13 Şubat 2011 Pazar

Yaklaşık 400 yıl önce Mısır'dan göç etmiş bir aileden gelen sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz diyor ki: anayasayı askıya almak bize hiç yabancı değil!

Halkına güvenmeyen, halkına demokratik kurallarla yaklaşmayı aklının ucundan bile geçirmeyen ülkelerdeki yöneticilerin kafalarında, her zaman için, ordunun yönetime müdahale etme isteği vardır. Bunu en iyi bilen ülkelerden biri de biziz. Minik, küçük, ufak darbe girişimlerini saymazsak, 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi, 12 Mart 1971 Askerî Darbesi ve 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'yle ülkemizin doğal politik akışını değiştiren Türk Silahlı Kuvvetleri, şimdiye dek, halkın istencini değil, sermayedarların istencini tesis etmenin dışında hiçbir politika geliştirmedi.

Hemen yanı başımızdaki Sovyetler Birliği, her zaman için hukuka değer ve önem veren Lenin'in önderliğinde sosyalist üretim biçimini hayata geçirme gayretleri içerisindeyken, bizde, Kemalizm'in dayatması sonucu, devlet eliyle burjuva yetiştirme seansları düzenleniyordu. Lenin, bir asker olmamanın, bir hukukçu olmanın verdiği halkçı kimliğiyle emekçilerin iktidarını tesis ederken, bizde, bir asker olan Mustafa Kemal, yüksek sınıfların temsilcisi olmanın tatlı huzuruyla hareket ediyordu.

Koskoca Osmanlı İmparatorluğu topraklarından küçücük bir Türkiye Cumhuriyeti kuran "yöneticiler", diğer halklara ve emekçilere sırtını yaslayarak yol alsalar ve sosyalist emellerle hareket etmiş olsalardı, ikide bir askerî darbe yapma alışkanlığıyla rahatlayan kapitalistlerin şımarık istekleriyle karşı karşıya kalmayabilirdik.

Yazılmayı bekleyen şiirimin iki dizesiyle söylersem; "yüreğimin yarası / yüreğimin yarısı mısır"daki "halk ayaklanması", daha ilk adımını attığı günden beri ilgi odağımdaydı. Hâlâ ilgi odağımda. Zâten ne zaman ilgi odağımda olmadı ki? Ancak, işlerimin yoğunluğu ve tiyatro dünyasındaki çürümenin boyutu nedeniyle "yüreğimin yarası / yüreğimin yarısı mısır"la ilgim çok sağlıklı yürümedi. Zaman yoksulu olduğumdan, zaman zaman, sadece bir başlık ve başlığın hemen altına iliştirilmiş bir fotoğrafla yetindiğim anlar oldu. Örnekse "Ve Mübarek gitti halk zaferini kutluyor" yazısını içeren bir fotoğrafın esinlediği şu başlığa bakınız:

Hüsnü Mübarek'in gitmesi, umarız bizdeki faşist askeri cuntalara benzer bir iktidara neden olmayıp, Mısır halkı ve dünya halkları için "mübarek" olur!

Ben, facebook bataklığı içerisine tutsak olan bir yazar olmadığım, kendimi bir yazar olarak görebilecek denli yazarlık işleriyle uğraşan bir zaman bulamadığım ve hattâ neredeyse gün yirmi dört saat çalışan bir emekçi olduğum için, evrensel sorunların tümüne birden müdahale etme gücüne sahip değilim.

Peki, halkların kurtuluşu için gereği kadar soluk tüketemediğim bu zaman yoksulluğumdan hoşnut muyum? Hayır, asla ve kesinlikle hoşnut değilim. Her şeye karşın, gücüm oranında, dünya halklarının toplumsal mücadelelerine tanık olmak ve bu tanıklığımı okurlarıma sunmak gayretindeyim.

Aşağıda sunduğum üç, evet sadece üç tümce ve bir başlıktan oluşan haber, benim rahatımı kaçırdı. Sizlere de rahatsız ve facebook bataklığından uzak bir yaşam dilerim. (HB)



***


Oyun'un notu: Milliyet'ten alıp olduğu gibi yayınladığımız aşağıdaki haberin ilk sözcüğü "Mıısr" değil "Mısır" olarak okunmalıdır!


***


Mıısr'da ordu anasayasayı askıya aldı


Mısır'da yönetimi üstlenen Yüksek Askeri Konsey, parlamentoyu feshetti ve anayasayı askıya aldı.

Ordunun açıklamasında, yeni anayasa için bir komisyon kurulacağı belirtildi.

Açıklamada, geçiş döneminin 6 ay ya da cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yapılıncaya kadar olacağı kaydedildi.

(Kaynak: Milliyet)