı baz alanlar hükümetin amacına ulaştığını düşünebilir; ama iş pek de öyle değil. Büyük tiyatro salonları kapatıldıkça özellikle Beyoğlu’nun çeşitli mekenlarında, tıpkı anı kitaplarında bahsedildiği gibi, oyunlar oynanmaya başladı. Bir çok yeni tiyatro açıldı; amatör tiyatrolar kuruldu ve onlarca oyun bu alternatif sahnelerde yerini aldı. “Tiyatro öldü” diyenlere inat, bu oyunlar aralıksız oynanmaya devam diyor.

Tiyatro yeniden küllerinden doğdu, hem de daha canlı daha genç bir şekilde!

Sadece İstanbul’da değil, Anadolu’da da birçok yeni ekip kuruldu ve bu ekipler onlarca oyun sahneliyor! Var olan Anadolu Tiyatroları tıpkı Anadolu’nun verimli toprakları gibi oyunlar üretti; üstelik bu oyunları topraklarını korumak için sahneledi! HES’lere ve faşizmin diğer araçlarına bu oyunlar yoluyla karşı duruldu.

Zaten doğru olan da buydu; tiyatronun halkla iç içe olması ve gençlerle bütünleşmesi!

Tabi diğer her şeyde olduğu gibi tiyatroda da ani çoğalma bir kalite düşüşüne sebep olacaktı; zira, deprem sonrasında Van’a gidip deprem mağdurlarına bir nebze olsun moral verebilmek için çabalayan tiyatrolardan birinde yer alan bir oyuncu, kendisine uzatılan mikrofona, kötü bir diksiyonla, şöyle diyordu: “Buraya biz ‘tiyatro miyatro oynamaya’ geldik.”

Benim Anadolum, kendi öz denetimini yapıp, bu kalitesizliğe de elbet bir çekidüzen verecektir. Ne de olsa işi organik tiyatro!

Yetkin Dikinciler Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’nin Ocak 2012 sayısına verdiği röportajda: “AKM kapansın, Taksim Sahnesi seçim bürosu oluversin canım! Birilerinin tercihini gösterir bu. Bu benim tercihim değil ama ben o gadre ağlamak yerine yeni olanın peşine düşerim, kendime nerede oynayacağımın derdine düşerim.” diyor ve röportaja şöyle devam ediyor: “Bizi soktular Cevahir Alışveriş Merkezi’nin içine, sinema gürültüleri içinde oynuyoruz ama oynuyoruz!”

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek bu olsa gerek!

Derginin aynı sayısında, Pınar Besen, “Sırf Unutma Diye… Şems! Unutma!” adlı yazısında Yetkin Dikinciler’in de oyuncu olarak görev aldığı Cef Tiyatro’nun en büyük sorununun, diğer bütün ödeneksiz tiyatrolarımızın da karşı karşıya kaldığı bir durum olan, ‘tiyatro sahnesi bulamamaları’ olduğunu belirtiyor.

Eklemek gerekir ki prova yapmak ve oyun sahnelemek için sahne bulamamak ödenekli tiyatroların da en büyük sorunu!

Durumun bu şekilde olmasının en büyük sebebi de yine Devlet ve Şehir Tiyatroları’nın, olan biten her şeye sessiz kalan, çalışanlarıdır!

Bu duruma hiç sessiz kalamamış, sesi gür, bir kişi varsa o da Üstün Akmen'dir. Aynı sayılı Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’nin “Üstün Akmen, AKM’yi İşgal Etmeye Kararlı…” başlıklı haberine göre TEB Oyun Dergisi’nin on birinci sayısının başyazısında Akmen: "Artık tiyatro, opera, bale rejisörlerini, balerinleri, baletleri, sahne teknisyenlerini, müzisyenleri, operacıları, ışıkçıları, koreografları, kostümcüleri, tiyatrocuları, dramaturgları, ve tüm aydınları, Nazım’ın deyimiyle ‘kurşun eritmeye’ çağırmanın zamanı geldi de bence geçiyor." diyerek yazısına şöyle devam ediyor: "AKM’nin onarımı yıl sonuna kadar yapılmadığı takdirde, yeni yılın ilk ayı içinde tiyatro, opera, bale rejisörleri, balerinler, baletler, sahne teknisyenleri, müzisyenler, operacılar, ışıkçılar, koreograflar, kostümcüler, tiyatrocular, dramaturglar ve tüm aydınlarla birlikte camını-kapısını kırarak AKM’ye bizzat gireceğimi ve bana katılacaklarla birlikte amacımıza ulaşıncaya kadar AKM’yi işgal edeceğimizi buradan alenen duyuruyorum."

Sayın Akmen'in bu büyük cesaretine katılıyorum ve ben de işgale fiziken destek vereceğimi gönül rahatlığıyla ilan ediyorum!

(Kaynak: Mimesis)