2 Eylül 2010 Perşembe

Mustafa Şükrü Demirkanlı, âdeta İnternet sapığı Burak Caney gibi yazdı!

Büktel, Bulunmaz'ı "Aşil Topuğum" olarak lanse etti, peki "Aşil" kimdir?

Mustafa Şükrü Demirkanlı

Troya Savaşı’nın en önemli figürlerinden biri Akhilleus (Aşil)’dir. Annesi ona ölümsüzlük kazandırmak için Stiks Irmağı’na daldırmış, bunu yaparken topuğundan tuttuğu için topuğu suya değmemiştir. Aşil\'in ölümü ancak topuğuna alacağı bir darbeyle olacaktır. Paris onu attığı bir okla topuğundan vurur ve Aşil\'i öldürür. http://nedir.antoloji.com/asilin-topugu

Hikaye kısaca bu…

Coşkun Büktel, Yeni Tiyatro Dergisi’ne verdiği söyleşide Hilmi Bulunmaz’ı kendisinin Aşil topuğu olmakla itham etti. Hilmi Bulunmaz ise buna itiraz eder gibi yaparak, hayır ben hiç kimsenin Aşil topuğu olmam sadece işçi sınıfının Aşil topuğuyum, dedi, o kadar.

Acaba hangisi haklı?

Bulunmaz, Büktel’in Aşil topuğu oldu mu olmadı mı? Önce yukarıdaki efsaneyle, konuyu örtüştürmeye çalışalım. Birkaç gündür size Aşil topuğunun sözlük anlamını yazıyorum, o tanımı yukarıda kısa açıklaması olan efsaneyle açıklamak daha doğru olacak.

Bu efsaneye bakarsak, Aşil, annesi sayesinde suya batırılarak ölümsüzlük zırhıyla kaplanmıştır. Sadece suya batırılamadığı için en zayıf noktası olarak topuğu kalmıştır. Yani burada bir olumluluk değil olumsuzluktur Aşil’in topuğu, Aşil’in zayıf noktasıdır. Aşil’e zarar verilmesine sebep olacak tek uzvudur. Dolaysıyla Büktel, Bulunmaz’dan “Aşil topuğum” diye söz ederken bir olumluluktan söz etmiyor. Kendini benim için siper etti, benim uğruma kendini ortaya koydu, beni korudu gibi bir anlam çıkmıyor bu benzetmeden. Ne çıkıyor? Ben tepeden tırnağa korumalıydım, kendimden tılsımlıydım ama Hilmi çıktı ve Aşil’in tılsımsız topuğu gibi ortaya atıldı, benim Aşil topuğum olmakla zayıf noktam oldu, benim vurulmama, zarar görmeme neden oldu, anlamı çıkıyor. Yani burada Hilmi Bulunmaz’a bir teşekkür, bir övgü yok, iyi ki sen varsın, iyi ki ortaya çıkıp yanımda yer aldın gibi bir yandaşa takdir de yok. Ne var? Sen benim yanımda yer aldın ama benim zarar görmeme neden oldun, açıklaması var. Zaten bunu da cümlesinin devamında açıkça belirtiyor. Ben onaylamasam da şu şu sözleri etti benim de zarar görmeme neden oldu şeklinde.

‘O kadar söyledim uyardım benim Aşil topuğum olma’, dedim derken bunu bana kol kanat germe, bana siper olma, sen de zarar görürsün anlamında değil bana kol kanat germe, bana siper olma senin yüzünden ben zarar göreceğim, şeklinde okumak da mümkün. Hilmi Bulunmaz ortaya çıkmasaydı, Büktel’in kendince hasım saydığı kişiler ona asla zarar vermeyecekti ama Bulunmaz ortaya çıkıp Aşil’in topuğundan vurulmasına neden oldu. Yani bunca flörtün ve cansiperane savunmanın ardından Büktel’den Bulunmaz’a duyduğumuz bir teşekkür değil, suçlama. Zaten Hilmi Bulunmaz’ın ölmüş veya ölüm döşeğindeki bazı sanatçıları (Mehmet Akan, Lale Oraloğlu, Zeki Göker gibi.) suçlamalarını da “insanlık dışı” olarak tanımlıyor Büktel Yeni Tiyatro Dergisi’nde.

Bulunmaz ne diyor? Ben kimsenin Aşil topuğu değilim, olsam olsam işçi sınıfının Aşil topuğu olurum, diyor. Eğer bu efsaneye oturtursak, Bulunmaz burada da iyi bir şey söylediğini sanarak yine yanlış bir niteleme yapıyor. Aşil topuğu, Aşil’in zarar görebileceği en zayıf noktası. Ve Aşil, topuğu ortaya çıkınca sadece topuk vurulmuyor topuktan vurularak Aşil öldürülüyor. Yani Bulunmaz, Aşil topuğu olduğunu söylerken işçi sınıfına iyilik yaptığını mı sanıyor bilmiyorum ama (Aşil’in) işçi sınıfının vurulup yok olmasına sebep olacak uzvu olmaya niyetleniyor. Doğrudur, Bulunmaz bu tutumla işçi sınıfına da zarar verecektir. Zaten geçmişten gelen siyasi tavırlarını da göz önüne alınca işçi sınıfına hep zarar verenlerin içerisinde olmamış mı? (Bir dönem Fetullahçı yakınlaşması gibi, Sosyalistliği, beğenmediği insanlara hakaret etme olarak lanse etmesi gibi.)

Şimdi konuyu bir de kim haklı olarak ele alalım.

Hilmi benim Aşil topuğum oldu diyen Büktel mi haklı, yoksa ben asla kimsenin Aşil topuğu olmam diyen Bulunmaz mı haklı?

Bulunmaz’a sorarsanız o, ne kimsenin Aşil topuğudur ne de fedaisidir. (Fedai kelimesini özellikle seçtim, Bulunmaz Aşil topuğu olmayı fedai olmak gibi algılıyor o nedenle de işçi sınıfının Aşil topuğu olabileceğini söylüyor.) Bulunmaz’ın bu Aşil topuğunu yanlış algılaması ile devam edersek Büktel’in de fedaisi olmamıştır. Sadece onu gerçekçi yazar bulduğu için, haksızlığa uğradığını düşündüğü için bir gerçekçi, bir sosyalist, bir mazlumdan yana, bir ezilenden yana kişi olarak onun yanında yer almıştır.

Acaba durum gerçekten öyle midir? Eğer Bulunmaz, Büktel’i sadece mağdur olduğunu, haksızlığa uğradığını düşündüğü konularda cansiperane savunsaydı buna inanabilirdik. Ama şu son birkaç yıldır gördük ki Bulunmaz, Büktel’in en ağır suçlarına (Bize göre değil, Bulunmaz’a göre suç.) ortak olmuştur, göz yummuştur. Onun, ‘aç mı kalsaydım, dizi de yazdım, bu halkı uyutan dizilere katkı da sundum, hatta halkı uyutma başarısı demek olan reytingle de övündüm’ tavrını eleştirir ve arkadaş bu işin mazereti olmaz eğer sen aç mı kalsaydım diyorsan aynısı dizilerde oynayanlar için de geçerli, derdi ve ben Büktel’in haksızlığa uğradığı konularda yanındayım ama şu bakımlardan da eleştiriyorum, onaylamıyorum diyebilirdi. Diyemedi tabii hiçbir zaman, sadece öfkelenip başkalarına hakaretler yağdırdı.

Oysa ne yaptı? Tam bir fedai ya da sorgusuz sualsiz bir teslimiyetçilikle onun en olumlamayacağı tavırlarını bile görmezden geldi, susma hakkını kullandı. Kendisi de bu tavrı içine sindiremediğinden olsa gerek “Ben Theope yazarı Coşkun Büktel’le ilgileniyorum, Dizi Yazarı Coşkun Büktel’le ilgilenmiyorum” gibi tuhaf bir açıklama yaparak Büktel’i şimdilik ikiye ayırdı. Onayladığı Büktel, onaylamadığı Büktel… Harika ikilinin, harika ilişkileri…

‘Ben imkanlarım olduğu halde kızımı koleje değil devlet okuluna yolladım, senin azıcık paran oldu, oğlunu artist olarak yetiştiriyorsun, oğlumun jakuzili evine kalıyorum diye anlamsız böbürlenme açıklamaları, yapıyorsun’ diyemedi. Biz seninle facebook’u bataklık ilan ettik sen şimdi facebook’da fink atıyorsun, diyemedi. (Bütün bunları demesi gerekirdi gibi bir anlam çıkmasın, Büktel normal, doğal hayat akışı içinde yaşamını sürdürüyor ve yaşamındaki hiçbir uğraş bizi ne rahatsız ediyor ne de karşı duruşumuz var.) Onu her şeyiyle bir ilah görüp arada bir de olsa tiyatrosuna gelmesini gurur vesilesi sayıp sayfalarına taşıdı, videolar çekip övünç kaynağı saydı…

Büktel, bu bakımdan daha mert, daha dürüst. Zaman zaman çıktı, açıkça, dürüstçe, mertçe (Büktel’in kendi deyimi.) ‘ben Hilmi’nin şu şu konularda tavrını yanlış buluyorum’, diye açıklayabildi. Ama Hilmi Bulunmaz, Büktel için asla bir tek satır eleştiri getiremedi, getiremez de, ancak “Büktel beş günde eleştirilemez” diye mahcubiyetine gerekçe oluşturur... Bir efendi-köle ilişkisi şeklinde olmasa da bir gövde-ayak ilişkisi olduğu resmedilmiştir üç yıldır. Gövde nereye giderse ayak da oraya gidecek, ayak gövdeye başkaldıramayacaktı. Ayak olmasına olmuştu ama onun bu yürüyüşüne eşlik ederken bu tılsımlı suya batmamış ayak onun topuğundan vurulmasına, zarar görmesine de sebep olmuştu. İşte durum budur, Büktel’in açıkladığı ve Bulunmaz’ın tahammül edemediği gerçek budur, tahammül edemediği için de Büktel’e değil onun dışında aklına gelen herkese hakaretler yağdırmaktadır, her çaresiz kaldığında yaptığı gibi... Tabi buna bir kılıf bulup açıklamak bir hayli zordur ve Bulunmaz da bu zor dönemde yazmakta zorlanmaktadır. Çünkü, Büktel bugün değil iki yıl önce ve yüzüne söylemiştir, bu zaman farkını da açıklamakta zorlanmaktadır, açıklayamayacaktır da. Sadece sanki yeni öğrenmiş gibi davranıp oyalanacaktır.

Bu ikilinin ilişkisinde söylenecekleri Büktel söylemiştir ve olay bitmiş, gerisi teferruattır. Ama bana sorarsanız diyorum ki aman ha Hilmi, sakın İşçi sınıfının Aşil topuğu falan olayım deme. İşçi sınıfına vuran vurmuş bir de sen topuk mopuk olup topuğundan vurdurma!

Not: Kazım Şimşek'in uzman tavrı ile kaleme almış olduğu açıklamalarını belgelerle çürütmüş olmamıza karşın, bu açıklamaları görmeyerek, yanıt veremeyerek hâlâ Kazım Şimşek'in yanlış açıklamalarına sığınmasını, belge diye sunmasını anlamakta zorluk çekiyoruz, demeyeceğim, Bulunmaz'ın genel tavrıdır. Kendini mutlu hissediyorsa bizce sorun yok. Dünyanın 95 ülkesinden izlenmekte, katkılarını Türkiye sınırlarını aşıp dünyaya aktarmakta.