25 Ekim 2011 Salı

LİNÇÇİ olmadığı için desteklediğimiz Yeni Tiyatro Dergisi raflarda!

Biz, dünya görüşümüze uygun olmasa da, çıktığı günden bu yana yakından izlediğimiz Yeni Tiyatro Dergisi'ni, gücümüz ve en önemlisi niyetimiz oranında "destekliyoruz"... Bunun birçok nedeni var. Ancak, en önemli neden, bu derginin LİNÇÇİ bir tiyatro dergisi olmamasıdır.

Biz, kimi zaman sert, hattâ çok sert, neredeyse ilişkileri kopartacak kadar sert eleştiriler yöneltmiş olsak da, çıktığı günden bu yana yakından izleyip "desteklediğimiz" bu derginin yaşamasını arzu ediyoruz.

Biz, bunca LİNÇÇİ tiyatro dergisi, bunca LİNÇÇİ tiyatro sitesi, bunca LİNÇÇİ tiyatro profesörü, bunca LİNÇÇİ tiyatro çanak yalayıcısı içerisinde mide bulantımızın katsayısını artırırken, sosyalist olmamasına, işçi sınıfı ideolojisinin estirdiği rüzgârla beslenmemesine karşın, Yeni Tiyatro Dergisi'ni "desteklememizin" en önemli nedeni; bu derginin asla ve kesinlikle LİNÇÇİ olmamasıdır...

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Yeni Tiyatro Dergisi'nin Eylül-Ekim / 2011 tarihli 31. sayısındaki Erbil Göktaş tarafından kaleme alınmış sunu yazısından küçük bir tadımlık:


PRAG İZLENİMLERİ VE TÜRKİYE…

Ağustos sonu Eylül başında “bayramı” fırsat bilip, Prag’a opera-bale ve tiyatro izlemeye gittik; bale, bildiğimiz baleydi de (Kuğu Gölü, Carmen), “Don Giovanni”yi “kukla tiyatrosu” olarak izledik; iki tane de “kara tiyatro” yakalayabildik. Zaten, Çeklerin iddialı olduğu iki alan bunlar; “kukla" ve “kara tiyatro"... Ayrıca, Ulusal Tiyatro'nun geniş bahçesinde de bir “Sezona Hazırlık” gösterisi izledik. Sema Göktaş, bu gösteriler hakkındaki “izlenimlerini”, Yeni Tiyatro okurlarıyla paylaşıyor. Ben ise, şimdilik, Eylül’ün başında bile “gösteri”lere olan bu ilgiye “hayran” kaldığımı söyleyeceğim.

İSTANBUL BURJUVAZİSİNE DE HAYRANIM(!) YA DA KEVIN SPACEY’YLE “GÜNAH” ÇIKARTMAK?!

Burjuvamızın son günlerdeki “tiyatro” sevgisi, beni “hayrete” düşürdüğü gibi “hayran” da bıraktı… Yıllardır sahnelerimiz, tiyatrolarımız bir bir kapanırken destek vermeyen, “sponsor” olmayan, üç kuruşluk “reklam” masrafını bile kıskanan, üç yıldır Taksim’in göbeğindeki Atatürk Kültür Merkezi’nin kapalı tutulmasına gıkını bile çıkarmayan, yine İstiklal Caddesi’nin girişindeki Eski Taksim Sahnesi’nin “faal” olması için kılını bile kıpırdatmayan İstanbul Burjuvazisi, ki buna Türkiye Burjuvazisi de diyebilirsiniz, Kevin Spacey’yle “günah” çıkartmaya kalkıyor. Yüzlerce tiyatrocu, tiyatro akademisyeni, tiyatro öğrencisi ve tiyatro seyircisi bu durum karşısında şaşkınlıktan küçük dillerini yutmuş durumdalar; çünkü biletler çıktığı gün tükenmiş(!)… Ben, III. Richard biletlerini çıkmadan on beş gün önce aradım, çıktığı gün sordum, sonradan “basın” olarak bile bulamadım. Bu organizasyonu İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ile ortaklaşa yapan İstanbul B.B. Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu sağolsun, benim izleyebilmem için bir kişilik davetiye göndermiş. Yeni Tiyatro yazarları benden (ücretini ödeyerek üstelik) bilet bulmamı rica ettikleri zaman, ne Dikmen Gürün’ü ne de yönlendirdiği “basın bürosu”nu ikna edemedim. Bana “ek gösteri” için söz verdikleri halde sözlerini de tutmadılar. (En son Dikmen Hanım’ı arayıp bunları bildirdiğimde hafta sonu olduğu için Pazartesi günü ilgilenebileceğini, en azından bir yer daha bulmaya çalışacağını söyledi; dergi baskıya gireceği için sonuç ne olur bilmiyorum; okurlarımız da merak ediyorlarsa gelecek ayı beklemek zorundalar.) Bu durumda eşitlik, hak, hukuk, adalet olmadığı gibi, “görgü, kibarlık, nezaket” de yoktur; Tiyatro yazarları, akademisyenler ve dergi çalışanları bunca çabaya, takibe rağmen bilet bulamıyorlarsa, kimse kusura bakmasın, bu ayıptır. Bu organizasyon aksaklığının sorumluları, hiç değilse bir kere kendi kendilerini eleştirebilseler, büyük bir kazanımdır diye düşünüyorum. İKSV bir skandallar seçkisi yayınlayacak kadar çok skandal yarattı, ama ben bu duruma alışmayı reddediyorum. Peki "Kevin Spacey" biletlerini bitiren burjuvalar tiyatroya gelmesin mi? Gelsinler elbette, hatta tiyatroyla daha çok ilgilensinler. Burjuvazinin son yıllarda plastik sanatlara karşı gözle görünür bir şekilde artan ilgisi tiyatroya karşı da artsa tiyatronun bundan yarar göreceği inancındayım. En azından sektörel olarak. Ancak yukarıda da değindiğim gibi, zenginler tiyatroya sadece popüler oyuncular için değil, tüm altyapısı için ilgi göstermelidir. Kevin Spacey için çılgınca salonları doldurmakla günah çıkarılmış olmuyor yani.

Tamamını okumak için: Yeni Tiyatro Dergisi, Eylül-Ekim 2011, Sayı: 31