Bulunmaz Tiyatro sanatçılarından Kâzım Şimşek, Aziz Nesin'in yazdığı ve Hilmi Bulunmaz tarafından yönetilen Sen Gara Değilsin oyununda Pren rolünde. (Soldan sağa: Kâzım Şimşek, Hüseyin Dinç, Eser Bozan)
***
Şurası çok net; Dünya, güney/kuzey ve doğu/batı olarak nasıl ikiye bölünmüşse, aynı zamanda ve buna bağlı ve bağımlı olarak; sömürülen/sömüren ve proletarya/burjuvazi kavramlarıyla ikiye bölünmüştür!
Şurası çok net; Türkiye tiyatrosu, sağlam/çürük, halkın çıkarları için sanat yapan/devletin çıkarları için sanat yapan olarak nasıl ikiye bölünmüşse, aynı zamanda ve buna bağlı ve bağımlı olarak; kendisinden, halktan ve tüyü bitmemiş yetimden başka hiçbir güce güvenmeyen tiyatro sanatçısı ve Kültür Bakanlığı çanağı yalayıp Efes Pilsen tezgâhtarlığı yapan "memur" kavramlarıyla ikiye bölünmüştür!
Şurası çok net; Türkiye tiyatrosunun hızla, hem de şimşek hızıyla çürüyen yanıyla, her geçen gün müthiş bir ivmeyle özgüvenini tazeleyen yanı, sürekli olarak çatışma, çelişme içerisinde. Diyalektik materyalist bilimselliğin dayattığı bu karşıtlık, özellikle LİNÇ KAMPANYASI sürecinde, kendisini çok açık bir biçimde gösterdi...
Şurası çok net; Koskoca ve iyice çürümüş, içerisi küf tutmuş Türkiye tiyatrosundaki 1100(?) kişilik alçaklar ordusuyla iki kişi ve bu iki kişiye omuz veren birkaç kişi karşı karşıya geldi. 1100(?) kişilik alçaklar ordusu "galip geleceklerine" o kadar emindiler ki, iyice zıvanadan çıkıp, Coşkun Büktel'le Hilmi Bulunmaz'ın üzerine "yürüdüler"!
Şurası çok net; Coşkun Büktel'le Hilmi Bulunmaz, o denli haklı ve o denli dürüstü ki, bu 1100(?) kişilik alçaklar ordusu, çil yavrusu gibi dağıldılar. İki kişi, evet, sadece iki kişi, 1100(?) kişilik alçaklar ordusunu darmadağın etti!
Şurası çok net; Bulunmaz Tiyatro'da "sanat eğitimi" alan kişiler, çok kişilikli insanlar. Kâzım Şimşek de, bu kişilikli insanların içerisinde ve o da, 1100(?) kişilik alçaklar ordusuna karşı savaşım verebilecek entelektüel bilince, bilimsel donanıma sahip!
Şurası çok net; LİNÇ KAMPANYASI içerisinde mostralık olarak en çok üne sahip olanlardan biri de LİNÇÇİ ve küfürbaz Yücel Erten! LİNÇÇİ ve küfürbaz Yücel Erten'in Türkiye tiyatrosunu kirleten küfürlerini, Coşkun Büktel, çok "güzel" bir biçimde ve tek tek deşifre etti:
"Dalyarak, dörtveren, ortada sandık sike sike usandık, Çüktel..."
Şurası çok net; Bu hot-zotçu, bu üfürükçü, bu sansürcü zat-ı muhterem LİNÇÇİ ve küfürbaz Yücel Erten, şimdi bir de, Bulunmaz Tiyatro sanatçılarından Kâzım Şimşek'in şimşeklerini üzerine çekti. Ağzı "facebook bataklığı" kokan LİNÇÇİ ve küfürbaz Yücel Erten'le ilgili olarak, Kâzım Şimşek'in kaleme aldığı bu müthiş yazıyı, lütfen, ağır ağır, sindire sindire ve keyfini çıkara çıkara okuyunuz!... (HB)
***
Yücel Erten’in ve öğrencilerinin facebook ağzı kokuyor…
Kâzım Şimşek
5 Eylül 2010
Coşkun Büktel‘in Internet sitesi www.coskunbuktel.com sayfasında; Devlet Tiyatroları eski Genel Müdürü Yücel Erten ile Theope yazarı Coşkun Büktel arasındaki “facebook yazışmaları”nı okudum.4 Eylül 2010 Cumartesi günü, Yücel Erten’in “facebook sayfası”na, ben de yorumlarımı yazdım.
Tanımayanlar için Yücel Erten’i tanıtalım:
Yücel Erten, bir dönem Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yapmış, birçok oyun yönetmiş, Türkiye’nin en ünlü tiyatro yönetmenlerinden biridir!
Yücel Erten ve etrafındakiler facebook’da Yücel Erten’in sayfasına yorumlar yazarken, Coşkun Büktel de bir yorum yazdı. Yücel Erten ve etrafındakiler Coşkun Büktel’e ağır hakaretlerde bulundu. Bu hakaretlerin neler olduğunu aşağıda bulacaksınız. Ben de, Yücel Erten’den Coşkun Büktel’den özür dilemesini istedim. O da bana, çeşitli hakaretlerde bulundu. Yücel Erten ve öğrencileriyle yazışırken; Yücel Erten, şimşek hızıyla benim yorumlarımı ve kendisinin bana ve Coşkun Büktel’e hakaretlerde bulunduğu yorumları imha edip, beni de engelledi. Yücel Erten bizim küfürsüz yorumlarımızı, kendisinin küfürlü “yorumları”nı silerek, kendisinin ağzı bozuk, küfürbaz bir insan olmadığını mı göstermek istedi. Ancak, Yücel Erten, şunun farkında değil; ben, “küfürlü/küfürsüz” yorumların hepsini kaydettim.
Yücel Erten kadar ağzı bozuk birisi herhalde dünyada zor bulunur. Tabii Burak Caney’i asla unutmamak gerekir. Acaba bu adam içkiyi mi fazla kaçırdı? diye düşünmeden edemedim. Bu adam acaba kendisini ne sanıyor? Öğrencileri Yeni Camii imamının karşısında saf tutar gibi Yücel Erten’in karşısında el pençe duruyor, o da kendisini bir şey zannediyor herhalde. Öğrencileri, hocalarının bu ağır hakaretlerine hiçbir karşılık vermediği gibi olayı geçiştirmeye çalıştılar. Örneğin Mehmet Avdan‘ın yorumları, Yücel Erten’lerin âdeta klonlanarak hızla arttığını kanıtlıyor!…
Türkiye’de bazı kendini ünlü zanneden ya da unvan sahibi insanlar, herkese küfredebilirim diye düşünüyor herhalde. Yücel Erten de böyle düşünüyor olmalı. Yücel Erten ve diğer Yücel Erten’ler, köpeksiz köyde değneksiz gezmeyi bir cesaret işi sanıyorlar! Bu tip insanların etrafındaki insanlar da, örneğin; öğrencileri (Birer Yücel Erten heykeli olmak isteyen zavallılar!) bu durumu kabullenmek zorunda kalıyor ve asla ses çıkaramıyorlar.
Yücel Erten’in Öğrencisi Mehmet Avdan, hocasına hiç bir söz söyleme cesaretinde bulunmadı. Eğer bu öğrenciler, ilerde hoca olurlarsa ne olacak bu ağzı bozukluk? Etrafa hakaretler yağdırma olayları sürüp gidecek. Allah uzun ömür versin, Yücel Erten “bir” gidince, “bin” Yücel Erten gelmiş olacak! Bu tip olayları önlemek için herkesin özellikle de Yücel Erten gibi insanların çevresinde bulunan insanların kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyor.
Türkiye Tiyatrosu’nun “kel tepesi”nde bulunmuş bu insanların yaptıklarını görünce insanın tiyatro sanatına inancı kalmıyor ama maalesef Türkiye Tiyatrosu’ndaki insan kalitesi düşük, hatta çok düşük… Türkiye tiyatrosu, “bir” Yücel Erten ve “bin” Yücel Erten’ler “sayesinde” hızla uçuruma yuvarlanıyor!!!
Konuyla ilgili Coşkun Büktel‘in sayfasını takip etmenizi öneririm. Yücel Erten’i daha iyi tanımak isteyenler için yine Coşkun Büktel’in hazırladığı şu sayfanın da izlenmenizi tavsiye ederim.
Yücel Erten’in yorumları silmeden önceki sayfanın durumu:
Devamı için, lütfen TIKLAYINIZ!