6 Aralık 2011 Salı

Gülhan A. Demirkanlı'nın şikâyet ettiği Bulunmaz hukuk maçına çıkacak!


İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü K. Lemi Bilgin, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (KBBŞT) Genel Sanat Yönetmeni Nejat Birecik gibi resmî tiyatro kurumu yöneticileri yardımlarıyla reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) alınmasını hiçbir zaman için doğru bulmayarak, asla ve kesinlikle onaylamayan Bulunmaz Tiyatro - İstanbul Genel Sanat Yönetmeni ve Sosyalist OYUN Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, günümüzdeki devrimci tiyatro mücadelesinin, ancak ve sadece "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde sınanacağını çok iyi bildiği için, kendisi hakkında başlatılan ve birçoğu yalan üzerine inşa edilmiş "KAMU HUKUKU DÂVÂSI" rengiyle huzura gelen dâvâlarda ciddi bir devrimci mücadele vermeye devam ediyor hâlâ. Tabiî ki bu mücadele mutlaka kazanılacak!

***

T.C.
İSTANBUL
1. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA



DOSYA NO: 2010/8930
KONU: YARDIMCI DİLEKÇE

YANITLAR


Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'nın vekili avukat Burhan Gün tarafından savcılığa verilmiş şikâyet dilekçesi sonucu "ŞÜPHELİ" sıfatıyla anılmam ve bu sıfatla birlikte "Kamu Davası" kapsamına alınmam, bence, nesnel hukuk kurallarına aykırı, çağdışı bir düşünce ve son derecede yanlış bir uygulamadır. Somut ifadeler ve işlevsel sözcükler kullanmak yerine, somut bilgi, belge, bulgu ve olguları, kafa karışıklığı oluşturmak için, bile bile soyut hâle getiren Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı ile avukatı Burhan Gün'ün savcılığa yaptıkları suç duyurusu, Cumhuriyet Savcısı Sayın İsmail Onaran'ın önüne geldiğinde, İsmail Onaran, bu suç duyurusunu ciddiye almak yerine, "TAKİPSİZLİK" kararı vermeli yada soyut ifadeler yığınağı biçimindeki suç duyurusuyla adalet kurumunu meşgul etmekten başka hiçbir amaç gütmeyen "şikâyetname" yazıcısı Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı ile avukatı Burhan Gün'ün, adalet kurumunu boş yere meşgul etmesi nedeniyle, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'yı yargılatmaya karar vermeliydi.


Şikâyetçi Gülhan Avşar Demirkanlı'nın vekili olarak savcılığa suç duyurusunda bulunan avukat Burhan Gün'ün kendi adına (ilk duruşması İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 3 Kasım 2010 tarihinde yapılan 2010/337 numaralı dava), Prof. Dr. Nurhan Tekerek adına (ilk duruşması İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 10 Şubat 2011 tarihinde yapılan 2010/445 numaralı dava) ve Mustafa Şükrü Demirkanlı adına (ilk duruşması İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 27 Ekim 2011 tarihinde yapılan 2010/8385 numaralı dava) başlatılmış ve LİNÇ KAMPANYASI ile ilgili olan bu "Kamu Davaları" hâlâ sürmektedir. Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı ve Gülhan Avşar'ın eşi Mustafa Şükrü Demirkanlı ile Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in avukatı Burhan Gün'ün savcılıkları etkileyerek açtırmış olduğu bu davaların başlangıç noktasını, bu davalara konu olan LİNÇ KAMPANYASI sürecinin sıfır kilometre taşını algılamadan, bana karşı başlatılan ve âdeta HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI boyutuna sıçrayan bu davaların hukuksal, tiyatral ve toplumsal bağlamını değerlendirebilmek, asla ve kesinlikle mümkün değildir. Tam tamına 1100 kişi olduğu iddia edilen LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ üyeleri, yaptıkları toplumsal baskıyla, benim ve yazar Coşkun Büktel'in sanatsal ifade olanaklarını imhâ etmek ve bizim hakkımızda nefret tohumları ekmek istemektedirler. Bu örgütün elebaşılarından biri de, tıpkı Prof. Dr. Nurhan Tekerek ve tıpkı Mustafa Şükrü Demirkanlı olduğu gibi, bu kişilerin "dava arkadaşı" Gülhan Avşar Demirkanlı'dır.


LİNÇÇİ 1100 kişi (Örnekse; Yrd. Doç. Dr. Adnan Tönel, Ahmet Ertuğrul Timur, Arif Akkaya, Atsız Karaduman, Ayşe Kilimci, Ayşe Nalân Özübek, Beki Haleva, Bülent Sezgin, Cüneyt İngiz, Cüneyt Yalaz, Deniz Atam, Dilek Türker, Erhan Gökgücü, Erhan Tığlı, Ezgi Besen, Fırat Güllü, Genco Demirer, Genco Erkal, Gılman Kahyaoğlu Peremeci, Gökhan Akçura, Gürol Tonbul, Hakan Gerçek, Haluk Işık, Prof. Dr. Hasan Anamur, Prof. Dr. Hasan Erkek, Prof. Dr. Hülya Nutku, Hüseyin Köroğlu, İsmail Can Törtop, Kaan Erkam, Kemal Kocatürk, Kenan Işık, Kerem Kurdoğlu, Levent Çağlayan, Mehmet Ali Kaptanlar, Mehmet Bozkır, Mehmet Ergen, Mehmet Nurkut İlhan, Mehmet Tekkanat, M. Ergün Işıldar, Metin Boran, Muhsin Kayar, Murat Atak, Murat Karasu, Mustafa Şükrü Demirkanlı, Naşit Özcan, Nihal Kaplangı, Nihal Kuyumcu, Prof. Dr. Nurhan Tekerek, Orçun Masatçı, Orhan Aydın, Orhan Kurtuldu, Osman Wöber, Ömer Faruk Kurhan, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Ragıp Ertuğrul, Savaş Aykılıç, Serdar Gökhan, Sıla İlyasoğulları, Şebnem Köstem, Tamer Levent, Tuncay Özinel, Tuncer Cücenoğlu, Ümran İnceoğlu, Üstün Akmen, Yaşam Kaya, Yiğit Sertdemir, Prof. Dr. Yusuf Eradam, Yücel Erten, Zafer Gecegörür) ve birçok LİNÇÇİ tiyatro kuruluşu (Örnekse; Altıdan Sonra Tiyatro, Bartın Bölge Tiyatrosu, Bartın Sanat Tiyatrosu, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu Dansçıları, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü, Destartiyatro, Dostlar Tiyatrosu, Ege Sanat Atölyesi, Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Oda Tiyatrosu, Oyun Atölyesi, Samsun Düşevi Oyuncuları, Talimhane Tiyatrosu, Taşkışla Sahnesi, Tuncay Özinel Tiyatrosu, Tiyatro Boğaziçi, Tiyatro Gerçek, Tiyatro Mie, Tiyatro Z, Yenikapı Tiyatrosu, Zeytinburnu Halk Sahnesi) tarafından örgütlenen LİNÇ KAMPANYASI sürecini başlatan en önemli yayın organı, Gülhan Avşar Demirkanlı'nın sahibesi olduğu Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'dir.


Ben, resmî tiyatro kurumlarından (Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği vb.) reklâm adı altında avuç dolusu para almasına karşın, reklâm aldığı resmî tiyatro kurumlarının oyun gün ve saatlerini, tam zamanında yayınlayıp, tam zamanında okurlarına duyurma zahmetinde bile bulunmayan Gülhan Avşar Demirkanlı'nın sahibesi olduğu Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni sürekli olarak eleştiriyorum. Gülhan Avşar Demirkanlı'nın sahibesi olduğu Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin resmî tiyatro kurumlarıyla ilgili olarak yaptığı eksik duyurularından çok büyük rahatsızlık duyuyorum. Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle ayakta duran resmî tiyatro kurumlarının zarar görmesinden, bizim vergilerimizin çarçur edilmesinden rahatsız olduğum için, Gülhan Avşar Demirkanlı'nın sahibesi olduğu Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni, 1982 Anayasası'nın 26. Maddesi içeriğinde ifadesini bulan "düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" kavramından yararlanarak eleştiriyorum. Benim bu anayasal hakkımı âdeta gaspetmek istercesine bir LİNÇ KAMPANYASI başlatan Gülhan Avşar Demirkanlı'nın sahibesi olduğu Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, benim verdiğim entelektüel mücadeleden çok büyük rahatsızlık duyarak, benim anayasal hakkımı kullanmamı, avukatı Burhan Gün'ün yardımıyla çarpıtıp dezenforme etmiştir.

Benimle birlikte Internet ortamında LİNÇ edilmek istenen yazar Coşkun Büktel'in "Theope" adlı oyununa, LİNÇ KAMPANYASI için imza verenlerden Prof. Dr. Özdemir Nutku iftira atmış ve bu iftiranın genişlemesi için, yine aynı kampanyaya imza vermiş bulunan Ömer Faruk Kurhan tarafından yazılmış bir yazı, Gülhan Avşar Demirkanlı'nın sahibesi olduğu Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nde yayınlanmıştır. LİNÇ KAMPANYASI sürecini, "Theope" oyunu ve bu oyunun yazarı Coşkun Büktel aleyhine bir kampanya boyutuna getirmek isteyen Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı, benim, Coşkun Büktel'in (gerçeğin) yanında durup, Büktel'in uğradığı bu iftiraya karşı çıkmamdan çok büyük rahatsızlık duymuştur.

Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı, yanına aldığı LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın avukatı Burhan Gün'le, âdeta delillerin yanlış anlaşılması için, tamamıyla karmaşık ve son derecede soyut bir dille şikâyetname hazırlamıştır. Benim, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'nın adını anarken, sıfat olarak kullandığım "LİNÇÇİ" sözcüğü, tamamıyla bir gerçekliği imlemektedir. Çünkü, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı, entelektüel bir iş olan tiyatro sanatına, tamamıyla ENTELEKTÜEL LİNÇÇİ bir mantıkla dadanıp, bana karşı Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin nüfuzunu kullanarak, bir ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI başlatmıştır. Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin, bizi hedef gösterdiği "KINIYORUZ" aldatıcı başlıklı "iftira metni" incelendiğinde, bizim nasıl bir nefret duygusu örgütlenmesiyle karşı karşıya bulunduğumuz derhal anlaşılabilecektir.

Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı ve avukatı Burhan Gün'ün etkilediği Cumhuriyet Savcısı Sayın İsmail Onaran'ın hakkımda hazırladığı iddianamenin ilk paragrafı, ne yazık ki, aynen şöyledir:


"Şikayetçi Vekili Başsavcılığımıza vermiş olduğu dilekçesinde şüphelinin yöneticiliğini yaptığı http//tiyatroblogspot.com adlı Internet sitesinde, belli aralıklarla müvekkili olan Gülhan Avşar hakkında detayları dilekçe ekinde yer alan yazılar ile hakarette bulunduğunu, bu hakaretin halen sürdürüldüğünü, müvekkiline yönelik olarak Linççi ibaresini kullandığını, 29.08.2010 tarihinde Hilmi bulunmaz tarafından yayınlanan bir yazıda müvekkilinin kastedilerek ona yönelik olarak Linççi Puştlarla, Linççi alçaklarla.... Şeklinde devam eden açıklamalara yer verdiğini belirterek şüphelinin cezalandırılmasını talep etmiştir."


Savcıyı, yargıcı, Adalet Bakanlığı'nı kandırmaya yönelik olarak talepte bulunulmuş bu görüşü kaleme alan Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'nın avukatı Burhan Gün, sözcüğün her anlamında, tamamıyla YALAN beyanda bulunmuştur. Bir YALAN üzerine tesis edilen bir dilekçeyle Cumhuriyet Savcısı Sayın İsmail Onaran'ı ivmelendiren Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı ile onun vekili avukat Burhan Gün, hukuk ahlâkından zerre kadar bile nasibini almamış insanlardır. Yineliyorum; Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı ile avukatı Burhan Gün'ün etkisinde kalan Cumhuriyet Savcısı Sayın İsmail Onaran, bu davayı açmak yerine, "TAKİPSİZLİK" kararı vermeliydi. Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı ile avukatı Burhan Gün'ün hazırladıkları şu yanıltıcı paragrafı, virgülüne bile dokunmadan olduğu gibi aşağıya aktarıyorum:


"(Lan oğlum, ulan Mustafa, aynı lâfları söyleyerek, Nevizade Sokağı'ndaki meyhanelerde kafayı bulup sadece Türkiye tiyatrosunu değil, dünya tiyatrosunu da değiştirmeye karar veren zom olmuş geri zekâlı tiyatroculara benziyorsun! Mustafa kardeşim benim, beni, onlarca yıldır söylediğimi yinelemek zorunda bıraktırarak, benim de zom olmuş geri zekâlılara benzememi arzu ediyorsan, bu konuda oldukça başarılısın. Bak ulan Mustafa, ben, sadece bilincimle değil, bilinçaltımla da bağımsızlığı, devrimciliği, sosyalizmi 'meslek' edinmiş biriyim. Ben, hiç kimsenin Aşil Topuğu olmam. Ben, hiç kimsenin sikiyle gerdeğe girmem. Ben, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün verdiği sadakayla yaşayan biri olacak kadar alçalmadım. Sen, beni LİNÇÇİ puştlarla, LİNÇÇİ alçaklarla, LİNÇÇİ şerefsizlerle, LİNÇÇİ orrrospu çocuklarıyla karıştırıyorsun herhalde!)"

(Kaynak: http://tiyatroyun.blogspot.com/2010/08/blog-post_2647.html)

Yanıltıcı bir mantıkla ve tamamıyla YALAN olarak iddianameye sızdırılmış bu paragrafta, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'nın değil, Gülhan Avşar'ın eşi Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın adı geçmektedir ve zâten onunla da, bir başka davayla (ilk duruşması İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 27 Ekim 2011 tarihinde yapılan 2010/8385 numaralı dava) mahkemeleşmiş durumdayız. Ben, "suç ve cezanın şahsiliği ilkesi" ile hareket edileceğini sanarak hukuksal metinler okudum ve böylelikle hukuksal işleyişin inandırıcılığını öğrendim. Demek ki ben, hukuk temellerini yanlış okumuşum; demek ki ben, hukuku yanlış öğrenmişim; demek ki, bir kişinin eşine yapılan eleştiri, aile boyu eleştiri olarak da algılanabiliyormuş. Bunu da, bir avukat olan Burhan Gün'ün yazdığı dilekçe sonucu iddianameye konu olan hukuksal süreçten öğrenmiş oldum(?!)

Müvekkili Gülhan Avşar Demirkanlı'nın hukuka aykırı düşen YALAN sözlerini, hukuka uygun hâle getirirken, âdeta MÜKERRER YALAN müessesesi inşa eden avukat Burhan Gün, daha önce de, benim hakkımda bir suç duyurusunda bulunup, savcıyı ikna ederek başlatmış olduğu bir başka "Kamu Davası" (ilk duruşması İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 3 Kasım 2010 tarihinde yapılan 2010/337 numaralı dava) sürecine, "katılan" olarak adını yazdırmasına karşın, hemen hemen hiçbir zaman için bu davanın duruşmalarına katılmamıştır. Avukat Burhan Gün, savcıyı ikna ederek kendisinin başlattığı "Kamu Davası" sürecine katılmamak için, yedi dereden su getirip, yedi takla atmıştır. Kendisiyle ilgili olan duruşmalara, benim yaptığım sert savunmalar nedeniyle katılamayan avukat Burhan Gün, müvekkili Gülhan Avşar Demirkanlı'nın YALAN imalatının, kendi açtırdığı "Kamu Davası" sürecine, kendisi için olumlu, benim için olumsuz etkisi olabileceği olasılığıyla hareket ediyor kanısındayım. Kendisiyle birlikte, müvekkili Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in de gelmediği yada bazen geldiği ve İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nde süren dava ile ilgili olarak, bu mahkemenin yargıçlığından bilgi alınabilir. Hukuku ipine bile takmayan avukat Burhan Gün, canı sıkılıp, canı istedikçe "ortak çıkar ilişkisi içerisinde" bulunduğu LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ adına YALAN sözcüğünün üzerini hukukla drajelendirmeye özen gösteren bir kişidir. Avukat Burhan Gün, bu gücünü, bu şımarıklığını, İstanbul Barosu Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni olmasından almaktadır.

Başını Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'nın çektiği LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ avukatı Burhan Gün, aşağıda sunmuş olduğumuz iddianame alıntısında, bu örgütün varlığını "tespit ve tescil ettirmiştir":


"Şikayetçinin yazmış olduğu bu tür yazılar ile ilgili olarak Prof. Dr. Nurhan Tekerek ve Burhan Gün tarafından da şikayette bulunulduğu, Burhan Gün tarafından yapılan şikayet sonrası İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, dosya numarasının 2010/337 olduğu, yine Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yaptığı şikayet sonrası açılan davanın da İstanbul 1. sulh ceza mahkemesinin 2010/8385 sırasında kayıtlı olduğu yine Haluk Bilginer'in şikayeti sonrasında da kamu davası açıldığı bu dosyanın da 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/7941 İddianame değerlendirme numarası aldığı anlaşılmıştır."


Bence, başını Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'nın çektiği LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ avukatı Burhan Gün, savcıları bile yönlendirebilecek, savcıları bile etkileyebilecek, savcıları bile kandırabilecek kadar büyük YALAN söyleme yeteneğine sahip biridir. Burhan Gün'ün böyle bir yeteneğe sahip olmasının biricik nedeni, Gülhan Avşar Demirkanlı'nın YALAN üzerinde yükselen Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin etkisi altında kalıyor olmasıdır. Tam yirmi bir yıldır YALAN duygular, YALAN düşünceler, YALAN yazılarla halkı kandıran, tiyatro kamuoyunu dezenforme eden Tiyatro... Tiyatro... Dergisi kurucusu Mustafa Şükrü Demirkanlı ve onun eşi Gülhan Avşar Demirkanlı, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Nejat Birecik'le girdiği kişisel ilişkiler sonrası, görünürdeki adı "reklâm parası" olsa da, bence, gerçek adı "avanta" olan gereksiz bir alışveriş yapmaya cesaret edebilmişlerdir. Bu dava sürerken, Lemi Bilgin, Ayşenil Şamlıoğlu ve Nejat Birecik'in de ifadelerine başvurulup, onların da soruşturma sürecine katılmaları, dolayısıyla bu "Kamu Davası" bağlamına dahil edilmeleri gerekir. ÇÜNKÜ, KONU ÇOK CİDDİ VE ÇOK YAKICIDIR! Hiçbir zaman için, tam zamanında, yani her ayın tam birinde yayınlanmamasına karşın, ayın birinde, ikisinde, üçünde, dördünde, beşinde... yapılan tiyatro etkinliklerini duyurmak için benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen resmî tiyatro kurumlarından reklâm parası (bence avanta) alan Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı ve Gülhan Avşar'ın eşi Mustafa Şükrü Demirkanlı adlı kişiler, kamu zararına neden olmaktadırlar. Bu kişilerin beni susturmak istemelerinin asal nedeni budur. Ne yazık ki, Cumhuriyet Savcısı İsmail Onaran da, işin bu boyutunu gözden kaçırıp, onların yargılanmasını değil, benim yargılanmamı uygun görmüştür. Ancak ben, tarihe belge olsun diye, bu "Kamu Davası" sürerken, sürekli olarak mahkemeye "YARDIMCI DİLEKÇE" sunup, gelecek kuşaklara hukuk ile tiyatro arasındaki kan uyuşmazlığını gündeme getirmeye devam edeceğim. Ta ki, bu kan uyuşmazlığı sona erene, yani ben BERAAT edene dek...


Sözlerimi şimdilik kaydıyla bitirirken, şu önemli konuya da temas etmek istiyorum:


Aşağıdaki “DELİLLER” bölümünde sunduğum belgelerin içerdiği bilgiler ve bulgular tam anlamıyla okunmazsa, bu belge, bilgi ve bulgular hukuk bilimine ve tiyatro sanatına vakıf bilirkişiler tarafından didik didik incelenip, ciddi bir bilirkişi raporu hazırlanmazsa, Cumhuriyet Savcısı Sayın İsmail Onaran'ın düştüğü yanlışa düşülüp, dava, olması gerektiği gibi, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'nın aleyhine değil, benim aleyhime sonuçlanırsa, tamiri mümkün olmayan hukuksal ve tiyatral bir skandalla karşı karşıya kalınacaktır. Ben, bir "şüpheli", bir "sanık" olarak değil, çağına tanık olan bir aydın, yaşamı estetize etmekle yükümlü bir sanatçı olarak, tarihsel ve toplumsal uyarımı yapmak zorundayım. Tabii ki, "şüpheli" ve/ya "sanık" olmayı asla ve kesinlikle kabul etmediğim gibi, derhal BERAAT etmek istiyorum ki, böylelikle hukuk bilimi ve tiyatro sanatı da üzerine yüklenen tarihsel ve toplumsal suçtan arınabilsin. Bu “Kamu Davası” sürecinden çok önce başlayan ve tabii ki, nesnel bir hukuk ölçütüyle yaklaşıldığı için, benim BERAAT etmemle sonuçlanan İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin vermiş olduğu BERAAT kararı metnini ve bu BERAAT kararına etki eden bilirkişi raporunu, “EKLER” bölümünde, yargılamaya yardımcı olsun diye mahkemeye sunuyorum. 8 Aralık 2011


Hüseyin Hilmi Bulunmaz



DELİLLER:

BİRİNCİ LİNÇ KAMPANYASI
(Link: http://tiyatroyun.blogspot.com/2008/03/bir-iftirann-bataklk-anatomisi.html)
İKİNCİ LİNÇ KAMPANYASI
(Link: http://www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm)

EKLER:

1 - Bilirkişi raporu
2BERAAT kararı