10 Ocak 2011 Pazartesi

Antropolog Sibel Özbudun'dan gelen mektubu yayınlıyoruz!...

ZORUNLU BİR AÇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME


Sibel Özbudun
10 Ocak 2011


Daha önce yayınlanmış bir yazımdan "yararlanırken", hakkımda 'Abdullah Öcalan'dan 'Önder Apo(!)' diye bahsedecek kadar ileri demokrat bir kişilik olduğunu vurgulayalım' ibaresini kullandığı için sizlere gönderdiğim açıklamada "yalancı" ve "müfteri" ilan ettiğim Behiç Kılıç'tan bir mektup aldım. Noktasına, virgülüne -ve puntosuna- dokunmadan, aynen aşağıya kopyalıyorum:

"sibel özbudun

suçlulkarın telaşı içerisinde "saldırganşaitığın" açıklamana cevap vermeye bile değmez..
sizlerden gelen ucuz "faşist v.s" dangıllığına biz şerbetliyiz..

kaldı ki meşrebinize karşı biz kendimizi sizlerden gelen aşağılık tanımlara güler geçeriz de..
taraftarlarınıza mesaj vermek gayreti ile tereyağ gibi üste çıktığınız "Önder" mselesine gelelim..


Ey Hanımefendi..

muhteşem değerlendirmenizdeki satırlar aynen şöyle..


"SİBEL ÖZBUDUN

6.8.2009

“Deney, okulların en gelişmişidir,

o okulda aptallar bile bir şey öğrenir.”[1]

Hasan Cemal’in Kandil’de Murat Karayılan ile görüşmesi ve bu görüşme izlenimlerinin Milliyet gazetesinde bir yazı dizisi olarak yayınlanması, Cumhurbaşkanı’nın “Devlet kademelerinde mutabakat var; iyi şeyler olacak” telmihi, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Kürt açılımı, Genelkurmay Başkanı’nın “(bireysel) kültürel haklar”dan söz etmesinin… kim bilir kaçıncı kez, “Kürt Sorunu’nda çözüm” umutlarını canlandırdığı bir kesitten geçtik/geçiyoruz. Öyle anlaşılıyor ki umut ile ye’is arasındaki bu “ulusal salınım”ımız daha bir süre devam edecek. Bir ucunda Tamil Elam Kaplanları’nın kanlı bastırılışını ellerini ovuşturarak izleyenlerin, bir ucunda ise, “Şu Kürt meselesini hâlletsek de AB bizi alsa” diyenlerin bulunduğu bir salınım…

Yine de, bu salınım içerisinde 1980’lerden, 90’lı yılların başlarından bu güne ilginç gelişmeler yaşandı. Kürt tarafı, taleplerini oldukça minimalize etti. Örneğin. PKK önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı Savunması’ndan bu yana gerek PKK, gerekse yasal Kürt partileri, çözümü “üniter devlet” içerisinde gördüklerini sık sık ifadelendiriyorlar..."

devam devam

Bayan Özbudun..

"PKK önderi Apo" diye kutsadığın kişi eşkıyalığın önderidir..

Sana lafını bil diyeceğim ama sen almışsın ya mevlanı kim tutar seni hanım kızım devam et…"


Herkes için yeterince net sanırım, ama bu açıklamanın bir kopyasını Behiç Kılıç isimli şahsa da göndereceğim için, bir de ben vurgulayayım.

Behiç Kılıç, ilk yazısında benim “Önder Apo” dediğimi iddia ediyor; müdahalemin ardından da benim sözlerimden alıntıyla beni “tashih ediyor”: yazımda “PKK önderi Abdullah Öcalan” demişim…

Bir kişinin “Önder Apo” demesi ile “PKK önderi Abdullah Öcalan” demesi arasındaki farkı bu yazının diğer okurlarına anlatmayı, “ferasete hakaret” addederim. Behiç Kılıç’a anlatmayı ise “zûl”…

Yalnızca şunu vurgulamalı: Behiç Kılıç’ın varsayımıyla Abdullah Öcalan’ı “PKK önderi” kabul eden yalnızca “ben değil”im. T.C. Devleti ve hakkında idam kararı veren Ankara 2 no.lu DGM ile, kararı onaylayan Yargıtay 9. Dairesi de öyle görüyorlar: DGM idam kararını, malûmunuz, Öcalan’ın, “kurduğu silahlı örgütü PKK’yi, aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmağa matuf eylemleri” nedeniyle vermişti. Kararı onaylayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin gerekçesinde ise, A. Öcalan şöyle tanımlanıyordu: “ÖRGÜTÜ KURAN, BAŞKANLIĞINI YAPAN, SEVK VE İDARE EDEREK EMİR VE TALİMATLARI İLE EYLEMLER YAPTIRAN SANIĞIN…”

Yani Abdullah Öcalan’ın “PKK’nin önderi” olduğu, Ankara 2 no.lu DGM ve Yargıtay kararıyla tescillidir…

Behiç Kılıç isimli kişinin kullandığı “ucuz ‘faşist v.s’ dangıllığına” (bunun ne demek olduğunu anlayamadım) gelince, 1. açıklamayı okumuş aklî melekelerine hâkim herkesin görebileceği üzere, ben bu zata “faşist v.s.” demedim. Ama kişi en iyi yine kendini bilir…

Ben sadece Behiç Kılıç’ın “yalancı” ve “müfteri” olduğunu söylemiştim. İzninizle, bunlara bir şey daha eklemem gerektiğini düşünüyorum: Kendisini bir “demogog” (ucuzundan mı pahalısından mı olduğunu kendi takdirine bırakıyorum) ilan ediyorum.

Bu kadar… Konu, benim açımdan kapanmıştır. Bir daha Behiç Kılıç konusuyla sizleri rahatsız etmeyeceğim…