20 Aralık 2011 Salı

"Theope" yazarı Coşkun Büktel'le Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imhâ etmek için başlattığı LİNÇ KAMPANYASI sürecinde ana sponsorluk yapan LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi kurucusu ve yöneticisi LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisine reklâm vermeyen yada verdiği reklâmın musluğunu birazcık kısan herhangi bir Devlet Tiyatroları Genel Müdürü söz konusu olduğunda, tırnağını gösteren kara kediye benzemeyi karakterine uygun bulup, derhal çirkin sözler ediyor: "Az mı dolandık Devlet Tiyatroları’nın Anadolu’daki sahnelerini. O sıralar, Rahmi Dilligil’in dönemi (Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yaptığı dönem), en yoğun muhalefeti de ikimiz yapıyoruz. Bu yedi yıllık gazetecilik yaşamına Dilligil Tiyatro Ödülleri Seçici Kurul üyeliğini de kattı. Hoş oradan da Rahmi Dilligil’e muhalefet ediyor diye atıldı."


Oyun'un notu: LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Ahmet Ertuğrul Timur'un (nâm-ı diğer 3. Abdülhamid) tiyatrom.com sitesinden alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız yazıdaki bazı yerleri "maymungötürengi" ile biz belirgin hâle getirdik!


***


Şehnazım


Mustafa Demirkanlı
Tiyatro Tiyatro Dergisi Editörü
Birgün Gazetesi Yazarı
mdemirkanli@tiyatrodergisi.com.tr


Olmaz, gerçekten olmaz; bir jip (Gavurcasını biliyorum, ellemeyin, böyle yazılınca kızıyorlar, kızsınlar.) küt diye duruyor, Şehnazımız’ın da içinde bulunduğu Radikal Gazetesi’nin aracı, sağa kırıyor direksiyonu ve alimünyum yüklü araç... artık Şehnaz Pak yok... bu kadar basit... yok öyle şey, olmaz yahu, olmamalı! Daha yirmi dokuz yaşında, yedi yıl olmuş gazeteciliğe başlayalı.

Hayret ettim, demek ki en fazla yedi yıldır tanıyormuşum. Belleğimi biraz yoklayınca bu yedi yılın ne kadar uzun olduğuna şaşırdım kaldım, o kadar çok şey sığdırmış ki yedi yıla, şaşmamak mümkün değil. Tüm basınımızda kültür-sanat muhabirleri zaten azdır, özellikle tiyatro ile ilgilenenlerin sayısı hepten azdır, azdır çünkü yazabilecekleri mecraları yoktur, olamamıştır, olanlar da yok edilmiştir. İşte bu azlardan en önemlisiydi Şehnaz Pak. Üşengeçlik nedir bilmezdi. Az mı dolandık Devlet Tiyatroları’nın Anadolu’daki sahnelerini. Hiç unutmam, bir keresinde Van’a davetliydik. İstanbul’dan dört-beş gazeteci gidecektik. Atatürk Havaalanı’nda Şehnaz’la benden başkası yoktu, sonradan diğer arkadaşların vaz geçtiklerini öğrendik. O sıralar, Rahmi Dilligil’in dönemi (Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yaptığı dönem), en yoğun muhalefeti de ikimiz yapıyoruz. Tam uçağa bineceğiz, durdu: “Ben sevdiklerimle bir vedalaşayım, istersen sen de vedalaş, diğer arkadaşlar gelmediğine göre bu işte bir bit yeniği var, bizim yolculuğumuz Van Gölü’nün sularında biter, Rahmi kesin bizi yok ettirecek.”. Aynı espriyi dönüş yolculuğunda da yaptı: “Yırttık be Musti, bundan sonraki yaşadıklarımız artık bedavadan.” demişti. Be Şehnaz, öyleyse bile, bedava dediğin bu kadar mı az?

Yukarıda değindiğim gibi o kadar azız ki, ulusal basında doğru dürüst bir kimliğimiz bile yoktur, hep horlanır, üvey evlat muamelesi görürüz. Bir dernek kuralım dedik, kurduk da: Kültür-Sanat Habercileri Derneği. Bu derneğin hem kurucu Yönetim Kurulu üyesi oldu hem de iki dönem Genel Sekreterliği’ni yürüttü. Ama çok sıkıldı, çok canı acıdı, ‘kimse doğru dürüst ilgilenmiyor, kendi sorunlarına bile sahip çıkmıyor” deyip, durdu. Son toplantımızda da “kapatalım, gitsin” dedi, kapattık.

Bu yedi yıllık gazetecilik yaşamına Dilligil Tiyatro Ödülleri Seçici Kurul üyeliğini de kattı. Hoş oradan da Rahmi Dilligil’e muhalefet ediyor diye atıldı. Ama yine de bir muhabirin, hem de kültür-sanat muhabirinin neler yapması gerektiğini, kısa sürelerde nerelere ulaşılabileceğini, hiç de küçümsenmeyecek bir görev olduğunu hepimize kanıtlayarak; genç arkadaşlarına örnek, yaşlı arkadaşlarına ders vererek aramızdan ayrılıp gitti.

Tiyatroyu çok sevdi, çok da kızdı. Çoğu oyundan sonra yüzü ekşimiş bir halde, “Ne bu abi?” demekten korkmadı, röportajlarında sadece aklındakileri sordu, yine bir röportaja giderken, (Sanırım Haluk Bilginer’le röportaj yapacaktı) evet, yeni bir röportaja giderken... kimbilir, Haluk’a neler soracaktı, kafasında hangi tilkiler dolaşıyordu, artık bilemiyeceğiz.

Şehnazım, canım arkadaşım... kanımızı dondurdun, aklımızı alıp götürdün bedeninle birlikte. Bizi sensiz bırakmaya mı kalktın ne? Şakacı seni, bu yeni bir şakan mı yoksa? Hadi öyle olsun, hadi bu bir şaka olsun... lütfen...

SAYIN MUSTAFA DEMİRKANLI'NIN BİR GÜN GAZETESİNDEKİ KÖŞE YAZILARI


Yazarın Birgün Gazetesi köşesinde yayınlanmış yazılarından alınmıştır
YAZARIN BİR ÖNCEKİ YAZILARI
İzmit ve AKP
İBBŞT ve Dilekçe Hakkı…
MUSTAFA DEMİRKANLI Siyasiler, Tiyatrocular ve Ragıp Savaş
Canaydın, G.S. ve

(Kaynak: tiyatrom)