9 Şubat 2010 Salı

'Sinema yasasını çıkaranların heykelini dikeriz'


Film ve dizi setlerindeki ağır çalışma şartlarına tepkiler her geçen gün artıyor. "Sinema İş Yasası"nın bir an önce çıkmasını isteyen meslek temsilcileri, sanatçıların sigortalı olmadıkları için sağlık, emeklilik gibi özlük haklarından faydalanamamasından ve uzun süren çalışma saatlerinden yakınıyor.

Çoğumuz, medyaya yansıyan ışıltılı hayatlarına bakıp sanatçıların lüks içinde yaşayan insanlar olduğunu düşünürüz. Oysa sınırlı sayıda 'ünlü'yü bir yana bırakırsanız, film ve dizilerden aşina olduğumuz 'sanat emekçilerinin' hayatları hiç de sandığımız gibi değildir. Çoğunun sigortasız çalışması, sağlık, emeklilik gibi özlük haklarından faydalanamamaları, uzun süren çalışma saatleri, daha da önemlisi çalışma şartlarını düzenleyen bir yasanın olmayışı, sanatçıların mağdur olmalarına yol açan nedenler. Bu yüzden de setlerde başta oyunculuk olmak üzere çeşitli görev icra eden sanat emekçileri, sinemanın bir iş kolu haline getirilmesi ve acilen "Sinema İş Yasası"nın çıkarılması talebinde bulunuyor.

'Sinema Merkezi Başkanlığı' kurulması için 1,5 yıl önce çalışmalara başlayan Kültür ve Turizm Bakanlığı, hazırladığı tasarıyı ekim ayında sinema alanındaki sivil toplum kuruluşlarına gönderdi. Sinema Emekçileri Sendikası Sine-Sen, geçtiğimiz günlerde bu tasarıya internet sitesinde bir imza kampanyası düzenleyerek itiraz etti. Kampanyaya Şerif Gören, Zeki Ökten, Kazım Öz ve Tarık Akan gibi isimler destek verdi. Sendika, itirazında acilen Sinema İş Yasası'nın çıkarılması talebinde bulundu. Bunun üzerine DSP İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş da sendikanın kendisine gönderdiği mektubu dikkate alarak ocak ayı sonunda Meclis'e sinema emekçilerinin sorunlarıyla ilgili bir soru önergesi verdi.

Sine-Sen'in karara itiraz gerekçesinde, özerk bir sinema kurumunun oluşturulması ve sinemanın bir iş kolu haline getirilerek acilen Sinema İş Yasası'nın çıkartılması isteniyor. Bunun da başlıca üç sebebi var: Sanatçıların genelde sigortalı olmadıkları için sağlık, emeklilik gibi özlük haklarından faydalanamaması, uzun süren çalışma saatleri ve mevsimlik işçi gibi iş garantisinin olmaması. Sine-Sen Yürütme Kurulu üyesi Murat Muslu, sigortalılık konusunda her ne kadar bazı yapımcılar olumlu adımlar atsa da bunun yeterli olmadığını söylüyor ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın belge istemekle kalmayıp gerekirse setlere müfettiş göndermesini istiyor. Muslu, uzun çalışma saatleri konusunda ise kendilerinin memur gibi düzenli bir işe sahip olamayacağını, ama günde 18 saat de çalışmak istemediklerini ifade ediyor. Bu kadar yoğun çalışmaya bir bölümü neredeyse bir sinema filmi uzunluğunda (90-120 dk.) olan dizilerin sebep olduğunu dile getiriyor.

Tiyatro Oyuncuları Derneği Yürütme Kurulu Üyesi Ali Yaylı da özellikle dizi setlerinde insanların sosyal güvencesiz, kayıt dışı çalıştırıldığını, bu sebeple çoğu arkadaşının mevsimlik işçi gibi sadece bir oyunda, dizide ya da filmde oynadığı gün sayısı kadar sigortalandığı için emekli olamadığını söylüyor. Aslında İş Yasası çıkartılması ve iş kolu oluşturulması Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan ziyade Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın görevleri arasında yer alıyor. Fakat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü Sendikalar Dairesi Başkanı Hüseyin Aşçı, kendilerine hiçbir sinema sendikası veya meslek birliğinden resmi olarak böyle bir talebin gelmediğini söylüyor. Aşçı, sigortasız çalışma noktasında yapılan itirazlara, "Şikâyet geldiğinde müfettişler marifetiyle süratle o konuyu inceletiyoruz ve hiçbir müracaatı karşılıksız bırakmıyoruz." cevabını veriyor.

Oyuncu aslında kimdir?

Murat Muslu, oyuncuyu Kültür Bakan-lığı'nın sanatçı, Çalışma Bakanlığı'nın işçi, Maliye Bakanlığı'nın ise serbest meslek sahibi gördüğünü ifade ediyor. Muslu, "Sinema İş Yasası çıktığında herkesin mesleki konumu belli olacak." diyor. Ali Yaylı, bu konuda bir adım daha ileri giderek kültür sanat iş kolunu ve sanat yasasını çıkaranların heykelini dikeceklerini söylüyor ve ekliyor: "Kayıt dışılıktan, vergi kaybından yakınıyor muyuz? Bu yasa çıktığında hem oyuncu özlük haklarını elde edecek hem de devlet, yatan sigortadan vergisini alacak."

Özerklik, ama nereye kadar!

Sine-Sen, Sinema Merkezi başkanının bakanlık tarafından atanmasına itiraz ediyor ve bu kurumun tamamen özerk olmasını istiyor. Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürü Abdurrahman Çelik ise kullanılan para bir kamu kaynağına ait olduğu için bunu ancak bir kamu biriminin idare edebileceğini, ama bu yapının hiçbir kamu kurumunda olmadığı kadar özerk çalışacağını ifade ediyor. Sendika ayrıca dizilerin de yasa kapsamına alınması gerektiğini savunurken, meslek birliklerinin birleştirilmesi fikrine itiraz ediyor. Fakat Abdurrahman Çelik, meslek birliklerinin birleştirilmesinin en başta sektöre katkı sağlayacağını düşünüyor: "Hangi eser kimde, kim kimin eserini koruyor, ne olduğu belli olmayan bir ortamda kullanıcıya gidilip ondan telif parası talep ediliyor. Meslek birlikleri de kendi toplayacakları gelirlerden mahrum oluyor." ZAMAN

elif nesibe özbudak

10 Şubat 2010, Çarşamba