5 Eylül 2009 Cumartesi

Tiyatral yetenekten yoksun 1100 kişilik alayın imzaladığı LİNÇ KAMPANYASI için asla imza vermeyen Esatoğlu'nun ATÇ adına gönderdiği metni yayınlıyoruz

Yeni Bir Kurultayın Eşiğinde


Mehmet Esatoğlu
5 Eylül 2009


Sanat alanımızın Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana yaşadığı en temel sorunlardan biri de örgütlenme sorunudur.

Cumhuriyet’in kuruluşunda resmi çatılar altında örgütlenmeye çalışan sanat alanı, 60’lı yıllara kadar milliyetçi ve faşizan baskılar altında kendi bağımsız duruşunu, dünyaya bakışını ve estetik yaratımını gerçekleştirememiştir.

Resmi çatıların dışında kendi duruşunu oluşturmaya çalışan sanatsal hareketlenmeler ise devletin yoğun saldırısıyla karşı karşıya kalmışlardır. Bu saldırılarda bir dolu sanat insanımız uyduruk gerekçelerle zindanlara tıkılırken dünya çapında şairimiz Nazım Hikmet 36 yıl hapis cezası alarak, Rıfat Ilgaz zindanlarda verem olarak, Sabahattin Ali ise öldürülerek bedel ödemiştir.

60’lı yıllarda yükselen demokratik mücadele ve siyasal karşı koyuş sanat alanını da etkilemiş, sanatçılar bir yandan dünyaya bakış ve estetik yaklaşımlarını oluştururken öte yanda da sosyal hakları için savaşacakları sendika, dernek, birlik gibi örgütlenmeleri inşa etmeye girişmişlerdir.

12 Eylül askeri darbesinin gerçekleştiği 80’li yıllarda ise bir yandan var olan örgütlenmeler yok edilirken öte yandan devlete ve sermaye çevrelerine bağımlı, ondan parasal destek alan dolayısıyla duruşunu, dünyaya bakışını, estetik yaklaşımını o çevrelere göre düzenleyen kimi sanatsal örgütlenmeler ortalığı kaplamıştır.

12 Eylül günlerinde devletin tiyatroya parasal katkısı ve sermayeyle kurulan sponsorluk ilişkileri sanat alanını destekler gibi görünürken aslında halktan kopuk, izleyicisine anlatacağı bir sözü, önerisi olmayan ülkede yaşanan gerçekliğin dışında kalmış sanatsal yapıtları ve kurumları ortaya çıkarmıştır.

Amerikan malı bu politika yeryüzünde de “festivallik” sanat denen ucube bir türü ortaya çıkarmıştır.

Günümüzde genelde sanat alanımız özel olarak tiyatromuz devletin ve sermaye çevrelerinin her türlü darbesine açık bir konumda durmaktadır.

Dün ülke gerçeğini görüp harekete geçen ve buna dair oyunlar yazan, sahneleyen toplumuyla tartışan tiyatromuz bugün ağzını açmış devlet yardımını beklemektedir. Ancak ufukta görünen yardım ve destek değil belirsizlikler yığınıdır.

Tiyatromuzu bu duruma düşüren onu devlet ve sermaye önünde çaresiz bırakan örgütsüzlüğüdür.

Örgütlü bir yanıt verilemediğinden bir vali bir tiyatro oyununda beğenmediği sözlere sansür koydurabilmektedir. Canı isteyen belediye kendi gösterişi için tiyatro kurmakta canı istemediği an kapısına kilit vurabilmektedir. Bir oyunun ya da tiyatro şenliğinin kaderi bir mülki amirin iki dudağı arasından çıkacak söze endekslenmiştir ya da bir şenlik düzenleyicisi Kürtçe, Ermenice, Rumca bir oyuna yasak koyarak oyunu şenliğe almayabilmektedir. Ülkenin sahneleri topyekûn örgütlü bir karşı koyuş olmadığından tek tek yok edilmeye girişilmiştir.

Ülke tiyatromuzun oyun yazarından, oyuna, oyuncuya, yönetmene, dramaturgiye, dekor-kostüme, müziğe, koreografiye kadar bir dolu sorunları vardır. Bu sorunları ele alabileceğimiz, çözümler düşleyeceğimiz; baskılara, engellemelere, sansürlere topluca tepki göstereceğimiz bir örgütlülüğe gereksinim vardır.

Sanat alanımız ve ülkemizin her dilden tiyatrosu ne yazık ki bugün sahipsiz kalmıştır. Bu sahipsiz kalış ise onu kurumlarıyla, etkinliğiyle bir uçuruma sürüklemektedir.

Geçmiş dönemlerde tiyatro alanında yapılan 1974 Eskişehir’den 1997 Mersin’e dek tüm kurultaylar sorunları ele almış, tartışmış ancak saptanan sorunları çözmek için kolları sıvayacak bir örgüt yoksunluğundan kararlar ya kâğıt üzerinde kalmış ya da ilgisiz mercilere iletilmiştir.

Ülke tiyatrosuna sahip çıkacak topyekûn bir örgütlenmeye gereksinim vardır.

Bu tartışmayı hep birlikte yapmalı çözümleri hep birlikte aramalıyız. Sorunları saptadıktan sonra da çözüm bulmak üzere kolları sıvamalıyız.

Bunun ilk adımı olarak Türkiye Tiyatro Kurultayı İstanbul Buluşması’nda buyurun konuşalım.

***

OYUN'un notu: Yukarıdaki metni geldiği gibi yayınladık!

Ayrıca bakınız: Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi