1 Mart 2011 Salı

64 sayfalık Yeni Tiyatro'nun Şubat 2011 tarihli 26. sayısında kendisine 12 sayfa ayrılan Murat Daltaban, boş konuşup, dişe dokunur bir şey söylemiyor!

Erbil Göktaş'ın Genel Yayın Yönetmenliği'ni yaptığı Yeni Tiyatro, tüm eleştirilerimize karşın, Türkiye'nin "en saygın ve en yaygın" tiyatro dergisi olma niteliğini hâlâ koruyor!

Yeni Tiyatro, "en saygın" tiyatro dergisi olmayı, LİNÇÇİ olmamasına borçlu.

Yeni Tiyatro, "en yaygın" tiyatro dergisi olmayı, LİNÇÇİ tiyatro dergilerine göre, çok daha fazla yerleşim birimine ve çok daha fazla okura ulaşmasına borçlu...

Ancak...

Sonuçta, "en saygın ve en yaygın" tiyatro dergisi olmasına karşın, Yeni Tiyatro da, 400 yıldır dünya tiyatro sahnelerini kirleten William Shakespeare'in şemsiyesi altında yayınlanmak zorunda. Tiyatro tanrısı, Shakespeare peygamberini başımıza musallat ettiği için, "en saygın ve en yaygın" tiyatro dergisi Yeni Tiyatro da, bu peygamberin izinden giden egemen tiyatro esnafına sayfalarını açmak durumunda kalıyor!

LİNÇ KAMPANYASI sürecinin asal ivme kazandırıcısı olarak gördüğümüz "Shakespeare çocukları", tiyatro sanatını o denli kirletiyorlar ki, onların her türlü ifadeleri karşısında hızla, hem de şimşek hızıyla kirlenen tiyatro sanatı, ister istemez, LİNÇÇİ olmayan Yeni Tiyatro'ya bile çamurlarıyla birlikte yansıyor...

Örnekse, hiçbir şey bilmeyen ve dolayısıyla hiçbir şey söyleme şansı bulunmayan, sadece ve sadece mırıldanan Murat Daltaban, Yeni Tiyatro Dergisi'nin tam 12 sayfasını işgâl etmiş durumda...

Murat Daltaban'ın ağzından dökülen incilerin bazılarını aşağıya aktarırken, bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle biz belirginleştirirken, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık! (HB)


***


Yani evet biz üniversite hocalarıyla da bölümlerle de direk (direkt) ilişki içerisinde olmadık belki ama ben hep üniversitelerden talep edilmesini bekledim çünkü üniversitenin talep etmesi gerekiyor aslında.

Çünkü oyun yazarında (yazarın da), yönetmenin de oyuncunun da ekibin de bir malı haline geliyor bir süre sonra.

Zaten (Zâten) İn-Yer- Face (IN-YER- FACE / in-yer-face / In-Yer-Face) denen şeyde (şey de) kendisini tanımlarken çok fazla o çerçevenin içerisinde olmayı sevmeyen bir tanımlamadır.