27 Ekim 2010 Çarşamba

Peki, öldürdüğünüz siviller, dilediğiniz özürü duyabilecekler mi?

(Kaynak: Milliyet)


Ben, PKK (Partîya Karkerên Kurdîstan / Kürdistan İşçi Partisi) ideolojisini, ilk kez olarak, 12 Eylül Faşizmi öncesi, 1978 yılında duydum. "Ulusların kendi kaderini tayin hakkı" konusunda bilgim olduğundan, bu ideolojiye karşı bir sempati beslememekle birlikte, antipati de beslemeyi düşünmedim.

İşçi, yıldız, orak-çekiç... gibi sosyalist argümanları kullandığı için, zaman zaman kendime yakın hissetmiş olsam da, sınıfsal bilinci değil, ulusal bilinci ön plana alan bir siyasal tavırla hareket eden PKK, sosyalizmin oluşmasına değil, kapitalizmin oluşmasına katkıda bulunduğundan ve özellikle sivillere yönelik olarak uyguladığı öldürme olayları nedeniyle, bu hareketin yakınında bulunmam, asla söz konusu olamazdı.

Şimdiye dek, PKK'nin sivillere yönelik uyguladığı öldürme olaylarına, partinin yetkili ağızlarından herhangi bir açıklama getirilmediği için, örnekse, şimdiye dek, hiçbir zaman ve tam netlikte "Mavi Çarşı, Çetinkaya Mağazası" gibi yerlerdeki sivilleri öldürmelerle ilgili olarak doyurucu bilgi verilmediği, bu konuda özür dileme çabası içerisine girilmediği için, PKK'ye karşı tavrımı netleştiremiyordum.

Ancak...

Yukarıdaki başlığı yinelemekte yarar görüyorum:

"Peki, öldürdüğünüz siviller, dilediğiniz özürü duyabilecekler mi?"

Ben, sosyalist de olsam, bir sanatçı olduğum ve "en büyük sanat, yaşama sanatı"na hizmet ettiğim için, ölme/öldürme, şehit olma/şehit etme olaylarına karşı bir insanım. "İktidar namlunun ucundadır"ı gören gözler, bedenime çok yakın dursa da, özellikle sivillerin ölmesine, sivillerin öldürülmesine sonuna kadar, bir kez daha yineliyorum; "sonuna kadar" karşıyım.

Bence, sivilleri öldüren hiçbir siyasal yapı, insanlığa, asla ve asla, hiçbir gelecek sunamaz. Sivilleri öldüren bir asker, nasıl ki, benim için, hiçbir zaman "haklı" olamazsa, sivilleri öldüren bir gerilla da, hiçbir zaman "haklı" olamaz.

Savaşan taraflar; ister asker, isterse gerilla diye nitelenmiş olsunlar yada bir başka adlarla, bir başka sıfatlarla hareket etmiş olurlarsa olsunlar, sivilleri öldürme hakkına asla sahip değillerdir. Eğer sivilleri öldürmüşlerse, onlar, gerçek anlamda ve gerçekler için savaşıyor olamazlar. Sivilleri öldüren savaşçılar, hiçbir zaman için "vatansever asker" yada "özgürlük savaşçısı" olamazlar. Sivilleri öldürenler, ancak, çapulcu olarak adlandırılır, barbar olarak sıfatlandırılırlar.

Sivilleri öldürenler, bu yanlışları için özür dilemeye başlamışlarsa, bu da, hüzünlü de olsa, sevindirici bir durumdur.

Ben, İstanbul Savaş Karşıtları Derneği Kurucu Üyesi ve Genel Sekreteri olmadan önce de, olduktan sonra da, derneğimiz Askerî Mahkeme kararıyla kapatılmış ve biz, hiç de hak etmediğimiz bir biçimde yargılanmış olsak da ve şimdi hâlâ, sivillerin öldürülmesine kesinlikle karşıyım.

Ben, bir sanatçı olarak, hangi nedenle olursa olsun, insanın insanı öldürmesine sonuna kadar karşıyım!

Başta tiyatro sanatçıları olmak üzere, bütün sanatçılar, insanların insanları öldürmesine bahane hazırlayan her türden araç-gereç konusunda, son derecede dikkatli davranmalılar. Türk ve Kürt sözcüklerinin, her ikisinde de, yerleşim yerleri değişik de olsa, aynı dört harf bulunması (alfabetik sırayla; k, r, t, ü), halklar arasındaki kardeşliğin gelişmesine hizmet etmeli; ulusal bayrakların, insan kanıyla sulanan sınırlar çizmesi, artık çağın gerisinde kalması için, çok büyük bir mücadele başlatılmalı. Sadece bir tarafa seslenerek; "Silahları bırak!" demek yerine, silahların bırakılması için, her iki tarafa da aynı şeyi söylemeli; "Silahları bırakın, silahlara veda edin, silah tüccarlarını zengin etmekten vazgeçin!" diye haykırmalıyız...

Sürecek... (HB)


***


(...)

Birçok yerde PKK kaynaklı patlamalar oluyor. PKK ‘şehirlerde eylemlere geçeriz, cehenneme çeviririz’ gibi söylemlerde bulunuyor. Sokakta dolaşan, halktan insanların yaşayacağı zararları ve doğuracağı nefreti göremiyor musunuz?

O konuda yaşananların bir kısmı bizim dışımızdadır. Hakkâri Geçitli’deki gibi. Şunu söyleyeyim, son yıllarda gelişen bazı durumlardan ötürü, bu konuda kendimizi daha fazla anlayış, ilke boyutuyla güçlerimizi örgütlemiş durumdayız. Metropolde de eylem olsa, nerede olsa, tek bir sivilin zarar görmemesi bizim temel ilkemiz olacak. Geçmiş dönemde de oldu, ama artık olmayacak.

'Evet hata yaptık'

Çok acı olaylar var. Mavi Çarşı, Çetinkaya ve benzeri olaylarda çok sayıda masum sivil yaşamını kaybetti…

Evet bizden kaynaklı hatalar oldu. Yeri gelse, zamanı gelse kendimizden kaynaklı bu hatalar için özür de dileriz, telafi etme yoluna da gideriz. Ama unutmamak gerekir ki, bize ait olmayan eylemleri de devlet bizim üzerimize yıkmaya çalıştı. Buna rağmen biz, bizden kaynaklı eylemlerde hiçbir sivilin zarar görmemesi için tüm güçlerimizi, eğitimden geçirmede, anlayış kazandırmada daha emin ve güvenli biçimde konuşabilirim. Asla olmayacak. Benim topluma yönelik mesajlarım da bu yöndedir.

(Kaynak: Radikal)