"Oyma akıl, koyma akıl"la yayıncılık oynayan LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından LİNÇÇİ Mimesis sitesi, fobilerinden kurtulmak isteyen küçük burjuvaların hobi merkezi olarak çalışmalarını sürdürürken, burjuvazi için lobi faaliyetleri yapmış oluyor.
Hiçbir derinlikli felsefi temele dayanmayan editörlerin körlüğünde el yordamıyla kendilerine tutunacak bir dal, sığınacak bir liman arayan küçük burjuvalar, toplumsal fobileri olmasa, değil tiyatro sanatına kambur olmak, evlerinin önlerindeki çiçekleri bile sulayabilecek bir hobi tutkusu içerisine giremeyecekleri gibi, burjuvazinin kendilerine vaat ettiği geleceklerinin mutluluğu için hiçbir lobi çalışmalarına asla ve kesinlikle girmeye niyetlenmezler.
Ne var ki...
Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için varlık gösterip, varlıklarını Boğaziçi Üniversitesi Gölgesinde Yetişenlere armağan edenler, işin kolayına kaçıp, "kopyala-yapıştır" yöntemiyle yayıncılık oynamaya devam ediyorlar hâlâ...
Tiyatronun içsel dinamiklerinden zerre kadar anlamayan çakma gazetecilerin kalemlerinden dökülen anlamsız sözcüklerin rüküş yansımalarıyla gözleri kamaşan LİNÇÇİ Mimesis sitesi, nerede tapon bir tiyatro yazısı varsa, derhal yayınlayarak, okurlarının gözünü boyamaya çalışıyor.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
‘Yanık’larımızı Şarkılarımız İyileştirecek…
Ece Saruhan’ın 3 Kasım 2011 tarihinde Haber Türk Gazetesi’nde yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.
Sağımızın, solumuzun, önümüzün, arkamızın savaş ve şiddetle dolu olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu ikili, insanoğlunun yaşadığı topraklara yerleşmekle kalmıyor artık, içimize de işlemiş durumda! Her geçen gün bizi biraz daha insanlığımızdan uzaklaştırıyor ve çirkinleştiriyorlar. Ötekileştirme kendi Everest’ini yaratmış durumda; Van’daki depremde gördük işte “Ah be” diyen kadar “Oh be” diyen de oldu Türklük-Kürtlük davası üzerinden orada yaşanan drama!
Siz Nevval’i Tanıyorsunuz…
Şiddet ise maalesef su içmek gibi temel bir ihtiyaca dönüşmüş durumda. Mardin’de 13 yaşındaki çocuğa tecavüz ediliyor; adalet sistemimizden “Alan razı, veren razı” sesleri yükseliyor. Ülkemizin dört bir yanında her gün bir başka kadın şiddet görüyor ya da cinsel tacize maruz kalıyor. Çocuk istismarı almış başını gidiyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor, kalanların çoğu film izler gibi bakıyor. Dikkat edin; insanlar birbirlerine sevdikleri şeyleri bile ‘şiddet’le tavsiye ediyor. Durum; “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak”a doğru gidiyor. Sizi bilmem ama bana göre bu içler acısı düzeni değiştirme gücüne sahip olanlar yine kadınlar! Üzerlerine yapıştırılan kurban rolü doğalarına aykırı aslında, aslında her kadın bir kahraman! Herkese ama özellikle de içindeki kahramanla henüz tanışmamış olan kadınlara bir tavsiyem var: İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun ‘Yanık’ adlı yeni oyununa bilet alın ve başroldeki Nevval karakterinin hikâyesine yürek kabartın.
Yanık, 30′uncu Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde ‘İçimdeki Yangın-İncendies’ adıyla gösterilen filmin, tiyatro sahnesine uyarlanmış hali. Lübnanlı yazar Wajdi Mouawad’ın kaleme aldığı metni Cem Emüler Türkçe’ye çevirmiş. Emüler’in yönetmenliğini de üstlendiği oyunda, Lübnan’daki iç savaş sırasında yaşanan korkunç olaylar, Nevval karakterinin kişisel hikâyesi hatta efsanesi üzerinden gözler önüne seriliyor. Oyun, Nevval’in ölmesi ve arkadaşı noter Alphonse Lebel (Murat Karasu) aracılığıyla ikiz çocukları Simon (Tansel Öngel) ile Janine’e (Veda Yurtsever İpek) bir vasiyet bırakmasıyla başlıyor. Ömrünün son 10 yılında ağzını bıçak açmayan Nevval, çocuklarına hiç görmedikleri babalarına ve ağabeylerine ulaştırmaları için birer mektup bırakıyor. Çocukların onun vasiyetini yerine getirmek için harekete geçmeleriyle birlikte, Nevval’in sessizliği koca bir çığlığa dönüşüyor. Oyunda militanların da milislerin de aynı şekilde acı çektiğini ifade etmek için ‘ikiz kurşunlar’ ifadesi kullanılıyor. Kurgusunu çok sevdiğim oyunun finalinde, sahnedeki görünmez kurşunun ikizi geliyor boğazınızın ortasına oturuyor. Değil konuşmak, nefes almakta bile zorlanıyorsunuz, Nevval’i anlıyorsunuz… Anneannesine verdiği sözü yerine getirip okuyan, yazan, sayı sayan ve düşünen bir kadın olan ve ‘kader’ anlamına gelen adının hakkını verip kendisi için yazılmış kadere meydan okuyan Nevval’in genç kız yüreğine, âşık yüreğine, paramparça yüreğine, en çok da ana yüreğine bakıp iç geçiriyorsunuz… Siz bu kadını tanıyorsunuz… Oyunda Nevval’in 20′li yaşlarındaki halini Iraz Yöntem, 40′larındaki halini Fatma Öney, 60′larındakini ise Emel Göksu Keleş canlandırıyor. Iraz Yöntem, kendiliğinden ışıklı gözleriyle rolü için biçilmiş kaftan olmuş. Çok beğendim performansını. Aynı şeyi Fatma Öney için söyleyemeyeceğim. Bazı sahnelerde iyiydi ama zaman zaman da bana kendimi bir okuma tiyatrosundaymışım gibi hissettirdi. Murat Karasu’nun başarıyla canlandırdığı Lebel karakterinin dinginliği ise, seyircinin nefes alması için oyuna yerleştirilmiş gibiydi; iyiydi! Oyun iki perde ve insanı kalbinden yakalayan kısmı ikinci perdesi! Ancak o kadar uzun ki, benim gittiğim gece, birçok seyirci ikinci perdeyi beklemeden salonu terk etti ve o canım canım final gümbürtüye gitti! İlk perde kısaltılsa ve ikinci perdenin ritminin bir kısmı oraya aktarılsa, tadından yenmez gibi geliyor bana.
Barışın Anahtarı Analarda
Oyundaki Nevval yani savaşa ve şiddete şarkı söyleyerek meydan okuyan kadın; “Birlikte olduğumuz sürece her şey yolunda” diyor sevdiklerine. Ne güzel bir mesaj değil mi birlikte olmayı unuttuğumuz şu günlerde? Özellikle de kadınlara! Çünkü barışa giden yolun anahtarı şarkı söyleyen kadınlarda, en çok da analarda! Onlar her şeye rağmen saf sevgiyi vermeyi biliyor. Bir de okusa-lar, yazsalar, sayı saysalar ve düşünseler; neler değişecek bu ülkede neler! ‘Yanık’ bu akşam ve yarın saat 20.00′de Cevahir Sahnesi’nde! 0212 292 39 00′yi arayıp yerinizi ayırtın. Unutmayın; dünyayı değiştirecek bir şarkı söyleme sırası sizde!
HaberTürk
(Kaynak: Mimesis)