10 Haziran 2009 Çarşamba

Çektiklerim / 1

Sultanahmet Parkı'nı "süslemek" için konulan bir "yontu"! Yontuya dönüştürülmüş kızın kaşları neden çatık? Sanırım, ilk bakışta hemen anlaşılıyor.

Oysa Refik Durbaş, "Çaylar şirketten" şiirinin bir dizesinde şöyle sesleniyordu: "Dünyanın başkenti Sultanahmet"


Hilmi Bulunmaz
10 Haziran 2009


Yaklaşık olarak, kırk yıldır fotoğraf sanatıyla uğraşıyorum. Şimdiye dek, fotoğraf çekerken, neredeyse onlarca fotoğraf makinesi eskittim. Henüz eskitemeden yitirdiğim fotoğraf makinelerimin bir kısmı da çalındı. İlk fotoğraf makinem, üstten bakmalı Flexaret'ti. Polaroid'ten Olympus'a, Asahi Pentax'tan Canon'a birçok fotoğraf makinesine sahip olmuştum. Şimdiki fotoğraf makinemin markasıysa Nikon. Fotoğraf makinelerimin yanı sıra, film çekme kameralarım da oldu ve bazılarını hâlâ koruyabiliyorum.

Ayrıca, yine yaklaşık olarak otuz yıl önce, İstanbul Fotoğraf Sinema Amatörleri Kurumu'nda (İFSAK) fotoğraf "eğitimi" aldım. İFSAK'taki "eğitmenlerden" İbrahim Akyürek, fotoğrafın şiirsel tadını duyumsamama yardımcı oldu.

1977 yılında satın aldığım Polonya malı Krokus marka agrandizörü kullanarak bir karanlık oda oluşturmuş ve 12 Eylül Faşizmi'nin beni (de) tutuklamasına dek, bu karanlık odada sınırsız düşler görmüştüm. Deklanşöre basmakla başlayan fotoğrafçılık eylemini sonuna dek bilmek, insana muhteşem bir sanatsal özgürlük duygusu veriyor.

Ancak...

Her işimde olduğu gibi, fotoğrafçılıkta da 12 Eylül Faşizmi'nin kara kırbacını yedim. Bu kara dönemle birlikte, birçok işimde dikiş tutturmakta büyük zorluklar yaşadım. Fotoğrafçılık da bundan nasibini aldı. Demek ki faşizm, sadece emek güçlerinin özgürlük istemlerini imha etmekle kalmayıp günlük işlerin yürümesini engellemek için de bir duvar oluşturuyor. İnsanın, sosyalist olmasa bile, günlük işlerinin sağlıklı yürüyebilmesi için faşizme karşı bilinç geliştirmesi zorunluluğu, kendisini her koşulda dayatıyor!

Neyse...

Şimdi, her şey o denli hızlandı ve o denli kolaylaştı ki, artık fotoğraf çekmek yerine, fotoğraf çekiyormuş gibi yapılıyor. Deklanşöre basar basmaz bilgisayarınıza aktarıp, hemen yayınlayabiliyorsunuz. Bu durum da, yaptığınız işe daha az özen göstermenize neden oluyor. Ben (bile), fotoğrafla uğraşırken, onlarca yıl önce aldığım zevki alamıyorum. Bu zevksizlik ve özensizlik, çektiğim fotoğrafların da estetik dışı olması sonucunu doğurabiliyor.

Her şeye karşın...

En azından belge değeri olması için, çok seyrek de olsa, fotoğraf çekmeyi sürdürüyorum.

Yukarıdaki fotoğrafın da içinde bulunduğu ve bu sabah çektiğim ürünlerimi görmek için, lütfen TIKLAYINIZ!