27 Mayıs 2011 Cuma

LİNÇÇİ Yrd. Doç. Dr. Adnan Tönel ve LİNÇÇİ Yaşam Kaya gibi dangalakların yazı(?!) yazdığı sansürcü BİRGün gazetesi, sansürcülüğüne devam ediyor hâlâ!

Oyun'un notu: Aşağıda sunduğumuz sansür haberi, her ne kadar tiyatroyla ilgili olmasa da, bize de sansür uygulayan BİRGün Gazetesi'nin, sansürü ciddi bir yayın politikası hâline getirdiğini kanıtladığı için, bu haberi yayınlamayı, biz de uygun gördük.


***


BİRGün'ün, Yürüyüş İlânına Ambargosu ve BİRGün'ün Demokratlığı!


...................."Bizi eleştirirsiniz ha!"


BİRGün Gazetesi, geçen hafta, Yürüyüş Dergisi'nin ilânını almadı. Bundan böyle de almayacaklarını belirttiler. Gerekçeyse, dergimizde Oğuzhan Müftüoğlu’na yönelik eleştirilerin çıkmasıydı.

Çok severler demokratlık dersi vermeyi. Çok kanatlılık, çok seslilik, çoğulculuk, çok sevdikleri kavramlardır. Ama despotturlar. Olaylar, bu yanlarını çok kolay açığa çıkarıverir. Nitekim, "solun birliği" olma iddiasıyla kurdukları Özgürlük ve Dayanışma Partisi'ndeki (ÖDP) çoğulculuk da uzun ömürlü olmamış, tüm kanatlar birer birer budanmış ve sonra geriye kala kala, yine eski "Devrimci Yol"cular kalmıştı. Bu durum, bizim için sürpriz olmamıştır elbette. "Devrimci Yol" tasfiyeciliğini iyi bildiğimiz ve tanıdığımız için, kendilerinin dışındaki herkese kendilerini dayatacaklarını ve ona tâbi olmayanları tasfiye etmekten geri durmayacaklarını tahmin etmek zor değildi.

"Örgüt içi demokrasi", "sol içi demokrasi", ahkâm kesmeyi sevdikleri konuların başında gelir. Solu, bu noktada geri, ilkel, kaba, "Stalinci" bulurlar; ama işte bu demokratlar, Yürüyüş Dergisi, kendilerini eleştirdi diye, Yürüyüş Dergisi ilânını almayarak, "Bizi eleştiremezsiniz!" diye dayatmaktadırlar.

BİRGün Gazetesi'nde "farklı görüş ve eğilimde" yazarların bulunmasından övgüyle bahsederler, ki bizce sözünü ettikleri çeşitlilik, devrimciler, sosyalistler açısından pek de övülecek bir “zenginlik” değildir; ama sonuçta bu, kendi tercihleridir. Fakat, burada önemli olan, her türlü abuk sabukluğa sayfalarında yer veren bir "çeşitliliğe" sahip olan bu anlayış, devrimcilere dair birkaç satırlık eleştiriye bile tahammül edememektedir.

Pespaye görüşleri, hattâ sapkınlıkları yazıp çizen köşe yazarlarının, devrimcilikle ilgisiz burjuva köşe yazarlarına özenip, kendi ev yaşamlarını, çocuklarını, kızlarını anlatıp duran yazarlara; halkla ezilenlerle ilgisi tartışılır "sanatçı"lara sayfalarında yer bulan BİRGün, Yürüyüş ilânını almıyor.

Niye?

Çünkü, Yürüyüş, bu anlayışın politik önderini, teorisyenini eleştiriyor! İşte orada, BİRGün'ün tüm demokratlığı, çok çeşitliliği yerle bir oluyor, "Biz birbirimizi her konuda eleştirebiliriz." diye övünegeldikleri sahte demokratlık açığa çıkıyor. Bu "çeşitlilik" içinde, Yürüyüş’ün ilânında yer alacak iki üç satırlık eleştiriler, nasıl da ürkütüyor BİRGün yöneticilerini.

Yıllardır başkalarını "önderlik" kültürüne sahip olmakla eleştirip, hattâ bu kültürle alay eden, devrimci örgütleri "tarikat mürit" ilişkileri içinde tasvir eden, devrimci önderleri diktatörlükle suçlayan, kendilerinin ise her türlü "otorite"den, her türlü "önderlik" anlayışından uzak olduklarını savunagelenlerin bu tavrı nedir öyleyse?

"Oğuz abi"lerinin eleştirilmesi karşısında nasıl da aslan, kaplan kesiliyorlar. Nasıl da "önderlikçi" oluveriyorlar!

***

Sansürledikleri, ambargo uygulamaya başladıkları Yürüyüş ilânındaki ilgili yazının başlığında ne diyorduk:

.........."Oğuzhan Müftüoğlu'na cevap: Sizin için yol bitmiştir artık. Devrim sizin dışınızda yürümektedir."

Bizim bu iddiamıza karşılık pekala BİRGün Gazetesi'nin sayfalarında "Bizim için yol bitmemiştir. Biz de devrim yürüyüşünün şurasındayız." diye bir yazı yazabilirlerdi. Böyle bir yazı yazsalar, içini doldurmaları, ikna edici olmaları bizce zor gerçekten.

Ama teorik olarak böyle yapabilirlerdi. Mesela bu konuya ilişkin yapılan tartışmada, BİRGün yöneticileri, "Devrimci Yol"un elinde devrimci kanı olduğu iddiasına da karşı çıkmışlardır. Yapacağımız basittir; o unutulan, bilmezden gelinen tarihi yeniden hatırlatacağız.

(Ki, bu konudaki bir yazıyı, Yürüyüş’ün bu sayısında okuyacaksınız.)

BİRGün Gazetesi'nde CHP’yi savunan yazarlar olacak, ama devrimci düşünceleri dile getiren yazıların başlıkları, duyuruları bile olmayacak! Bu nasıl demokratlık?!

Bugün, BİRGün Gazetesi'ni çıkaran Müftüoğlu’nun önderlik ettiği grup, daha önce "Demokrat" diye bir dergi çıkarmıştı. "Demokrat" başlığının hemen yanında bir ünlem (!) vardı ve arkadaşlar o zaman "Ünlemli Demokrat" diye anılıyorlardı. O ünlemin ne kadar yerinde olduğu, şimdi daha iyi anlaşılıyor. Devrimcilikten, sosyalistlikten vazgeçtik, "Ünlemli Demokrat" olarak kendi içlerinde bile tutarlı davranamamaktadırlar.

***

"Sen bizi eleştirirsen, biz de senin ilânını basmayız." demek, günlük bir gazete için ne demektir? Günlük gazeteysen, herkesin gazetesi olma iddiasındaysan, ona uygun davranırsın. Yok, "Devrimci Yol'un gazetesiyiz" diyorsanız, onu dersiniz, o zaman başka türlü tartışırız...

BİRGün Gazetesi, kendileriyle "Halk Cephesi" arasındaki ilişkiyi, "Doğan Medya ile Düzen Partileri" arasındaki ilişkiyle karıştırıyor anlaşılan! BİRGün de, ilânları, duyuruları yayınlamak için “kullanılmaması gereken kavramlar”, "yapılmaması gereken eleştiriler" gibi listeler çıkarsın bari...

BİRGün'ün unuttuğu bir başka gerçek şudur: BİRGün, o ilanları "dayanışma" amacıyla yayınlamıyor, parasını alıyordu. Peki o zaman, BİRGün'e ilân verenler, bir de "Devrimci Yol'un Abileri"ni eleştirmeme garantisi mi verecekler?

***

BİRGün Gazetesi, bu yanlışından dönmelidir. Yürüyüş ilânına karşı takınılan tavır; yanlış, temelsiz ve tipik bir tahammülsüzlük tavrıdır.

YÜRÜYÜŞ

(Kaynak: sosyalistforum.net)