29 Ocak 2010 Cuma

Coşkun Büktel


GÜNCELLEME 27 OCAK 2010:

İtiraf ediyorum: Timur'un aşağıda linkini verdiğim yazısını çok üstünkörü okumuş ve sırf "de"leri/"da"ları ayırmayı öğrendiğini fark ettiğim için Timur'un "sonunda gayret edip Türkçe imlayı bile sökmüş ve bugün önümüze imla yanlışlarıyla kaynıyor olmayan" bir metin koyabildiğini yazmıştım. Timur'un yazısında beğendiğim diğer özellikler konusunda yeni bir şey söylememe gerek yok. Ama Hilmi Bulunmaz, Timur'un söz konusu yazısını, o kuyumcu titizliğiyle değerlendirmiş ve "de"leri/"da"ları öğrenmiş olmak dışında Timur'un Türkçe imlayı kavramak konusunda herhangi bir mesafe almadığını, söz konusu Timur metninin de tıpkı daha önceki Timur metinleri gibi yine "imla yanlışlarıyla kaynıyor" olduğunu, metindeki yanlışları kırmızıya boyayarak ve yeşil harflerle doğrularını yazarak, somut biçimde göstermiş.

Bulunmaz'ın Timur'u nasıl okuduğunu/düzelttiğini görmek için, lütfen, TIKLAYINIZ!


Bu linççiler A. Ertuğrul Timur'u nasıl "kafalayabildiler", oldum olası anlayamadım.

Sansürcü bir linççiden tiyatral iktidara karşı net tavır:

EVET VATAN CADDESİNE DE, BOĞAZ KÖPRÜSÜNE DE KARŞIYDIK, HARBİYE'DE YENİ ÇOK AMAÇLI SALONA DA KARŞIYIZ!

A. Ertuğrul Timur


COŞKUN BÜKTEL'İN SUNUŞU / 27 OCAK 2010:

Timur, fıkra Laz'ı zekâsıyla yaptığı (bize, yani bana ve Bulunmaz'a iftira etmeye varan) iğrenç saçmalıklarına rağmen, ondan nefret etmemizi bir türlü başaramadı, başaramıyor. Özellikle Hilmi Bulunmaz, linççiler arasındaki tek proleter olması nedeniyle Timur'a hep bir yakınlık duydu, duyuyor.

Ama Timur; sonunda gayret edip Türkçe imlayı bile sökmüş ve bugün önümüze imla yanlışlarıyla kaynıyor olmayan, üstelik yeni, enteresan, cesur ve ufuk açıcı bir yaklaşım dahi içeren bir metin koyabilmiş de olsa; (sanırım, serde o fıkra Laz'ı "kurnazlığının" var olması yüzünden) Timur'u kullanmayı bir an bile akıllarından geçirmemiş olan iki dürüst insan (Bulunmaz ve Büktel) tarafından kullanılmaya "kurnazca"(!) direnirken, Türk tiyatrosunun gelmiş geçmiş en ilkel ve en iğrenç unsurlarıyla (linççilerle) ittifak kurmaktan, can ciğer kuzu sarması olmaktan ve kendini onlara kullandırmaktan hiç sakınmadı/sakınmıyor.

Ya da son zamanlarda galiba biraz sakınıyor; diğer linççilerle arasına biraz mesafe koymaya başladığı anlaşılıyor. Bu sakınmanın Türkçe imlayı öğrenmesiyle aynı döneme raslamasını hayra yormak, "Timur uyanıyor, donanıyor!" demek isterdik. Ama ne yazık ki, biz ne zaman bu tür hayra yorma mesajları versek, Timur'un fıkra Laz'ı zekâsı derhal öne atılıp, Timur'un fıkra Laz'ı damarını kabartıyor ve onu, "Hayır, uyanmıyorum işte! Donanmıyorum işte!.. Kendimi kullandırıcam, işte!... Kendimi size değil, linççilere kullandırıcam! Ben de linççiyim, işte, ben de linççiyim!... Var mı ötesi?!" biçiminde özetlenebilecek tepkisel bir tavra itekliyor.

Kendisini şuraya veya buraya kullandırmasının bizim için hiçbir sakıncası ya da avantajı bulunmadığını anladığı gün, Timur, burnunu boktan kurtarabilecek.

Timur'la bir kez daha ilgilenmemize yol açan Timur yazısına gelince:

Timur, yeni Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ne (herhalde henüz görmediği için) neden karşı olduğunu açıklayamıyor ya da açıklamaya kalkışmıyor ama Boğaz köprüleri ile Vatan ve Millet caddelerine neden karşı olduğunu, düzgün bir imlayla, açık, anlaşılır bir Türkçe'yle, gayet mantıklı biçimde açıklamış. (Timur'a yalnızca şu itirazı yöneltebilirim: Gördüğüm bazı fotoğraflara dayanarak eskiden şeytanların Vatan Caddesi'nde çelik çomak oynadığını ileri sürüp, Vatan ve Millet caddelerinin ilk açıldığı günlerde çok ıssız olduğu konusunda, Timur'un söylediklerine katılabilirim. Ama Timur, arabaları sayma oyunu oynadıklarını anlatarak, 1975'te bile bu caddelerin çok kalabalık olmadığını ima etmeye kalkışıyor ki, o zamanlar İstanbul'da yaşamakta olduğum için, gözlerimin tanıklığına dayanarak Timur'un o açıklamasını pek gerçekçi bulmadığımı söylemeliyim. Vatan pek değil ama Millet Caddesi o zamanlar da tıkanıyordu.)

Sansürcü ve Linççi Timur'un, iktidardan nemalanma çabası içermediği için, linççilerin yazdıklarından çok farklı görünen, okunmaya değer ve gayet yararlı yazısını okurlarımızın dikkatine sunuyoruz:

Lütfen, TIKLAYINIZ!