6 Aralık 2010 Pazartesi

Bulunmaz Tiyatro sanatçısı Oğuzcan Önver'in anı defteri / 14

Theope üzerine mütevazı düşünceler...


Oğuzcan Önver
17 Ağustos 2010


Bulunmaz Tiyatro'daki sanat çalışmalarına katıldığım daha ilk gün, Theope oyununun varlığını öğrenme ve bu oyunun yazarı Coşkun Büktel'le tanışma fırsatı bulmuştum. Bulunmaz Tiyatro'daki "oyunculuk ve yazarlık kursları"na hiç ara vermeden devam ederken, bu tiyatronun kurucusu ve yöneticisi Hilmi Bulunmaz'ın bizzat kendisinden, Theope oyununun ne kadar üst düzeyde bir yapıt olduğunu ve ne gibi haksız engellemelere maruz kaldığını sürekli olarak dinledim.

Coşkun Büktel, Theope'yi "Türk dilinde yazılmış en iyi oyun"; Hilmi Bulunmaz ise, "Oyun okunmaz yargısını kıran Theope, Türkiye dramatik yazarlığının Everest'idir." biçiminde tanımlıyordu. Coşkun Büktel’in "Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları" adlı kitabını okuduğumda, Türkiye tiyatrosu hakkında daha önceleri hiç bilmediğim önemli "şeyleri", bazı "tiyatrocuların", aslında sanat olsun diye tiyatro yapmadıklarını, tiyatroyu paraya giden tılsımlı bir araç olarak kullandıklarını öğrenirken, ayrıca, Theope'ye ve onun yazarı Coşkun Büktel'e yapılan haksızlıkları da öğrenmiş oluyordum. Coşkun Büktel'in deyimiyle; "Türk dilinde yazılmış en iyi oyun" olan Theope, artık beynimde çok farklı çağrışımlar, çok derin düşünceler, çok canlı imgeler uyandırıyordu ve bu oyunu, bir an önce okuyabilmek için, çok büyük bir istek duyuyordum. Düzeyli bir oyunla karşı karşıya olduğumu bildiğim için, bu okuma seansını asla karambole getiremezdim. Geçen ay, beş günlük İğneada tatilimin ilk günü, Theope'yi okumaya başladım ve okumaya başlar başlamaz, hemen o gün kitabı bitiriverdim. Oyunun içeriğinden bahsetmeden önce, oyunun başına gelenlerden bahsetmek istiyorum.

Prof. Dr. Özdemir Nutku, Devlet Tiyatroları'nın otuz kişilik resmi koordinasyon toplantısında "Fransızca'da 16. Yüzyıl'da yazılmış Theope diye bir oyun var." diyor; yani, Theope'nin aslında özgün bir metin olmadığını ima ediyor. Prof. Dr. Özdemir Nutku, Coşkun Büktel’in bu sözler sonrası, kendisinden bu sözlerini kanıtlayan belgeler göstermesini isteyen yazısına da şöyle cevap veriyor:

"Sayın Coşkun Büktel,

Benim hiçbir iddiam olmadı. Size olayı nakleden Şahin Ergüney eksik nakletmiş. Bazan eski belgeleri karıştırırken 17.yy.da yaşamış ikinci sınıf bir yazarın 'Theope' adlı bir oyunu olduğunu söyledim. Üstelik hiçbir imada bulunmadan Metni görmedim, yalnızca adına eski bir belgede rastladım. Metni görseydim bile, Fransızca bilmediğim için oyunu okuma olanağı bulamayacaktım. Benim bile varlığından haberi olmadığım başka bir Theope'yi sizin de okumamış olduğunuza emin olduğumu belirttim. Bunu yalnızca bilgi olarak verdiğimi, sizin Theope'nizin özgün bir yapıt olduğundan kuşku duymadığımı da ekledim."(1)

Buraya kadar "her şey anlaşılır" düzeyde; olayları nakleden Devlet Tiyatroları sanatçısı Şahin Ergüney, "konuşulanları yanlış anlamış veya yanlış hatırlıyor" olabilir.

Bu mantığa göre, Prof. Dr. Özdemir Nutku söylediklerinde haklı olabilir. Ama ortaya çıkan bir videoda, tüm gerçekler apaçık ortaya çıkıyor. Bahsi geçen konuşmaların kayda alındığı bir video var ve internet üzerinde kimin haklı olduğunu görmek isteyenler, bu videoyu izleyebilir. Videoda çok kesin bir şekilde görülüyor ki, Prof. Dr. Özdemir Nutku "Fransızca'da 16. Yüzyıl'da yazılmış Theope diye bir oyun var." diyor. Benim aklıma hemen; "İlk yalanı söyledikten sonra bir daha hiç konuşmamalı insan."(2) cümlesi geliyor. Keşke, Türkiye tiyatrosunda çok önemli bir yer tutan ve tiyatro dünyasının en ünlü profesörü olan Özdemir Nutku, ilk yalanından sonra bir daha hiç konuşmasaydı bu konu üzerine...

Bulunmaz Tiyatro'ya gelmeden önce Prof. Dr. Özdemir Nutku’nun adını hiç duymamıştım ve benim için bu isim "afili bir etiket"ten başka hiçbir şey ifade etmiyordu. Ama…

Tüm bu olanları öğrendikten ve gerçekleri su yüzüne çıkaran videoyu(3) izledikten sonra, benim için, zâten hiçbir şey ifade etmeyen "Prof. Dr. Özdemir Nutku" ismi, iyice değersizleşip silinmeye başladı. Bu olanları, Bulunmaz Tiyatro'daki bir konuşmamızda, Hilmi Bulunmaz'a şöyle formüle ederek sormuştum; "Hilmi usta, Özdemir Nutku şimdi nerede yaşıyor ve ne yapıyor?" Hilmi Bulunmaz; "Sanırım, yazlığında tatil yapıyor!" demişti. O an aklıma hemen, Marmaris'te tatil yapan Kenan Evren gelmişti ve "Kenan Evren gibi mi?" demiştim. Ve Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun üzerinde; "Türkiye tiyatrosunun Kenan Evren'i" etiketi daha afili durmuştu!

Coşkun Büktel ile Özdemir Nutku arasındaki bu olayda tarafsız kalmak Nutku’nun tarafını tutmak demektir. Çünkü ortada bir suç varsa bu suça tepki göstermeyen herkes suçlu sayılır. Ben tarafsızım demek "Ben ortada herhangi bir iftira göremiyorum" demektir.

Ben, şu andaki birikimime göre, Theope için, "Türk dilinde yazılmış en iyi oyun" diyemem. Çünkü ben, şimdiye kadar, Türkçe olarak yazılmış çok az tiyatro oyunu okudum. Böyle bir söz söyleyebilmem için, Türkçe olarak yazılmış daha fazla oyun okuyup, Türkiye dramatik yazarlığının dağarcığının büyük bir kısmını öğrenmem gerekir. Ama şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim; Theope, okuduğum tüm oyunlar arasında beni en çok heyecanlandıran, en çok beğenimi kazanan ve bende "tekrar okuma hissi" uyandıran tek oyundur. Theope, bir tiyatro oyunundan fazla olarak, bir tiyatro oyununun yanı sıra, sürekli olarak ezberlemek isteyeceğim önemli bir şiir; defalarca izlemekten asla bıkmayacağım sarsıcı bir film; bütün insanlığın ayak izlerini taşıyan klasikleşmiş bir romandır. Theope'yi sahnede izleyememek, Türkiye halkı için büyük bir kayıp, Türkiye tiyatrosu içinse büyük bir ayıptır.

Biraz da Theope’nin sahnelenme sürecinden bahsetmek gerekirse; 1988 yılında yazımı biten ve sahnelenmesinin üç buçuk saatlik bir zaman tutacağı planlanan oyun, Devlet Tiyatroları ve İstanbul Şehir Tiyatroları'nda repertuara alındı. İstanbul Şehir Tiyatroları'nın Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde"yazarın tüm uyarılarına karşın bir buçuk saat kısaltılarak ve biçimsel deformasyonlarla tanınmaz kılınarak" oynandı. Coşkun Büktel, oyunun prömiyerinden çok önce oyunu protesto etti. Oyun broşürüne yazı yazmayı reddetti ve oyunu hiç izlemedi…

Theope oyununun temelinde büyük bir aşk hikâyesi var. Helkeltraş Meneoikeus'un, Theope'ye olan büyük aşkı, oyunun atardamarı olarak varlığını gösteriyor. Bu atardamarı besleyen birçok kılcal damar var; devlet, demokrasi, savaş, din, vicdan-i red vesaire...

Oyun, ilk bakışta, her ne kadar mitolojik bir dünyada geçiyormuş gibi görünse de, dikkatli bir gözle incelendiğinde, olayların ve karakterlerin, aslında sembolize edilmiş şekilde Türkiye’de geçtiğini, Türkiye'yi anlattığını anlayabiliyoruz.

Oyunun karakterlerinden biri olan Thebai’nin başkomutanı Kreon ismindeki, harflerle Kenan Evren ismindeki harfler benzerlik taşıyor. Bu iki isim arasındaki benzerlik sadece harf benzerliği olarak kalmıyor Kreon’un şu repliğiyle "Demokrasi benim umrumda değil."(4) aynı zamanda fikir bazında da bir benzerlik ortaya koyuluyor. Oyunun yazılmaya başlandığı tarih olan 1981 yılında aynı zamanda bir darbenin yapılmış olması ve bu olayın yazar üzerinde bırakmış olabileceği izler, izlenimler Kenan Evren’in Kreon karakterinde sembolize edilmiş olabileceği savımı destekliyor.

Himera'nın, Kahin Teiresias'ın kehanetini açıklandığı sıradaki olayları, Theope'ye anlattığı bölümler, sinematografik değerler taşıyor. Sanki bir film izliyormuşuz gibi farklı oyuncular ışıklarla aydınlatılan sahnede belirip kayboluyor.

Theope ile Menoikeus'un birlikte, birbirlerinden bağımsız repliklerle konuştukları bölüm, okuyucular üzerinde çok etkili oluyor. İkisinin de, birbirinin farkında olmadan ve birbirlerini hiç duymadan, kendi kendilerine konuşmaları, kendim de oyun yazdığım için, bana çok farklı bir oyun yazarlığı deneyimi kazandırdı. Theope oyununun tamamını bir solukta okurken, özellikle bu bölümü, âdeta soluk almadan okudum. İnsanı heyecanlandıran ve insana sonsuzluk duygusu veren bir "ruh" var bu repliklerin içerisinde.

Oyunun finalindeki sürprizler, olayların bir açıklık kazanmasını sağlıyor; oyun boyunca kafamızda oluşan tüm soru işaretlerini kaldırıyor ve tüm sorulara verilmiş doyurucu yanıtlar sayesinde, büyük bir haz duygusu geliştirmemize neden oluyor.

Theope, bir kez okumakla kitaplığa tutsak edilecek bir kitap değil; mutlaka ikinci, üçüncü... kez okunması ve üzerinde sık sık düşünülmesi gereken önemli bir oyun. Theope'yi, ikinci, üçüncü... kez okuduğunuzda, olayların kurgusunu, karakterler arasındaki dramatik bağlantıları daha iyi anlayabilir ve ilk okuyuşunuzda fark etmekte zorlandığınız ayrıntıları görebilir, repliklerden yepyeni zevkler alabilirsiniz.

Kaynakça
1 - www.coskunbuktel.com/buktelgerizekarehberi.htm
2 - Oğuz Atay, Tutunamayanlar
3 - www.vimeo.com/1325643
4 - Coşkun Büktel, Theope, sf. 52, Çitlembik Yayınları


***


Ayrıca bakınız:

Bulunmaz, "Ve Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun üzerinde; 'Türkiye tiyatrosunun Kenan Evren'i' etiketi daha afili durmuştu"diyebilen Oğuzcan'ı destekliyor!