'İnsani değerlere sığmaz'
ŞakirAydın
Cezaevinde ağız kanserine yakalanan ve tedavisi için infazının ertelenmesi talep edilen Güler Zere’ye İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun verdiği “infaza devam” raporu tepki çektiProf. Gençay Gürsoy, dördüncü evreye ulaşmış bir kanser hastasının cezaevinde tutulmasının insani değerlerle bağdaşmadığını vurgularken, avukat Ergin Cinmen, kanunun “sağlığı”, “ceza”nın önüne koyduğunu söyledi
Cezaevinde ağız kanserine yakalanan ve tedavisi için infazının ertelenmesi talep edilen Güler Zere’ye İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun verdiği “infaza devam” raporu tepki çekti. İşte konuyla ilgili olarak?tıp adamlarının ve hukukçuların tepkileri...
Prof. Demirkazık: Bu hastaların şifa şansı olmaz
Prof. Dr. Ahmet Demirkazık (Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı): Bu hastaların şifa şansı olmuyor. Yapılacak şey, bölgesel radyoterapi uygulanması. Dördüncü evrenin bir sonraki adımı ölümdür. Bu hasta eğer yemek yiyemiyor, yutamıyorsa, yaşam kalitesini etkileyen şeyler varsa, cezaevinde durmaması lazım. Eğer başkasının bakımına ihtiyaç varsa, demek ki tedavi ve desteğe ihtiyacı vardır. O zaman evde ya da hastanede birilerinin gözetiminde bakılması ve tedavi edilmesi lazım.
Prof. Çelik: Dördüncü evrede ömür 3-5 yıldır
Prof. İsmail Çelik (Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü): Genel kanser hastalarının kemoterapi tedavisi alanlarının hepsi dördüncü evredir. Tıbben böyle bir hastaya yapılması gereken her şey yapılmalı. Bu hastalar genelde ortalama 3-5 yıl yaşayabilir.
Prof. Gürsoy: Bakan’a mektup gönderdik
Prof. Gençay Gürsoy (TTB Başkanı): TTB olarak biz bu konuyu incelemiş ve adı geçen kişinin sağlık durumunu gösteren raporları dikkate alarak geçen hafta Adalet Bakanlığı’na bir mektup yollamıştık. Ancak henüz bir cevap almış değiliz. Bugüne kadar Adli Tıp Kurumu’ndan çıkan raporların değerlendirmesini kamuoyuna bırakıyorum. Dolayısıyla bizim inancımız, bizim incelediğimiz belge ve bilgiler, bu insanın tedavisinin mutlaka cezaevi koşulları dışında yapılması gerektiği yönünde. Kanserde dördüncü evreye gelmiş bir insanın halen cezaevinde tutulması, hiçbir insani değere sığmaz.
Cinmen: Vicdanen kabul etmek mümkün değil
Ergin Cinmen (Avukat): Böylesi bir insanın cezaevi koşullarında bulunmasını uygun görmüyorum. Bunun uygun görülecek bir tarafı da yok. Kanuna bakıldığında cezaevinde kalır ise, cezaevi açısından yaşamını tehlikeye sokacak bir durum var ise, hüküm tatil edilir, iyileştikten sonra yeniden devam etmek üzere diye... Kanun böyle der. Böylesi bir durumdaki bir insanın halen cezaevinde kalmasını vicdanen kabul etmek mümkün değil. Adli Tıp gibi kurumların raporlarının daha dikkatli ve kendilerine olan güvenilirliği sarsmayacak şekilde kaleme almaları gerekir. ‘Sağlık’, ‘ceza’nın önünde olan bir kavram. Kanun bunu böyle koymuş. Sonunda iş Cumhurbaşkanı’na kalmış. Bence Cumhurbaşkanı’nın buna el koyması gerekir.
Sözüer: Adli Tıp Kurumu tek yetkili kılınmıştır
Prof. Dr. Adem Sözüer (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı): Hapis cezası infaz edilen kişi hastalanırsa, bu hastalığın tedavisinin sağlık kuruluşunda yapılıp yapılmayacağına, hekimlerin verdiği rapor esas alınarak karar verilir. Nitekim, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi de Adli Tıp Kurumu da ‘Kişi hastane koşullarında tedavi edilsin’ demiş. Ancak kişi resmi sağlık kuruluşunda tedavi edilirken, aynı zamanda cezasının infazı devam etsin mi, etmesin mi? ‘Devam etsin’ deniyorsa, hastane şartlarında tedavi edilen kişi, resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde yatar. Ancak bu şekildeki tedavide örneğin kişi kendi evine gidemez. Çünkü tedavi süresince cezası infaz ediliyor. Ancak bazen bu şekildeki infaz, mahkûmun yaşamı için kesin bir tehlike oluşturabilir. İşte bu durumda cezanın infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır. Geri bırakma kararı için bir sağlık raporu gerekir. Bu bakımından Adli Tıp Kurumu tek yetkili kılınmıştır. Başka bir sağlık kurulu rapor verse bile, Adli Tıp Kurumu’nun bunu onaylaması gerekiyor. Geri bırakma kararını ise verilen rapora dayalı olarak, infazın yapıldığı yerdeki Cumhuriyet Başsavcısı verir.
Çatışmada yakalandı
Güler Zere, 1995 yılında Tunceli’de emniyet güçleriyle girdiği çatışmada yakalandı. Dönemin Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından “Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs” ve “DHKP-C terör örgütüne üyelik” suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Zere, 14 yıldır Elbistan Cezaevi’nde...
(Kaynak: Milliyet)