Ben, sanatın bütün alanlarına ilgi duymakla birlikte, birincil dereceden tiyatro sanatıyla uğraşan biriyim. Ben, tiyatro sanatının gelişip yeşermesi için ömrümü bu sanata yatırmama karşın, tabii ki, Kültür Bakanlığı çanağı yalamıyorum. Ancak, canımdan çok sevdiğim bağımsızlığımı ve özgürlüğümü süreklileştirmek için, her gün on iki saat meşgul olduğum bir mesleğim var; kuyumculuk. Ben, bu işimi sürdürürken, hemen her gün, yüzlerce insanla görüşüp, onlarca insanla sohbet ediyorum. Bugün (26 Aralık 2011) mekânıma gelip, benimle hem tecimsel anlamda ve hem de düşünsel anlamda sohbet eden Erdal Erol'a, "Haluk Bilginer ile aramızdaki sorunları biliyor musun?" diye sordum. Erdal, hiç düşünüp taşınmadan; "Hayır, bilmiyorum ve hiç de merak etmiyorum. At atla tepişir, eşek arada ne gezer?" dedi. Erdal'a durumu anlatmaya çalışmama karşın, beni dinlemek yerine, kendisi derhal İnternet'e girip, ilgili haberi daha okumaya başlar başlamaz; "Ha, anladım; lâfını esirgememiş ve parayı basmışsın!" dedi. Emekçi sınıfların içerisindeki bireylerden biri olan Erdal Erol, hemen her şeyi, öyle "minimalist" bir mantıkla çözümlüyor ki, bana söz söyleyip, yorum yapmak bile düşmüyor!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
