Bulunmaz Tiyatro sanatçıları Oğuzcan Önver, Uğur Özkan, Sabri Can Locva
***
Bulunmaz Tiyatro'da kendini bulmak!
Sabri Can Locva
26 Kasım 2010
Hayatınız her an değişebilir; bu değişikliğin nereden geldiği, hangi şekilde ve hangi yöne doğru olduğu pek önemli değildir. Güneşin kenti yaktığı bir sabah kalkıp henüz düşlerinizin tazeliğinde asılı duran berraklıkla içinde bulunduğunuz topluma baktığınızda; kara kalabalığın bunalma aşamasına geldiğini, kendi dünyasına tutsak olduğunu, kıstırılmışlık ve susturulmuşluk parantezine sığdırılmaya çalışıldığı bir zaman diliminde, her gün, her şeyi, hep aynı yerde, duygudan yoksun bir biçimde yaparak, bir an önce zamanın dolup bitmesini beklediğini görmeniz, sizi şaşırtabilmeli.
Kara kalabalık, neden büyük değişikliklerin özlemini duymaz ki?... Bu kalıcı rahatsızlık veren soruyu, bozuk bir plağın sinir katsayımı arttırıcı ritmiyle yineledikçe; bu soru, kafamın içerisinde vızıldayan bir sinek gibi gezinip döndükçe, çıldırma, delirme ve dengemi yitirme duygularına doğru hızla savruluyorum!
Hayat treninin son vagonunu ıskalayan bir yolcu ruhuyla hareket eden kara kalabalık, ilkel duygularına egemen olup, bu duygularını gelişkin hâle getireceğine, duygusuzluğun denizinde amaçsız bir biçimde kulaç atmayı yeğliyor. Ödünç alınmış, ilkel ve üzerinde hiçbir düşünce geliştirilmemiş duyguları, kendisine mal etmeye çalıştıkça, toplumsal patinaj yapan kara kalabalık, tren yolunda yürüyen dalgın bir âşığın hızla üzerine gelen treni duyumsayamaması gibi bir ruh durumuyla hareket ediyor.
Oysa, kara kalabalığın kara düşlerine asla tutsak olmayan herhangi bir insan, ödünç duygular toplama yanlışlığına sapacağına, kendisinin deneyimleyebileceği ham duygularla uğraşma yoluna girip, çok daha doğru, çok daha sağlıklı bir insanlık adımı atar. Buna eminim... Adımın Sabri Can, soyadımın Locva olduğu kadar eminim...
Çünkü, her değişik deneyim, beraberinde yepyeni yaşam duyguları kazanmamıza neden olabilecek sağlam ve granitten mamul düş kütleleri getirir!
Çünkü, deneyimlerden "arındırılmış" bir hayat, annesiz ve kanatsız bir yavru kuşa benzer. Anne sevgisinden ve gökyüzüne iltica edebilecek kanattan yoksun bir yavru kuş, hiçbir zaman büyüyemez, asla düş göremez!
***
Yaklaşık olarak bir buçuk yıl önce, (Çemberlitaş Anadolu Lisesi'den sınıf arkadaşım) Oğuzcan Önver, kendisiyle sohbet ettiğimiz bir sırada, bana, sanattan, tiyatrodan bahsetmeye başladı. Söz dönüp dolaştı ve Bulunmaz Tiyatro'nun "parasız işleri"ne geldi. Her cumartesi günü, Bulunmaz Tiyatro'da süren "ücretsiz oyunculuk ve yazarlık çalışması" gündeme gelince, ben, istenç dışı bir biçimde; "Ben, Bulunmaz Tiyatro'daki çalışmalara ne zaman katılabilirim?" diye sormuşum. Oğuzcan'ın; "Hemen bu cumartesi!" demesi sonucu, kendisine soru sorduğumu duyumsamış oldum!
Ve ben, bir buçuk yıldır, her cumartesi günü, düşlerimi zenginleştiren Bulunmaz Tiyatro'ya gidiyorum...
Peki, Bulunmaz Tiyatro, bana ne verdi, düşlerimi nasıl zenginleştirdi ve benim burada yaptığım çalışmalar neye yaradı?
Her şeyden önce, düşünebilme, konuşabilme, anlatabilme, yazabilme, sanat hakkında kafa yorabilme yeteneklerimin var olduğunu algılamama, hayatın derinliğini duyumsamama, duyu ve duygu dünyasından yola çıkarak, hayatı deneyimleyebilme, bu deneyimlemenin estetik düzeyde değer kazanması sonucu kuramsal konulara kafa yorabilme eylemliliğime yaradı...
Bu, az bir şey mi?
Hayır, asla az bir şey değil!
Hilmi Bulunmaz'ın; "Benim tiyatrom, benim resmim, benim kitabım, benim şiirim, benim... benim... benim..." diye sayıklayan düşkün ve zavallı düzen aydını olmadığına tanık olmak bile, benim özgecil düşler görmeme neden oluyor.
Sağ elindeki beş parmağıyla, sol elindeki beş parmağını birleştirerek, kafa karışıklığı oluşturup, sadece kendisini düşünen düşkün ve zavallı düzen aydınlarına asla benzemeyen Hilmi Bulunmaz'ın, elini çenesine koyup, "Bu akşam eve nasıl ekmek götüreceğim?" diyen insanlara benzeyen portresi, bana, bize, benim gibi, bizim gibi emekçi insanlara, müthiş bir güven duygusu ve olağanüstü bir mücadele azmi aşılıyor!
Canları öyle istedi diye, amirleri öyle dedi diye, cepleri öyle gerektirdi diye, tiyatro kursu verme kisvesi altında, insanları canlarından bezdiren, insanların emir altında yaşaması gerektiği düşüncesini geliştiren, "İnsanların ceplerindeki son kuruşları da nasıl alırım?"ın hesabını yapan düşkün ve zavallı düzen aydınlarına hiç benzemeyen ve kendisini "sosyalist" olarak niteleyen Hilmi Bulunmaz'la birlikte yürüdüğüm, onunla aynı mekânı paylaştığım ve onun kılavuzluğunda sanat yaptığım için, ne kadar mutlu olduğumu sözcüklerle anlatamam...
***
Ayrıca bakınız:
Bulunmaz Tiyatro sanatçılarından Sabri Can Locva, bütün minarelerinin kılıfı hazırlanmış "New York'ta Beş Minare"nin, film bile olamadığını anlatıyor!
www.sabricanlocva.blogspot.com