23 Ocak 2012 Pazartesi

Duran saatin günde iki kez doğruyu gösterdiği gibi, Zaman Gazetesi de, zaman zaman anlamlı yazılara olanak tanıyor!

Sinema ve teşvik


M. Nedim Hazar
n.hazar@zaman.com.tr 
http://twitter.com/nedimhazar 
23 Ocak 2012, Pazartesi


Bilindiği üzere kısa süre önce Sinema Genel Müdürü M. Cem Erkul, bakanlığın her yıl rutin olarak verdiği sinema teşviklerinde bu sene farklı bir uygulamaya gidileceğini, genel olarak 'aile' ve 'gişe' filmlerine karşı pozitif bir ayrımcılık yapacaklarını açıklamıştı.

Önce şunu belirteyim; kişisel olarak, devletin adeta bir yapımcı ya da sponsor gibi sanat ürünlerinde yer almasına karşıyım. Eğer devlet ülke sinemasını destekliyorsa, film yapımını kolaylaştırıcı ekonomik ve sair şartları kolaylaştırıcı önlemler almalıdır. Sözgelimi vergileri düşürmeli, yapımcıların yaptıkları harcamaların geri dönüşünü kolaylaştırıcı önlemleri araştırmalıdır. Bu, çok zor da bir şey değildir. Şu an Avustralya'dan Hindistan'a, Mısır'dan Afrika'ya kadar birçok ülke sistemini böyle işletmektedir.

Bakanlığın bu açıklamasının ardından, beni çok şaşırtan bir gelişme oldu. Birçok sinemacı ve sektör çalışanı Açık Mektup yazarak, bu uygulamanın 'sansür' ve 'adam kayırma' anlamına geldiğini ifade eden tepki gösterdiler.

Vaktiyle devlet eliyle çektirilmiş bunalım filmlerine tepki gösteren, bu işin böyle olmaması gerektiğini yazan biri olarak, eğer devletin halkından aldığı vergiler ile birtakım teşvik ve katkı sağlayacaksa bunda toplam yararı gözetmesinin yanlış bir şey olmadığına inandığımı söylemek isterim. Hiçbir devlet, halkının ruh sağlığını bozan, şiddeti, sapkınlığı, bilmem neyi olumlayan sanat eserine önayak olmaz, olmamalı. Ancak bu böyle diye, hemen mefhum-u muhalifi olan 'sansür'ü de kimse masaya koymamalıdır, diye düşünmekteyim.

Beni esas endişelendiren kısmı ise sinemacılarımızın, sektörün içinde bulunduğu durumu sadece bu tür teşvikler söz konusu olduğunda ele almaları, tepki göstermelidir. Hiçbir yapımcının, yönetmenin örgütlü olarak, sözgelimi, sinema biletlerinden alınan 'rüsum' ile ilgili şikâyetine denk gelmedik. Olmuşsa da sessiz sedasız olmuştur, bilemiyorum.

Bu ülkede sinema, eğlence olarak görülmektedir ve bu durum hiçbir sinemacıyı nedense rahatsız etmemektedir. Bir sinema biletinden alınan vergi tutarının yüzde 35'i bulmasından rahatsız olan yok sanırım.

Sözgelimi bir futbolcu yüzde 15 oranında stopaj öderken, bir sinema sanatçısında bu oran yüzde 20. Üstelik futbolcular beyannameye tabi değil. Sanatçılar ise yüzde 35'e yakın Gelir Vergisi ödemek durumunda.

Diyelim ki bir şirketsiniz ve sponsor olmak istiyorsunuz. Bunun için futbol sektörünü seçmeniz çok mantıklı. Çünkü verdiğiniz paranın yüzde 50'sini Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından indirebiliyorsunuz. Sinemaya sponsor olursanız böyle bir şansınız yok.

Başka, özellikle gelişmiş ülkelere baktığınızda durum tam tersidir. Bu nedenle ülkemiz futbol için cennet, sinema için cehennem gibidir. Bu vergiler yüzünden onlarca yabancı filmin Türkiye'de çekilmesi engellenmiştir geçmişte.

Hollywood filmlerinin neredeyse yüzde 25'inin Kanada sınırları içinde çekildiğini bilir misiniz? Bunun en büyük nedeni, Kanada devletinin film çekimi için sağladığı kolaylıklardır. Kanada'da üretilen filmlerin gelir rakamı yıllık 5 milyar Kanada Doları'nı bulmuştur.

Sadece Kanada değil, onlarca ülkede aynı anlayışla film yapılır. Bizde ise sektör gözünü patron olarak tek noktaya dikmiştir!

Devleti en büyük film yapımcısı gibi görürseniz, bu kavga bitmez. Acı olan, bu işi bilinçli yapan/yapmayan, neredeyse tüm Türk yapımcı ve yönetmenlerin bu kapıyı tercih etmeleri, bu çarpıklığa itiraz yerine, herkesin kendi tıynetince destek ya da köstek olmaya çalışmasıdır.

Sinemacılarımızın düştüğü 'modern dilencilik' durumu kolay kolay bitecek gibi gözükmüyor. Ne acı!

(Kaynak: Zaman)