22 Mayıs 2010 Cumartesi

Henüz on altı yaşında, henüz lise ikide okumasına karşın, Bulunmaz Tiyatro'daki oyunculuk ve yazarlık çalışmalarına katıldığı için Sercan yazı yazıyor

Sercan Koca
21 Mayıs 2010


Artık sıkılmaya başlıyorum. Her iki dakikada bir, sağımdaki solumdaki arkadaşlara, kısık bir sesle, paydos zilinin çalmasına kaç dakika kaldığını soruyorum. Şu an dersteyim; hoca, benim onun söylediklerini yazdığımı sanıyor. Aslında hoca yanılıyor ve tabii ki ben, onun söylediklerinin hiçbirini yazmıyorum. Tıpkı benim gibi, çoğu kişi de hocanın söylediklerini asla yazmıyor.

Dışarıdaki hayata imrenerek bakıyorum; önce uzun uzun gökyüzüne, sonra tek tek ağaçlara, daha sonra büyük bir telaşla uçan kuşlara ve hiç sevmediğim taş yığını evlere bile imrenerek, büyük bir hayranlıkla bakıyorum. Şu bitmek bilmeyen derslerin mekânı olan okuldan artık kurtulup (kafesini parçalayan bir kuşun, yeniden telaşla uçabileceği gökyüzüne ulaşması gibi) doyasıya sevinmek istiyorum. Ve kulakları tırmalayan bir sesle irkiliyorum: "Kaç dakika var?" Öğrenciler arasında klasikleşmiş bu soru karşısında merakımı gidermek için saati olan yakınımdaki bir arkadaşa bakarak; sahibinden küçük bir kemik bekleyen bir köpeğin refleksiyle hareket edip, ben de arkadaşımdan bu sorunun cevabını büyük bir merakla bekliyorum. Ve o beklediğim cevap, çok gecikmeden geliyor: "Beş". Bu cevap karşısında içim rahatlıyor ve ben, şu anda okuduğunuz bu yazıyı, kaldığım yerden şimşek hızıyla yazmaya başlıyorum.


Hocanın, bâzen bana baktığını hissediyor, onun söylediklerini yazıyormuş gibi yapıyorum. Hocanın söylediği her şey, sanki sınıfın içinde kendiliğinden tekrarlanıyor ve bütün sınıf arkadaşlarımın bu dersten, diğer derslerden, müfredattan, okuldan, ezberletilmiş yalnızlıklardan sıkıldığını ve hepsinin birdenbire birer şarkı mırıldandığını duyuyorum. Sözlerini anlamasam da, onların şarkı mırıltılarına katılma isteği duyuyorum; hep birlikte bir ritim tutturup, birbiriyle uyuşmayan sözlerle bu ritmi süslüyoruz. Bir ara ayağa kalkıp; "Yeter artık!" diye bağırmak geliyor içimden. Ama ben bunu hiçbir zaman yapamadığım gibi, yine yapamıyorum. Sesim çıkmıyor. Bağıramıyorum. Öğrencilerin sürekli olarak birbirlerine sordukları için, artık klasikleşmiş hâle gelen o ünlü soru, bu sefer canı sıkılan hocanın ağzından kaçıyor: "Saat kaç? Dersin bitmesine kaç dakika var arkadaşlar?" Hep bir ağızdan "bir" sesi yükseliyor. Ama ben, hiç kimseye aldırmadan, şu anda okuduğumuz bu yazıyı yazmaya devam ediyorum.

Öyle dalmışım ki, paydos zilinin çaldığını zar zor duyuyorum!…


* Sercan Koca, Bulunmaz Tiyatro oyuncusudur!


***


Ayrıca bakınız:

Sercan, yazarlığı da "Bulunmaz"da öğreniyor!

Oyuncu Sercan Koca, şiir de yazıyor!