11 Şubat 2010 Perşembe

Bulunmaz Tiyatro'yu "mahkum ettiren" bir zamanların İstanbul Belediyesi avukatı, şimdinin Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, işçileri de mahkum ettirebilir!

Her yıl yaz aylarında, yani tiyatro sezonunun dışında, yani herhangi bir tiyatro oyunu oynanmadığı zamanlarda "kaloriferleri bakıma alınan" Muammer Karaca Tiyatrosu, 1994 / 95 tiyatro sezonunun tam ortasında, Kültür Bakanlığı çanağı yalamayan Bulunmaz Tiyatro beş ayrı oyunla (İnek / yazan Nâzım Hikmet, Sessizliğin Renkleri / yazan Aslan Timur, Düş / yazan Hilmi Bulunmaz, Sihirli Sandık / yazan Hilmi Bulunmaz, Harikalar Sirki / yazan Hilmi Bulunmaz - Muhteşem Gülen) sahne alırken ve bu salonu kullanan Kültür Bakanlığı çanağı yalayıcısı ve LİNÇÇİ Genco Erkal henüz oyununa başlamamışken, kar yağışının yoğun olduğu bir süreçte bakıma alındı.

Çünkü...

Nâzım Hikmet'in yazıp, Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Bulunmaz'ın yönettiği ve Türkiye'de ilk kez bir profesyonel tiyatro tarafından sergilenen İnek adlı oyun (Bu arada, Kazmacıbaşı'nın; "'İnek' oyununu profesyonel sahnede ilk kez biz oynuyoruz." yalanını unutmamakta yarar var!) başta olmak üzere, sosyalist kültürü inşa eden oyunlar oynamayı ilke edinen Bulunmaz Tiyatro, 1994 / 95 sezonunda, (sosyaldemokrat, Sivaslı ve profesör olmanın dışında hiçbir vasfı bulunmayan zamanın İstanbul Anakent Belediye Başkanı Nurettin Sözen ile Sivaslı Sözen'in "kültür danışmanı" ve hiçbir kalıcılığı olmayan işlere imza atmak ve kapitalizmin karşısında takla atmak becerilerinin dışında hiçbir beceriye sahip olmayan Hilmi Yavuz'un "engellemeleri" sonucu asla kiralayamadığı) Muammer Karaca Tiyatrosu'nda oynuyordu.

Bulunmaz Tiyatro'nun izleyiciyle sıcak ilişki kurmaya başladığı bir zamanda, sosyalist yazar Nâzım Hikmet'in kaleme aldığı İnek oyununun kitleselleşmesini engellemek için, tam da tiyatro sezonu ortasında, tam da yoğun kar yağışı İstanbul'u tutsak almışken, "kaloriferlerin bakıma alınıp", yaklaşık üç saat süren oyun boyunca izleyicilerin neredeyse donma noktasına dek gelmesine "özen gösteren" Refah Partili İstanbul Anakent Belediyesi'ne bağlı Muammer Karaca Tiyatrosu yöneticilerinin karşısında, şu anda Beyoğlu Belediyesi tarafından Kumbaracı50 adlı salonu mühürlenen LİNÇÇİ Yiğit Sertdemir'in Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan karşısında "karga" rolüyle sahne aldığı ruh durumunun tam karşıtı bir ruh durumuyla bir şahin gibi diklenen Hilmi Bulunmaz, işçi sınıfından aldığı sosyalist irade gücüyle "yiğit" bir insanın yapması gerektiği gibi "sert" ve "demir" gibi bir tepki göstererek, yapılan haksızlığa karşı salon kirasının bir kısmını ödememe "eylemi" gerçekleştirmişti.

Bu eylem sonunda Bulunmaz Tiyatro'nun yöneticisi sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, kendisini mahkeme salonunda bulmuştu. Kapitalizmi temsil eden karşı tarafta da "hukuk adamı" Hayati Yazıcı vardı. Mahkeme salonu, âdeta sosyalizm - kapitalizm karşıtlığına tanıklık etti ve sonunda, İbrahim Balaban gibi dünya çapında önemli bir ressamla, Hilmi Bulunmaz'ın da bir buçuk yıl aralıksız yazı yazmış olduğu İnsancıl dergisini uzun yıllardır yayınlama becerisi gösteren yazar Cengiz Gündoğdu'nun mahkemede Hilmi Bulunmaz lehine (gerçeklik lehine, estetik lehine, insanlık lehine) tanıklık etmelerine karşın, doğal olarak yitiren taraf Bulunmaz Tiyatro ve kazanan taraf da Refah Partili belediyeye bağlı ve bağımlı Muammer Karaca Tiyatrosu yönetimi oldu.

Bugün, (Yaptığı "'Ahlaksız oyun'dan tahrik dolu mesajlar" başlıklı haberle tiyatro gündemine giren.) www.habervaktim.com sitesinden alıp aşağıya aktardığımız haberi okuyunca, yukarıda yazdıklarımız geldi aklımıza. İşçi sınıfının şanlı direnişi karşısında, "hukuk adamı" olduğunu da anımsatarak "görevini yapan" Devlet Bakanı Hayati Yazıcı'nın tuhaf görüşlerini ve bu görüşlerin "metin altını" okumakta "yarar" var. (HB)


***


Bir açıklama da Bakan Yazıcı'dan


Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Tekel işçilerinin durumuyla ilgili olarak ''Arkadaşlarımıza tavsiyemiz bu karda, kışta, soğukta daha fazla eylem ortaya koymadan, haklarını kullanmak suretiyle daha iyi çalışabilecekleri yerlerde atanmak için biran önce başvuruda bulunmalarıdır'' dedi.

Devlet Bakanı Yazıcı, Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu'nun Tekel işçilerinin sorunlarıyla ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakanlık Yeni Bina'da yaptığı görüşmenin sona ermesinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Görüşmeye kendisinin de katıldığını belirten Yazıcı, görüşmede Tekel işçilerinin iyileştirmelerin dikkate alınması suretiyle yasada öngörülen 30 günlük süre içerisinde başvurmalarının kendi yararlarına olduğunun altının çizildiğini, bugüne kadar 4/C'den yararlanmak üzere 740 dolayında işçinin başvuruda bulunduğunu kaydetti.

Başvuranların 400'ünü kamu kuruluşlarına yerleştirdiklerini ifade eden Yazıcı, şöyle devam etti:

''Halen ikamet ettikleri yerlerdeki kamu kuruluşlarına, imkan olmaması halinde civar illerdeki kamu kuruluşlarına yerleştirilmelerini sağlıyoruz. Dolayısıyla 4/C'de yaptığımız değişiklik, aşağı yukarı daha önce çalışmayı arzu ettikleri 4/B'ye çok yaklaşmış durumda. Sadece 4/C ile 4/B arasında B ile C arasındaki fark kadar bir fark var. Dolayısıyla arkadaşlarımıza tavsiyemiz bu karda, kışta, soğukta daha fazla eylem ortaya koymadan biran önce haklarını kullanmak suretiyle daha iyi çalışabilecekleri yerlerde atanmak için biran önce başvuruda bulunmalarıdır. Bunun altı çizildi.''

Hükümetin dinamik bir hükümet olduğunu ifade eden Yazıcı, ''Ülkenin imkanlarını şartlara göre her zaman değerlendiriyor. Bu süreç inşallah daha fazla işçilerimiz üzülmeden ve tabii ki bizleri de daha fazla üzmeden sağlıklı bir şekilde sona erer'' diye konuştu.

-''SANIRIM EYLEM DEVAM ETMEZ''-

Bir gazetecinin ''Eylem devam ederse hükümetin tavrı ne olacak?'' sorusu üzerine Yazıcı, ''İnşallah etmez. Ederse diye varsayımlar üzerinden şimdiden bir şey söylemem mümkün değil. Sanırım eylem devam etmez'' yanıtını verdi.

''Eylemin biteceğin dair umudunuz var mı?'' sorusunu Yazıcı, şöyle yanıtladı:

''Ben bu ülkede 'bu eylem bitmesin' diye arzu eden hiç kimsenin olduğunu sanmıyorum. İşçilerimiz de bu eylemin bitmesini istiyordu. İşçiler de dahil bu eylemin bitmesini arzu ediyor. Hiç kimse karda, kışta, ortada eylem yaparak çoluğundan, çocuğundan, evinden uzak kalmayı arzu eder mi? Ama bir bilgilenme eksikliği olduğu da inancındayım. Bilgi kirliliği olduğu inancındayım. Ne verildi, ne getirildi, ne götürüldü bunları bir kez daha muhasebe etmeleri halinde hem kendilerini, hem bizleri rahatsız eden bu eyleme son verecekleri inancındayım.''

Bakan Yazıcı, ''Bu ay sonuna kadar imzalamazlarsa ne olacak?'' sorusu üzerine, ''İmzalamazlarsa bir aylık süre, ben hukukçu kimliğimle söylüyorum, hak düşürücü süredir. Hak düşürücü süre şu demek, bir aylık süre içerisinde '4/C statüsünde çalışacağım' şeklinde bir irade beyanı ortaya koymayan arkadaşımız bir daha o statüde çalışma hakkını bulamaz. O hakkı kaybetmiş olur. Dolayısıyla bu hakkı kaybetmemeleri için o bir aylık süre içerisinde başvuruda bulunmalarını sizin aracılığınızla sevgili işçi kardeşlerimize bir kez daha hatırlatıyorum'' diye konuştu.

Bir gazetecinin ''Süre uzatılması kesinlikle yok değil mi?'' diye sorması üzerine Yazıcı, ''Yasa böyle. Süre uzatılması kesinlikle söz konusu değil'' dedi.

(AA)

(Kaynak: habervaktim.com)


***


Ayrıca bakınız:

LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi