3 Ağustos 2011 Çarşamba

LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı LİNÇ KAMPANYASI ruhanî lideri LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun dizi dibinden ayrılmamaya kararlı olarak poz veriyor!

Oyun'un notu: LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından İsmail Can Törtop'un sahibi olduğu LİNÇÇİ tiyatrodunyasi.com sitesinden alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız LİNÇÇİ Hüseyin Köroğlu'na ait yazıdaki LİNÇÇİ kişi ve LİNÇÇİ kuruluşların bu sıfatlarını biz eklemekle birlikte, bu LİNÇÇİ kişi ve LİNÇÇİ kuruluşların adlarını "maymungötürengi" ile biz belirgin hâle getirdik!


***


20 Temmuz 2011 ve Köyümüzde Şenlik Var


LİNÇÇİ Hüseyin Köroğlu
3 Ağustos 2011


Kıbrıs'ta henüz on yaşında iken yaşadığım, 20 temmuz 1974 travmasını, 20 temmuz 2011 yılında hala yaşarken, savaşın o dahşet yüzünü düşmanımın bile yaşamasını istemem. 20 temmuz günü, ne yazık ki farkettim ki, savaş unutulmuş; herkes "HESAP" peşinde. Gençlerimiz haklı olarak işin ciddiyetinin farkında değil. 1974 yılında o savaşı yaşamış olanların çoğu ise, ucuz "SİYASET" peşinde. Yahu savaşın dini, dili, ırkı, siyaseti, solcusu, sağcısı, ortacısı, etiği, adil bakış açısı olur mu? Savaş işte, aşşağılık savaş işte. Ama savaş canavarından beslenenler hala diri. Her fırsatta "ver coşkuyu" modunda gaz vermeye devam etmekteler. Günü kurtarmaya çalışan siyasiler, rantcılar ve yalakalar da bu tuzağa düşmekteler hala. Hatta daha da aşağılığı, bu tuzağa düşmek işlerine geliyor. Yani herkes her şeyin farkında, oyun içinde oyunlar var, anlayacağınız dostlar hayat bu çizgide acımasızca devam etmekte. Göz göre göre, Kıbrıs Türkleri özlerinden koparılarak, yavaş yavaş eritilmekte. Düşünün ki, adanın kuzeyinde 1974’den önce hapishane yoktu, şimdi hapishane var, üstelik hapishane ağzına kadar dolu!

Bütün bu gerçeklerin ışığında da, güzelim ülkem, memleketim, Kıbrıs'ım da göz göre göre yok olmakta. Nerede ise kobay haline getirilmiş Kıbrıs halkı da kaderi ile baş başa artık. Yıllarca kendi ayakları üstünde durmasına izin verilmedi, halk olarak da bu çaba içinde olan azınlığın hep sesi kesildi, gelinen durum ortada. "YA YA YA, ŞA ŞA ŞA ........... ÇOK YAŞA" diye diye denizler bitti. Bu durumun farkında olan çok az aydın da çırpınıyor, yazıyor, çiziyor, anlatıyor ama kimsenin umurunda bile değil. Kan emiciler, istediklerini yapmaya, uygulamaya, her şeye rağmen devam ediyorlar. Adadaki Kıbrıslı'nın nerede ise üç katı Kıbrıslı dünyanın çeşitli ülkelerinde, kendi vatanlarından uzakta yaşamak zorunda bırakıldı. Bu güne kadar Kıbrıs'la ilgili yazılmayan, çizilmeyen, söylenmeyen söz nerede ise kalmadı. Ama galiba var olan durumdan halkın, özellikle Kıbrıs Türk Halkı'nın büyük bir kısmının dışında şikayetçi olan da yok. Ağalar, beyler; paşalar gibi yaşıyor, halkın çoğunluğu da, Kıbrıs'ta söylendiği gibi "Grag, grag" kurbağalar gibi ötmekte.

Ben 18 yaşından beridir Türkiye'de yaşamaktayım dostlar. Kıbrıs Türk Halkı'nı inanın bana birileri, istedikleri gibi göstermekte Türkiye'ye ve dünyaya karşı. Hatta Türkiye Cumhuriyeti başbakanı bile yanıltarak, istedikleri gibi yönlendirme gücüne sahipler. Gösterdikleri fotoğrafta, çok zengin bir halk, her birinin altında arabalar, beş yıldızlı otellerde yiyip, içip eğleniyorlar; deniz, güneş, kumarhane keyfi, Türkiye de parayı veriyor, ooohhhh, gel keyfim gel. Acaba kaç kişi Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin gerçek yüzünü görüyor? Gerçek halk ne durumda hiç araştırılıyor mu? Hayvancılık, sanayi, tarım, kamu ne durumda biliniyor mu? Bir memur ne kadar maaş alıyor? Buna karşılık bir gazete, bir ekmek, bir litre yağ kaç para, biliniyor mu? Hayır. Girne, Mağusa ve Lefkoşa’ya gidiliyor, beş yıldızlı otellerde kalınıyor, oooohhh Kıbrıs ne güzel değil mi? Ünüversite mezunları işsiz bu ülkede dostlar. Bir gazete, bir ekmek ücreti, Türkiye’deki fiyatların nerede ise üç katı. Yıllardır, yani 1974’e kadar çalışkan olan bu halk, her şeye karşın artık inancını yitirmiş durumda. Ne siyasetcisine inanıyor, ne Avrupa Birliği’ne, ne de Birleşmiş Milletler’e. Referandumda “EVET” oyu verdiler de ne oldu. Kandırıldılar. İşin üzücü tarafı da bu zaten, bu halk birileri tarafında yıllardır “KANDIRILIYOR”. Bugün itibarı ile, Rum tarafında hükümet krizi de başladı. Hadi bakalım, buyrun buradan yakın! Hep kaos içine sürüklenen bir Kıbrıs adası. Ada var olalı, hep sorun, hep sorun. Konumu itibarı ile de bu böyle devam edecek. Çünkü Kıbrıs’ta barışın olması dünyayı yönetenlerin işine gelmiyor, bu kadar basit. Lafı eveleyip gevelemeye de gerek yok. İşte bu noktada, Kıbrıs adasında "BARIŞ" sözcüğü anlamını yitiriyor. Ne zaman ki kan emicilerin işine "BARIŞ" gelir, işte o zaman, kendi çıkarları için iki toplumu "BİR DEVLET" haline getirebilirler. Bundan ötesi yalan bence... Anlayacağınız Allah hepimize sabırlar versin...

İşte 20 temmuz 2011 günü bu duyguları yaşarken, sevgili arkadaşım LİNÇÇİ Ümran İnceoğlu'ndan bir mesaj aldım. "KÖYÜMÜZDE ŞENLİK VAR" adı altında, Burhaniye'nin Taylıeli köyünde "TAYLIELİ KÖYÜ 2. KÜLTÜR-SANAT VE TİYATRO ŞENLİĞİ" 21-24 temmuz 2011 tarihleri arasında büyük tiyatro adamı Beklan Algan anısına düzenlenecekti. Gerçekten çok heyecanlandım. Düşünsenize, K.K.T.C.'de büyük emekler ve özverilerle, bir avuç Don Kişot'la yola çıkılarak gerçekleştirilen tiyatro festivali geçmiş yıllarda Girne ve G. Mağusa belediyeleri tarafından terkedilerek, bütün yük sadece Lefkoşa Belediye'sine siyaset uğruna, halk yok sayılarak yüklenmişken, Türkiye'de; Taylıeli köyündeki gencecik bir muhtar, Sayın Halil İbrahim Çakır adeta sanat dersi veriyordu anlayana, anlamak isteyene. Ayrıca şenlik kurulundaki Sayın LİNÇÇİ Özdemir Nutku'ya, LİNÇÇİ Hülya Nutku'ya, Eftal Gülbudak'a ve LİNÇÇİ Ümran İnceoğlu'na da bu ders niteliğindeki başlangıç için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Şenay, ben ve Alara'mız merak ve heyecan içinde vardık Taylıeli köyüne. Sevgili Eftal ve LİNÇÇİ Ümran doğal olarak çok şaşırdı, çünkü onlara süpriz yapmıştık. Çıktıkları bu olağanüstü yolculukta, sanat ve sevgi yüklü anlarda onları yalnız bırakamazdık. O büyüyü yaşamak, duygu ve sanat yüklü anları solumak adına yanlarında olmayı, su içme ihtiyacı gibi hissedip, 21 temmuz 2011 tarihinde saat:18.30'da Taylıeli köyüne ayak bastık. Malum duygusal anlardan sonra, bir de baktım ki yalnız değilmişiz. Özellikle tiyatrodan arkadaşımız Fahri Kıncır, Mustafa Kaplan, sevgili Yaşar ve LİNÇÇİ "Tiyatro, Tiyatro Dergisi" editörü Sayın LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı da bizim gibi heyecana kapılıp soluğu Taylıeli köyünde almış. Hep beraber festival korteji başlamadan köy kahvesine gittik. Taylıeli köyü sakinleri ile selamlaştık, konuştuk, önemli anlar paylaştık. Hemen hemen hepsi de hayretler içinde idi. Çünkü köylerinde alışık olmadıkları yüzleri görüyor, böylesine bir coşkuyu ilk kez yaşıyorlardı. Yüzlerindeki mutluluk ifadesini görmeliydiniz. İşte bu ifadenin tarifi yok dostlar. Taylıeli köyü yavaş yavaş şenlik havasına bürünmüştü. Biz de arkadaşlarımızı yalnız bırakmayarak, kortejin traktörünün arkasına bindik. Davul ve klarnet eşliğinde merkeze gittik. Halk ile bütünleşerek, eğlenerek köye kadar yürüdük. Malumunuz, açılış olduğu için konuşmalar yapıldı. Beni özellikle Eftal ve LİNÇÇİ Ümran'ın konuşmaları sırasındaki heyecanları çok etkiledi. Gözlerinde, seslerinde bir hayali gerçekleştirmenin gururu ve sevinci vardı. Ne mutlu onlara. Yıllar önce "Köy Enstütüleri"ni, "Halk Evleri"ni kapatanlara, gencecik bir muhtarla birlik olup tokat gibi bir cevap veriyorlardı 2011 yılının 21 temmuz akşamında. Ne yalan söyleyeyim, ağlamamak için zor tuttum kendimi. Umarım onların yaktığı bu barış ve sanat ateşi, tüm köylere sıçrar da, özellikle K.K.T.C.'de "ULUSLARARASI" bir festivale bile sahip çıkamayan siyasilere ders olur. Ha, diyeceksiniz ki kimin umurunda. Olsun dostlar, biz tarihe notumuzu düşelim de, neme lazım. Bu arada, bu yıl yapılacak olan 9. Kıbrıs Tiyatro Festivali'ne de başarılar diliyorum. Umarım, K.K.T.C. yetkilileri ve kendini sanatsever olarak gösteren kişiler, gencecik bir köy muhtarı olan Halil İbrahim Çakır ve Anatole Sokak Oyuncuları kurucusu da olan, tiyatro sevdalısı Eftal Gülbudak ve LİNÇÇİ Ümran İnceoğlu arkadaşlarımdan az da olsa feyz alırlar.

Büyük ustamız Beklan Algan hocaya da, bizden selam olsun. Ektiği tohumların, genç kuşaklar tarafından yeşertildiğini inanıyorum ki bulunduğu yerden o da görüyordur. konuşmasında Ayla Algan "Benim için Beklan hala yaşıyor." derken, ne kadar mutluydu. Çevresinde öğrencileri, Atatürk'ün deyimiyle "Köylü milletin efendisidir" sözünü kanıtlarcasına sahip çıkıyordu köylerindeki şenliğe. Bu arada sadece Taylıeli köylüsü yoktu şenlikte, etraftaki köylerden, Burhaniye'den, Burhaniye Belediye Başkanı dahil, CHP Balıkesir Milletvekili Nedret Akova bile vardı. Kıbrıs Tiyatro Festivali'ne uğramaya bile tenezzül etmeyen bakanlara, milletvekillerine duyurulur! Evet dostlar, her zaman oluğu gibi, gözlerimle şahit olduğum için, siyasiler içinde Sayın Serdar Denktaş’ı ve Sayın Mustafa Akıncı’yı ayırıyorum. Bu iki sanat sevdalısı insanın çabalarını yakınen gördüm. Her zaman sanata ve sanatçıya desteklerini taktir ettim. Son zamanlarda da Sayın Lefkoşa Belediye Başkanı Cemal Bulutoğulları bu bayrağı yere düşürmeme gayretinde. Umarım başarır.

Evet dostlar, işte böyle. Ben bu aralar "Kara Murat Mora'nın Ataşi" sinema filminde küçük ama bence çok önemli olan Padişah II. Murat (Sultan Murat), yani meşhur Fatih Sultan Mehmet'in babası olan 6. Osmanlı Padişahı'na beyaz perdede can, kan vermeye çalışıyorum. Makyözümüz Tuğba Hanım'ın olağanüstü gayreti ve yeteneği ile en az on beş yıl plastik makyajla yaşlandırıldım. İnanın, makyaj bittiği zaman beni ben bile zor tanıdım. Çekimleri şu anda Trabzon'da yaylalarda sürmekte. Bildiğiniz gibi sinema filmi çekmek zor bir süreç. Umarım "Görev Kıbrıs" sinema filminin başına gelen gelmez de tahmin edildiği gibi aralık ayında sinemaseverlerle buluşur film! Çocuklarımız da yabancı kahramanlar yerine, biraz da kendi kahramanlarımız ile yüzleşir. Film bittiği zaman, filmle ilgili duygu ve düşüncelerimi ayrıca paylaşacağım...

Umarım bir gün “KIBRISTA BARIŞ SAĞLANDI” cümlesini duyarız. Ben ısrarla bu yolun sanattan geçtiğini söylüyorum. Hatta “bütün engellemelere” rağmen söylemeye de devam edeceğim, dosta da, düşmana da DUYURULUR…

Şimdilik bu kadar dostlar...

Her şey gönlünüzce olsun...

Barış ve sanat dolu günler dilerim...

DOSTLUKLA kalın...

Hüseyin Köroğlu
www.huseyinkoroglu.com
koroglu_huseyin@yahoo.com