11 Aralık 2011 Pazar

Burjuvazi, sosyalist devrimci tiyatro akımının önünü, baskılar, baskınlar, gözaltılar, işkencelerle kesmenin yanı sıra, "in your face"i de kullanıyor!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın kaleme almış olduğu ve en altta linkini verdiğimiz "In yer face; yüzsüzlüğün yüz sanıldığı bir süreçte, yüzsüz bir tiyatro akımının yüzeysel düzeyine, zorunlu olarak yüzeysel bir değerlendirme denemesi!" başlıklı ve 21 Haziran 2009 tarihli yazıdan küçük bir tadımlık:

Tiyatroya küfürü, argoyu, kan ve dölü boca eden in yer face, tiyatrodaki küfür yayıncılığını bile hoş görmemize neden olabilecek ipuçları içeriyor. Küfrü sıradanlaştıran bu tiyatro anlayışı yasaklanmalı mı? Asla! Hiçbir tiyatro anlayışının yasaklanması doğru olmadığı gibi, bu anlayışın da yasaklanması doğru olmaz. Ancak, in yer face'in, her fırsatta, mutlaka mahkum edilmesi gereken bir anlayış olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Bizce, sosyalizme hizmet etmeyen bütün tiyatro akımları, sürekli olarak sorgulanıp yargılanmalı. Özellikle, kendilerine ve izleyicilerine değil; sponsorlara (kapitalistlere) güvenerek tiyatro yapan topluluklar, sol söylem kullansalar bile, kapitalizmi yeniden inşa ettikleri için, onların bu söylemlerine de güvenmemek gerekir. Allah’tan DOT, böyle bir söylem geliştirmeyi bile denemiyor.


***


in your face


(...)

Saçma da olsa, dünyayı biraz 'geriden' takip ediyoruz galiba. Sözgelimi, Amerikan toplumunun 1960’larda yaşadığı yabancılaşma sürecini, biz, 2000’lerde yaşamaya başladık. (Erich Fromm’un Umut Devrimi kitabını okuyun bak, diyeceksiniz ki, "Lan bu adam bizim toplumu anlatıyor.") Sözgelimi, ülkemizdeki birçok teorik eserin çevirisi, ortalama 20 ila 30 yıl kadar gecikmeli yapılır. (Delueze ve Guattari’nin Bin Yayla adlı eserinin sadece bir kısmı olan Kapitalizm ve Şizofreni başlıklı bölümü de, ülkemizde -sayısız eser gibi- 24 yıl sonra Türkçeye çevrilmişti.) Ha bir de, 1990’lı yılların başlarında dönemini kapatmış bir tiyatro akımını, 2009’da ülkemize sokup büyük bir 'yenilik' getiren tiyatrocularımız vardı bizim, di mi?! Kimdi o nevi şahsına münhasır tip? Murat Daltaban’dı, di mi? Hani şu Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinin yavşak Münir’i. Bu adam, 'in your face' diye bişey getirdi bize; Allah razı olsun! Gerçi getirdiği akım, kendi ülkesinde -İngiltere’de- dönemini kapatıp, hakkın rahmetine çoktan kavuşmuştu, ama olsun, buna da şükür. Çünkü, ülkemizde bütün sanat çevreleri, bir yandan dünyayı değiştirmekten bahsederler, bir yandan da, tiyatrocuysa parası güzel olduğu için çocuk tiyatrosu yaparlar, sinemacıysa piyasaya dönük işler çıkarırlar, edebiyatçıysa underground takılırlar.

Bazıları sanatın kılıyla tüyüyle uğraşır, bazıları da sanat-edebiyat uğruna hayatını kaydırır.

(...)

(Özgün kaynak: bıngılhayvan)

(Kaynak: Oğuzcan Önver)


***


Ayrıca bakınız:

In yer face; yüzsüzlüğün yüz sanıldığı bir süreçte, yüzsüz bir tiyatro akımının yüzeysel düzeyine, zorunlu olarak yüzeysel bir değerlendirme denemesi!