LİNÇÇİ yayıncı A. Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid)
"En küçük bir anı bile örgütlenme zamanı, en küçük bir mekânı bile örgütlenme alanı olarak görüyorum!" Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
TİYATRO ÖRGÜTLÜLÜKLERİ ÜZERİNE 3.GÜN YAZISI
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur
aetimur@gmail.com
31 Mart 2010
Örgütlenme çeşitleri ve örgütlenmenin gerekleri üzerine yada Tiyatroda (tiyatroda) dünden bugüne örgütlülük üzerine akademik bir yazı yazmayacağımı bilmem söylemeye gerek var mı? Bunlar beni de bu yazının sınırlarını da çok aşacak bir çalışmanın ürünü olabilir ancak.
Ben ancak güncel sorunlardan yola çıkarak eksikliğini duyduğumuz "örgütlülük" üzerine kişisel bazı değerlendirmelerimi yazacağım.
Tiyatroya hasbelkader bulaşmamın ve tiyatro yayını üzerine biraz olsun hatırı sayılır yayın gücü oluşmasının ardından tiyatronun sorunları yansımaya başladı. Eski yazılarım incelenirse görülecektir ki defalarca "LİNÇÇİ tiyatrom bir örgüt değildir, sorunların çözüm yeri de LİNÇÇİ tiyatrom değildir" şeklinde yazılar kaleme aldım. Sorunlar ancak örgütlerde ve örgütlenmeyle çözülebilir, bir yayına düşen görev sorunu gündeme getirmek, dikkat çekmek sorun karşısında kamuoyu oluşmasına katkı sağlamak, çözüm çabalarının dile getirilmesine zemin oluşturmak ve yapılacak çalışmalara yayın desteği vermektir.
Bunu yazılı ve katıldığım toplantılarda defalarca sözlü olarak dile getirdim. Fakat tiyatroda yeterince örgütlü bir yapının olmayışı zaman zaman çözüm arayışının da LİNÇÇİ tiyatrom üzerinden işletilmesi, yada başarılamasa bile bunun zorlanmasını getirdi. Tabi bunda kişisel olarak benim tavrımın da rolü olduğu kuşkusuz. Diğer bazı yayıncı arkadaşlarımın aksine konulara duyarlı yaklaşımım, sadece oyun eleştirileri, oyun haberleri ile sınırlı kalmayıp tiyatronun sorunlarına ve farklı, muhalif seslere de alan açmam da etkili oldu elbette.
Fakat bir kez daha yineliyorum ki, bir kez daha altını önemle çiziyorum ki sorunların çözüm yeri yayınlar değil örgütlerdir, böyle olmalıdır. LİNÇÇİ Tiyatrom olarak yanlış yapmaktayız, LİNÇÇİ tiyatromun üzerine bu misyonu bindirenler yanlış yapmaktadır. Olayların akışına kapılarak bu rolün üstümüze giydirilmesine sessiz kalarak yanlış yapıyoruz. Dolaysıyla (Dolayısıyla) bu anlamda LİNÇÇİ tiyatrom'dan çözüme katkı sağlanacak somut adımlar atılmasını bekleyenler de yanlış yapıyor. Tiyatro derneklerinin eksikliği yada yanlışı bizim üzerimize yanlış bir görev yüklüyor.
Sanal yayın yada basılı yayın hiç fark etmez, bir yayına düşen sorunu ortaya getirmek ve taraflılığını çözümü için, çözümüne çabalayanlar için zemin hazırlayarak göstermek olmalıdır. Örneğin diyelim ki sanal bir internet yayını değil de basılı Birgün gazetesi.. Gazete sorunu gündeme getirebilir, soruna karşı bir kamuoyu oluşmasına katkı sağlayacak taraflı bir yayın politikası izleyebilir, sorunun sahiplenilmesi için kampanyalarla kamuoyunun dikkatini bu soruna, konuya çekmeye çabalayabilir. Ama kimse Birgün gazetesi sahibine, genel sanat yönetmenine yada tüm kadrosuna "neredesiniz?", "eylemde neden değilsiniz?", "yayın yapmakla olmuyor bu iş..." "yada herhangi başka devşirme terimlerle tanımlamalarla suçlama getiremez. Bunun aksini zorlamak farkında olarak yada olmayarak bu yayını "örgüt" misyonuna itelemektir. Dolaysıyla (Dolayısıyla) bu da yanlıştır.
Tiyatroda örgütlülük ne durumda bunu tüm tiyatro seyircileri hatta tüm tiyatro yapanlar bilmese de ilgilenip şu yazıyı okumakta olanlar mutlaka biliyordur yinelemek belki gereksiz olacak ama yazının devamlılığı açısından kısa kısa değinmekte yarar var.
Tiyatromuzda örneklemeyle gidersek ASSITEJ gibi bir örgütlenme kitlesel, sendikal bir örgütlenme değildir elbette. Assitej'in (ASSITEJ'in) görevi tiyatro çalışanlarının haklarının savunuculuğu da değildir. Uzunca dönemdir içerisinde bulunduğum için (bu tanımlama resmen olmasa da gayri resmi benim değerlendirmemle) Assitej (ASSITEJ) en azından Türkiye'de akademik yanı ağır basan bir örgütlenmedir. Her ne kadar içerisinde sahada olanlar da bulunsa da, ASSITEJ'in misyonu çocuk ve Gençlik Tiyatrosu (gençlik tiyatrosu) yapanların , sahneleyenlerin, oynayanların özlük haklarına dönük kazanımlar için değildir, bu alanı daha sağlıklı ve nitelikli bir yapıya kavuşturmaya katkı içindir. Yapılan festivaller de, yurtdışında katılınan seminerler de, burada gerçekleştirilen etkinlikler de daha çok bu alanın sorunlarına çözüm, festivalde örneklerle gelişmesine katkı şeklindedir. Assitej (ASSITEJ) veya Assitej'lilerin (ASSITEJ'lilerin) varlığı bu alanda gerçekten bir ivmeye yol açmış, son yıllarda üniversite bünyesinde çocuk tiyatrosu bölümü açılması, drama liderliği, eğitimde drama kavramlarının daha sık gündeme ve uygulamaya gelmesi, Çocuk (çocuk) tiyatrosunda denetim ve kalite arayışları hız kazanması gibi olumlu etkileri çokça olmuştur. (Gençlik yanı güdük kalmıştır fakat bunu defalarca eleştirdim ve ayrı bir konudur burada girmiyorum)
Yine LİNÇÇİ TEB (Türkiye Eleştirmenler Birliği) yada LİNÇÇİ OYÇED (Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği) gibi "Alanı, çerçevesi belli, üye niteliği, sayısı sınırlı" bir örgütlenme de tiyatrocuların kitlesel örgütlenme alanı değildir elbette. Bu tür örgütler tiyatronun sorunlarına ve yaşananlara elbette duyarlı olmalıdır, taraf olmalıdır (oluyorlar da) fakat tiyatrocunun, tiyatroların özlük hakları yada mesleki sorunları için çözüm yerleri değildir, alanları ve misyonları oldukça önemli ama çerçevesi çizilidir.
Bu durumda Tiyatronun (tiyatronun) ve tiyatrocunun kitlesel örgütleri için (LİNÇÇİ TOBAV ve İSTİŞAN gibi işyeri yada yerel ölçekli örgütlenmeleri dışarıda bırakırsak) karşımıza çıkan üç adres vardır. Bunlar TODER (Tiyatro Oyuncuları Derneği), LİNÇÇİ TOMEB (Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği) ve LİNÇÇİ TTB (Türkiye Tiyatrolar Birliği) dir.
TODER'in kuruluş amacındaki ilk cümle şu şekildedir :
"‘Birlikten kuvvet doğar’ prensibiyle yola çıkılarak 01/07/1988 senesinde kurulmuş olan derneğimizin amacı; Üyelerimizin ekonomik,sosyal,yasal,özlük haklarını ve mesleki saygınlıklarını korumak,mesleği geliştirmek ve üyeler arasında dayanışmayı sağlamaktır."
Birlikten, dayanışmadan, kuvvet olmaktan, hele ki üyelerinin ekonomik, sosyal, özlük haklarını geliştirmekten söz eden bir örgütlenmeden resmi statüde olmasa da uygulamada bir nevi tiyatro çalışanlarının sendikası gibi bir kitlesel örgütlülük ve tavır bekleniliyor. Fakat TODER'in daha kuruluşundan görüyoruz ki üyelerine ve üye çokluğundan gelen gücüne dayanan bir örgütlülük değil sanatçı olmanın ayrıcalığını kullanarak kazanımlarla vücuda gelmiş ve ayakta kalabilmiştir. Kişisel girişimlerle, bakanlarla, iş adamlarıyla , belediyelerle birebir görüşmelerle elde edilmiş lütuflarına dayanılarak bir takım kazanımlar elde edilmiş, gücünü üyelerinden almak bir yana uzun süredir de üye çokluğuna karşın pratikte 40-50 kişiyi zor toparlayıp genel kurullarını zorlukla yapar hale gelmiştir.
Bırakınız tiyatronun ve tiyatrocunun sorunlarına sahip çıkmayı, tiyatronun saygınlığını, özlük haklarını korumak için girişimlerde bulunmayı, sorunlar ve yaşananlar karşısında adeta sağır ve dilsiz olmuştur. Hafızamı fazla zorlamadan ve geriye dönük sayfa sayfa araştırmaya gerek duymadan şöyle en kabaca hatırladıklarımla Şehir Tiyatrolarının (Tiyatroları'nın) katma bütçeden çıkarılması, Burada (burada) çalışanların (konservatuar bölüm mezunları dahil) vasıfsız işçi statüsüne geçirilmeleri, İstanbul ve İzmit Şehir Tiyatrolarında (Tiyatroları'nda) usulsüz görevden almalar, daha çok yakın zamanda bir gazetenin bir tiyatroyu hedef göstermesi, bazı belediyelerin süren tiyatroları kapatması..... (daha çokça örnek verilebilir) Hangisi için TODER'den bir açıklama duyabildiniz?
Bunlar tiyatrocuların "ekonomik, sosyal, yasal, özlük hakları ve mesleki saygınlıklarını korumak" kapsamına girmez ise ne girer? Bırakınız bu anlamda girişimler ve yaptırımlar zorlamayı TODER bunların hiç biri için bir açıklama ve bildiri dahi yayınlamamıştır. Üye sayısı TODER'e göre çok daha kısıtlı olan ve aslında Tiyatrocu (tiyatrocu) örgütlenmesi değil bunun yan alanı "Tiyatro Eleştirmenliği" alanında örgütlü LİNÇÇİ TEB kadar duyarlı davranamamışlardır. Oysa TODER Tiyatro (tiyatro) oyuncusunun ana örgütü konumundadır.
Hemen burada üyelerin ilgisizliğinden yakınmalar başlamaktadır ki bu konuyu ancak yumurta ve tavuk ikilemine kilitler. TODER'in etkisiz ve duyarsız tavrı üyelerini yaşadıkları sorunlarından habersiz görünen dernekte çözüm aramak yerine başka çözümler aramaya dolaysıyla da örgütüne sahip çıkmamaya götürecek, üyelerin sahip çıkmaması TODER'i tabela örgütü yapacaktır. Bu ne için var olduğunu anlayamadıkları hatta belki bir çoğunun kurulurken heyecanla üye olup varlığını unuttuğu genel kuruluna gitmediği ve aidat ödemediği bir yer olacaktır.
Sonuçta gelinen nokta TODER sadece yönetiminde olanların kartvizitlerine bir ünvan daha ekledikleri ve bu kartvizitle bir iki iş bitiriciliği daha başarabildikleri yer olacaktır ki bunun örneğini kısa bir süre önce yaşadık gördük. Beyoğlu Belediyesi ile, Bağcılar Belediyesi ile işbirliklerinin anahtarı olarak kullanılan TODER meslektaşlarının sorunlarına, saygınlıklarına, özlük haklarına dönük çabalar yerine tiyatroyla hiç bir ilgisi olmayan bir konuda, "Muhsin Yazıcıoğlu'na taziye" sunan örgüt konumuna kadar dönüştürülebilmiştir.
TODER son aylarda bir değişim görüntüsü vermektedir. H.Ulvi Alacakaptan'dan alınan başkanlık sonrası bir değişime gebe gibidir. Ali Yaylı LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Kurultayına katılmıştır. Haldun Açıksözlü'nün yargılanacak olması konusunda bizden bilgi istemiştir (ki esasen bizim onlardan bilgi istememiz gerekirdi) Fakat maalesef devamı gelmemiştir. Bir tiyatro sanatçısı yargılanmış bırakınız üyelerini protestoya taşıması, TODER sessiz kalmıştır, Afyon'da tiyatrocular işten çıkarılmış, Kemer'de oyuncular zabıta yapılmıştır bunları meslektaşlarının özlük hakları mesleğin saygınlığının korunması gibi kuruluş amacı dahilinde görmemiştir.... vesaire....
Bunlar üyemiz değildi, TODER üyelerinin haklarını ve saygınlığını korumakla mükellef denilebilir ki o halde İstanbul Şehir Tiyatrolarından (Tiyatroları'ndan) çokça üyesi olduğunu ben biliyorum yaşanan onca sorunun hangisinde taraf olmuş taraf olarak eylemciliği benimsemiyorsa da üyeleri adına gidip oradaki yetkililerden bir görüşme talep etmiştir ve kamuoyuna bir açıklama yapmıştır?
Son iki yılda yapılan çokça ve son derece gerekli eylemliliklerin hiç birinde görmediğimiz TODER bu yıl da bir düzine Tiyatro (tiyatro) ve sivil toplum örgütü 27 martı (Mart'ı) organize ederken aralarında yer almamıştır. Yine de Ali Yaylı ile bir değişim ve ölü toprağını üzerinden atma girişiminin başladığını umuyoruz, ummak istiyoruz.
LİNÇÇİ TOMEB (Tiyatro Oyuncuları meslek Birliği) Tiyatro alanında en umut verici ve ciddiyetle yol alan örgüt görünümü veriyor. 2000'li yılların başından itibaren kuruluşu başlayan LİNÇÇİ TOMEB, -üyesi olan Tiyatrocuların (tiyatrocuların) haklarını korumaktan öte- Tiyatronun (tiyatronun) tüm sorunlarına duyarlı davranış geliştiriyor. Özellikle İstanbul'da LİNÇÇİ Orhan Kurtuldu'nun temsilciliğinde Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesi (Sahnesi) ve AKM gibi konularda aktif rol oynamış, Diğer sanat örgütleri ve Mimarlar Odası gibi sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yürütmüş gerektiğinde diğer sivil toplum kuruluşlarını da katarak örgütlü tavırlar sergileyebilmiştir. Meydanlarda örgütlü bir tavır sergilerken geri planda da gereken yerlerle resmi düzeyde görüşmeler, hukuksal zeminde mücadeleler vermiş, bu alanda da çokça kendinden söz ettirip gerek AKM'nin kaderinde gerek genel anlamda tiyatronun son yıllarında olumlu anlamda damgasını vurabilmiştir.
LİNÇÇİ TOMEB çalışma alanını şöyle özetliyor... “Birlik, oyunculuk mesleğinin gelişmesi, ülkemiz insanının oyunculuk mesleğini diğer saygın meslekler gibi kabul ederek, ne işe yaradığını bilip tanıyabilmesi için, gerekli eğitim ve araştırma çalışmalarını yapmak ve tiyatro oyuncularının meslek disiplini ve ahlakını oluşturup, geliştirmek, ortak çıkarlarını korumak ve haklarının takibini sağlamak amacıyla kuruldu.”
Bu altı çizilen tanımlamayla LİNÇÇİ TOMEB bir anlamda Hukukçuların (hukukçuların) "Baro"su, Tıp (tıp) insanlarının "Tabipler odası" ("Tabipler Odası") gibi kendi iç denetimini de oluşturmayı hedefliyor ki; dış müdahale ve yaptırımlara ve her tür sansüre kısıtlamaya karşı kapalı olması gereken sanat alanında bu müdahalelere karşı direnilirken kendi meslek etiğinin kendi örgütlülüğü içinde korunup denetlenmesi doğru ve önemli bir tavırdır. Geçtiğimiz yıllarda Assıtej (ASSITEJ) ve başka tiyatro ortamlarında yaptığımız tartışmalarda korsan çocuk tiyatrolarına karşı kültür bakanlığı denetimi veya kurulacak bir kurulca denetim önerilirken bunun siyasal iktidara göre farklı amaçlarla kullanılabileceğini, kendi elimizle tiyatronun RTÜK'üne dönüşebileceğini, sanatta ancak ve ancak mesleki örgütlerce kendi öz denetiminin kabul edilebileceğini dile getirmiştim defalarca. LİNÇÇİ TOMEB'in bu yaklaşımını bu şekilde yorumlamak istiyorum
LİNÇÇİ TOMEB doğru ve umut verici bir örgütlenme olarak görünüyor. İstanbul Temsilcisi LİNÇÇİ Orhan kurtuldu ile görüşmelerimizden de bildiğim kadar sanırım şimdilik tek sorun ülkemizdeki sendika ve derneklerdeki genel sorun. Bu da insanların örgütlerine yeterince sahip çıkmaması, yeterince üye olunmaması, ve üyelerin daha aktif olarak örgütlerini sahiplenmesi gereği. Özellikle ödenekli tiyatrolar dışında dağınık ve kadroları sık değişen küçük işletmecikler (işletmeler) görünümündeki tiyatro topluluklarını örgütlülüğe katmak kolay iş olmasa gerek.
Oyuncularımız genelde günü kurtarma telaşı içerisinde ve tiyatro, dizi, seslendirme ve bulabilirlerse dernek yada okullarda çalıştırıcılık gibi işlerin biri yada birkaçına koşturarak ayakta kalmaya ve hayatlarını sürdürmeye çabalamaktadır.
Bir kaç (Birkaç) yıl öncesine kadar tiyatro bölümleri çok sınırlıyken bugün adeta her üniversitenin bir hatta birkaç tiyatroyla ilgili bölümü vardır. Özellikle özel okullar, gençlerin Sinema-TV-Tiyatro alanına karşı eğilimleri arttıkça bu eğilimden yararlanma yolunu seçip birbiri ardına tiyatro bölümleri açmışlardır. Bu yeni bir sorunlar yumağının ve yakın gelecekte yeni bir bunalımın habercisidir. Aşırı ve ani oyuncu artışı nasıl istihdam edilecektir? Türkiye'de Kültür Bakanlığının (Bakanlığı'nın) tiyatroya ayırdığı pay ve dağıtım şekli ortadadır, salon sayısı ortadadır, yılların tiyatrocularının dahi zar zor ayakta kalabildiği ortadadır ve tüm bu gerçekler ortadayken ekonomik terimlerle açıklamak gerekirse talep olmayan bir piyasaya aşırı bir arz başlamıştır. TV'lerin yerli dizi furyası şimdilik günü kurtarır gibi görünse de bunun hiç bir açıdan sağlıklı olmadığı da tartışmasız gerçeklerdendir. Star anlayışının prim yaptığı ülkemizde diğer oyuncular için dizilerin çalışma koşullarının ağırlığı her geçen gün Sine-Sen'in (SİNE-SEN'in) daha fazla gündemine yerleşmektedir.
Oyunculuk, Dramaturgi (dramaturgi) vb bölümlerin hızla arttığı bu dönemde tiyatrocuların meslektaş sayısı da katlanarak artmaktadır ve daha da artacaktır. Bu durumda açıkça görülmektedir ki tiyatrocuların meslek birliğine giderek çok daha fazla iş düşecek, çok daha fazla ve çeşitli sorunlarla uğraşmak zorunda olacaklardır. Bu nedenle de LİNÇÇİ TOMEB hız kazanarak gereken ağırlığını hissettirmek zorundadır, Tiyatrocular (tiyatrocular) meslek örgütlerine sıkı sıkıya sarılmak zorundadır.
DEVAM EDECEĞİZ
BU YAZININ ÖNCÜLÜ OLAN YAZILARIM
SON DÖNEMDE YAŞANANLAR, ÖDENEKLİ TİYATROLAR VE TİYATRO ÖRGÜTLÜLÜĞÜ ÜZERİNE
AYNI BAŞLIK ALTINDA İKİNCİ GÜN YAZISI
İŞTE TTB'NİN UTANÇ HANESİNE KAZINAN TUTUMUN ARKASINDAKİ GÖNÜLLÜLÜK ESASLI TİYATRO(!)
AFYON KONUSUNDA NETLEŞEBİLDİK Mİ?
İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliğine ve Genç Tiyatro Sorumlularına açık mektup
KARANLIĞA KARŞI DURACAKSAK ÖNCE İÇİMİZDEKİ KARANLIKLARDAN , İKİYÜZLÜLÜKLERDEN, ÇİFTE STANDARTLARDAN KURTULMALIYIZ!..
VAKİT YAZARI AMACINA ULAŞMIŞTIR
A.ERTUĞRUL TİMUR KONUYU ILIMLI GEÇİŞTİRMEYİ SEÇEN KUMBARACI50 YE VE BURAYI MÜHÜRLEYEN BELEDİYEYE SORUYOR! OKUYUNUZ
İŞTAH MI BIRAKTILAR
Bu macera yeni değildir ve Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olarak ilk kez iktidarla tanışmasıyla başlamıştır.VE BU MACERA ORADA DA KALMADI SÜRÜYOR
EVET VATAN CADDESİNE DE, BOĞAZ KÖPRÜSÜNE DE KARŞIYDIK, HARBİYE'DE YENİ ÇOK AMAÇLI SALONA DA KARŞIYIZ!
KOLTUKLAR VE ONURLAR
BİR PROFESÖRÜN CEHALET HAKKI VE AKP'NİN TİYATROLAR POLİTİKASI
GÜNDEM YİNE DOLU DOLU, YA GÜNDEME TARAF OLACAKLAR?
NİHAYET SANATIN YARIŞTIRILAMAYACAĞINI, YARIŞMA ARACI OLAMAYACAĞINI BİRİLERİ KISITLI BİR ALANDA DA OLSA DİLE GETİRMEYE BAŞLADI!
İstiklal Değişti mi?
GECİKMİŞ BİR YAZIYLA CKM OLAYI VE NEDİM SABAN'A YÖNELİK IRKÇI SÖYLEM ÜZERİNE
YAZSAM MI Kİ?
ÇATI ÖRGÜTLENMESİ "TÜRKİYE TİYATROLAR BİRLİĞİ"
TİYATRO KAMUOYU VE OKURLARA ZORUNLU BİR AÇIKLAMA
(Kaynak: tiyatrom.com)
***
Oyun'un notu: Yukarıdaki metni, LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) sahibi olduğu LİNÇÇİ tiyatrom.com sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık. Ancak, metinde bulunan LİNÇÇİ adlara biz link verip, bu adları biz kırmızılaştırdık; LİNÇÇİ tiyatrom.com'dan alarak yayınladığımız yukarıdaki metinde bulunan bariz yanlışları kırmızıyla belirtip, doğrularını yeşille biz yazdık!
Ayrıca bakınız:
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
Linç imzacıları listesi