4 Nisan 2010 Pazar

SAYIN MEHMET ESATOĞLU'NA AÇIK MEKTUP


A. Ertuğrul Timur


Tiyatro dünyası oldukça dar bir camia. Bu dünyaya girdikten kısa bir süre sonra neredeyse tamamını tanıdığınız, tamamıyla dostluklarınız, en azından tanışıklığınız olan bir camia. Ve bu dar dünyanın tanışıklıklarla çevrelenmişliği içinde yayıncılık da bir hayli zor olmakta kuşkusuz. İşimiz salt oyun tanıtmak olsaydı, elbette daha kolay olurdu; ama haberciliği seçmişseniz bunun olumlusu kadar, olumsuzu da karşınıza çıkacaktır.

Sayın Mehmet Esatoğlu da, tiyatro dünyası içerisinde tanıdığımız , bazı ortamlarda ortak pay ve paydalarda bulunduğumuz bir kişidir. Bizim tanıdığımız yada ortak paylaşımda bulunduğumuz Mehmet Esatoğlu, özellikle başta amatör tiyatro olmak üzere, örgütçü bir yapıya sahiptir. Diğer kişisel özelliklerini özellikle gözlemlemiş yada gözlemlemeye gerek duymuş değiliz elbette ve buna hakkımız da yok.

Bu ön tanımlamanın ardından konumuza geçersek, bugün tiyatro sitemize bazı yazışmalar, haberler, açıklamalar düşmüştür. Bunlar, bildiğiniz gibi, Barışarock içerisinde yaşanan protestoya ilişkindir. Bilindiği gibi, Barışarock'da iki yıldır tiyatro grupları da yer almaktadır ve birçok tiyatro topluluğu sahneye çıkmaktadır. Sanatsal dayanışma adına güzel bir örnek olduğunu düşündüğümüz bu başlangıca bu yıl gölge düşmüştür. Barışarock'ta bir protesto olayı ve tiyatrolara bazı engellemeler yaşatıldığı haberleri bir anda sitelere, mail gruplarına düşmüştür.

Bize iletilen yada bizim bazı forum sayfalarından öğrendiğimiz bilgilere baktığımızda, iki farklı şekilde konunun ele alındığını görüyoruz. Tiyatro dünyasının müdavimi olduğu sitelerde, mail gruplarında, konu Barışarock'cıların tiyatroculara müdahalesi, engellemesi gibi anlatılıp "ışıklarımız kapatıldı, sahneden indirildik, oyunumuz engellendi, zorla dışarı atıldık" gibi bir anlatı içinde ve daha da ileri gidilerek Barışarock organizasyonunu yapanları baskıcı, saldırgan, faşist; protestoculara, bir grup sarhoş nitelemeleri ile yapılan bir anlatım. Tabi bu anlatımları okuduğunuz zaman şaşırmamak elde değil. Barışarock'ı organize edenler, hem tiyatro topluluklarını davet edip, (kimlerin katılacağı önceden bellidir) konukları olarak yer verip, sonra onları protesto etmeleri, dışarı atmaya çalışmaları, sahneyi sabote etmeleri elbette şaşırtıcı bir durumdur.

Ama tiyatro dünyasındaki bu anlatıyla yetinmeyip, Barışarock 2007'nin konu edildiği bazı internet sayfalarını gezdiğinizde, aktarılansa farklı bir tablodur. Buralarda anlatılan tabloda, rockcıların tiyatroculara saldırısı, yada protestosu şeklinde olmadığı gibi Barışarock'ı organize edenlerin de, organize komitesi olarak bir baskısından söz edilmiyor. Buralarda yansıyan duruma göre, yaşanan, tiyatrocuları protesto değil, bir tiyatrocuyu (Mehmet Esatoğlu) protestodur. Protestoyu düzenleyenler de, Barışarock organizatörleri değil, feminist bir katılımcı gruptur.

Şimdi burada biraz durup düşünmek gerekiyor.

Rockcıların yada Barışarock'ı organize edenlerin genel olarak tiyatroculara cephe alması, saldırması, engellemesi ayrı bir durumdur; oradaki çok çeşitlilik içinde katılımcı bir grubun (feministlerin) bir kişiyi (Mehmet Esatoğlu) protesto etmesi farklı bir konudur. Her iki durumu da beğenmeyebilir, eleştirebilirsiniz, ama bu eleştiri iki durumun çok farklı olduklarını dikkate alarak olmalıdır. Olayı çarpıtmak, farklı göstermek, kamuoyunu yanıltmak da, işlenen suçun benzeri bir suçtur. O halde yaşanan gerçekte nedir? Bunu doğru haber almak ve doğru teşhis etmek zorundayız. Eğer ortada bir tek tiyatrocuya (yada kim ve neci olur olsun) haksız bir saldırı ve protesto varsa, elbette bu bir tek kişi de sahiplenilmelidir ve festival eleştirilmelidir. Ama olayı farklı noktaya taşımak ve iki ayrı sanat dalının insanlarını rockcı - tiyatrocu diye karşı karşıya bırakmak yada Barışarock komitesini veya festivalin genelini faşist, baskıcı, saldırgan ilan etmek de bizi yanılgıya götürebilir.

Festivale katılmadığım ve yaşananların tanığı olmadığım için, ancak şu ana kadarki duyumlarımdan, aktarılanlardan yola çıkarak yaşananları şu şekilde özetleyebiliriz:

Barışarock festivalinde birçok tiyatro topluluğunun yanısıra, Tiyatro Simurg'un da bir standı vardır ve bu çok katılımlı, çok renkli festivalde, feminist bir grup burada bulunan Mehmet Esatoğlu'nu protesto etmiş, onun gibi birinin Barışarock içerisinde yeri olmadığını, bu alanı terk etmesini istemiştir. Esatoğlu alanı terk etmeyi reddetmiş, protestonun şekli değişip sert bir hal almaya başlayınca, Barışarock'cılar da Esatoğlu'ndan alanı terk etmesini istemiştir. Bu talep kabul görmeyince, festival güvenliği ekibi sayın Esatoğlu'nu dışarı çıkarmıştır. (Bu aktarımlar ne kadar doğrudur? Bunu, tarafların yazması ile öğreneceğiz.)

Peki festivalde bir grup feminist, Mehmet Esatoğlu'nu neden hedef almıştır? Haberde de dile getirdiğimiz gibi, çeşitli kereler Mehmet Esatoğlu'nun tiyatro çalışmaları içerisinde "kadına taciz" suçu işlediği iddiaları vardır. Şimdi bu geldiğimiz noktada, durum değişmektedir. Eğer haberi buraya dek doğru kabul edersek, ortada ne rockcıların, ne Barışarock Festival Komitesi'nin, ne bir grup insanın "tiyatroya ve tiyatroculara" protestosu değil, "feministlerin tacizci olduğunu düşündükleri bir kişiye protestoları" söz konusudur. Olayın, protestonun çıkış noktası budur. Bunun sonunda tiyatroculara topyekün bir taaruz, bir engelleme; oyunu, sahneyi sabote etme gibi durumlar yaşanmışsa, bu elbette eleştirilmelidir; yeterli önlemi almayan festival komitesi suçlanmalıdır; fakat olayın sonucu kadar nedenini de saptırmadan konu ele alınmalıdır.

Rockcıların yada Barışarock'cıların tiyatrocuları protestosu yada engellemesi Barışarock'ın deklare ettikleri ilkelerine aykırıdır; ama oradaki çok renkliliğin içindeki feminist bir kanadın, oradaki tacizcilikle suçlanan birini protestosu ise cinsiyetçiliğe karşı olduğunu deklare eden bir festivale aykırı değildir. (Elbette protestonun şekli ve sınırları ölçülü ve saldırgan olmadığı takdirde.)

Olayı biraz daha netleştirdikten sonra, gelelim Sayın Mehmet Esatoğlu'na açık mektubumuza

Yukarıda da yazdığım gibi, Mehmet Esatoğlu bizim açımızdan tiyatro dünyası içerisinde tanıdığımız , ortak pay ve paydalarda bulunduğumuz bir kişidir. Bizim tanıdığımız yada ortak paylaşımda bulunduğumuz Mehmet Esatoğlu, özellikle başta amatör tiyatro olmak üzere, örgütçü bir yapıya sahiptir. Ne tacizciliğine şahidiz, ne de bunu bu şekilde bir haber yaptık.

Fakat,

Sayın Esatoğlu'nun birlikte çalıştığı yada çalıştırdığı oyuncu yada kursiyerlerine (hatta bazı yayınlarda çocuklara) tacizde bulunduğu, çocukları taciz ettiği için çalıştığı eğitim kurumundan atıldığı iddiaları ilk defa Barışarock'da dile getirilmiş bir konu değil, yaklaşık 8 yıldır zaman zaman gündeme getirilmektedir.

İnternet ortamı kaygan bir zemindir. Bugün bir saat içinde çok sayıda foruma girip birini tacizle suçlayabilir, bir saat içinde birkaç site kurup istediğinizce yalan dolan habercilik yapabilirsiniz. Hele ki, henüz sanal suçların yerli yerine oturmadığı ortamda salt internete dayalı bilgilere asla güvenmek doğru değildir. Bu iddialar zaman zaman internet ortamında yer aldığı gibi, bildiğimiz kadar Hürriyet gazetesi, Evrensel gazetesi, Pazartesi dergisinde de bu konu basılı yayın olarak yer almıştır.

Fakat,

İster sanal, ister basılı, ister sesli yada görüntülü yayıncılık olsun, bu tür haberlerin, yorumların kaleme alınmış olması suçu sabitlemez. Bir suçun sabitleneceği yer, sadece ve sadece olayı yaşayanların açık beyanlarıyla adli kurumların vereceği hükümdür. Bugüne dek Sayın Esatoğlu ile ilgili böyle bir hüküm verildiğini duymadık, görmedik. Kesinleşmiş bir yargı kararı, bir hüküm olmadıkça bu tür iddialarda bulunmak suçlamayken suç halini de alacaktır.

O halde bize göre, Sayın Esatoğlu aralıklarla nükseden bu suçlamalar karşısında susmak yerine konuşmalı ve yasal hakkını kullanmayı tercih etmelidir. Aksi halde, zaman zaman farklı ortamlarda bu suçlamalara, yayınlara, protestolara maruz kalmaya devam edecektir. Buna mecbur mudur? Hayır değildir! Çünkü savunan değil, suçlayan suçu ispatla yükümlüdür. Fakat ortadaki iddia, çalıştırıcının, çalıştırdıklarına, hatta çocuklara tacizi olunca, toplumun hassas olduğu bir konudur ve bu iddiadaki suçlanan kişi de, sanatçı kimliğinden dolayı toplum önünde ve Barışarock yada benzeri toplumsal faaliyetlerde hep bulunacak bir kişi ise, yaşananların benzerlerinin yaşanmaması adına, artık bu hesaplaşma yapılmalı, buradaki irin akıtılmalıdır.

(Kaynak: tiyatrom.com)


***


Oyun'un notu: A. Ertuğrul Timur, yukarıdaki yazı yayınladığı tarihte, henüz LİNÇÇİ olmadığı için, bu sıfatı adının önüne koymayıp, fotoğrafını yarasa gibi baş aşağı yayınlamadık. Ayrıca, yazı rahat okunsun diye, metindeki bariz yanlışları düzeltmemize karşın, nerelerini düzelttiğimizi belirtmedik. Yazının dağınık ve düzeltilmemiş hâlini okumak isteyenler özgün kaynak olan tiyatrom.com sitesine "gidebilirler"!

Ayrıca bakınız:

LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi