2 Temmuz 2010 Cuma

12 Eylül Faşizmi'yle birlikte imal edilen Kültür Bakanlığı çanağını yalayanlar bile yaladıkları çanağın paslanmış iğrenç tadından pek hoşnut değiller!

Oyun'un notu: Aşağıdaki yazıyı, LİNÇÇİ MİMESİS sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık. Ancak, yazıdaki bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle belirtip, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık! Bunun yanı sıra, anlaşılması güç ve okunamaz hamlıktaki yazıyı, biraz olsun olgunlaştırıp okunur hâle getirmek için yaptığımız müdahaleleri de kahverengi harflerle yine biz yazdık!!!


***


Özel Teatrolara Devlet İanesi


Nedim Saban
27 Haziran 2010


Özel tiyatrolara devlet yardımı (Kültür Bakanlığı çanağı) birkaç yıl önce sürpriz bir kararname ile kaldırıldığı zaman, meselenin haksızlık olduğuna inanarak, o zaman bünyesinde bulunduğum (O zaman neden bünyesindeydin?), ancak şu dönem istifa etmiş olmaktan gurur duyduğum (Şu dönem neden istifa etmiş oldun?) özel tiyatrolar derneği (Özel Tiyatrolar Derneği) ile dönemin Kültür Bakanı Atilla Koç’un kapısına dayanmıştım. (Bizim anlayışımıza göre, Kültür Bakanlığı çanağı yalayabilmeyi ilelebet muhafaza ve müdafaa edebilmek için, dönemin Kültür Bakanı Atilla Koç'un paspasını aşındırmak!) Bakan, İstemihan Talay’ın yeğeni olduğu söylenen (ve sürekli olarak Kültür Bakanlığı çanağının içindeki en lop parçaları midesine indiren) Ekin Tiyatrosu'nun sahibinin (Faruk Güvenç) oluşturduğu ve ne yazık ki, üyelerinin adlarını vermeye hiç yanaşmak istemediğim komitedeki tiyatro patronlarının ısrarları üzerine durup dururken kaldırdığı yönetmeliği, yardımcılarının "istemezük" haykırışlarına rağmen durup dururken yeniden yürürlüğe koydu. Hatta bu kez tiyatrolara yardım için aranan ön koşullar, kıstaslar halka hesap vermek zorunda olmadıkları için tamamen değiştirilmişti…

O gün yönetmelik niye iptal edildi, niye tekrar yürürlüğe girdi, bakan dahil hiçbirimiz anlayamamıştık. Gerçi hiç kimsenin hiçbir şey anlamasına hiç gerek yok ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını hep beraber şapur şupur yemek bizim en doğal sınıfsal tavrımız! Atilla Koç ile ben, uyku muhabbetine dalmıştık. Geceleri az mı uyuyordu? Malum, çok kitap okuyan, edebiyat aşığı biriydi. Sonra, bakanın, benim gibi uyku apnesi hastası olduğunu anladım. Derin uyku uyuyamadığı için, gün içinde yorgunluklar yaşıyordu. Neyse, bunlar derin mevzular. Ama asıl derin olan mesele, yönetmeliğin niye hafifletildiği! Yönetmelik hafifletilmişti çünkü bu durumda, profesyonel tiyatroların yanında dernek, vakıf güçlendirme vakfı, bir tarikatın vakfı, bakkal, çakkal derken herkesler rahatça yardım alabilecekti. Şimdiki Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, iyi ki, yönetmeliğin yumuşak karnını köy tiyatrolarını, bölge tiyatrolarını destekleyerek Türk Tiyatrosu’na hayırlı bir iş yapmak amacıyla kullanıyor. Ama kıstasları özellikle ‘tiyatro sanatına yararlı olmak’ kadar geniş ve belirsiz tutulan bir yönetmelik, ileride kötü niyetli kişilerin, iktidar sahiplerinin, bakanların, bakan yeğenlerinin elinde çok tehlikeli olacaktır.

Gazanfer Özcan usta yıllarca vergi borcu nedeniyle yardım alamadı. Bazı tiyatroların aldığı yardım, yönetmelikteki acımasız maddeler nedeniyle otomatik olarak vergi dairesine ödendi. Kültür Bakanlığı, yıllarca Maliye Bakanlığı’nın bekçiliğini yaptı. Buna sosyal demokrat bakanlar bile mani olamadı. Ama AKP, yönetmelikteki tiyatrolardan vergi borcunun ödendiği ya da ertelendiğini sorgulatan maddeyi kaldırttı. Sonuçta devlet zaten vergisinin peşine düşer, bunu tahsil etmek Kültür Bakanlığı’nın işi değil ama artık, verginizi ödeyen ya da en azından beyan eden, oyuncularınızın sosyal haklarına saygılı, telif haklarınızı ödeyen bir kurum olmanızın ayırıcı bir özelliği yok, kalmadı.

Sözüm ona, proje bazında yardım veriyorlar. Tiyatrokare olarak geçen yıl 6 kişilik yabancı bir komedi oynadık, bu yıl Türkiye’nin onurunu tüm dünyada taşımış bir yazarının sevilen bir romanını adapte etmek için 15 aydır seferber olduk, dramaturglar, tasarımcılar, uyarlama ekipleri çalıştı, yine B kategorisinde tiyatro olarak yardım aldık.

Ne yapmak lazım A olmak için? Kimin aaazına bakmak lazım? Ortada bakanlığın sahibi gibi dolaşan ve üç ayrı isimle yardım alan kişilerin ağzına bakmayı bırakın, onlara meslektaşım bile diyemem. Varsın bakanlık onlara A desin, gitsinler hesap bakiyelerini seyirciyle kapatsınlar.

Bakanlık, yardım (Kültür Bakanlığı çanağı) karşılığında, 25 oyun oynama şartı koşuyor. Bunlardan 2 oyunu ücretsiz oynuyorsunuz. Ücretsiz oyun oynamak kolay mı bu zamanda? Yardımın beşte biri gitti zaten! Madem halka ücretsiz oyun oynattın, bari bunun organizasyonunu doğru dürüst sağla, ben de binlerce kişiye ücretsiz perde açmanın coşkusunu yaşayayım. Meslektaşlarım da katılacaklardır, bu nasıl bir dünyadır ki ücretli oyunlarımız ücretsizlerden daha çok doluyor? Yıllardır söylüyoruz. 6 ya da 8 liraya perde açan ödenekli tiyatroların devlete maliyeti ortada. Kaldırın şu iane dağıtır gibi gönderdiğiniz para yardımını. Biz özel tiyatrolar da 6 ya da 8 liraya hizmet verelim, ödenekli tiyatroları yaptığınız gibi, sattığımız her biletin geri kalan kısmını sübvanse edin.

Devlet bizlere 8 milyar ile 70 milyar arasında para ödemek, Kültür Bakanlığı çanağı yalatmak için, bizi sürekli olarak kapısında bekletiyor. Komik paralar, tiyatrolarımızın tanıtım giderlerini bile karşılamıyor. Üstelik bu yıl, yardımlar dağıtılırken bir kurnazlık daha yapılmış, devlete artık faturanın aslını beyan ediyorsunuz. Bu ne demektir? Hani ücretsiz oyunla aldığınızın yüzde 20’sini devlete ödediniz ya, faturaları masraf olarak beyan edemediğiniz için yüzde 18 KDV, yüzde 35 de gelir vergisinden düşememek demektir. İşin IMF’cesi, sezon başında aldığınız yardımın (Kültür Bakanlığı çanağı) yüzde 75’ini mevsim sonunda seve seve devlete geri ödüyorsunuz.

Müjdat Gezen, onurlu davranıp, yardıma başvurmuyor bile. (Keşke bütün tiyatrolar onurlu davranıp Kültür Bakanlığı çanağını yalamasa!) Tiyatrosu para kazandığı için mi? Hayır. Başka işlerden kazanıp, tiyatroya yatırıyor. Doğrusu ben AKM eylemine katıldıktan sonra A’dan B’ye düşmüş, belki bu yazıdan sonra C’ye düşecek bir tiyatronun yönetmeni olarak, kazanılmış hakkımı geri vermemekten, Kültür Bakanlığı çanağını yalamayı ilelebet sürdürmekten yanayım.

Çünkü ne yazık ki, adını verme cesaretine sahip olamadığım bir ödenekli tiyatronun çiçeği burnunda olmasına karşın onun da adını veremediğim genel sanat yönetmeni asistanı küçük burjuvaların sınıf atlamak için kendilerini içerisine attıkları Çiçek Bar'dan İstinye Park’a makam arabasıyla gidiyor… Yani Müjdat Hoca'nın (Müjdat Gezen) öğrencilerinin hakkını gasp ediyor. Böyle olunca da, Zaman Gazetesi yazarı İskender Pala'nın ödenekli tiyatro kurumları hakkında yazdığı yazıya (Örnekse bakınız: AKP'nin kültür teorisyenlerinden İskender Pala, sonunda ağzındaki baklayı çıkardı: "Tiyatroları dönüştürecek bir Kültür Bakanı aranıyor?") karşı kendini siper ediyorsun, ama bunca haksızlığın yaşandığı bu memlekette devletin dağıttığı ianeye karşı bir alternatif yaratılana kadar, istemeden de olsa, kazanılmış hakkının (Kültür Bakanlığı çanağı yalamanın) yüzde 75’ini geri vermek koşuluyla, Kemalizm'in "devlet eliyle burjuva yetiştirme ve sınıfsız toplum oluşturma" anlayışına uygun olarak, âdeta faizsiz borç alabilmiş başarısız ve yeteneksiz bir işadamı gibi, bu haksızlığa katlanıyorsun.

birgün

(Kaynak: MİMESİS)


***


Ayrıca bakınız:

LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi