Oyun'un notu: Hürriyet'ten alıp olduğu gibi yayınladığımız yazıdaki yanlış yazımların hemen yanına birer parantez açıp, doğrularını biz yazdık!
İlk kez olarak, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Mimesis'te gördüğümüz aşağıdaki yazıyı, LİNÇÇİ Mimesis gibi düzeltmeden yayınlamak, okurlarımızı eşşşek yerine koymak anlamına geleceğinden, okurlarımıza saygımız gereği, yanlışları düzelterek yayınladık. Tabii ki, okurlarını eşşşek yerine koyan dangalak yayıncıların yönettiği LİNÇÇİ Mimesis'ten de bu yazıyı okuma hakkına sahipsiniz. Okurlarını eşşşek yerine koyan dangalakların yönettiği Mimesis'teki defolu yazıyı okumak için, lütfen, TIKLAYINIZ!
***
Şurası çok net: Burjuva sanatçılarında, kendi gemilerini yüzdürebilecek, kendi sesleriyle konuşabilecek, kendi bağımsızlıkları ve kendi özgürlükleriyle iş yapabilecek yeteneğin gramı bile, santimi bile yok. Burjuva sanatçıları, devletin ve/ya sırtını devlete yaslayan burjuva kurumların sayesinde gemilerini yüzdürebiliyor, devlet ve/ya burjuvaların sesleriyle konuşabiliyor ve devlet ve/ya burjuvaların çizdiği sınırlar içerisinde bağımsız ve özgür olabiliyorlar.
Şurası çok net: Kendi gemisini kendisi yüzdüremeyen, kendi sesiyle konuşamayan, kendi bağımsızlığına ve kendi özgürlüğüne asla sahip çıkamayan burjuva sanatçıları, tabii ki, gemisinin dümenini elinde tutan, sesini sesine katan, bağımsızlığının ve özgürlüğünün sınırlarını çizen devlet ve/ya burjuvaların dümen suyunda gidiyor, onların sesiyle şakıyor, onların bağımsızlığı ve onların özgürlüğü için kulakları tırmalayan kakafonik sesler çıkarıyorlar.
Şurası çok net: Devlet ve/ya burjuvalar, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için, halk kitlelerini televizyon dizileriyle uyutmayı sürdürürken, kendi kitlesine de damıtılmış damak tadı sunarak, sömürü düzeneğini estetize ediyorlar.
Şurası çok net: Egemenler, egemenliklerini sonsuza dek sürdürebilme duygu ve düşüncesiyle, sanat eleştirmenlerine, sanat okullarına ve sanat profesyonellerine ihtiyaç duyuyorlar.
Şurası çok net: Âdeta bir sanat ordusu gibi teçhiz edilmiş sanat okullarını ve sanat profesyonellerini ikide bir vitrine taşıyarak, onları kutsamak görevi, doğal olarak, sanat eleştirmenlerine bahşedilmiştir.
Şurası çok net: Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için yayın yapan Hürriyet Gazetesi'nin papyon kravatla doğmuş olduğu izlenimi veren sanat eleştirmeni Doğan Hızlan, doğası yada görevi gereği, kapitalist işletmelerin sanat seviciliğini sürekli olarak gündeme getiriyor. Aşağıda okuyacağınız yazı, Doğan Hızlan'ın, yine gündem yaptığı bir sanat seviciliği yazısı. İster şimdi okuyun, ister sabaha bırakın...
Sosyalist Sanatçı Hilmi bulunmaz
***
Mahagonni (Mahagonny) kenti her zaman var olacaktır
İSTANBUL Opera Festivali sürüyor. İlgi görüyor ve İstanbul’da yaşayanlar, festivale sahip çıkıyor.
Her festivali (festival) için beni öncelikle ilgilendiren, orada yaşayanların festivallere yabancı kalmaması.
İKSV’nin klasik müzik festivali (İstanbul Müzik Festivali) de Caz Festivali de yoğun bir seyirci toplar bu sene de bunun tekrarını yaşadık ve yaşıyoruz.
Hiç kuşkusuz, bu festivallerin gerçekleşmesini sağlayan sponsorlara hepimiz teşekkür borçluyuz, onlar olmasa birçok etkinlikten yoksun kalırdık.
İstanbul Opera Festivali’ni yazmadan önce, bu yaz gittiğimiz festivallerin sponsorlarından söz etmeli.
İstanbul Müzik Festivali’nin sponsoru Borusan.
Onun dünyada da tanınan, beğenilen, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın klasik müzik severler sadık bir dinleyicisi oldular.
Caz Festivali’nin sponsoru Garanti Bankası.
İstanbul Bienali’nin sponsoru Koç Holding.
İstanbul Film Festivali’nin sponsoru Akbank.
Tiyatro Festivali’nin sponsoru Aygaz-Opet.
İstanbul Opera Festivali’nin sponsoru da Denizbank.
Size tam bir sponsorlar listesi sunmadım. Yaz festivallerinin ardındaki ekonomik gücü sağlayanlardan bir bölümünü sıraladım.
Bir şeyi hatırlatmakta fayda görüyorum, festivaller başladığından beri övünerek ve sevinerek anlattığımız festivallerin yaşamasını sağlayan kurumlar bunlar.
DEVLETİN, hükümetin yetkili kişilerinin sanata ilgi göstermelerini, konserlere gitmelerini çok isterim. Çünkü sanatçıya duyulan bu yakınlık, onları onurlandırır. Yalnızlıktan kurtarır.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile eşi Hayrünnisa Gül’ün, Libretto’sunu A. Turan Oflazoğlu’nun yazdığı Okan Demiriş’in bestelediği IV. Murat operasını seyretmeleri hoşuma gitti.
Rumelihisarı, çarşamba akşamı opera severlerle en üst basamağına kadar dolmuştu.
Metnini Bertolt Brecht’in yazdığı Kurt Weill’in bestelediği Mahagonny Kentinin Yükselişi ve Düşüşü’nü Gaertnerplatz Devlet Operası’ndan seyrettik.
Birinci sınıf bir temsildi.
Eskimeyen, etkisini kaybetmeyen bir eserin hangi özellikleri taşıdığını buradan çıkarmak mümkün.
Festival kitapçığındaki bir cümle, her şeyi özetliyor:
"Mahagonny’de en büyük suç, meteliksiz kalmaktır."
Çok sevdiğim bu gösteriyi birkaç kez Grammy Ödülü almış bir icradan izledim.
James Conlon’un şefliğinde Los Angeles Opera ve Korosu icra etmişti, sahneye de John Doyle koymuştu.
Aynı gece Yıldız Sarayı’nda da Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operası temsil ediliyordu.
Rengim Gökmen, Saraydan Kız Kaçırma beş kez oynandı ("Saraydan Kız Kaçırma beş kez oynandı"), derken çok mutluydu.
Yekta Kara’nın da festivaldeki başarısı için adını analım.
FESTİVAL programına bakın, gidebileceğiniz bir opera mutlaka bulacaksınız.
(Kaynak: Hürriyet)