Çürüme…
Orhan Aydın
2 Mart 2009
"Alanımızdaki kirlenmenin boyutları, artık kabullenemez boyutlara ulaştı.
Tiyatro, kendi kendini yiyip bitiren ve giderek, kendi geleceğini karartan iç düşmanlar oluşturmuş durumda.
Tuhaf değil mi?
Ama ne yazık ki gerçek."
Bu saptamayı, 2008-2009 Tiyatro Sezonu başında, "Çocuk aklını çalan hırsızlar" yazımda paylaşmıştım sizlerle.
Tiyatro sezonunun sonuna doğru yol alıyoruz.
Akıl çalanlar çoğaldı.
Üst üste yaşanan çirkinlikler, yukarıdaki saptamayı bir kez daha doğruladı.
Sansür-taciz-sahtecilik-yıkım-salonsuzluk-yasaklama-ötekileştirme-İhale yolu ile sanatçı satın alma-hak gaspları-eşitsizlik-cezalandırma-kentsel üleşim-2B-2010 filan derken; kirlenmeye bir yenisi daha eklendi ki, ‘evlere şenlik!
Muhsin Ertuğrul adına oluşturulan Jüri; içimizdeki çürümenin ayak izlerinin nerede olduğunu da ortaya çıkardı!
Hiç sözü uzatmayalım.
Bu durumun adı; “Kamu haklarına karşı işlenmiş suç” olarak konmalıdır.
Halkın ödediği vergilerden oluşan fon, bir kaç ‘tiyatrocu’ tarafından, birbirlerine peşkeş çekilmiş, Muhsin Hoca’nın ismi ise bu sıradanlığa alet edilmiştir.
Şişli Belediyesi, üst üste ‘gol’ yemiştir.
Anlaşılan odur ki; geçen yıllarda Şişli de faaliyet gösteren Tiyatrolara yapılan yardımlara; ‘yeni bir yöntem aranmaya çalışılmış’ ancak, bir kaç ‘deli akıl’, her şeyi yüzüne - gözüne bulaştırmıştır!
Belediye gibi, Şişli Halkı ve Tiyatro Dünyası da ‘oyuna’ getirilmeye çalışılmıştır.
Tüm alımlayıcılar ‘aptal’ yerine konmuştur.
Yazılsa iyi skeç olur. İyi oynanınca da tadına doyulmaz!
Yeryüzünde, üyelerinin birbirlerine, ‘ödüller’ dağıttığı, Jüri var mıdır acaba?
Bu durumu Eleştirmenler Birliği, benim çok sevdiğim; “aymazlık” kelimesi ile tanımlamış.
Ancak, işin sonuçları daha da akıl alıcıdır!
Bir kez daha, ardımızdan gelen kuşakların emelleri karartılmıştır.
Buna kimin hakkı vardır?
Biliyoruz ki; onlarca eksik uygulaması yanında; Şişli Belediyesi, bölgesindeki Tiyatrolara önemli katkılar sunmuş, oyunların Şişli halkı ile buluşması için çabalar harcamıştır.
Ayrıca, elindeki salon olanaklarını Tiyatrolara açmış, ücret talep etmemiş, uygun gördüğü oyunları ise halka ücretsiz göstermeyi ilke edinmiştir.
Bölge de sahnesi olan okullara ücretsiz Tiyatro taşımış, yaz aylarında meydanlara, parklara sahneler kurup, sokak gösterileri, şenlikler düzenleyerek alana katkı sunmuştur.
Bir çok Tiyatro salonu’nun onarımını, ücretsiz yapmıştır.
Geçtiğimiz sezonda, bölgedeki özel tiyatroların bir kısmına ‘parasal katkı’ sunmuştur.
Ancak anlaşılan, yapılanlar birilerine yetmemiştir!
Hiç kimse, öne-arkaya-sağa-sola eğilmesin, yüzünü gerçeğe dönsün!
Bu olaydan sonra; Tiyatro’yu bir eğlence aracı olarak görüp, ticari ayaklarını böyle oluşturan ve bunun için de piyasanın kokuşmuş tüm koşullarıyla, “oyun” adı altında bir takım aldatmacaları, halka para karşılığı sunan anlayışlar, iflas etmiştir.
Bir kez daha kazanan, gerçekçilik olmuştur.
Yapılması gerekenler ise açıktır.
Ödüller iptal edilmelidir.
Jüri Başkanı konumundaki Belediye Başkan yardımcısı, Tayfun Kahyaoğlu, bunu ivedilikle yapmalıdır.
Ödül alan hanımlar-beyler; Müjdat Gezen gibi davranıp, ‘ödül ve içi dolu zarf’ı” hemen Şişli Belediyesi’ne teslim etmelidirler.
Ve, Muhsin Ertuğrul Hoca’nın aile üyelerinden, halktan, tiyatro yaratıcılarından, adlarının ‘perde’ olarak kullanıldığına inandığımız sanatçılardan, sanat alanlarından özür dilenmelidir.
Bu istem önemsenmelidir.
Hiç kimse ama hiç kimse, Muhsin Ertuğrul üstünden kendine çıkar sağlamak emelinde olmamalıdır.
Ayrıca, insanlar cahil yerine konmamalıdırlar, sonra bakarsınız bir sıradan yurttaş çıkar ortaya, ‘kamu adına’ dava açar!
Sizlerde, ödüllerinizi ve zarflarınızı mahkeme yolu ile teslim etmek zorunda kalırsınız!
Söylemedi demeyin.
27 Mart 2009 Dünya Tiyatro Günü Bildirisi’ni, Augusto Boal şöyle bitiriyor;
“Etrafımıza baktığımızda tüm toplumların, etnik grupların, sınıfların ve kastların içinde ezen ve ezilenleri görürüz, adaletsiz ve merhametsiz bir dünya görürüz.
Başka bir dünya yaratmak zorundayız çünkü bunun mümkün olduğunu biliyoruz.
Fakat hem sahnede hem de hayatımızda oynayarak bu dünyayı kurmak bizim elimizde.
Az sonra başlayacak etkinliğe katılın, eve döndüğünüzde arkadaşlarınızla kendi oyunlarınızı oynayın ve daha önce göremediğiniz apaçık olana şeye bakın:
Tiyatro sadece bir etkinlik değildir, bir yaşam biçimidir.
Hepimiz oyuncuyuz: vatandaş olmak bir toplumun içinde yaşamak değil, onu değiştirmektir.”
Brezilya sahnelerinden yükselen bu çağrıya, en fazla bizlerin gereksinmesi olduğu gerçeği, ne kadar acı bilemezsiniz!
oaydinoaydin@gmail.com.