6 Ekim 2010 Çarşamba

İBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu beni müthiş yanıltıyor!

"Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’nin, İ.B.B. Şehir Tiyatroları’nın organizasyon ortaklığıyla gerçekleştireceği 8. Tiyatro Ödülleri 11 Ekim Pazartesi akşamı 20.20 Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahiplerini bulacak." (Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)
.7 Ekim 2010 günü, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin kuyruğu www.tiyatrodergisi.com.tr sitesi, âdeta bir "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları gelincik tarlası" görünümündeydi. Bu derginin ve kuyruğu www.tiyatrodergisi.com.tr sitesinin başındaki "Mustafa Kemal", "ortağı" Ayşenil Şamlıoğlu'ndan gördüğü kıyak (reklâm, avanta, sadaka, salon olanağı) karşılığında, bu hanımefendinin sanki "Halkla İlişkiler Müdürü" gibi çalışıyor!
.
.
Yorgunluk ve yoğunluk nedeniyle, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin yaptığı "etkinlikleri", yeteri kadar yakından izleyemiyoruz.

Türkiye tiyatro evrenini, yirmi yıldır kirleten LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, ne yazık ki, bizim dışımızdaki tiyatrocular tarafından da pek doğru dürüst izlenmiyor. Biz, bu kanıyla hareket ettiğimiz için, bu derginin, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay, bu bakanlığa bağlı olarak çalışmalarını yürüten Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bu belediyeye bağlı olarak çalışmalarını yürüten Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu tarafından da izlendiğini sanmadığımız bu LİNÇÇİ dergi, Türkiye tiyatro esnafının "Oblomov"luğundan yararlanarak, hangi yükseklikten ayağı kayarsa kaysın, mutlaka dört ayak üzerine düşüyor; hangi ortamda itilip kakılırsa kakılsın, mutlaka hacıyatmaz gibi belini doğrultuyor.
.
Bu, dört ayak üzerine düşme canbazlığı ve bu, hacıyatmaz gibi belini doğrultma uyanıklığının bir tek nedeni var:
.
Bu derginin başındaki "Mustafa Kemal", kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için ne gerektiğini çok iyi biliyor. "Mustafa Kemal", kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için, irili ufaklı yanılsama aygıtlarına gereksinme duyulduğunu çok iyi tahlil edip, bu aygıtlardan biri olarak gördüğü dergisi ve sitesini midesinin buyrukladığı doğrultuda kullanabilen uyanık bir Makyavelist, fırsatları gölgesinden bile tanıyabilecek kadar burnu koku alan iyi bir oportünist, tiyatroların "etinden, sütünden, yününden, ününden" son damlasına kadar yararlanabilen "hinoğlucin" bir pragmatist, ve saire...
.
Peki, biz, neden "Mustafa Kemal" ve "kalem arkadaşları" ile savaşım halindeyiz?
.
Bu savaşım hâlinden "yengi" ile çıkarsak, "Lemi Bilgin'in Devlet Tiyatroları" ve "Ayşenil Şamlıoğlu'nun Şehir Tiyatroları"ndan bir reklâm (avanta, sadaka, salon olanağı) filan mı bekliyoruz?
.
Hayır, asla!...
.
Biz, kasaba minnet edeceğine, orta parmağını kesip yiyebilecek kadar kendine güvenen insanlarız.
.
Biz, "Lemi Bilgin'in Devlet Tiyatroları" ve "Ayşenil Şamlıoğlu'nun Şehir Tiyatroları"nı babamızın çiftliği olarak görmediğimiz, bu kurumların, halkın ve tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslendiğini bildiğimiz için, bu kurumların çanaklarından beslenmeyi asla düşünmüyoruz!
.
Eeee... Öyleyse!...
.
Biz, sadece, sosyalist olduğumuz için ve bu dünya görüşünün zorunlu sonucu olarak kendimizi, halkımızı, tüyü bitmemiş yetimi savunmamız gerektiğini bildiğimizden, "bu ahval ve şerait içinde dahi" savaşımımızı sürdürüyoruz! (HB)