4 Nisan 2010 Pazar

LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Ahmet Ertuğrul Timur'un yazısını, öznesiz tümcelerle dolu olmasına karşın, anlamlı bulduğumuz için yayınlıyoruz!

AHLAKSIZLIĞIN, İFTİRANIN ADI POLEMİK OLDU!


Ertuğrul Timur
aetimur@gmail.com
4 Nisan 2010


www.tiyatrom.com, 10 yılda çok tartışmalar, çok polemikler gördü. Kimi çok sert, çok ateş ve barut gibi sürdü. Ama en sert tartışmalar, en gergin polemiklerde bile hiç kimsenin belden aşağı vurmaya, dedikodu üretmeye kalktığını, tartışma içerisine dedikodu serpiştirdiğini, iftira atmaya yada suç imal etmeye yeltendiğini hatırlamıyorum. Ama nedense şimdi, peşpeşe iki örnekte bunları yaşadık. Afyon'dan sonra, Kemer için de dedikodularla, belden aşağı karalamalarla dolu, isimsiz bir belediye çalışanından iki e-mail aldık. Bu yazının devamında yer vereceğim; bu çirkin örneklere.

İlk kez, Afyon'da yaşananlar konusunda bu türde bir çekişme yansıdı kamuoyuna. Bu belden aşağı vuran ve sahte adlarla karşısındakini karalayanlara yer veren biz olmadık. İlk kez, www.tiyatrodunyasi.com ve Afyon yerel medyası internet sitelerinde yayınlanmış haberlerin altına yorum olarak yansımış; ve sevgili yayıncı dostumuz Can Törtop, duyarlı davranıp müdahale ettiği gibi, yasal sürecin başlatılmasında da bu sahte, ama birkaç değişik ad verenlerin IP numaralarını tespit ederek, mağdurlara iletmiş ve onlar da gereğini yapıp savcılığa suç duyurusunda bulunmuşlardı.

Afyon'da yaşananlar konusuna el atmamızla birlikte, bu (ispatı olmadığı için) söylentiye dayalı suçlamalar, bize de yansımış ve asla bu türde ispatsız suçlamalara yer vermeyeceğimiz ve bunun da bir kentte tiyatronun kapanması yada kişilerin işten atılmasıyla direkt alakalı olmadığını, zaten belediyenin tebligatında da neden olarak başka gerekçeler olduğunu yazmış ve verilecek daha ciddi yanıtlarınız varsa, elbette www.tiyatrom.com size de açıktır demiştik.

Bizim bir yayın olarak gösterdiğimiz hassasiyeti, maalesef o dönem yayınlanan bir Türkiye Tiyatrolar Birliği açıklamasında görememiş ve bu ispatsız dedikoduların bir tüzel kişiliğin bildirisine dek girmesini yadırgamıştık. Neyse ki geçen süreç, "akla kara"yı yavaş yavaş önümüze sermeye başladı ve bazı gelişmelerin tam da tahmin ettiğimiz ayak oyunları ve "oldu bitti"lerle geliştiğini gösterdi. Neyse ki aslında Türkiye Tiyatrolar Birliği bileşenlerinin çoğunluğunun farklı düşündüğünü süreç bize gösterdi.

Konuyla ilgili bir görüşleri, bildirileri, açıklamaları olup olmayacağını sorduğumuz dernekler de süreç içerisinde bu konuda tüm yazılanları okudu, değerlendirdi, kendi iradeleri ile konuya duyarlılıklarını gösterdi ve tabi bu konuda yaklaşımları tam da olması gerektiği gibiydi. TEB (Tiyatro Eleştirmenler Birliği), TOMEB (Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği) OYÇED (Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği) yapmaları gerekeni yaptı ve konuya oldukça sert mesajlarla taraf oldu. Afyon'dan ve Türkiye genelinden beş bine yaklaşan katılımla da konuya kamuoyu desteği sağlandı. Bu anlamda da itibar gören görüşün, yaklaşımın hangisi olduğu ve tüm saptırma ve dezenformasyon çabalarına karşın sergilenmiş oldu.

Aklın yolu elbette birdir. Hiç kimse bir yenisini yapmak dahi gündemde yokken (hangi gerekçeyle olursa olsun) tiyatro binası yıkılmasını onaylamayacaktı. Hiç kimse "tiyatro binası yıkılacağı için" şeklinde yazılmış bir gerekçeyle kadrolu tiyatrocuların iş akdinin feshini onaylamayacaktı. Öyle de oldu.

Aksini iddia etmek hiçbir aklıselim insan yada grubun takınacağı bir tutum olmasa gerek. Zaten bir tek kişi ve onun bağlı olduğu güruhu saymazsak hiç kimse de aksi yönde ısrarcı olmadı, yaşananları savunmaya yada mağdur tiyatrocuları karalayarak yaşananlara haklılık payı kazandırmaya kalkmadı. Hatta öyle ki ilk zamanlar, Afyon Belediyesi bünyesinde çalışan ve oradaki bu durumdan kazançlı çıkanlar dahi ısrarcı olmayıp susmayı tercih etti.

Fakat dediğimiz gibi bunca tiyatro derneği, bunca tiyatro insanı aklıselim hareket ederken "NEDENSE" aksi tavırda ısrarcı olanlar artık Türkiye Tiyatrolar Birliği imzasını rahatça kullanamasa da

"Zaten etik dışı davranışları varmış", ("AKBŞT eski genel sanat yönetmeni Ali Çakalgöz hakkında çok ağır etik suçlamalar vardır.")

"Gayet yasal şekilde işten atılmışlar", ("resmi tüzüğe göre gayet yasal bir şekilde elinden alınmış")

"Eğer kendine yeni bir hami bulursa ancak o zaman yeniden gelebilir" ("genel sanat yönetmenliğini iade edecek yeni bir belediye başkanının -haminin- yolunu gözlemekten başka çaresi yok demektir.")

(Bakınız: "LİNÇ KAMPANYASININ 'BİR NO'LU SANIĞI' A. ERTUĞRUL TİMUR'UN HEDEF TAHTASINA YERLEŞTİRDİĞİ LİNÇÇİ TÜRKİYE TİYATROLAR BİRLİĞİ'NİN İLGİNÇ BİR AÇIKLAMASI!")

gibi mağdur ekibe karşı adeta nefret dolu ve hatta işlerine son veren AKP'li Belediye'nin bile yapmadığı suçlamaları yapacak türde suçlamalarını artık kendi adlarıyla yapmaya başladılar. Bu konuda o kadar ileri gidebildiler ki, suç imal etmeye kadar vardırabildiler işi.

Daha önce birçok oyunu değişik iktidarlar döneminde Devlet Tiyatroları'nda sahnelenmiş, TRT'de yayınlanmış eserlerin sahibi Turgut Özakman'ın yüzbinlerce satan kitabından uyarlanmış oyunu (ŞU ÇILGIN TÜRKLER) bahane göstererek, kişileri MHP-CHP koalisyonu imal edenlerin maşası ve Ergenekoncu ilan edip işi iftirayla da sınırlamayıp iftiraya dayalı jurnalciliğe dek götürdüler. Oysa bu ekip bu oyunu AKP İl Teşkilatı'na ve AKP Gençlik Kolları'na da sahnelemiş ve ayakta alkışlanmıştı. AKP'lilerin rahatsız olmadığı bir oyundan suç imal ederek hiçbir kanıt olmaksızın AKP-MHP kolasiyonu tezgahlayan bu Ergenekonculara tabi AKP'li bir belediye geçit vermeyecekti anlamına gelecek yaklaşımlar sergileyebildiler. Tabi bu kişi ve güruhunu bu ekibe bu denli düşman kılan veya AKP'den bile daha TARAF'lı yapan neydi merak etmiyor değiliz.


***


Gülçin Çetinkaya adlı bir genç kardeşimizin tiyatro sevgisiyle dolu olduğuna şüphe yok. Uzun süre Afyon Şehir Tiyatrosu'nda Ali Çakalgöz'den eğitim almış ve tiyatroda oyunlarda görev yapmış ama yaklaşık bir yıl kadar önce tiyatrodan Kültür Sanat Müdürlüğü'nde sekreterlik görevine alınmıştır. Bu sevgili kardeşimiz, geçmişte yaşadığı bazı tatsızlıklarla hocasına ve onun yardımcısı Sultan Örenkaya'ya oldukça kırgın. Ve Afyon'da profesyonel tiyatronun kapanmasının ardından sürmesi gündeme gelen amatör tiyatroda da görev verilmiş bir genç arkadaşımız Gülçin Çetinkaya. Afyon'da yaşananlar konusunda kendisiyle ters düştük. Ali Çakalgöz ve Sultan Örenkaya'ya karşı söylemleri oldu; Afyon'da bugün dönüşen modelin ısrarla savunucusu oldu. Olabilir elbette. Gülçin Çetinkaya asla düşmanımız olmadı. Olması da gerekmiyor. Kendisiyle bu tartışmalar başladıktan sonra, değişik kereler gayet sıcak sohbetlerimiz de oldu. Sultan Örenkaya'ya bu tartışmalar başlarken onları haklı gördüğümü ve destekleyeceğimi ama kesinlikle dedikoduya dayalı yada karşılıklı laftan ibaret atışmalara dayalı bir şekle dönüşmemesini rica ettim. "Böyle bir şekle bürünürse asla bu şekle dönüşmüş bir tartışmanın galibi olamaz, tiyatro kamuoyunda da tümünüz birden yıpranırsınız" dedim ve hak verdi. Benzer bir konuşmayı Gülçin Çetinkaya kardeşimle de yaptık ve o da "kesinlikle haklısın" dedi ve zaman zaman günlük alevlenmeler her iki tarafta olsa da, büyük oranda bu şekilde bir tartışma cereyan etmedi.

Gülçin Çetinkaya ile yaptığımız yazışmalarda vurguladığım konulardan birisi de şuydu:

Eğer bugüne dek Afyon'da belediye hiç tiyatro çalışması yapmamış olsaydı ve başkan bey ilk defa şimdi bir tiyatro çalışması başlatıyor olsaydı... Ve "Gelin amatörler, size işte Halk Eğitim Merkezi salonu, işte sahne, işte dekor, işte kostüm; biz, sizi destekliyoruz, tiyatro yapın" deseydi, sen şu an bu başlayan gönüllülük esaslı çalışmayı nasıl destekliyorsan, ben de, senden daha fazla destelerdim. "Bravo başkan!" derdim. Oyunlarınız yeterli midir, yetersiz midir düşünmeden övgüyle tanıtırdım. Ama Afyon'da böyle bir durum yok.

Orada daha evvel kurulmuş bir belediye tiyatrosu var. Bu başkan, gelirken babasının evinden alıp getirmemiş; orada göreve geldiğinde hazır bulduğu bir topluluk var. Devlet kurumlarında devamlılık esastır; başkan değişir, hizmetler sürer. Bu başkana da düşen, bu hizmeti sürdürmesidir, bir sonraki belediye başkanına aldığından eksik değil, fazla devredip gitmesidir.

Afyon'da hiç tiyatro çalışması olmasa ve bu başkan, amatör çalışmaları destekleme kararı almış olsaydı alkışlardık. Ama başkan, Afyon'un daha önceki başkanlarca başlatılmış ve Türkiye'ye örnek olacak daha profesyonelce, kadrolu, bütçeli bir tiyatro yapılanmasını yok ederek, amatörlüğe geçiyor, bu durumda elbette ki bize düşen (yetersiz de olsa, çok kötü tüzüğü de olsa , yarı profesyonel de olsa) kazanılmış birtakım hakları kaybetmemek için direnmektir.

Eğer kadrodan memnun değilse, kadroyla ilgili ispatlanabilecek olumsuzluklar varsa, onların işine son verebilir; başka kadrolu ve deneyimli kişilerle yola devam edebilir, ama bunların hiçbiri geri adım atılmasına neden değildir. Sevgili Gülçin, büyük oranda bana hak verdi. Belediye yetkilileri, amatör tiyatroyu "gönüllülük esaslı" diye adlandırınca, bunu yeni ve kendilerine ait bir icat zannedip vurgularken, asla bundan vazgeçecekler gibi görünmese de, Gülçin kardeşim, sular durulunca ve kimin verimli olduğu ortaya çıktıkça, yine kadroluluk olacağını düşünüyor.

Neyse ki, Gülçin Çetinkaya ile ayrı düşünce ve yaklaşımlarda olmasak da, gayet insanî diyaloglar kurabilmekteyiz. Ne de olsa, meselenin geri planında onun bana karşı yada benim ona karşı bir kuyruk acımız yok. Ve neyse ki, konuya henüz biz dahil olmadan, ilk zamanlarda başlamış olan belden aşağı vuran ve sataşmalara dayalı tarz da terk edilmiş durumda. Sadece dün akşam biraz gerginleşmiş ortam. Afyonkarahisar'da başlatılan gönüllüler çalışması ilk meyvesini verdi ve "Kadınlık Bizde Kalsın" oyununu sahnelediler. Sanırım birisi de çıkıp oyunu eleştirmiş. (Dün ve bugün, akraba düğünleri nedeniyle internete çok az girdiğim için, tanık olmadım ama bana aktarıldığı kadarıylarıyla), cariye kostümleri, halk oyunları ekibi kıyafetine benzetilmiş; Osmanlı Dönemi'nin yansıtıldığı bir sahnede, erkek oyuncunun spor ayakkabısına eleştiri getirilmiş; bir Türk bayrağı altına fotoğrafta tesadüfî denk düşen WC tabelasıyla alay edilmiş; bir başka sahnede şalvarlı köylü kostümlü bir kadın oyuncunun ayakkabısının şıklığına değinilmiş falan... Ve bu da, yeniden iplerin gerilmesine neden olmuş. Gülçin Çetinkaya ve Sultan Örenkaya arasında karşılıklı suçlamalar fake (İngilizce bir sözcük ve "feyk' diye okunur=sahte adlar) kullanıldığı iddiaları vs. Sultan Örenkaya'yı sert bir dille eleştirdim. Bu kadar dernek ve tüzel kişiliğin desteklediği ve olayın Kültür Bakanlığı'na dek yansıtıldığı , beş bine yakın insanın ilgilenip ismini eklediği ciddi bir konuda bu sudan sebeplerle tartışmaların gereksizliğine dikkat çektim. Ardından Gülçin Çetinkaya ile bu tür çekişmelerin kimseye yarar getirmeyeceğini konuştuk ve bana hak verdi.

Sonuçta siz amatör tiyatro yapmaya karar vermişseniz, profesyonel bir gözün kontrolünden, deneyiminden geçmiyorsa bu tür ufak tefek yada büyük hatalar olasıdır ve siz bu amatör tiyatroyu "Belediye Şehir Tiyatrosu" tabelasını kullanarak yapıyorsanız o zaman bu hataların yapılmasını eleştirenler de çıkacaktır. Ama eleştiren sahte ad kullanıyorsa, elbette bu da en baştan etik olmadığı gibi eleştirileri dikkate değer de olmayacaktır.

Neyse ki "iki Kaya" arasında bu saf (temiz, masum anlamında) tartışmayı bertaraf edebildik sanırım. Ama bu türden belden aşağı yada saptırmaya dayalı çabalar her zaman bu kadar masumane olmayabiliyor; yukarıda anlattığım bir kişi ve güruhunun artık işi suç imal ederek iftiraya dayalı jurnalciliğe kadar varan tavırları gibi. Ve birazdan aktaracağım Kemer'den gelen mektup gibi. Ama buna geçmeden sevgili Gülçin'le paylaştığımız iki konuyu daha aktarmak istiyorum:

Bir süre önce Afyonkarahisar'da biri makam şoförü, biri memur vb. neredeyse sıfır tiyatro eğitimi ve deneyimi olan kişilerin oyuncu seçen jüride yer aldığını yazmıştım. Bu bilgiyi biri Afyon'da TV haberciliği yapan bir arkadaş olmak üzere iki kişiden doğrulatarak yazmıştım. Elbette ki, bu bir haberdi. Eğer ki, siz bir belediye tiyatrosuna (öğrenci değil, aday değil) oyuncu seçiyorsanız ve bunu da tiyatro tecrübesiz kişilere yaptırıyorsanız bu dünyanın her yerinde haberdir. Fakat Gülçin kardeşim, bu iki ayrı yerden doğrulattığımın aksi yönde görüş bildirerek, bana bu kişilerin yeterince tiyatro deneyimleri olduğunu söyledi. Ben de ondan rica ettim; "Lütfen bana hangi yıl hangi toplulukta hangi ekiple hangi oyunları oynadıklarını, varsa başka bilgileri de ekleyerek ilet ve ben de ana sayfadan girerek özür dileyeyim ve bu yanlış bilgi kalmasın sayfalarımızda" dedim. Sevgili Gülçin, "Kırgınlar, bu konu daha fazla gündeme gelsin istemiyorlar, o nedenle sanırım bilgi vermezler" dedi. Benim yanıtımsa, "Internette senelerce dolaşımda kalacak yanlış bilgi hoş olmaz, hem düzelteceğim hem özür dileyeceğim, daha ne yapabilirim? Lütfen konuş ikna et" dedim. Bir hafta kadar geçti. Evin Doğan'a ait (ki zaten onun bir tiyatral geçmişiolduğunu biliyoruz) dışında bir bilgi henüz gelmedi. Gelirse elbette düzelteceğiz ve özür dileyeceğiz.

Bir diğer konu ise, bu akşam (4 nisan 2010) "Sevgili Gülçin kardeşim, siz bu gönüllülük esaslı tiyatroya başlayalı sanırım üç ay kadar oldu. Yeni ve sıfırdan oyuncu seçmelerini de daha çok yeni yaptınız. Gerçekten merak ettiğim için soruyorum; bu kadar sürede nasıl bir oyun çıkarabildiniz? Üstelik de gündüz mesaidesiniz, memursunuz falan. Okul toplulukları bile aylarca hazırlanıyor ve sonuçta siz belediye tiyatrosuyuz diyorsunuz, yani daha ağır bir sorumluluğunuz var. Siz bu kadar kısa sürede bir oyunu nasıl seyirci karşısına çıkarabildiniz?" şeklindeki sorumu, Gülçin içtenlikle yanıtladı. Bu oyunu aslında Evin hanım kendi ekibiyle çalışıyormuş, yani yönetmen de ekip de zaten bu oyunu yeterince çalışmış ama sahneleyememişler. Şimdi bize geçince bizimkilerden de biraz takviye yapıp sahneledik şeklinde bir yanıt verdi. Yukarıda da dediğim gibi, şu an Afyon'da amatör bir tiyatro çalışması var ve bizler asla bunun düşmanı değiliz. Eğer hiç tiyatro olmayan bir ortamda kurulmuş olsa alkışla övgüyle söz ederdik. Şimdi yine de oyunlarını ortaya çıkardıkları eserleri alkışla karşılarız. Fakat Afyon'da zaten oyuncuların çoğunun gönüllülerden oluştuğu ama dört kişilik de deneyimli ve eğiten kadronun olduğu bir tiyatro vardı ve bu geri adım atılmamalıydı.

Evet, ne onun bana karşı, ne benim ona karşı geçmişten gelen bir "kuyruk acımız" olmadığı için gayet medenice anlaşabiliyoruz. Bazıları ise, öfkeden kudurmuşçasına birbiriyle çelişen , gece 02.00'de yayına girip sabaha karşı 04.00'de yayından kaldırdıkları yazılarla, insanlara suç imal ederek, jurnalcilik yaparak, dezenformasyondan söz ederken dezenformasyonu imal ediyor, rahatlamaya çalışıyor. Ortada insanların ekmek davası varmış, tiyatro adına bir kayıp varmış çok da umursamadan.

Bu onların ahlaksızlığıdır. Dikkate almaya değer bir yan göremiyoruz. Görürsek yanıtlarız da. Yazımın başında da dediğim gibi çok ciddi konularda çok sert tartışmalara tanık oldu www.tiyatrom.com sayfaları. Ama hiçbir dönem, hiçbir zaman bu denli basit ve ahlaksızca bir tavra prim vermedi, yer vermedi (Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel ile yapılan tartışmalar da dahil) www.tiyatrom.com sayfalarında bu şekilde polemikler yer almadı.

Fakat bu kişilerin açtığı bu ahlakçı(!) görünen ahlaksız tavır örnek olmaya başlamış olsa gerek ki, şimdi de ilk e-mailinde kendini "Kemerde yaşayan bir vatandaş ve belediye ile ilişkileri sağlam duyarlı bir vatandaş" diye tanıtırken, ikincisinde yine ismini gizleyerek bu kez "Kemer Belediyesi'nde çalışan biri" olarak yazan isimsiz bir şahıstan gelen e-maili ve yanıtımızı yayınlıyoruz. Bunu yayınlama nedenimiz, iftira ve karalamaya dayalı bir tartışma stil olarak seçilmişse, bunun nerelere dek varabileceğini göstermek içindir. Tiyatro dünyamız, Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel tartışmalarına paralel imal edenlerini lanetleyeceğimiz bir de Burak Caney hadisesi yaşamıştır. Gerçek isimle yada ismini gizleyerek veya sahte isimlerle... Hiç fark etmez; ispatsız, delilsiz, belden aşağı, iftira ve suç imalatçılığını tarz seçen bu Burak Caney'lerin tümünü lanetliyorum!


***


ÖN NOT: Aşağıdaki e-mailde karalamaları yapan kişi, kendi adını gizlerken, başkalarının adını zanlı yada şahit olarak rahatça ve sorumsuzca sıralayabilmektedir. Bu kişilerin, bu iftiralarla internet arama motorlarında görünmemeleri için, bu kişilerin isimlerini gizlemeyi uygun görüyorum


kimden prologos@mynet.com
kime tiyatromhaber@gmail.com
tarih 02 Nisan 2010 17:00
konu Ertuğrul Bey'in Dikkatine

Ertuğrul bey,

Öncelikle hassasiyetinizi, sanata karşı dönemimizde bu kadar olumsuz davranışlar yaşanırken sanata, tiyatroya karşı duyarlılığınızı takdir ediyor ve size teşekkür ediyorum.

Ancak bugün KEMER'DE OYUNCULAR ZABITA YAPILDI AMA TİYATRO KAPANMADI(!) haberinizi okurken maalesef sizin yanlış bilgiler aldığınızı ve bu konuda gerçek bilgilere ulaşamadan verilen donelerle hareket ettiğinizi gördüm.Evet dediklerinize sonuna dek katılıyorum bir tiyatro izleyicisi olarak. Heykeller örtünmemeli, tiyatrolar kapanmamalı, ahlaksız diye sanat eserleri yuhalanmamalı… Ancak Kemer Belediye Tiyatrosunda olanlar sizin bildiklerinizden farklıdır. Öncelikle orda adi geçen insanların tiyatro eğitimleri yoktur. Özellikle Bilgen Genç, Dinçer Genç ve Özge Dalyanoğlu’nun. Onlar belediyeye personel olarak girmiş ardından tiyatroya geçmişlerdir. Müdür bey ve hemen ardından gelen sevgilisi Ebru Hanım ise belediye tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu oyunlarında figüranlık yapmış, ellerinde ne diploma ne de sertifika olan insanlar değillerdir. Kemer gibi küçük bir ilçede, sanattan anlamayan bir toplumda kendilerini Brecht olarak görmeleri zaten çok kolaydır ve öle de olmuştur. Diğer elemanlar ise hiçbir şekilde eğitim almamış insanlardır.

Bu durumda onların sanatçı olduğunu nasıl iddia edersiniz. Sanatçılık bu kadar mı kolaydır. Bu kadar mı ucuz ve adidir??? Sorarım size.

Yeni seçilen başkanı yıpratmak adına verilen bu kararları çeşitli gazete ve internette yayınlatıyor bu arkadaşlar. Ama işin aslını araştırmadan bence sizin yazmamanız gerekmektedir.

Ayrıca en önemli de belediye içi ve dışında bu kuruma harem denmesidir. Çünkü müdür bey kapalı kapılar ardında ne yaptığı belli olmayan, çeşitli ahlaksızlar yapan biridir. Bünyesindeki bayanlarla ilişkileri ayyuka çıkmıştır. Ayrıca sanattan, dürüstlükten, açık insan olmaktan bahsedecek dünya üstündeki son kişilerdendir. Kendi önce mesai saatleri içinde kurduğu ahlaksız ilişkilerin ve tiyatro üstünden yediği sayısız rüşvet, para ve yetim hakkının hesabını vermelidir. Emeklilik nedeninin kesinlikle alakası bunlarla ilgilidir. Sadece keyfi bozulmuş olan müdür bey, daha fazla bu şekilde gidemeyeceğini anlamış, yeni yönetimin eski yönetim gibi kendine hoşgörü göstermeyeceğini görmüş ve gitmiştir.

Gelelim tiyatronun yaptıklarına. Belki küçük bir ilçe için bu kadarı bile fazladır. Ancak içerde dönen olaylar ve profesyonellikten çok uzak bir ekip için yazılanlar yanlıştır. Belediye başkanı bu kararı almada çok bile gecikmiştir. Göreve geldiği gün yaptığı ilk bu olmalıydı. Geç kalınmış bir karar ve boşa geçmiş bir yıldır geçen zaman. Ve belediyenini işçisine oturduğu yerde verdiği binlerce liradır. Kemer için kayıp değil kazançtır tiyatronun kapanması. Gençlerimize örnek olacak sanatçı zannettikleri insanların gerçek yüzü işte budur. Kemerde yaşayan bir vatandaş ve belediye ile ilişkileri sağlam duyarlı bir vatandaş olarak bu tür konuları araştırmanızı ve daha sonra yazmanızı dilerim.

Belediyede okul mezunu ve geçen yıl tiyatrodan ayrılan Güneş Hanım vardır. Onunla iletişime geçip bilgi alabilirsiniz ilk ağızdan. Onun uzun zaman önce tiyatroyu terk etmesinde de mutlaka bu olayların parmağı vardır.

0242 8141506 belediyenin numarasıdır.

İyi çalışmalar dilerim


***


kimden >
kime prologos@mynet.com
tarih 02 Nisan 2010 17:15
konu Re: Ertuğrul Bey'in Dikkatine

Sayın bay veya bayan (isimsiz olduğunuz için bilemiyorum)

Merhaba

İlginize teşekkür ederim, fakat sizi dikkate alabilmem için öncelikle kullandığınız prologos un dışında bir isminiz olmalı bunu da yazarsanız sevinirim. Eğer ismimin gizli kalmasını istiyorum derseniz sonuna dek bu gizliliği korurum fakat takdir edersiniz ki soyut bir isimdense somut kendi adıyla ortada olan kişilerin açıklamalarını dikkate almak her zaman daha mantıklıdır.

Öte yandan Türkiye'nin en fazla kadroya sahip İstanbul Şehir Tiyatrolarına geçen seneye dek Genel Sanat Yönetmeni olan Orhan Alkaya'da tiyatro bölümü mezunu değildir (Son dönem bazı konularda eleştirsek de tiyatral anlamda değerli bir tiyatro insanı ve yönetmenidir) ve onun dışında da devlet tiyatrolarında, şehir tiyatrolarında çokça okul mezunu olmayan sanatçı, yönetmen vardır. Bu nedenle Kemer'de 10 yıldır tiyatro yapan insanların eğitimli olup olmadığını sorgulamanız çok anlamlı olmayacaktır.

Bir diğer konu da zabıta memurluğuna geçirilen arkadaşlar zaten belediyeye dair olumsuz bir açıklama yapmış değiller ki.... Olumsuz olan kısımlar benim kendi yorumlarımdır. Onlar son derece temkinli ve yapıcı açıklamalar yapmıştır. Hele ki Genel Sanat yönetmeniyle hiç bir iletişimimiz olmadı tek kelimelik açıklaması olmadı.

Nedense bir kurumda birileri mağdur olduğunda mağdurlukları çok açık ve net olduğunda ve onların aleyhinde bir taraf olamayacağı çok net ortada olduğu durumlarda karşı atak olarak bu kişilerle ilgili ahlaki söylentiler öne çıkarılıveriyor bu Afyonda'da böyle oldu.

Efendim eğer söylediğiniz ahlak dışı şeyler yaşanmışsa o zaman bu ahlaki konularda soruşturma açılır ve suç sayılabilecek suiistimal varsa o şekilde işten atılırlar. Üstelik de tazminatsız.

Hem iddia ettiğiniz gibi bu kişilerle ilgili ahlak dışılıklar varsa belediye bunları neden zabıta yapmıştır?

Ahlaksızlar zabıta olabilir ama tiyatrocu olamaz gibi bir durum mu var?

Ayrıca Genel Sanat Yönetmeni atılmamış istifa etmiş. Bu durumda belediye bir ahlaksızı atmayarak saklamıştır mı demek istiyorsunuz? Madem öyle bu bildiklerinizi neden belediyeye de anlatmadınız da bu ahlaksızlara göz yumup yataklık etmiş oldunuz?

Yani kısaca yazdıklarınızın elle tutulur yanı yoktur ama yine de bir karşı açıklamanız olacaksa lütfen ad soyadınızla yapınız. Ahlaki açıklamalarınızı gerekli mercii ve adli makamlara yapınız. Tiyatrom bir mahkeme olmadığı gibi ahlak zabıtası da değildir. Bunun dışında somut ve tiyatral alanı ilgilendiren bir açıklamanız olacaksa da adınızla soyadınızla bekliyoruz.

Şahit olarak bahsettiğiniz hanımefendi de ihtiyaç duyuyorsa kendisi yazabilir yada şahit olduklarını belediye veya sivil mahkemelere yansıtabilir

İyi günler


***


Bu isimsiz şahıs bu yanıtı idrak edememiş olsa gerek ki ikinci bir e-mail ile ahlaki suçlamaların dozunu artırarak devam etmiştir. Yanıt vermeyi gereksiz bulduğum için yanıtlanmamıştır. Bu suçlamalara maruz kalan kişiler gerek duyarsa gönderilmiş olan bu mail tarafımdan muhafaza edilmektedir ve kanuni tespit yaptırılmaya açıktır. Tiyatromuzda ahlaki değerleri öne sürerek yapılan bu ahlaksız suçlama tarzına prim vermedik, vermeyeceğiz. Kimsenin uçkur bekçiliğini yapmayı görev edinmediğimiz gibi ne bu tür isimsiz karalamalara ne de ismiyle suç imal eden jurnalcilere papuç bırakmadık bırakacak değiliz.

(Kaynak: tiyatrom.com)


***


Oyun'un notu: Zâten çok dağınık bir hâlde olan yukarıdaki yazının okunmasını daha da dağınık hâle getirmemek için, LİNÇÇİLERin adlarına link vermeyip, onların adlarının üzerlerini kırmızılaştırmadık. Ayrıca, yazı rahat okunsun diye, metindeki bariz yanlışları düzeltmemize karşın, nerelerini düzelttiğimizi belirtmedik. Yazının dağınık ve düzeltilmemiş hâlini okumak isteyenler özgün kaynak olan www.tiyatrom.com sitesine "gidebilirler"!

Ayrıca bakınız:

LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi