Anlamsız dakikalara anlam katmak!
Sercan Koca
15 Mayıs 2010
Hiç beklemediğim bir anda, birdenbire anlamsız bir ses duydum. Bana anlamsız gelen bu ses, kapı zilinin sesiydi. Hiç beklenmedik bir anda zilin sesinin çıkmasına neden olan kişileri görebilmek için, odamdan kapıya doğru yol alırken, aslında bu kişilerin kimler olduğunu biliyormuşum gibi, emin adımlarla yürüyordum. Kapıyı açar açmaz, zilin ses vermesine neden olan kişileri hemen tanıdım. Zilin ses vermesine neden olan kişiler, daha doğru dürüst selam bile vermeden, kendilerini hızla evin içine attılar.
***
Ben, odamda, kardeşimle birlikte bu yazı yazmaya kafa patlatıyor ve onun yardımıyla şu an yazmış olduğum sözcüklere, o sırada can vermeye çalışıyordum. Nasıl bir yazı yazacağım hakkında en ufak bir düşünce bile geliştirmemiştim; sadece yazı yazma isteği içerisinde olduğum için, aklımdan geçen sözcükleri, bir kağıda yavaş yavaş dökmeye başladım.
Saat, gecenin on bir buçuğu olmuştu ve ben, bu yazının ertesi güne sarkmasını arzu etmediğimden, zamanın bir şelale gibi akıp gitmesine göz yumamazdım. Çok acemice de olsa, deneyimsizliğin bütün handikaplarını içerse de, "ben bugün bir yazı yazdım" diyebilmek için, çok evecen davranmalıydım. Bu telaşımın ivmelendirmesiyle, elim radyonun düğmesine gitti. Yazı yazmama yardımcı olan şarkının sadece ritmini algılayabilsem, şarkıcının adını bile ayrımsayamasam da, bu küçücük yazıyı yazabildiğim için, adını bir türlü anımsayamadığım o şarkıcıya büyük bir teşekkür borçluyum. Anlamsız bir koltuk gıcırtısıyla her şeyin birbirine karışmasına karşın, şarkıyı beşinci kez dinlemeyi başardım... Artık, şarkıyı ezberlemeye başlamıştım.
Havanın bunaltıcı sıcaklığı ve yazı yazmanın getirdiği büyük bir heyecanla, odanın içinde küçük voltalar atıyordum. Ve bu arada, yazacağım "şey"i düşünürken, sevdiğim şarkılardan biri çalmaya başladı. Yazamamanın getirdiği sıkıntıyla keyfim hiç yerinde olmasa da, sevdiğim bu şarkıyı, farkında olmadan mırıldanmaya başladım. Zamanım gittikçe daralıyor; işportadan alınmış bir Çin saati, "tik tak"larını âdeta hızlandırıyordu. Evet, artık bu yazıyı bitirme vakti gelmişti. Ve, "oh be dünya varmış"...
* Sercan Koca, Bulunmaz Tiyatro oyuncusudur!
***
Ayrıca bakınız:
Oyuncu Sercan Koca, şiir de yazıyor!