Oyun'un notu: LİNÇÇİ yayıncı Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) yazım yanlışlarıyla kaynayan yazısını okunur kılmak için bazı önemli yazım yanlışlarını kırmızıyla belirginleştirip, hemen yanlarına parantez içerisinde doğrularını yeşille biz yazdık! (HB)
***
EVET VATAN CADDESİNE (CADDESİ'NE) DE, BOĞAZ KÖPRÜSÜNE (BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ'NE) DE KARŞIYDIK, HARBİYE'DE YENİ ÇOK AMAÇLI SALONA DA KARŞIYIZ!
Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi açılışıyla ilgili olarak önce AKP'nin boyalı (boyalı basın) kalemşörleri, (Nazlı Ilıcak, Aykut Işıklar gibi) ardından Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve onun da ardından Başbakan Tayyip Erdoğan bizim de her aşamasında içerisinde olduğumuz yıkımı protesto edenlere veryansın etti ve bir gol atmış edasında sevinç naralarıyla "Bakın protesto ediyorlardı, biz daha iyisini açtık" sözleriyle zafer sarhoşluğu yaşadı ve bu sarhoşluğu yansıttılar. Olayı daha da abartarak protestoları açılış gecesi belgesel olarak sunmuşlar.
Onların bu biçare çırpınışları beni çok ama çok memnun etti. Zira bu eylemlerin yapıldığı dönemlerde bu eylemleri yapanları muhatap almak bir yana hiç görmüyormuş gibi davransalar da aslında nasıl etkilendiklerini, nasıl da dikkate aldıklarını, nasıl da çekindiklerini elleriyle, dilleriyle deşifre ediyorlar!
İktidarın bu kağıttan kaplanları örgütlü eylemler karşısında nasıl bir panik yaşadıklarını, nasıl içerlediklerini, nasıl önemseyip boşa çıkarma telaşıyla yanıp kavrulduklarını çok güzel sergilediler. Umuyorum ki "yürüyeceğiz de ne olacak?", "Protesto edeceğiz de ne olacak?" diye düşünen eylem kaçkınları bu yaşananları doğru okumayı becerir de artık gerektiğinde demokratik haklarını insan gibi kullanmaktan kaçınmazlar!
Evet belki sayıca çok değildik, belki 500-600 kişiyi geçmedi eylemciler. Ama iktidar çok iyi biliyordu ki toplumda sanatçılar kamuoyu önündeki kesimdi, kamuoyunun izlediği takip ettiği kesimdi, medyadan sonra kamuoyuna direk (direkt) ulaşabilen bir kesimdi. Sanatçı toplumdaki öncü rollerdendi ve oradan başlayacak bir eylem toplumda hızla sahiplenilebilirdi. Sanatçılara herhangi muhalif kanat gibi polis copu ve biber gazıyla saldırıp dağıtmak da dünya çapında skandala dek varabilir eylemin hızla çok büyümesine neden olabilirdi. Günümüzde sanatçılarımızın bir çoğunun (birçoğunun) farkında olmadıkları bu gücün iktidarın kağıt kaplanları farkındaydı. İşte bu nedenle korkuyordu bu kağıt kaplanlar! İşte o nedenle bugün o günkü korkularını yenmiş olmanın galebesini çalıyorlar böyle uzun uzun konuşmalarla, özel belgesellerle!
Şimdi konumuza geniş bir çerçeveyle girelim.
Tayyip bey Yeni Harbiye Çok Amaçlı Salonunun açılışında buyurmuş ki "Bunlar köprüye de karşıydı!"
Böylece 2 gol birden atmakta zatı muhterem! Hem biz sanata düşman değiliz bakın iyisini yaptık diye reklamını yapacak, hem de bunlar dediği sanatçıları , eski dönem solcularıyla birlikte yapılan icraatların düşmanı gösteriverecek.
Evet efendim, Köprüye (Köprü'ye / köprüye) de karşıydık, Harbiye'nin yıkımına da karşıydık var mı ötesi!
Hatta Tayyip bey eksik hatırlamış ben biraz daha geriye götüreyim, Biz (biz) ve bizim gibi düşünenler ondan da önce Menderes döneminde yapılan İstanbul'un ilk büyük caddeleri Vatan ve Millet caddelerine de karşıydık!
Dönemi kendi nesnel koşulları içinde ve etraflıca anlatmayan söylemler kandırmaca olacaktır! Karşıydılar ama neden? Karşıydılar diyorsan nedenlerini de söyleyeceksin beyim yok öyle yüzeysel geçiştirmeler, ayaküstü yutturmacalar!
1957 yılında Menderes bu caddeleri yaptırırken neye karşılık yaptırdı onu bilmeden anmadan geçiştirebilir misiniz? Amerika ile ikili anlaşmalardan, size yardım veririz ama neye yatırım yapacağınızı biz belirleriz talimatlarından, asfaltına ve iş marinalarına (makinalarına) kadar dışa bağımlılıktan söz etmezsiniz değil mi? Halen bebelerimizin bile borçlu doğmasına neden olan , halen faizlerini ödediğimiz borçların, halen Amerika'nın piyonu olmamızın nedeninin o dönem yapılan bu harcamalar olduğunu söylemezsiniz değil mi? marshall planından (Marshall Planı'ndan) söz etmezsiniz değil mi? Üç tarafı denizlerle çevrili ülkede yük taşımacılığı denizden değil en pahalı yöntemle karadan yapılıyorsa o dönem yenilen bu haltın sebep olduğunu söylemezsiniz değil mi? Deniz yolu ve daha da önemlisi Atatürk döneminde başlayıp onuncu yıl marşına (Onuncu Yıl Marşı'na) dek girmiş demiryolculuğunu "Demiryolu gominist işi" deyip durdurulduğunu da açıklamazsınız değil mi? Denizyolu ve demiryolu yerine Türkiye'ye karayolu dayatmasının bizi nasıl borç batağına sürüklendiğini (sürüklediğini) de bilmezsiniz değil mi? Bugün yaşanan trafiğin, trafik kazalarının , dünyanın en pahalı benzininin, otomobillere, benzine, yedek parçaya giden milyarlarca doların sebebinin de Menderes'in yediği bu haltlarla başladığını da anmazsınız değil mi?
Dünya metrolarla modern demiryolculuğuna başlamışken bizde karayoluna öncelik verilmesine Menderes'in ileri görüşlülüğü, solcuların da karşı çıkışı dersiniz değil mi? Eğer cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan yurdu demir ağlarla ören demiryolculuğu sürdürülse bugün geleceği aşamanın japonya'daki (Japonya'daki) gibi hızlı trenlere, bir çok (birçok) Avrupa ülkesindeki gibi metrolara çevrileceği, ne trafik kazalarının, ne trafik sıkışıklıklarının ne de benzin fiyatlarının bu boyutta olmayacağı, dış borçların da bu denli büyümeyeceğini görmezden gelirsiniz değil mi?
Sizin uluslararası otobanı ortasından bölüp eğreti şekilde koyuverdiğiniz ve sorun yumağı olan ucube metrobüs aldatmacanıza da gerek bırakmayacaktı bu , bir manzara faciasına neden olan salkım salkım köprülerinize de!.
Bugün bile halen yapılacak tüp geçitte demiryolu, metro değil sadece lastikli araçlara geçiş sağlanacağını açıklayan zihniyete anlatabilir misiniz karayolunun vatan caddesiyle (Vatan Caddesi'yle) de Millet caddesiyle (Caddesi'yle) de , Boğaz Köprüsüyle (Boğaziçi Köprüsü'yle) de yanlış olduğunu?
Üstelik de borç batağına batmamıza neden olan bu caddeler yapıldığı yıllarda üzerinden saatte sadece üç beş araç geçiyorsa bu kime ve neye hizmetti?
Bırakınız yapıldığı 1957 yılını, 1975 yılında ben çocukken Haseki hastanesinin (Hastanesi'nin) yüksekçe bahçesine oturur ve arkadaşlarımızla araba yarışması yapardık. Nasıl mı? Her birimiz bir marka seçerdik Anadol, Murat, Vosvogen (Volkswagen) gibi ve en çok hangimizin tuttuğu araba çok geçecek diye caddeden geçen arabaları sayardık. İşte yapıldıktan 18 sene sonra bile üzerinden geçen araçlar sayılabilecek kadardı! Bu 18 yılda hiç mi boşu boşuna eskimedi , hiç mi yeniden asfaltlanmadı? dolaysıyla (Dolayısıyla) borçlanarak yapılan zamansız erken ilk harcama havaya gitmedi mi?
Bugün bazıları diyorlar ki bakın o zaman karşı çıkmışlardı bugün bu caddeler yetmiyor bile...
Be hey salak kendin söylüyorsun bugün yetmiyor! O zaman şart mıydı bağımsızlığımızın elimizden gitmesine neden olan borç bataklarına batarak bunları yapmak? kaldı (Kaldı) ki bunun yerine demiryollarının sürdürülmesiyle evrileceği metrolar yapılmış olsaydı bugün bile gerek olmayacaktı o genişlikte caddelere!
Evet efendim biz ve bizim gibiler Boğaz köprüsüne (Boğaziçi Köprüsü'ne) de karşıydık, Vatan ve Millet caddelerine de ve hatta daha da geriye gidelim Osmanlı Saray zadelerinin yaptırdığı Dolmabahçe saraylarına da, şatafata da ve her birinde biraz daha bağımsızlığımızı elimizden alıp götüren her tür harcamaya da!
Harbiye ve AKM yıkım konusu ve yerine yapılan Çok (çok) amaçlı salon konusu bambaşka boyutta bir olaydır. Fakat bu konuda gol attığını zanneden başbakan madem ki konuyu bu kadar gerilere taşıdı ben de oralardan alıp geleyim istedim ki geriyi yeterince bilmeyenler böyle ayaküstü kürsülerden edilen birer cümlelerle kandırılmasın!
80'lerde bir hilkat garibesi olarak şehir içinde yapılan ve caddenin ortasında otobüslere bir bölüm ayrılmasından ibaret olan ve denenip son verilen bir rezil proje olan "Tercihli Yol" rezilliğini 2009'larda yeniden ve bu kez uluslararası otobanın ortasında yandaşlara ihaleyle bu kez tercihli yol değil metrobüs adıyla ve olanca rezilliğiyle yeniden moda yapan belediye başkanının Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesi (Sahnesi) yerine kongre beton vadisi altına sıkıştırdığı Harbiye Yeni Çok Amaçlı salonu (Salonu) ve öncesi sonrası yaşananlara başlayamadık bile...
Ama devam edeceğiz. Hem de en geniş şekilde her yönüyle. Gerekiyorsa bir konuşma içerisinde geçen bir tek cümleden ibaret görünen koskoca bir tarihi yanıltmanın üzerinde böyle ayrıntılarla durarak.
(Kaynak: tiyatrom.com)
***
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
Linç imzacıları listesi